
bloom
Ankara Belediye Sarayı Yarışması
Sayın Şevki Bey,
Juri başkanlığı yaptıgınız Ankara Belediye Sarayı Yarışmasında teslim
edilen 40 proje arasından önderliğinizde(!) seçilen ve yakın arkadaşınız
ve ailesine ait 1. projeyi neye istinaden savundunuz ve bu denli önemli bir yapı
grubu için niye uygun buldunuz?
Birçok katılımcının da aynı fikirde olguğu üzere 1. seçilen proje, günümüz
mimarlık anlayışı içinde, mimarlık mesleği adına çok zayıf tasarım ve
takdim özelliklerindeydi.Proje sahibini de düşünecek olursak mimarlığa yakışmayan
bir tasarımdı.
Bu kadar kötü bir projeyi yapacak olsa Ankara Belediyesi heralde sıradan bir
mütahite bu işi verebilir ve yarışma açmazdı.Zaten ne bir dergide yayınlandı
ne de uygulanması kabul görmedi.Bu da bu iddaları güçlendiren bir göstergedir.
Sonuç olarak ben bu yarışmanın kesinlikle 2 arkadaşın bağlarını pekiştiren
yanlı bir tutum içinde sonuçlandığını savunuyorum ve yarışma müessesine
kara bir leke şeklinde iz bıraktığı düşüncesindeyim.(1. seçtiğiniz
grup aynı anlayışta(neredeyse birebir) bir tasarım ve takdimle İstanbul
Belediye Sarayı Yarışmasına da katılmış, ne var ki o yarışmadaki juri
grubunun oluşturulmasındaki ciddi tutumla benzer bir akıbet önlenmiştir)
Bu konuda net bir açıklama yapar mısınız?
Saygılarımla.
Şevki
Vanlı
Sevgili Arkitera Forumuna katılanlar
ve izleyicileri,
Arkitera girişim amacını açıklamış “Daha Kaliteli Çevreler için
Mimarca Tartışmalar” diyor. Rumuz kullanılması da, mimarca tartışmalara
katılanları rahatlatmak için olmalı. Özgürlüğün düzeyli bir ortam
gerektiği, “bloom” rumuzlu maskeli saldırıdan anlaşılıyor. Tıpkı kar
maskesinin, kötü amaçlar için kullanılması gibi.
Yanıtım: Ankara Belediye Sarayı her şeyden önce sadece bir yapı projesi
yarışması değildi. Proje değerlendirmesindeki düşüncelerimi Mimarlık’ın
297 sayısı ile YAPI’nın 234. sayısındaki yazılarımla, jüri raporunda
ayrıca açıkladım. Okumanızı dilerim. Okudunuz da anlayamadınız ise, bu
sizin meseleniz. Buna rağmen mimarca sorularınızı beklerim.
Beni çıkar amaçlı veya dostluk nedenli, onursuzlukla suçlamanızı hem yadırgıyor
hem ayıplıyorum. Sizin mimarlık yaşamınız, benim 50 yılımın ne kadarı
ile örtüşüyor bilmiyorum. Yani beni ve mimarlık ortamını tanımıyorsunuz.
Benim bu 50 yılda kimseyle ve hiç bir kesimle dayanışma içine girmediğimi
herkesin bildiğini sanırdım. Bu tür ilişkiler içinde olanlar, başkalarından
da kuşkulanırlar... Umarım siz öyle değilsinizdir.
Yarışmalar arkalarında küskünler bırakır. Aralarında en çok tepki gösterenler
2. ödülü alanlar olur. Bu durumda Arkitera izleyicileri yaptığınız
onursuz saldırının maskesi arkasında bu müellifin olduğunu sanırlar. Haksız
tahminler yürütülmesine neden olacak bir davranışın doğru olmadığını
düşünüyorum.
Doğal olarak, pek çok değerli mimar dostum olmasından onur duyarım. Ayrıca,
benimle birlikte, yarışmada olumlu oy kullanan diğer jüri üyelerini de suçlamış
oluyorsunuz. Hakkınız var mı?
Bana yönelttiğiniz onursuzlukları da size iade eder, mimarca sorularınızı
beklerim.
Aslı
Özbay
Kendine Saygı Göstermeyen…
Arkitera yöneticilerini, mimarlık ortamının gençlerini çağdaş mimarlığımızın
“duayenlerinden” Şevki Vanlı ile buluşturma girişimleri nedeniyle
kutluyorum. Mimarlık medyasının yapılarıyla sıkça gündeme getirdiği genç
kuşak mimarlara gösterilen ilginin bu foruma gösterilmemiş oluşunu anlamak
zor değil. Ancak bu forumun, saygısız ve karalamaya yönelik bir soruyla açılmış
olması büyük talihsizlik ve mimarlık dünyamızın “bindiği dalı
kesmeye” ne denli teşne olduğunun bir yeni kanıtı. Şevki Vanlı’nın
mimar kimliğine haksızlık olduğunu düşünsem de – kendisinden özür
dileyerek - bu ilk “densiz” sorudan (?) başlamak istiyorum:
“Birçok katılımcının da aynı fikirde olduğu üzere…”,
“…kesinlikle 2 arkadaşın bağlarını pekiştiren yanlı bir tutum…” türü
kişisel yargılarıyla, yakın çevresinin mesnetsiz değerlendirmelerini “dünyaya
mal etme” eğilimindeki bu yaklaşım, ne yazık ki alışık olduğumuz bir
dedikodu uslubu. Hiç değilse bu yargıları, isimleri açıklayarak yapabilme
cesaretine sahip olabilsek.
Yarışmalarda seçilen ödüller ve lanetlenen jüri üyeleri, kimi aymaz
mimarlarımızın vazgeçemediği hobilerinden biridir. Bilgisizce ve sorumsuzca
yapılan dedikoduların asıl büyük zararı, giderek seyrekleşen ve bozulan
yarışmalar düzenine verdiği, bir türlü farkedilmez. Öyle ya, mimarlar
kendi aralarında, üstelik kendilerinin de katıldıkları yarışmalarda seçilen
projelere saygı göstermez, karalama kampanyalarına girişirlerse, idareler
neden yarışma açma zahmetine girsinler ki… Söz konusu olan Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanlığı yarışmasındaki 1. ödüle iltimas yapıldığı
iddiası - ki o jüride Mustafa Aslaner, Ahmet Uzel, Ragıp Buluç, Baykan Günay…
gibi bir dizi “hain”(!) meslek adamından biri idi Şevki Vanlı; büyük
bir beceriyle, herkesi atlatıp, dostunun projesini seçtirmiş olsa gerek (!?)
Ben Şevki Vanlı’nın, ‘mimari olarak doğruluğuna inandığı için’
birinci projeyi seçtirmek yönünde ısrarlı olduğuna inanıyorum; belki bu
vesileyle, neden o projenin doğru olduğuna inandığını kayıtlara geçirmek
ister.
Bu yarışmayla ilgilenenlere not: Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 1 Mart
2001’de, yarışma jürisinden 4 kişi, belediye yetkilileri ve Oda’nın yarışmalar
komisyonu üyeleriyle (band çözümleri de olan) bir tartışma toplantısı düzenledi.
İlgilenenler okuyabilir (tel:312 4178665) ve dahası, yarışma mekanizmasının
nasıl düzeltilebileceği gündemli, “sağduyulu” bir tartışma ortamında
bu örneğin sorunlarını da tartışabiliriz.
Sayın Şevki Vanlı, ardında bıraktığı yetkin mimari ürünleri yanısıra,
mimarlık örgütlenmesine (bir dönem Oda Genel Sekreteri olarak) katılmak,
kurduğu vakıf aracılığıyla ciddi kaynak yayınlar yapmak, “archiprix”
gibi önemli bir organizasyonu (YEM’le birlikte) yürütmek ve (arada hakarete
varan tepkilerle de karşılaşsa) yılmadan, bıkmadan görüşlerini-anılarını
yayımlamak… gibi, Türkiye’de örneğine çok az rastladığımız duyarlılık
ve tutkuya sahip bir önemli meslek adamıdır.
Akıl ve sağduyu, bu tür kişilikleri eleştirirken öncelikle SAYGILI ve
tabii ki yeterince bilgili olmayı gerektirir. Şevki Vanlı, kendisine yöneltilen
ağır eleştirileri yanıtlarken bile (bkz Yapı 248, Arredamento 151) böylesi
tartışma platformlarında ne tür bir uslubun kullanılması gerektiği yönünde
ders alınacak tavırlar takınmıştır.
İlgisizlikten yakınıp duran mimarlık camiamızın kendine iyice bakması ve
değer olarak elinde tuttuklarını, kendine zarar verme aymazlığına düşmeden
ve asgari medeniyet koşullarına uyarak değerlendirmeyi becermesi gerekiyor.
Herkes ve herşey sorgulanabilir; önemli olan bunu ortama bir “artı değer”
katacak şekilde, kırıp dökmeden yapmayı başarmak.
Saygı ve başarı dileklerimle,
Aslı Özbay
kahn
or-an sitesi ankara
Şevki Bey,
Çocukluk ve gençliğimin bir bölümü Or An sitesinde geçti. Yarattığınız
bu sitedeki mekanların başarısı benim ve çevremdeki insanlara çok olumlu
etkiler yaptı diye düşünüyorum. Türkiye de bu anlamda pozitif mekan
yaratan Toplu konut olarak Or An sitesinden başka bir de Ahmet Gülgönen in
Eryaman yerleşimi var benim bildiğim. Bunun için size teşekkür ederim.
Buna karşın Or An sitesinin şimdiki karışık hali malum. Sizin villanızın
20 metre önüne 15 katlı bloklar dikildi. Siz de Or An sitesi girişine 20
katlı barok bloklar tasarladınız ve gerçekleştirdiniz. Sonra da onların önünü
kapayan başka bloklar gerçekleştirdiniz.
Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.
Saygılarımla
Şevki
Vanlı
Sevgili Kahn,
Ortamın gerçekleri yerleşimlerde yansıyor.Ülkemizde konut girişimi
kalfaların elinde ve bir arsa içinde olup bitiyorsa, büyük inşaat şirketinin
girişimleri de ancak arsanın büyümesi ile sınırlı ise, bunun bir yerleşime
dönüşmesi kolay olmuyor. Arkasında Devlet gücü olduğu halde, Eryaman’ın
da aksayan çok yanı var. Belki bu yıl içinde çıkacak kitabımda değerlendirme
bulacaksınız.
OR-AN girişimi, bir zamanlar etkin bir kurum olan DPT’nin 2.Beş Yıllık
Kalkınma Planı’nda, toplu konut kuruluşlarına, batıda olduğu gibi, düşük
faizli uzun vadeli kredi verileceği kararı üzerine başlatılmıştır.
Devlet bu sözünü tutmadığı gibi, Millet Vekili lojmanları ve diplomatik
alan için planladığımız arazinin belki yarısını yok pahasına istimlak
etti. Yine Devlet batımızdaki alanı, gecekondu önleme bölgesi adı altında
istimlak ederek, yoğun bloklar yerleştirdi. 1968’de başladığım bu girişimden
1975’te ayrılmak zorunda kaldım. Diğer ortaklar finansman amacıyla arsa
satmaya başladılar ve OR-AN planlamasının büyük bölümü uygulanamadı.
Yani OR-AN da ortama uydu.
Benim yaptığım yüksek yapıya gelince. Planlama alanının bu bölümü ben
ayrıldıktan belki on yıl sonra yeniden planlanmış ve 8-10 kadar 16 katlı yüksek
blok Emlak Bankasıyla paylaşılmış. OR-AN şirketi alacağıma karşı bir
arsayı da bana verdi. Yani çaresizlik. Diğerleriyle ilgim yoktur.
Plana uygun yapılan bölümde dış alanlar düzenlemesi ve önem verilen yerleşim
gerçekten fena olmadı. Oturanlar çoğunlukla bunu hissediyorlar. Siz sözlü
hale getirdiğiniz için teşekkür ederim. Yüzlerce daire mülkiyeti birbirine
bağlı olduğundan yerleşim spekülasyona direniyor.
İşte size bir hazin öykü daha...
Saygılarımla
cenkyonar
Sayın Şevki Vanlı
Geçen hafta, Mimarlık
Sevgilim adlı kitabınızı okudum. Hoş bir anı yazısı ve biraz da kendi
geleceğimizi okur gibi oldum.
Türkiye' nin demokrasileşmesi için bir mimarın yapması gerekenleri yapmış
olmanızdan dolayı size teşekkür eder ve saygılar dilerim.
Ben 27 yaşında, tasarım ve uygulamayı birlikte yürütmeye çalışan bir
mimarım. Şu anki hisleriniz ve yaşamış olduğunuz derin tecrübeler
ışığında, benim yaşımda olsa idiniz, mimarlık anlamında nasıl bir yol
izlerdiniz. İzninizle sizden öğüt isterim.
Şevki
Vanlı
Sevgili Cenk Yonar,
Her insan farklı, koşullar ve toplum yapısı sürekli değişim içinde...Neler
olacağını, sizin yapınızda bir gencin geleceği nasıl karşılayacağını
bilemiyorum. Bu nedenle çok genel ve az şey söyleyebileceğim.
Neden mutlu olacağınızı bilmeye çalışın. Ona ulaşmak için çok çalışın.
İlk yıllardaki başarısızlıktan korkmayın. Çok okuyun, çok düşünün,
çok sevin...Duygularınızı bastırmayın.
Umarım iyi bir mimar olursunuz.
Saygılar
mona
Karşılaştırma
Şevki Bey,
50'lerde tanıştığınız mimarlık dünyasının 2000'lerde de içindesiniz.
Oldukça geniş bu zaman dilimi içinde pek çok farklı konuda, kurumda ve
projede görev almışsınız. Belki genellemek çok zor olacaktır ama, sizden
bu zaman dilimi içinde mimarlık ortamının dünü -bugünü karşılaştırmasını
yapmanızı rica edeceğim.
bu zaman içinde, mimarlık ortamı, müşteri ve mimar ilişkileri, mimarlık
yayınları, odamız ve mesleğimizi ilgilendiren diğer kurumlarda olumlu gelişmeler
oldu mu? Yoksa bazı değerler kaybedildi mi?
Saygılarımla,
Şevki
Vanlı
Sevgili Arkitera yöneticisi,
Türkiye’nin kendine özgü akıl almaz bir değişim yaşadık. Şehirlerin nüfusu
2,5 katına çıktı. Yani şehirli tipini olumsuz etkiledi. Mimar sayısı 40
katına çıktı, ortalama düzeyi olumsuz etkiledi. Kişi başına gelir 4-5
kat arttı, gelir dağılımı düzelmedi, sosyal sorunlar ve eğitim kaybetti.
Dünyadaki gelişmelere göre, ABD’nin son yaptıkları dışında, pek başarılı
olduk sayılmaz.
Bu şehirleşme ve ekonomik güçlenmeyle birlikte inşaat kesimi teknoloji
olarak çok gelişti. Fakat, her türlü iktidarın Dünya görüşü gelişemedi.
Turizmle birlikte iş alanları, yerleşmiş ülkelere göre çok fazla. Ama ülkemizde
nitelik gittikçe daha çok niceliğin arkasında kalıyor. Mimarlar, Türkiye’yi
yok saydıkça, kendi kesimine ve temelde kendine güvenmedikçe, bir ortam oluşamıyor.
Yani sayı çoğalması var, ortak bir düşünce, coşku ve istek, bu aşağılık
duygusu yüzünden bir ortam oluşamıyor. Yayınlar da çok arttı. Onların
daha az sayıda, daha ince, görsellik/düşünce oranının ikincisi çıkarına
değişmesini isterdim.
Saygılar,
rennie
Şevki Bey Merhaba,
Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı'nı kurarken amaçlarınız neler idi? Bu amaçlarınızıdan
ne kadarını gerçekleştirebildiniz? Başka kurumlardan Mimarlık Vakfınıza
destekler geldi mi?
Sizce Türkiye'de Kültür Bakanlığı mimarlık kültürüne yeterince destek
veriyor mu? Hiç devletten vakfınıza destek geldi mi?
Teşekkürler...
Şevki
Vanlı
Sevgili diğer yönetici,
Yukardaki sızlanmalarımdan anlaşılacağı gibi, şikayetim nitelikten. Bunun
için Mimarlık Vakfını kurdum. Yayınlar ve diğer kültürel girişimler ile
sayıya değil düzeye katkıda bulunmak için. Olanakları büyütmek ve Vakfın
yaşamını uzatmak için bir yatırım denedim, ekonominin düzensiz bir dönemine
rastladı. Belki benim de başarısızlığım var. Sonuçta on kadar kitap yayını
ve YEM ile öğrenci diploma projeleri arasındaki yarışma nın sürdürülmesine
kaldı.
Devletle işbirliğinin koşulları, yani politikacı ve üst düzey bürokratların
kapısını aşındırmak bana zor gelir, kaçarım. Zaten bir vakıf para
toplayarak değil, mevcut parayı harcayarak iş yapmalıdır.
Saygılarımla,
merihfeza
size de oldu mu
çok saygı duyduğum
birisisiniz,etrafınızdaki herkesin bir yapı için çok güzel dediği sırada,onun
sıradan basit olduğunu düşündüğünüz yapılar oldu mu olduysa neden?
Şevki
Vanlı
Sevgili Merihfeza,
Bildiğiniz gibi “beğeni” sanatlarda belirleyici...
Toplumumuz biraz kültür değişikliği, biraz gösteri olmayan sanatlara az
ilgisi nedeniyle, belli bir seçme yaklaşımına gelmemiştir. Özellikle
mimaride biraz bütün dünyada böyledir. Benim gördüğüm, insanlar görkemli,
pırıltılı, süslü, onu şaşırtan bir yanı olan yapılara hayran
oluyorlar. Süslerdeki el emeğinin becerilerine daha duyarlılar. Bu yaklaşımda
mimarlar bile olabilir.
Yukarda sözünü ettiğim benim sıradan bulduğum, etkili yapıların beğeni
toplamasına çok sık rastladım.
Saygılarımla,
pulp
Merhabalar,
Uzun süreden beri sürdürdüğünüz meslek yaşantınızda özenerek yaptığınız
binalarınıın zaman içinde kötü kullanımlara maruz kaldığına hiç tanık
oldunuz mu? Bu konudaki görüşleriniz nedir?
Teşekkürler
Şevki
Vanlı
Sevgili pulp,
Sorduğunuz, mimarların dertlerinden biridir. Birkaç örnek vereyim.
1. Adana’da 1964’ te projelendirdiğim, bir evin sahibi hanım, yaklaşık
yirmi yıl sonra İstanbul’a taşınırken yapıyı yıktırdı. Gerekçesi,
benim anılarımın bulunduğu mekanlarda başkasının yaşamasını
istemiyormuş. Evi satın almak isteyen kardeşine bile vermek istemedi.
2. Bursa Merkez Bankası yapısının üst katında, geriye çekilmiş kapalı
alan, benim kuşaktan Bankanın bir mimarı, kapalı alanı 1/3’e
indirdi.Zemindeki brüt beton kolonları travertenle kapladılar.
3. Ankara’da güzel öğrenci yurdunun alüminyum doğramalarını, PVC daha
iyidir diye biçimleriyle birlikte 5-6 yıl önce değiştirdiler. Mahkeme eski
haline dönüştürme kararı aldı. Yüzlerce milyar ödeyerek gereğini yaptılar
ve eski hali daha iyiymiş dediler.
Örnekler bitmez. Şimdi oturduğum apartmanda, eşi mimar eski bir bakan,
balkon kapatmak için uğraşıyor.
Daha ne diyeyim.
Saygılar,
airbag
Kurucusu olduğunuz Şevki
Vanlı Mimarlık Vakfı ardarda çok önemli yabancı yayınları Türkçe'mize
kazandırdı. Acaba bu serinin devamı gelecek mi? Her ne kadar bu çevirilerin
bir kısmının başarısı tartışılıyor olsa da bir mimarlık öğrencisi
olarak güzel bir ivmeyle başlayıp nedense sonradan kesilen bu girişimlerinizin
devamını diliyorum.
Başarılar dilerim. Saygılar...
Şevki
Vanlı
Kusurları
olabilir... Mimarlık Vakfının ortamımıza kazandırdığı kitapların seçimi,
çevirisi ve kontrolu titizlikle hazırlandı. Ekonomik krizin etkilerini biz de
yaşadığımız için aksadı. Yakınlarda”20. Yüzyıl Mimarisinde Program
ve Manifestolar “isimli kitabın 2. baskısı çıkıyor. Okumadıysanız, önemle
öneririm. Yenileri de benim için mutluluk olacaktır.
Saygılar,
Zeynep
düşünce
Şevki Bey,
mimarlık kültürümüzde büyük bir yeriniz var, çalışmalarınız,
projeleriniz, düşünceleriniz, vakfınız ... Sizinle karşılıklı konuşma
şansını bize sağladığı için Arkit teşekkürler. Sizinle mimarlık üzerine
konuşmanın bize verilmiş büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum.
Size sorum, son dönemde yapılan pek çok binaya baktığımızda arkasında düşünce
yatmadığını, binanın tasarımında tüketilen geçici etkenlerin kriter
olarak ele alındığını düşünüyorum.
Sizce de mimarlar artık daha mı az düşünüyor?
Şevki
Vanlı
Sevgili Zeynep,
Türk mimarlığına genelde görsellik egemen olmuştur. Türkiye'de eğitim düşünce
geliştirme değil, bilgi verme amaçlıdır. Bilgi düşünmek için gerekli
olsa da, bellek, yani bir tür ezber işidir. Sınav yöntemi bile düşünmeyi
dışlamakta olup, sınavlarda kopya çekmek yaygındır.
Her nekadar düşünsel bir altyapıyı seçiyorsakta, insanların sezgi yoluyla
kendi kendine bir içgüdü geliştirdikleri de bir gerçektir. Düşünce de içgüdü,
sezgi ile tasarıma dönüşecektir. Bu sezgi ve düşünce tasarım için
nekadar gerekliyse, bir yapıyı okumak/değerlendirmek için de o kadar
gereklidir. Bu içgüdü oluşumu genelde zaman alır. Deneyim istiyebilir.
Genelde haklı olmanıza karşın, binaları yapan mimarları da koruduğum için
kusura bakmayın. Gençler çeşitli nedenlerle zor beğenir.
Saygılar,
uçurtma
Sayın Şevki Vanlı,
'Düşünceler ve Tasarımlar' adlı kitabınızı incelediğimizde aslında bu
uzun süreli mimarlık yaşamınızın dönem dönem farklılaştığı ve yön
değiştirdiği izlenimini elde ediyoruz. Özellile Cezayir projelerinizde bu
yaklaşım farkı açıkça okunmakta. Siz çizginizdeki bu değişim sürecini
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başarılar diliyorum.
Şevki
Vanlı
Sevgili uçurtma
Tanılarınızda yalnız değilsiniz. Yalnız!
Rasyonel mimaride, akılcı bir yöntemle işlevler prizmaların içine yerleştirilir.
Form, işleve göre doğmuş bir sonuç değildir. İşleve göre seçilmiş,
belki biçimlendirilmiş kutulardır. Tüm ülkelerin mimarlığında ortaklaşılabilen
bu yaklaşım, kişiye göre pek çok, saygı değer başarılar üretmektedir.
Başkalarından farklı olmak için aykırı olmak koşul değildir.
Sözünü ettiğiniz kitabımda göreceğiniz gibi, elli yıl önceki öğrenciliğimden
başlayarak prizmalara karşı oldum. Yani yapılarım, yerine ve işlevine göre
yapılan bir tasarımın mimarca (olabildiğince) sonucudur. Yer ve işlev değiştikçe
sonuçlar farklıdır. Planlardan ve görünüşlerden anlaşılacağı gibi,
benim yaklaşımım duvarlar aracılığıyla düzenlemedir. 1990'larda yaptığımız
kırsal alan tasarımlarında çatı öne geçer.
Kuşkusuz imar yönetmelikleri geçerli yerlerde çok kez sıkıntımız
olmaktadır. Cezayir'de ise, bu ülkenin bu yerin kültürü, iklimi ve
istekleri söz konusudur. Sibirya'da, Manhattan'da veya Afrika'da mimarın düşünceleri
ve sezisi aynı olamaz. Ama orada da duvarlar önemle yerlerini alırlar. Göreli
sıcak iklimde yapı yakın çevresi ve yapılar arası mekan düzenlemesi önemli
olmalıdır.
Anlatabildiğimi umarım.
Saygılar,
Can_NY
Yurtdisinda Mimarlik
Sayin Vanli,
Lisans ve Doktora ogreniminizi yurtdisinda yapmis bir mimar olarak, Turkiye'ye
dondugunuzde, Turkiye'deki mimarlik profesyonel ortamina nasil adapte oldunuz,
zorluk cektiniz mi? Yurtdisinda kalmak ile Turkiye'ye donmek arasinda bir karar
verme asamasi yasadiniz mi, bunu nasil astiniz? Cok tesekkur ederim.
Can T.
Şevki
Vanlı
Sevgili Can NY,
Elli yıldır tam uyum sağladığım söylenemez. Türkiye benim toprağım,ailem
,sevdiğim insanların yaşadığı yer. Orada benim ana dilim konuşuluyor. Ben
oraları çok beğensem de duygularımdan kopamazdım.
Saygılar,
Ratio
Yarışmalar ve Jüriler
Sayın Şeyki Bey,
Yarışma jürisine girene kadar bilemiyeceğimiz şu jüri üyesi olma
psikolojisi bize bir süreç olarak kısaca aktarabilir misiniz?
Bunun ile bağlantılı olarak, herhangi bir yarışma jürisinin seçimi ödüle
layık görülecek eserlerin (modernist, geleneksel, vb..) öne çıkmasında
etkili olduğunu düşünür müsünüz ? Çok kabaca 50-60 yaşında 5 mimar
yerine 30-50 arasında 5 mimar jüri üyesi olduğunda bu sonucu farklı yönlerde
etkilemez mi? Zaman zaman bu yaş konusunda karma uygulamalar oluyor... O zaman
buyuk çatışmalar çıkıyor mu?
Saygılar
Şevki
Vanlı
Konunun yaş sorunu olduğunu sanmıyorum. Türkiyede gençler her zaman
desteklenmiştir,doğaldır. Zaten etrafta kalburun üzerinde kaç yaşlı var?
Sanıyorum gelişmiş ülkelerde oran daha yüksektir.ve bizde yaşlılardan şikayet
edenlerin önde gelenleri de 50 yaş civarındadır. Benim ilk jüri üyeliğim
1957 yılında ve otuz yaşlarında olmuştur. Ve 7 kişilik jüri de bir yaşlı
vardı.
Yaş konusunu kafanıza takmayın, siz de bir gün yerinizi alacak ve sonra yaşlanacaksınız.
Jüri üyeliği büyük bir sorumluluktur. Projeden yapıyı görüp değerlendirmek
zor bir şey. Jürilerin çok kez yanıldığı ,yapılardan görülür.
Saygılarımla,
Ratio
Kitaplar
Sayın Şevki Vanlı,
Genç mimarlara okumalarını tavsiye edeceğiniz kitaplar nedir?
Saygılar
Şevki
Vanlı
Sevgili Murat Aksu,
Liste çıkarmak olası değil. Zaten her şey geçmişten bugüne uzanan tarih
içindedir. Düşünceler, yaşam ve sonuçlarını orada bulmak ve kendi düşüncelerinizi
üretmek esastır. İşin eksik yanı, tarih genellikle batıyı anlatır. Doğu
ve uzak uygarlıklar ihmal edilmiştir.
Kışkusuz, Tarihin yanında felsefe gelir. Diğer sanatlar üzerinde,matematik,
geometri gibi soyut konularda ilginçtir.
Fırsat bulmuşken reklamını yapayım. Ş.Vanlı Mimarlık Vakfı'nın yayınlarını
da öneririm.
Saygılar,
cdmann
Deconstructivism
Sayın Şevki Vanlı ,
Ben Yıldız Teknik Universitesi mimarlık ve şehir bölge planlama çift
lisans öğrencisiyim. Sizin "Deconstructivism" hakkında görüşlerinizi
merak ediyorum?
Ayrıca günümüz mimarisinin hızla geliştiğini görerek , bunun yanında İstanbul
ve Türkiye'deki mimarlık, planlama ve bunun dünyada tanıtılması hakkında
neler düşünüyorsunuz ?
Tesekkurler 
Şevki
Vanlı
Sevgili Cdmann,
Mimarlar olan söylemleri aşmak isterler... Bunun bir örneği de Post-Modern,
yani Modernin aşılması isteğidir. Yaklaşım, görüntüyle sınırlı kaldığı
için başarısız olmuştur. Ama arkasında iz bırakmıştır.
Fransada edebiyat ortamında 'onu aşmak için, olanı yıkmak' gerekir düşüncesindedir.
Dekonstrüktivizm mimarlıkta, yapıların maliyeti büyük olduğundan, var
olanın düşüncesini tepelemek, ona aykırı olmak gibi algılandığını sanıyorum.
Kuşkusuz hiçbir şeyin geleneğini tanımamak, işlevle çatıştığı için,
ancak önemli biçimsel aykırılıklar denenmektedir.
Deneysel olsa da ucundan kenarından modern mimariyi etkilemektedir. Zaten
modern mimari 1920 lerden beri sürekli değişim yaşamaktadır.
Saygılar,
Şevki
Vanlı
Sevgili gençler,
Sorulardan çoğunuzun mimarlığa yeni başladığınız ve endişeler içinde
olduğunuz anlaşılıyor. Bizlerde öyleydik. Aslında endişelerin niteliği
değişir, ama hiç bitmez, doğaldır ve iyidir de...Çünkü sanat bir yerde
bitmeyen bir eylemdir.
Korkmayın, Türkiye’de hiç birşey yapılmamış ve yapılamaz sanmayın ve
kendinize güvenin.Düşünsel ortam pek parlak olmasa da, Dünyanın pek az
yerinde olan bir talep var. İşinizi iyi yaparsanız, bir gün kesinlikle saygı
görürsünüz. Biraz her konuda olduğu gibi, aramızda bile işimizin önemini
anlamayan, iyi yetişmemişler, eylemin saygınlığını yıpratıyorlar.
Tarihi tekrar tekrar okuyun. Bir anıtta kaç kolon olduğunu öğrenmek için
değil, niye kolonlar olduğunu anlamak için. Çağımızı tanımak,
modernizmin neden var olduğunu ne olduğunu düşünerek mimariyi keşfedin.
Çünkü sanat öğrenilmez ancak keşfedilir. Felsefe ile düşünme yeteneğinizi
güçlendirin, statiğin ne olduğunu ise öğrenmek anlamak zorunludur.
Toplumdaki her sorunun sorumlusu siz değilsiniz. Her şeyi yüklenmeyin. Her
konunun uzmanlarının bilgi ve verilerini kullanacaksınız. Ama yapının düzenlemesinden
siz sorumlusunuz. Bir yapının bir resim olmadığı, en az 100 yıl aramızda
yaşayamamasının sorumluluğu yeteri kadar ağırdır.
Başkalarının yönetiminde çalışırken, ortamın iyi yönlerini seçmek te
başarının bir nedenidir. Ülkenizle ilişkinizde de öyle!
Yaşadığımız toplumu aşağı görmeyin. Her ülkede başarılı insanlar azınlıktadır.
Onlardan biri olmak için sevmek, öğrenmek, düşünmek, çalışmak ve
kendinize güvenerek, ne batıya ne geçmişe sığınmayın. Bunlar aynı
zamanda mutluluğun da ortamını oluşturur. Ben 77 yaşında, çok eziyetler
yaşamış ama mutlu bir insanım. Bunu yaşamımı dolduran mimarlığa borçluyum.
Umarım siz de öyle olursunuz.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım
Şevki Vanlı
Not: ilk sorusuyla beni suçlayan mimarlar olduğu gibi. Beni yakından tanıyan
ve bu suçlamaya isyan eden bir Aslı Özbay’da var. İşte yaşamın acı ve
güzel yanları. Aslı’lara, beni mutlu ettikleri için teşekkür ederim.
|
|