Hülya
& Ferhan Yürekli
Öncelikle
soru sorarak ilgi gösterenlere ve izleyenlere teşekkür ederek Diyalog'a başlamak
istiyoruz.
Hülya - Ferhan
Rennie
Bitirme Projeleri...
Merhaba,
Türkiye'deki Mimarlık Fakülteleri'nde Bitirme Projeleri'nin konuları hakkında
ne düşünüyorsunuz? Sizce Türkiye sartları gözetilerek mi veriliyor
konular. Olcek ve fonksiyonlar cogu zaman sanki bir Avrupa Ülkesi ya da ABD'de
veriliyormus gibi verilmiyor mu? Bir de bu kadar buyuk olcekli projelerle 4
senelik mimarlık eğitimi almış bir öğrenci sizce ne kadar basedebiliyor?
Tesekkurler...
Hülya
& Ferhan Yürekli
Eğitim büyük çapta
evrenseldir!
Konunun nasıl ele alındığına bakılması gerekir. Büyüklük o konuda sakınca
değildir. Bir ev bile diploma projesi olabilir.
pity
Merhaba,
Ben İTÜ Mimarlık Fakültesinde 3.sınıf öğrencisiyim. Bu süre içinde gözlediğim
kadarı ile okuldaki öğrencilerin kafasında belirgin bir "Yürekli"
kavramı oluşturmuşsunuz. Nasıl böyle bir marka oldunuz? Ben bunu biraz da
okulun belirgin bir eğitim çizgisi olmamasına bağlıyorum. Başka okullarda
olduğundan değil ancak İTÜ Mimarlık Fakültesi "nasıl mimar yetiştirir?"
sorusuna cevap verebilecek bir hoca olduğunu düşünmüyorum. Böyle belirsiz
bir ortamda sizin radikal eğitim şekliniz sizi bir marka haline getirdi diye düşünüyorum.
Sizce İTÜ'nün ve diğer Mimarlık Fakültelerinin bilinçli ve uzun süreli
bir eğitim programı var mı yoksa her sene rüzgar nereden eserse oraya mı
gidiyoruz?
Teşekkürler
Hülya
& Ferhan Yürekli
Her
okulun yöneticilerinin bir politikası var.
Bizim okulda proje dışı derslerin ağırlığı etkilidir.
Marka olmak için özel bir çabamız yok. Eğitimci olarak yapılması gerektiğini
düşündüğümüzü yapmaya çalışıyoruz.
eliyatkin
merhaba
Ben itü mimarlık fakültesi
son sınıf öğrencisiyim. Soracağım bir kaç soru var:
1. Üçüncü dönem projemi Ferhan Bey'den almıştım. Benim için değişik
ve yaratıcı bir dönemdi. En zevk aldığım yanı ise bir dönemde sadece bir
proje yapmak yerine yoğun bir süreç ile bir önproje, kent kimliği üzerine
bir rapor ve en sonunda bir ana proje hazırlamaktı. Siz bu sistemle çalışmayı
öğrencilerini için ne kadar ve ne açıda yararlı buluyorsunuz? Zamanın ne
kadar iyi değerlendirilebildiğini düşünüyorsunuz? (Benim için çok farkında
olarak yaşanan bir süreç olmadı açıkcası)
2. Bilgisayarla tasarım konusunda öğrencilere ne kadar faydalı olduğunuzu düşünüyorsunuz?
3. Benim bölüme girdiğim sene (1997) yılında eğitim sistemindeki değişiklik
(ders sayısının azaltılıp öğencilere daha fazla boş zaman bırakarak
onların araştırmaya teşvik edilmesi) özellikle ilk sene için tam bir
fiyasko oldu bence. Yeterli bir zemin oluşturmak konusunda dersler
"yetersiz"kaldığı için "kendi kendine öğrenmek" bir işkence
oldu. Bir kısım öğrenci yetersiz olduğunu ve okulun bizi mimarliğa hazır
edemeyeceğini düşünerek mezun oldu, bir kısmı yüksek lisansa bu umutla başladı,
bazıları ise uzatarak eğitim sürecini arttırmak istedi. Sonuçta ben bu
sistemin mezunları mimar yapabilecek bir donanımı tam veremediğini düşünüyorum.
Siz bu konuda tepkiler alıyor musunuz? Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
4. Lisede seçeceğimiz bölümler konusunda nasıl bilinçli ve bilgili
davranma şansimiz olmadıysa bölümde de proje hocalarımızı seçerken bir
A4 açıklamanın dışında bilinçli bir şekilde proje hocamızı seçemiyoruz.
Sadece yapılacak olan projenin dışında bir bilgi sahibi olmadan bir dönem
(kişisel deneyimlerimiz olmadı ise) istemediğimiz projeler yapabiliyoruz(üç
gün üç gece internetten piyango oynamayı hiç hesaba katmıyorum) Tek bilgi
kaynaklarımız bizden önceki öğrencilerden duyduğumuz subjektif bilgiler
oluyor. Sonuçta da portfoliomuza koymak istemeyebileceğimiz projeler çıkabiliyor.
Bu iletişim sorununun çözülebilmesinin bir yolu yok mu?
5. Bitirme projelerinde çoğu dönem projesinden büyük ölçekte çalışılıyor
gerçekten. Bu ölçekte genelde bir mimar artık yetersiz kalabiliyorken
yeterli projeler çıktığına inanıyor musunuz?
6. Harem'de oturan biri olarak projeniz hakkında nereden daha fazla bilgi
alabilirim?
Son olarak Taşkışla'da öğrencilere yaşattığınız farklı deneyimler için
teşekkürler...
Hülya
& Ferhan Yürekli
1. Öğrencilere geniş bir açı
içinde ilgi alanlarını tanıtmak istiyoruz. Bu nedenle farklı konular
veriyoruz.
2. Stüdyoya 8 bilgisayar koyduk. Biz faydalı olamasak da olabilecek birilerini
stüdyoya getiriyoruz.
3. Eğitimi sadece bir meslek eğitimi gibi düşünmüyoruz ama sistemin
uygulanmasında sorun olduğunu da kabul ediyoruz.
4. Öğrenciler önceden öğretim üyeleri ile görüşülebilir. Kendimiz açısından
buna bir engel yok, diğer öğretim üyeleri açısından da engel olmaması
gerekir diye düşünüyoruz.
5. Rennie’nin cevabına bakabilirsiniz.
6. Bizden alabilirsiniz. Yapı’daki Şehir Yeşil Değildir yazısında ve
Belediye’nin yayınladığı yarışma kitabındaki rapor açıklayıcı
olabilir
eliyatkin
tekrar merhaba :)))
Son olarak sormak istediğim
bir soru daha var:
Mezun olan insanların biraz da belki krizden dolayı sudan çıkmış balık
gibi boş kaldığını, bu boş dönemin insanları kısırlaştırdını görüyorum.
Bir süre sonra genelde eleştirdikleri okula geri dönüp sadece mesleki
kariyerlerine başlamayı geciktirmek ya da yapacak başka bir şey bulamadıkları
için yüksek lisans eğitimi alan çok insan var. (Büyük bir kısmı da daha
önce bahsettiğim eğitimin değişim rüzgarları kurbanları) Siz mezun olan
veya olmaya yakın öğrencilere neler tavsiye edersiniz?
Teşekkürler...
Hülya
& Ferhan Yürekli
Bütün dünyada kriz dönemlerinde
okula dönülmesi normal bir durum. Türkiye’de gençler için potansiyelin
Avrupa ve Amerika’dan iyi olduğu bile söylenebilir.
bloom
Ferhan Bey,
Proje derslerinde verdiğiniz eğitim sistemi mezun olacak mimar adaylarına gerçek
hayattaki mimari piyasada ne derecede katkıda bulunuyor?
Bir müşteriye sizin derslerinizden aldığımız anlayışla yaklaşırsak
sizce ne derece başarı sağlanır?
Diğer sorum ise:
Öğrencilerin kişisel tercihi olsa da;proje 3'den başlayarak bazı öğrenciler
2 dönem sizden,3. sınıfta ise 2 dönem üstüste Hülya Hanım'dan proje
dersi alıyordu.(Benim zamanımda)
İkinizin de sunduğu mimari anlayış aynı olduğundan,sizce bu öğrenciler
ne kadar gelişebilir ve verim alınır.(onları bu durumdan dolayı ikaz ettiğiniz
oldu mu?)
Hülya
& Ferhan Yürekli
Biz stüdyoda her durumda öğrencinin
kendi insiyatifini kullanarak karar vermesini öngörüyoruz. Dolayısı ile bu
durumda da öğrencinin doğru yolu bulacağını inanıyoruz. Meslek etiğinin
önemini de kabul etmek gerekiyor.
Biz öğrencilere belli bir anlayış empoze etmediğimiz için ve onların kişisel
gelişimini esas aldığımız için böyle bir sorun olduğunu düşünmüyoruz.
maryjane
yarışmalar?
sayın hülya ve ferhan yürekli
mimarlık eğitiminde ortaya koyduğunuz farklılık, öğrencilere açtığınız
yeni ufuklar, farklı bir düşünme sistemini geliştirme ve mimarın 'öncü'
rolünü kavratma çabalarınız bence çok faydalı, ayrıca mimarlığa bilim
olarak verdiğiniz değer ve bu alandaki katkılarınız için de saygı duyduğum
bir noktada bulunuyorsunuz.
benim sormak istediğim sizin yarışmalara bakışınız nedir? nasıl değerlendiriyor
sunuz?
yanıtınız için şimdiden teşekkür ederim
Hülya
& Ferhan Yürekli
Yarışmaların Türkiye’de
mimarlığın gelişmesinde çok yararlı olduğunu düşünmüyoruz. Hatta uzun
vadede zararlı bile olduğunu düşünüyoruz. Sebebi de mimarlık için çerçeve
çizip kapalı bir sistem oluşturduğunu düşünüyoruz. Bunun bir sebebi yarışma
kazanamayanların jüriye girememeleri veya jürinin çeşitli renklerden oluşmasıdır.
lego
İc Mimarlik ve ITU
Mimarlik meslek ideolojisinin
"Mimarlığın içi-dışı olur mu? gibi argumanlarının geçmişte sıkı
bir savunucusu olan fakültenizde, bir Iç Mimarlık bölümünün bizzat İTÜ'lü
Mimarlarca kurulmuş olması hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Hülya
& Ferhan Yürekli
İ.T.Ü.’de iç mimarlık bölümünün
açılması kesinlikle karşı olduğumuz, engellemeyemediğimiz bir gelişmedir.
mona
Hülya Hanım ve Ferhan Bey,
Türkiye genelindeki üniversitelere baktığımızda farklı bir eğitmen kimliğiniz
olduğu kabul etmek gerekiyor. Eğitimdeki sürdürdüğünüz sizi (ve öğrencilerinizi)
farklı kılan bu anlayışı kısaca anlatır mısınız?
Öğrencilere mimarlığı sevdiren, zevkli bir stüdyo dersi yaptıran, proje yürütücüsü
seçiminde yığılmalara sebep olan bu anlayışı merak ediyorum.
Bir mimarın iş dünyasında nelerle karşılaşacağı, mimarlığın da
pazarlama, ekomomi, halkla ilişkiler gerektiren diğer mesleklerden biri olduğu,
okulda nasıl verilmeli, bu eğitimi proje derslerinde sizlerden mi beklememiz
gerekiyor? Bizi iş hayatına hazırlaması gereken kişiler sizler misiniz?
Hülya Hanım'dan proje aldığım dönem, mimarlık eğitimim sürecinde kaynak
olarak kullandığım kitaplar açısından en zengin dönemdi, kütüphanenizi
öğrencilere açmanız ve bu konuda öğrencileri teşvik etmeniz çok önemli.
Bunun için o zaman teşekkür edememiştim, ama şimdi teşekkürlerimi iletmek
istedim.
İyi diyaloglar dilerim...
Hülya
& Ferhan Yürekli
Eğitim anlayışımızı, öğrenciye
sorumluluk vererek, kendine güvenini arttırmak, çeşitli ilgi alanlarını göstermek,
açık uçlu bir dünyada yaşadığını hissetirmek, geçmişi ve günümüzü
doğru değerlendirmesine yardımcı olmak gibi özetleyebiliriz.
Dolaylı olarak bizler olabiliriz. Ama amacımız öğrencinin farklı
ortamlarda kendi durumunu değerlendirecek yetiye sahip olmasını sağlamaktır.
B-CHANCE
iç mimarlık?????
merhaba Ferhan bey,
ben genç bir mimarım.hatta geçmiş yıllarda anadolu üniversitesinde sizden
proje almıştım.özellikle mimarlık felsefesi üzerine çok şey öğrendiğim
dönemlerden biriydi.size hayran kaldım diyebilirim.
soranlara mesleğimi söylediğimde'iç mimar mı?' diye saçma bir soruyla karşılaşıyorum.iç
mi,dış mı? şeklinde...Türkiye'de mimarlığın bu şekilde gruplandırılmasını
anlayamıyorum.bunun nedeni nedir?neden ayrıca iç mimarlık fakülteleri
var?orada öğretilenler farklı şeylermidir?farklı bir uzmanlık alanımıdır?böyle
bir bölüm gerekli midir?merak ediyorum.
teşekkürler...
Hülya
& Ferhan Yürekli
Bizim anlayışımıza göre
olmaması gerekir. Biz mimarlığa daha bütünsel olarak yaklaşmamız gereğine
inanıyoruz; içiyle, dışıyla, bahçesiyle bir bütün olarak ele alınması
gerektiği düşüncesindeyiz.
blur
Merhaba,
Öğrencilere mimarlığı sevdirdiğiniz için teşekkür edenlere ben de katılmak
istiyorum bir şeyler yazmadan önce.
- İTÜ'nün giderek "Amerikanvari" bir eğitim sistemini benimsemesi
ve uygulaması hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
- İTÜ'den mezun olan, neredeyse herkesin yüksek lisans yapıyor olmasını gözönüne
aldığımızda, mimarlık eğitimininin mevcut sisteme rağmen 6 yıla çıktığı
düşüncesini nasıl değerlendirirsiniz?
- İTÜ'de bu kadar çok sayıda eğitmen varken, diğer üniversitelerdeki
durum hakkında neler düşünüyorsunuz? Bu kadar yoğun bir kadro gerekli mi?
Bu kadroyla daha kaliteli bir eğitim olamaz mı? Nasıl olabilir, sizce neler
yapılmalı?
Not: İnternet'i kullanarak hemen hemen tüm okullardaki Akademisyenleri
(5 ya da 6'sı hariç) bir listede topladık. Bu sonuca göre listede 1056
akademisyen var, bunun 256'sı İTÜ Mimarlık Fakültesi'nde.
- İlk defa, İnternet'ten ders kaydını bizimle çalışan stajyer arkadaşlar
sayesinde naklen izleme şansımız oldu. Öğrenciler 2 gün önceden, sanki
bir konser ya da maça gidecekmiş gibi heyecanla o anı beklediler.
Bilgisayarlara Netscape yüklendi tüm hazırlıklar tamamlandı. Ama yine de
sistem öğrencinin istediği hocadan proje almasına izin vermedi !
quote:
(üç gün üç gece internetten piyango oynamayı hiç hesaba katmıyorum)
İşte ben de bu konuda ne düşündüğünüzü merak ediyorum. Anladığım
kadarıyla artık ne öğrenci ne de hoca seçim yapma şansına sahip değil.
"Piyangodan ne çıkarsa" mantığı mimarlık eğitimi için ne
getirir ne götürür?
- Yukarıda "Yürekli Markası" denmiş ben buna "Yürekli Ekolü"
diyorum. Böyle bir şey açık açık söylenmese de bence de varlığından söz
edilebilir. Siz kendiniz böyle bir ekolün varlığını kabul ediyor musunuz?
- Mimarlık fakültelerinin eğitim konusunda bir çizgileri olmalı mıdır? Şu
anda herhangi bir fakülte böyle bir çizgiye sahip mi sizce?
Teşekkürler
Hülya
& Ferhan Yürekli
Çok bilinçli bir sistem
uygulandığını düşünmüyoruz. Ayrıca tartışılıp konuşulan bir durum
değil. Bu konuda bir takım kararlar alınmış olabilir. Süreklilikleri tartışılır.
4 yılda yetki belgesi alındığı için Yüksek Lisans zorunluluk olmadığı
halde öğrencinin 2 yıl daha akademik ortamda kalmayı istemesi iyi ve olumlu
bir durum.
İ.T.Ü.’deki politika, kalitenin öğrenci sayısının azaltılması ile yükseleceği
yönündedir. Bu nedenle bu yıl kontenjanın 90’a inmesi önerilmiştir.
Belli bir öğrenci yoğunluğu kaliteyi artırıcı olabilmektedir. Özellikle
Taşkışla gibi büyük bir mekanda 90 öğrenci “boşluk” anlamına
gelmektedir. Kadronun daha bilinçli olması ve daha çok çalışması gerekir.
Öğrencinin istediği öğretim üyesi ile çalışamaması mimarlık eğitiminden
çok şey götürür. Mimarlık eğitimini ders vermek değil araştırma olarak
alırsanız öğr./üyesi öğrenci uyumu çok önem kazanır.
Bizim öyle bir hedefimiz yok, ama öyle bir şey olmuş olabilir.
Tabii ki bir çizgi olması daha doğru olabilir. Çizgisi olan pek çok okul
var ama çizginin ne olduğu önemli.
parisanchez
tekten butune..
merhabalar,
ben de sizden bir donem proje almis bir itu mezunuyum. simdi dusundugumde
analizim sizin atolyenizin ogrencilerin sahiplendigi ve yerlestigi,bunun sonucu
olarak da yenilenen,degisen,yasayan bir yer oldugudur(belkide kilitlenen tek yer
oldugu icindir). bence ogrenciler arasindaki diyalogu tesvik eden bu
yapi,mimarligi ogrenmek icin cok guzeldir.
sorum ise su: acaba proje yurutmede yarattiginiz bu sistemin taskislanin her
yerinde olabilmesi icin daha once hicbir oneri yaptiniz mi? daha da ilerisi, bu
onerilerin israr edip mucadelesini verdiniz mi?
bunun devami olarak da ikinci sorum, itu icindeki genel tavriniz yeni
fikirlerinizi itu geneline yaymak mi? yoksa biz cok ugrastik kimse bizi anlamadi
deyip kosenize cekilmek mi?
cunku taskislanin biraz hareketlenmeyle cok iyi bir mimarlik okulu olacagini
dusunuyorum,sizinde bu yolda oneminiz tartisilmaz!
tesekkurler
sevgiler
burcak pekin
Hülya
& Ferhan Yürekli
Tabii ki verdik. Mete Ünügür’ün
dekanlığında, Ferhan Yürekli dekan yardımcısı iken her öğrenciye bir
masa her öğretim üyesine ortak olmakla birlikte kilitli bir sınıf verildi.
Fakat bu sistem işlemedi/benimsenemedi.
İnsan doğasına uygun olarak birşeyler yapmaya çalışmak veya köşesine çekilmek
arasında gidip geliyor.
Bir ortam oluşturmak açısından Taşkışla uygun bir mekan, eksik olan her
çeşit yoğunluk.
celikmetre
bir kac soru:
merhaba, ben de sizinle
coktandir haberlesmedigi icin utanan bir eski ogrenciyim, (beynimde yankilanan
ferhan bey ve hulya hanim replikleriyle hala ogreniyor olabilirim) yakinda
umarim kisisel yazacagim.iste sorular:
biraz magazin icerikli gibi olabilir, ama insanin esi ile ayni ise gitmesi, ayni
studyoda calismasi, ayni evde yasamasi, konusundaki fikirlerinizi merak
ediyorum. birbirinizi nasil besliyorsunuz? bu konuda genc nesillere mesajiniz
var mi:)
kendinizi bilim ureten mi, ogreten mi, yoksa mimar olarak mi goruyorsunuz? daha
dogrusu onceliginiz nedir?
bazi projelerinizi, en cok da gunes evi'ni diagram ile urun arasinda bir yerde
kalmis olarak goruyorum. projeleriniz diagram ve fikir olarak ortaya kondugunda
cok daha kuvvetli oluyor. bu konuda ne dusunuyorsunuz?
su ana kadar sizi cok tutarli bir genel gidisiniz var. hatta bir arkadasim bir
sey sormayacagim cunku her cavabi tahmin edebiliyorum bile dedi. takip ettigim
kadariyla -en azindan son 5 yilda- argumaniniz pek degismedi. bu kadar tutarli
olmak iyi bir sey mi?
selamlar
Hülya
& Ferhan Yürekli
Mimarlık insanın hayatının
büyük bir bölümünü içine alabiliyor. Bu açıdan kafamızda olanları anında
tartışabilmek önemli bir avantaj oluyor.
Bilim, mimarlık ve eğitim üçlüsünü birlikte / eşdeğer olarak götürmeye
çalışıyoruz.
Güneş evi ile ilgili soruya cevaben: Önce ince teknik ayrıntı isteyen özelliklerin
avan proje de yansıması her zaman mümkün olmuyor. Bazı önemli düşünceler
de kaybolabiliyor.
Tutumumuz modernite ve bilimi esas almak. Kendi içinde dinamikleri olan bu
konuların tutuculukla sonuçlanabileceğini düşünmüyoruz.
MHK
İnceleme
Daha Önce Çorum İskilip
evleri ile ilgili bir çalışmanızın olduğunu biliyorum bu çalışmanızı
nerede bulabileceğimi söylayabilirmisiniz
İncelemiş olduğunuz evlerin şu anda ne durumda olduğunu merak
ediyormusunuz.
Hülya
& Ferhan Yürekli
İskilip evleri ile ilgili çalışmayı
bizden bulabilirsiniz.
Evet o evlerin ne durumda olduklarını merak ediyoruz.
uçurtma
Merhaba,
Ben de hem Ferhan Bey'den hem de Hülya Hanım'dan çok şey öğrenmiş ve öğrenmekte
olan bir öğrenciniz olarak İTÜ'de diğer pek çok hocadan kolayca sizi ayrıştıran
"kendini sürekli yenileme" başarınızla ilgili sormak istiyordum.
İTÜ'de öğretim üyeleri arasında birbirlerini olumlu yönde motive eden, sürekli
araştıran, kendini geliştiren bir ortam olmamasına rağmen siz her sene öğrencinin
karşısına yeni fikirlerle, yeni tartışmalarla çıkıyor ve öğrencinin
ufkunu açıyorsunuz. Tartışmanın olmadığı bir üniversitede sizin bu
ileriye dönük tutumunuz daha zor olmuyor mu - çünkü çevrenizde sizinle aynı
dili konuşan ve sizi besleyecek kişiler oldukça az?
Bir de Ferhan Bey'e aldığım projede yaşadıklarımla ilişkili bir soru
soracaktım: Kararları öğrenciye bırakmak, ve öğrenciye "şunu yap,
şu yönde ilerle" demek yerine projesini sorgulamasına yardımcı olacak
üstükapalı yorumlarda bulunmanız tabii ki projeye yaklaşımımız, üretimimiz
ve sorgulama yetimizi geliştirmemiz açısından çok olumlu. Bu genel yaklaşımızın
yanısıra acaba öğrencinin tıkandığı, bocaladığı, daha ileriyi göremediği
anlarda tutumunuzu nasıl belirliyorsunuz?
Ufkumuzu açan proje stüdyolarınız için çok teşekkür ederim.Başarılar.
Hülya
& Ferhan Yürekli
Bize katkı yapacak yeni bir
genç neslin İ.T.Ü’de oluştuğunu görüyoruz. Öğrencinin tıkandığı
durumlarda bir ivme verilebiliyor. Bu bir moral verme olabiliyor.
uçurtma
Tekrar merhaba,
Yarışmalar konusunda verdiğiniz cevap üzerine sormak istediğim birşey vardı:
Çoğu mimar, yarışmaların genel iş süreçlerinde nefes alma, kendini geliştirme
ve araştırmaya yönelik çalışma fırsatı sağlayan önemli mekanizmalar
olduğunu, bu nedenle yarışmalara girdiklerini ve öğrencilere de ileride iş
tempolarında kendilerini geliştirmek, bulundukları noktaya durup uzaktan
bakabilmek için faydalı olabileceğini söylüyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz
acaba?
Hülya
& Ferhan Yürekli
Yarışmaya giren kişinin
yarışmadan bekledikleri ve niyetleri eğer sizin yazdıklarınızsa tabii ki
projesini tasarlarken bu tür kişisel faydalar sağlayabilir. Biz de bunun için
yarışmaya giriyoruz. Ama sonuçlar bakımından düşünülürse daha önceki
yanıtımız geçerli.
FLuXuS
...?
sizce `modern`lik nedir?
Hülya
& Ferhan Yürekli
İnsan beynine uygun olarak
yarın için düşünmesi ve yaşaması
mer
Merhabalar,
Okulda bulunduğumuz zaman sürecinde hocalarımızdan sıkça duyduğumuz son
birkaç senedir yürürlükte olan hafifletilmiş (öğrenciyi kendisinin araştırıp
bulmasına yönlendiren) müfredatın öğrenciler üzerindeki etkisini olumlu
olup olmadığını takip edebilecek deneyime sahipsiniz. Sizce bu sistem öğrenciden
beklenilenleri karşılayabildi mi?
Hülya
& Ferhan Yürekli
Bu formel sistemin başarılı
olabilmesi için bir de informel sistem (ortam) oluşması gerekir. Onun eksikliğini
hissediyoruz.
gul
Merhabalar,
Ferhan Bey’in Yapı dergisi’nde bitirme projeleriyle ilgili bir yazısını
okumuştum. Yanlış hatırlamıyorsam bu yazıda öğrencinin mimarlık eğitimi
sürecinde bitirme projesinin çok önemli bir yer tuttuğunu söylemişti.
Ancak çoğu mimarlık öğrencisi tarafından bu dönemin en verimsiz ve en
stresli geçen proje dönemi olduğu ve meslek hayatına adım atmadan önce
gerekli motivasyondan yoksun bir şekilde geçtiği düşünülüyor. Buradan
yola çıkarak, siz kendi bitirme jürisi oturumlarınızı yeterince verimli kıldığınızı
düşünüyor musunuz?
Hülya
& Ferhan Yürekli
Bitirme ödevi jürisinin
kompozisyonu ve öğrencilerin özellikleri bunu belirliyor. Bazen çok tatmin
edici olmakla birlikte bazı durumlarda geçerli elektriğin oluşmadığı
olabiliyor. Aslında Forum olarak adlandırmak istediğimiz “jüri”
oturumlarınınn daha sık, daha yoğun olması gerekiyor.
ratty
ogreci psikolojisi
merhaba,
sizin fakulteden olmamama ragmen ogrencilerinizden methinizi bol bol duydum,
egitimci olmak icin yalnizca bilgili olmak yetmiyor malesef, sanirim sizler
ogrenci psikoloji acisindan da oldukca duyarli egitimcilersiniz, ben adini
vermemin dogru olmayacagi bir universitenin mimarlik fakultesinden mezunum.
anadolu'nun kucuk bir kentinden cok yuksek puanlar alip oraya gittigimde
karsilastigim ortamin turkiye geneline cok yabanci olmasi bana sok yasatti,
hocalarimin negatif tavirlari da cabasi, burada studyo egitimi veren hocalara
ogrenci psikolojisi ile ilgili tavsiyeleriniz nelerdir, belki o kisiler de
okurlar da biraz ders cikarirlar, tesekkurler ve sevgiler..
Hülya
& Ferhan Yürekli
En önemli
şey öğrencinin güvenini kazanmaktır. Güven kırılarak ve motivasyon düşürülerek
eğitim yapılamaz. Sadece ders verilir.
modern
işçi
Ferhan bey ,Hülya hanım
,mezun olduktan sonraki mimarlık ortamına ALISAMIYORUM , ALISTIKCADA ABARTI DEĞİL
KAHRALUYORUM!
Senelerdir dertleniyoruz icten icten kabullenmislikle birlikte, mimarlik
tatminsizginden...artik bu konuda soylenmek biraz garip oluyor,farkettigin
anladigin bilinen bi seyi sanki ilk defa kesfediyormus gibi hayretle elestirip
yakinirken birden kendi kendine komik ve anlamsiz
geliveriyorsun....ama...gercekten....PATLAAADIIIIKK..... aslinda limitlerimi
coktan astık...
....hepimiz sizinle birlikte oldugumuz öğrencilik dönemine takılı kaldık
...ögrencilik modu , toplucak her zaman hazir ve mutlu oldugumuz ,özledigimiz
,kendimizi buldugumuz bir mod,piyasadaki calışma kosulları icinde ; kendimize
doğrularımıza yabancılasarak hatta tevavüz ederek varolma cabamız sürsede...
karsılastığım her yeni seye-i nasıl yaklasacagımı , nasıl yorumlayacağımı
, öğrendiğim yeni seyleri nasıl yeni alternatifler üretip bir adım sonrasına
götürebilecegimi ...sormayı sorgulamayı kesfetmeyi cok iyi ögrendim ögrencilik
döneminde sizden...karsılastıgım her yeni soruna ,bilmedigim her yeni konuya
karsı güvenli korkusuz ve heyecanlıyım...bu yüzden size neden mezun
olduktan sonra karsılacagımız mimarlık ortamının cok dısında bir ögrencilik
dönemi gecirdik gibi saçma bir soru sormayacağım , mimarlık egitimi öğretilecek
teknik veriler toplamı ..çıraklık ustalık ilişkisi..vs ler dısında bir
iceriğe sahip ..piyasaya hazırlayan bir eğitime karsıyım tabikii bu uçsuz
bucaksız öğrenmenin sonunun olmadığı mimarlık ortamında ....
Ama farkında olmanın farkındalığın yükünü kaldıramayıp isyan ettiğim
durumlar çok oluyor....Keske diyorum sadece teknik altyapısı süper bir
piyasa mimarı olarak YETİSTİRİLSEYDİM!
Mevcut kosullarda ancak ve sadece bunu yapabiliyorum zaten ,okyanusta kendi capımda
kücük kulaçlar atmaya calışsamda alternatif yok...(mevcut mimarlık ortam
ve kosulları dısında birlikte calıştıgımız iş arkadası
patron...vs.diger mimarlardanda genel olarak cok farklı dillerden
konusuyoruz,mimarlık görüşü yaklasımımız cok farklı ,nerdeyse farklı
birbirine yabancı iki ayrı alandaymısız ,''meslekse ''meslektenmisiz gibi)
En azından farkındasızlığın rahatıyla keyifli mutlu bir mimar (modern işçi)olurdum...ne
dersiniz?
Hülya
& Ferhan Yürekli
Biz sizin gibi düşünenlerin
artmasını diliyoruz. Tabi ki farkında olmayanlar daha mutlu olabiliyor. Ama
bu insanın doğasına aykırı bir durum değil mi? Merak ve heyacanı aramak
insan beyninin doğal işlevi, onanmış cerçeveler ise sadece rahatlık sağlıyor.
İş alabilmek bütün ünlü mimarların sorunu olmuştur. Corbusier, Mies 8-10
sene önemli bir iş alamamışlar en avangard dönemlerinde.
EmreE
sıkıntılar
"Modern İşçi"nin
söylediklerini yaşamaya aslında daha üniversiteden başlıyoruz (burada 1.
çoğul kişiyi; mimar olmayı isteyerek, bilinçli, motivasyonlu bir şekilde
mimarlık fakültesine girenler adına kullanıyorum) denebilir bence. Yıllardan
beri bu ülkede öğrencilerin büyük bir bölümü okullarda bölüm seçimi
yaparken (TM, FM ...) ve daha sonra üniversiteye giriş sınavlarında bilmem
kaç tane bölüm tercihini yaparken hangi mesleği sevebileceklerini, hangisine
daha yatkın olduklarını, hangisinin onları senelerce sıkmayacağını hiç
araştırmadan, aslında hiçbir önemi olmayan fikrisabitlere takılarak
("Bu puanla Boğaziçi Endüstriye girebilir miyim? - Ne yapsam da Boğaziçi'ne
girsem? - İtü elektronik olmazsa itü makina mühendisliği olur inşallah o
da olmazsa inşaata girerim,son ihtimalde mimarlık.........) hayatlarının en
önemli kararlarından birini alıyolar. Sonuç: Bölümlerine ve bölümlerinin
onlara verdiği bilgiye karşı tepkisiz, sorgusuz,heyecansız,isteksiz,"halsiz"
milyonlarca üniversite öğrencisi. Sonuç: Tüm bölümlerde olduğu gibi
mimarlıkta da "girdik işte üniversiteye, çıkarız bi şekilde nasılsa"
diyen, helva kıvamında bir öğrenci kitlesi. Mimarlık için (genel olarak
sanat için denilebilir) en tehlikeli ortamı oluşturan, adaylarının bu
niteliklerde olmasıdır. Sonra da çok doğal olarak meslek yaşamında da sıkıntılar
bitmez. O ülkede, bırakın yenilikçi, ilerici olmayı mesleğinin en basit
gereklerini bile kaliteli bir yaklaşımla gerçekleştirmekten aciz bir mesleki
ortam oluşur. Sonra biz bu forumlarda 70 milyonluk koca Türkiye'de 10-15 mimarı
konuşuruz.
Sayın Yüreklilere bu konudaki düşüncelerini sorabilirim.
Hülya
& Ferhan Yürekli
Üniversite eğitiminin
meslek eğitimi olarak alınması yerine entellektüel bir platform olarak görülmesi
daha uygun olabilir.
mona
Diyalog anı
|