reklam

Sorular & Cevaplar
Diyalog > Nevzat Sayın

Tarih: 11 Temmuz 2001
Yer: Arkitera Forum

mona

binanın yerleşimi

Nevzat Bey,
Irmak Koleji'nde merak ettiğim bir konu, arazinin içinde binanın konumu. Tasarıma başlarken binanın önemli bir kritermiydi? Bina formu ve arazideki lokasyonu ile maksimum boş alan yaratmış durumda, çıkış noktanız bumuydu? Yoldan gelen gürültü, deniz, gün ışığı bu yerleşimi ve formu ne kadar etkiledi?

Nevzat Sayın
Binanın arazi içindeki konumu

Her zaman en önemli kritlerden biri (belki de en önemlisi) yapının arsa içindeki konumudur. Burada da öyle. Birkaç belirleyici var.
1-Mevcut yapılar.
2-Korunması gereken ağaçlar
3-Marmara Denizi
4-Cemil Topuzlu Caddesi

Caddeye yakın olan bölüm oditoryum. Okul dışı kullanımlar için girişe en yakın konumda. Denize en yakın bölüm spor salonu. Yine okul dışı kullanımlar için ve yemekhane hemen yanındaki tenis kulubü tarafından kolaylıkla kullanılabilir. Her iki bölümün arasında ise derslikler ve laboratuarlar var.

Bütün bu girdilerle, yoldan ve tenis kulubünden gelecek gürültüden derslikler korunabilirdi. Okul içindeki her birim açıldığı ortak mekan aracılığı ile Marmara Denizi'ne uzandı. Sabah ışığını alan ve diğer okul yapısına bakan kısımda derslikler, yoğun ağaç ve daha az ışık alan tarafta ise laboratuarlar var. Kısacası neredeyse kendiliğinden oluştu.


rennie

Mimari tasarımının arkasında sadece geometri mi olmalı?

Nevzat Bey'in İhsan Bilgin ile yapmış olduğu söyleşide bir nokta özellikle dikkatimi çekti. İhsan Bilgin "Nevzat Sayın'ın mimarlığını" oluşturan iç dinamikleri çözmeye çalışan sorular sormasına rağmen tüm konuşma neredeyse prizma, kütle, parçalanma, birleşme, doku, kare vb. gibi geometri üzerinde gelişmiş. Benim sorum öncelikle hem fabrika binalarında, hem Irmak Kolejinde, hem de diğer yapılarında Nevzat Sayın'ın sadece geometriyi ve "göz"ü mü kıstas aldığı?

Soruyu açmam gerekirse:
Türkiye gibi bir ülkede fabrika yapıları, aynı mekanı kullanan ve gelir dengesizliği nedeni ile aralarında uçurumlar olan iki farklı kesime hitap eden yapılardır. Bu yüzden fabrika yapıları sadece fonksiyonel sorunlara cevap vermenin yanısıra sosyal sorunlarla da ister istemez ilişkilidir. Oysa Nevzat Bey, İhsan Bilgin ile yaptığı söyleşide, konuşmanın tüm eksenini geometri üzerinde tutmayı yeğlemiş gibi görünüyor.

Aynı soru, Irmak Koleji'ne de yöneltilebilir. Özel bir okul olan Irmak Koleji, varlığı ile Türk eğitim sistemine, pedagojiye, çocuk psikolojisine bir takım göndermeler yapıyor mu? Ya da tasarımını etkileyen bir takım veriler bu fiziksel olmayan sosyal katmanlardan geldi mi?

Özet olarak Nevzat Sayın'a sormak istediğim, bir yapı sadece geometrisi, yapım sistemleri ve malzemeleri ile mi vardır yoksa bunları kullanarak başka mesajlar da içermeli midir?

Bir başka kafamı kurcalayan nokta daha var. 1926'da Basel'de, Hannes Mayer ve Hans Wittwer tarafından tasarlanan Peterschule, Irmak Koleji'nin bana çağrıştırdığı bir proje oldu. Mayer'in projelerini açıklaması tamamen fonksiyona dayalı: Tüm okul binası gün ışığı dikkate alınarak tasarlanmış. Dolayısı ile öğrencilerin oyun ve dinlenme terası yoğun bir yerleşim dokusu içinde güneşe daha yakın olabilmesi için binaya asılarak yükseğe alınmış. Irmak Koleji ile pek benzerlik göstermese de, Peterschule bence Irmak Koleji ile beraber okunması gereken bir proje. Irmak Koleji'nde Peterschule'deki gibi tasarımı etkileyen tamamen fonksiyona dayalı kriterler var mı?

Nevzat Sayın

2. soruya cevap

Kuşkusuz sadece geometri veya göz veya başka bir şey değil. Oldukça karmaşık ve yoğun bir "kıstas" yığını var Ancak kimi zaman konuşma bunlardan biri üzerinde gerçekleşebilir. Burada da öyle.

Fabrika yapıları gerçekten de toplumun iki ucunun aynı yerde buluştuğu mekanlar. Diyalektiğin temel kurallarından biri zıtların biraradalığı. Burada da mavi yakalılar ve beyaz yakalılar için içiçe iki ayrı yapı var. Girişleri, içerideki değme noktaları ve geçirgenliğin sınırları ile olması istenenle gerçek arasındaki mekan.

Irmak'ta birkaç basit gerçeklikten söz edilebilir. Cadde ile deniz arasındaki uzun yapıda bütün mekanlar ortak alan yardımıyla denize açılır. Yemekhane, spor salonu gibi mekanlar birçok açıdan görünür ve ortak büyük mekan duygusunu güçlendirir. Bu bütün okul yapısını bir FORUM alanı gibi düşünmemizi sağlar. Alışıldık anlamda bir "ana giriş" yoktur. Bina ile ilişki daha çok kendiliğinden kurulur.

Bütün sınıflar yere kadar inen doğrularla önlerindeki balkona açılır. Bu, sınırlı bir alanda boğucu, kapalılık duygusunu yok eder. Son kat, özel derslikler'e yani, öğrencilere ayrılmıştır. Önlerindeki geniş teraslarla birlikte büyük ortak mekan duygusunu yeniden üretir ve çocukların mekanı olmayı becerir.

Peterchule ile kurulan benzerlikten memnun olduğumu söylemeliyim. Özellikle asılı teraslarla sınıfların önündeki balkonlar arasında iyi ilişki var. Fonksiyona dayalı kriterleri az önce anlatmaya çalıştım. Kuşkusuz var. Ve bence hala en önemli kriter bu; Fonksiyon.


FLuXuS

?

...sizce 'zarf'ın zerafetimi daha önemli yoksa 'mektup' mu?

Nevzat Sayın
Benim tercihim zarif bir mektup.


sound
mimarın tasarımını söze dönüştürmesi de bir tasarımı mıdır?

Nevzat Sayın
evet. bu da ayrı bir tasarım konusu. Belki de bu yüzden tasarımın ve sözün başkaları tarafından yapılması daha doğru. Soru-cevap iyi bir yol.


doktor

Ahşaba ilişkin

Benim sorum direk malzemeye yönelik olacak. Irmak Koleji'ndeki, bu şekilde taşıyıcı olarak ahşap kullanımı türkiye'de belkide ilk. Fotoğraflardan anladıgım kadarı ile iyi işçilik ve kaliteli malzeme olarak görülüyor. Ahşap kullanımı önerildiğinde bu iki nedenden ötürü uzak durulur. Siz bu başarılı uygulamayı nasıl gerçekleştirdiniz? Yabancı kaynaklar etkili mi?

Nevzat Sayin
Ahşap bizim unutulmuş geleneğimiz. Endüstriyel olarak kullanımı ile geleneksel kullanımı arasında çok büyük farklar yok. Olanakları çok geniş çağdaş bir malzeme olmasının yanı sıra bildik, tanıdık bir şey. Burada kullanım kararının en önemli kriteri üst yapı ağırlığını azaltmaktı.


aylin

kuşlar!

Selam,
Biraz anti-mimari bir soru olacak ama merak ediyorum: Santiye bittikten sonra yuvalara kuslar gelmeye basladi mi? (Aciklama: Nevzat Bey, yanilmiyorsam Dogu cephesindeki bloklarin bazilarini, duvar orulurken ters cevirip koydurtmus, kuslar gelip yuva yapsin diye...Malzemeyi akla gelmeyecek bir yorumla kullanmayi, malzemeye insaniyet katmayi bu detayda gormustum. Santiye sirasinda kuslar gelmiyordu, ben gurultudendir diyordum; okul acildiktan sonra geldiler mi merak ediyorum!)
Aylin (nam-i diger; primadonna)

Nevzat Sayin
Ne yazık ki gelmedi. Gürültüden olabilir. Çünkü çocukların sesi şantiyeden daha çok..! Kısacası niyet iyi ama yer seçimi yanlış.


asli

dergi mimarlığı

nevzat bey,
türkiye'deki mimarlık dergileri için ne düşünüyorsunuz?
bir de bu dergileri ayakta tutan dergi mimarlığı için ne diyebilirsiniz? devamlı aynı kişilerin aynı gündem mimarları ile röportajlar yapıp,projeleri kendi bakış açıları ile yansıtmaları sağlıklı bir tartışma ortamının gerçekleştirilememesinde etkili olabilir mi? tabii bir de işin fotojenik kısmı var...

Nevzat Sayin
Her zaman "bir bakış açısı" vardır. Tarafsızlıktan çok taraflılığın niteliği olmalı sorun. Mimarlık konuşulup, tartışılan bir şey olmaya yeni başlıyor ve her "yeni" gibi kendi sorunlarını da beraberinde getiriyor. Taraflı ya da tarafısız daha çok konuşmalıyız. "Fotojenik kısmı" hep var.


publisher

Merhaba Nevzat Bey;
Atilla Bey (Yücel) sizin mimari tavrınızı irdelerden, içinde Irmak Okulu'nun da içinde yer aldığı bir kategori olduğunu varsayıyor ve ona göre bu kategoride yer alan tasarımlarınızdan bazıları Gön Fabrikaları, Beyaz Ev, Senan Dikili Evi gibi projeleriniz. Bunların kendi başına bağımsız varolan, geometrik kurgular olduğunu, bu kurguların arsaya doğal olarak kendi damgasını vurgulayarak onu başkalaştırdığını düşünüyor. İlk sorum siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bir tasarım kendi içindeki kurgusu ile üzerinde yer aldığı arsayı nasıl başkalaştırır? Böyle bir çabanız var mı bu tasarımlarınızda? Ve bir diğer sorum -yine Atilla Bey'in sizin mimarinizin açılımlarını yaparken kullandığı ifadelere dayanarak- ilk kategoride yer alan bu arkitektonik mantığa GÖN 2 ile başlayan, Pulver ve Banvit Fabrikalarıyla devam eden başka temaların da -birbirini saran mekanların ve kütlelerin birbirini tamamlayıcılığı gibi- eklenmesi söz konusu mu? Tüm bu ifadeler karşısında siz kendi içinizde izlediğiniz süreçte bu görüşlere katılıyor musunuz? Belli bir tasarım disiplinini benimsemekle birlikte, tasarım anlayışınızda ilerleyen zamanla birlikte daha özgürleşmeye doğru bir eğilim (ya da istek ) var mı?

Türk Mimarlığı'nın son zamanlarda gelişimi hakkındaki görüşleriniz nedir? 1930'lardaki Modern çıkıştan sonra sizce kaldığı yerden ama zamana uygun olarak devam eden bir Türk Mimarlığı'ndan bahsedebilir miyiz bugün?

Teşekkürler

Nevzat Sayin
GÖN ve BOŞLUKTAKİ BEYAZ EV için bulundukları yeri başkalaştırdıklarını söyleyebiliriz. DİKİLİ-SENAN evi ise tam tersine bulunduğu yerde kaybolmak üzerine kurulmuştur. Sonuç da tam olarak böyledir.

Her yapı bulunduğu yer varlığı ile değiştirme potansiyelini taşır. Tasarımın girdilerinden biri olarak bu bilgi, nasıl kullanıldığına bağlı olarak sonucu doğrudan etkiler. Her sorun kendi öznel koşullarıyla belirlenip çözümleniyor. Her zaman değil ama kimi zaman çabalarımdan biri budur.

Sanırım benim bütün yapılarım için devamlılık önemli bir özellik. Sürekliliğe hep inanırdım ama onu inşa edeceğimi düşünmemiştim. Şimdi ben de biraz mesafeli izliyorum ve onaylıyorum.

"özgürleşmeye eğilim" o kadar çok işleniyor ki sanırım ben öbür uca doğru gidiyorum. Sınırlar giderek daha çekici geliyor.

1930'lardan bugüne ne yazık ki parlak bir gelişme yok. Belki de bu yüzden -tekil çabaların dışında- yakın geçmiş olarak 1930lar benim çıkış noktalarımdan biridir. Son on yıldır mimarlığın daha çok gündemde olduğunu bunun da süreci ve sonucu olumlu etkilediğini söyleyebiliriz.


blur

Gön

Gön Deri birinci etap ile diğer etap arasında inanılmaz farklılıklar var.

Sanki iki bina aynı mimarın elinden çıkmamış gibi duruyor.

Neden olabilir sizce?

Nevzat Sayin
Gön 1.yapı bütünüyle bana ait olan ilk yapı. Sonraki yapılarla ilgili birçok iz taşısa da ayırarak düşünmekte yarar var. Özellikle cephelerinde gereksiz zorlanmalar olduğu çok açık. 1. ve 2. Gön arasında ise çok zaman var.


ERDEM EMRE
Bugüne kadar yaptığınız projeler sizi idealinizdeki mimari anlayış açısından yeteri kadar tatmin ettimi? Herşeyin yozlaştığı bir dünyada yaşıyor iken mimari geleceğimizi nasıl görüyorsunuz?

Teşekkürler.....

Nevzat Sayin
Mimarlık iyimserlikle yapılabilir birşey. Kuşkusuz geleceğin iyi olacağını düşünüyorum. "Yeteri kadar" mı bilmiyorum ama doygun olduğumu söyleyebilirim.


publisher

Talking

Merhaba;
Biliyorum sorum Irmakkolejine yönelik değil ama yazmadan edemeyeceğim sanırım ...Mies'in "Mimarlık Ruhun Savaş Alanıdır" sözü hakkında ne düşünüyorsunuz? Tasarımlarınızda her ne kadar dingin geometriler varsa da, bunların arkasında kendi iç dünyanızla hesaplaşmalarınız oluyor mu?...Oluyorsa, bu "savaş alanından" bu denli dingin geometriler nasıl kendini buluyor?....

Biraz kişisel bir soru oldu sanırım ama yazmadım edemedim...

Teşekkürler

Nevzat Sayin
Herşey "ruhun savaş alanıdır". Mimarlık da. Kuşkusuz "Mimarlık" gergin bir faaliyet ama "YAPI" bu gerginlik içinden çıkmış olsa da dingin olmalı. Ve yeni savaşların alanı olmayı becerebilmeli.


tepkim

Nevzat bey,
Irmak kolejinin önünden (sahil tarafından) geçerken iki şey beni rahatsız ediyor.
1-Çam ağacı dokusu kolej önünde kesiliyor. Eskidende mi ağaçsızdı orası?
2-Irmak'ın bez panoları. Sizi de rahatsız etmiyormu? Mimar olarak bir çözüm öneremezmisiniz.

Nevzat Sayın
Hiç ağaç kesilmedi hep öyleydi. Bez panolardan nefret ediyorum ama elimden birşey gelmiyor. Belki onları yakmalıyım.


ede

mimarinin yeri

turkiyede mimarligin yerinin ne oldugunu ve nereye gidecegini dusunuyorsunuz?

Nevzat Sayın

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz