reklam

Küratör Andres Janser'in Sunumu 
Gündem > Yazıyapı Mimari İmge Olarak Tipografi

Mimari İmge Olarak Topografi
Serginin broşüründen alınmıştır.

Sözcüklerin yokluğunda bir afişin kafa karıştırıcı olması kaçınılmazdır. Ama gerçekçi bir imge olmadan da pekala işlevini yerine getirebilir. Yazı açık ki olmazsa olmazdır ve birbirinden oldukça farklı iki şeyi başarır: bir metin olarak dilsel bir içerik aktarır, bir tasarım unsuru olaraksa göz için görsel işaretler sunar.

Uzamsal olarak metin ve imge genellikle açık bir şekilde ayrıştırılır. Ama tipografi kendi içinde bir nesne haline getirilirse ve böylece resimsel dünyanın bir parçası olursa bu ayırım ortadan kalkabilir. Bu durumda melez şekillerle uğraşmak durumunda kalırız. Mimari açıdan görsel öykünün tasarımının bir parçasıdırlar, ama tipografik olarak aynı zamanda ve daima "yalnızca" dilsel bir işarettirler.

Bu şekillerin kompozisyon içindeki ağırlığı bir iç mekanın, duvarın ya da bina cephesinin görsel yapısına uyum sağlayacak şekilde yerleştirilmiş, imgenin mantığını destekleyen ama yine de "ek yerleri"ni görünmez kılmaya çalışmayan "düz" bir metinden başlayarak, harflerin üç boyutlu ve/veya perspektifli tasarımının kendisinini bir iç mekan, bir şehir atmosferi ya da bir manzara, dolayısıyla da başka türlü var olmayacak bir resimsel alan yarattığı saf grafik işlere varan bir çeşitlilik sunar.

Birkaç açıdan önemli olan örnekler, dilin semantik yapısıyla görsel işaretin semiotik yapısının doğrudan birleştiği örneklerdir. Biçimsel sunumundan koparıldığında özünün önemli bir bülümünü yitirecek olan dilsel içerikli şekiller, görsel şiirle ilintilidir. Okundukları kadar bakılmayı da hedeflerler. Bu ikonik uyum, söz konosu iki unsurun karşılıklı olarak birbirini güçlendirmesi demektir.

Ancak bu güçlendirme elbette tekrardan kaynaklanan gereksizlik ve aşırı belirlenmişlik tehlikesini de barındırır - bir totolojidir bu. Yine de çoğu zaman buradaki belirleyici etmen, günlük yaşamdan iki tanıdık şeyle -yazı ve mimariyle- tek bir şey olarak karşılaşmamızdan doğan şaşırtıcılık unsurudur: Bu tek şey de yazıyapıdır (typotecture).

Pierce semiyotoği bağlamında çeşitli kategorileri ayrıştırmak mümkündür. Mimari temeli sergi afişlerinde resimsel ikonlar özellikle kullanışlı olmuştur. Harflerden yapılan aksonometrik şehirler Habitat de demain ya da Future of the metropolises başlıklarını oluştururur, mimari fotoğrafçılık mesleği soyut bir gökyüzünün parçası haline gelir ve bu gökyüzü de ona eklemlenen narin ağaç fotoğrafı sayesinde sağlamlık ve oran duygusu kazanır.

Keskin tanımlı bir biçimi olan gerçek bir yapıyı taklit etmek özel bir durumdur. Bu örneğin zarf olabilir ve mazruf hakkındaki beklentileri, ya da metoforik anlam yüklü bir yeri gösterebilir. Erken dönem bir ampul reklamındaki Tunsgram Eiffel Kulesi Paris'i, "ville-lumiere" i simgeler; tıpkı Manhattan'da, gökdelenlerden oluşmuş bir ufuk çizgisinin genel biçimsel özelliklerinin içerikle bağlantı kurması gibi.

Daha yakın zamanlarda böylesi doğrudan resimsel bir nitelik yerine metaforik ve diyagramatik bağlantılar yeğlenmiş, biçim yerine mimari ilkeler esas alınmaya başlanmıştır. Burada korkunç sayıdaki çeşitleme çarpıcıdır: Katmanlar ve düzeyler şeklinde ortaya çıkn uzamsal şeffaflık çağcılığı göstermenin "soyut" bir yolu olarak şehir planı, bir kağıt üreticisinin uzmanlık konusuna yönelik bir gönderme olarak, yoğunlaştırılmış merkezli bir şehir manzarası, Aromized konser duyurusundaki müziksel eğilimlerin şehirli niteliği, ya da milliyetçilik mağduru eski Yugoslavya'daki bir müzenin bağlılığını ortaya koyma yolu olarak Inter ve National'ın çaprazlama yorumu. Yaklaşım gerçekten resimsel olduğunda da gereğinden fazla bariz olmaya direnildiği görülür: Ralph Schraivogel'in son NY afişinde film enstantenelerinin büyük şehir vadilerine, tekil fotoğrafların kenarlarının da bina kenarlarına dönüştüğünü fark edebilmek için en az iki kere bakmanız gerekir.

Bunun yanı sıra göz önünde bulundurulması gereken şey, afişin incelik derecesinin her zaman, o afişin hedeflediği (tarihsel olarak belirlenmiş) kültürel bağlamla ilişki kurmak zorunda olmasıdır. Metnin bir merdiven gibi çıkmasına bakıp bunun bir bina yüzünün kesidi olduğunu "okuyabilmek için söz konusu gerçek binayı bilmeniz gerekir. Marcel Breuer'in Whitney Museum of American Art'ı gerçekten de caddeye birkaç basamakla fırlar. Frank Lloyd Wright'ın uluslararası bir olay haline gelen Guggenheim Museum spiraline baktığımızda, metnin kıvrımlı biçimi daha açık bir şekilde vurgulanabilirdi diyebiliriz. Ama Ivan Chermayeff bu afişleri New Yorkluların zevkine uyacak şekilde değiştirmiş, bu değişiklikler de haklı olarak iyi karşılanmıştı.

Pozitif bir toplumsal yaklaşım çağrısı ya da onun karşılığı olan negatif yaklaşıma tepki, birer matafor olarak siyasi afişlerde sık sık ortaya çıkar. İkinci Dünya Savaşı sonrasında çeşitli Avrupa ülkelerinde hem sağ, hem de sol partiler için "Yeniden Yapılanmanın Temel Taşı" nı oluşturmak önemli bir araç olarak görülüyordu. Köprüler parlak bir geleceğe uzanıyor, seçim sloganları toplumu bir yapı olarak ele alıyor.

Tekil bazı örneklerde dolaylı göndermelerde (endeksler) denenmiştir. VD (zührevi Hastalık) afişinde cinsel yoldan bulaşan hastalıklar, dikkatsiz askerin yerleştirildiği teşhir direği biçimine sokulmuştur.

Son olarak, biçimle içerik arasında hiçbir ilişkinin olmadığı, tasarımcının yalnızca olağandışı birşey yapmaya çalıştığı tamamen raslantısal bir bağlantı, çok az görülen bir durumdur. Bu tür simgesel biçimler görsel açıdan çekici olabilir; ama ikon ve endeksle bağlantılandırılan anlam tutarlılığına sahip değildirler. Bu nedenle de tasarımcılar, herhalde haklı olarak bunları kullanmak istemezler.

"Yazıyapısal" tasarım 19. yüzyılın sonlarındaki afişlerde bile karşımıza çıkar, ama bunlar herşeyden önce görsel anlamda marjinal olgulardır. 1910 ve 1920'lerde daha yoğun bir ilgi çekmişlerdir, bu da edebiyatın -özellikle de şiirin- metne bir imge olarak yaklaşma fikrine ilgi duymaya başlaması ve yeni biçimlerin ortaya çıkmasıyla olmuştur.

Yalnızca grafik tasarım alanında çalışmayan Fütüristlerden Fortuna Depero, harflerin dışavurumcu özelliklerini, Monza'daki 1927 yapımı Padiglione del Libro gibi uçucu bir mimarisi olan sergi binalarına bile aktardı. Afiş alanındaysa, daha sonraları Viyana ve Berlin'de çalışan Macar asıllı Mihayl Biro, buradaki potansiyeli görüp oldukça sistemli bir şekilde kullanılan ilk tasarımcılardan biriydi. Jugendstil süslemelerinden hareket ederek 1915'ten itibaren metinleri pervaz, korkuluk, lamba ayağı ya da lavaboya, daha sonralarıysa vinç, büyük tekerlekler ya da sıra sıra evlere benzetti. Sonraki kuşakların önde gelenleri de yazıyapıyı kendi kişisel biçimlerinin temel parçalarından biri haline getirdi, Takenabu Igarashi ve Pentagram'ın çeşitli üyeleri gibi.

Deperon'un pavyonuyla aynı yılda ABD'deki örneklerden esinlenen Pet Hayne, "sözcüklerin anlamını canlandıracak" bir şekilde "harfleri taklit etme"yi önerdi. Elkitabı "Endlich bessere Anzeigen im Kampf um den Kunden von Morgen!" da (Nihayet Yarının Müşterisi için Mücadelede Daha İyi Reklamlar!, Stuttgart 1927) söylediğine göre "anıtsal görünümlü yazı" sayesinde, ya da sözcükler "bakanın gözüne doğru uçuyormuş gibi olduğu için", "sayfadan bir ok gibi fırladığı için ya da "şaşırtıcı harf perspektifleri kullanılarak" grafik tasarımı etkili hale getirmek mümkündü.

Aslında belirli bir mimari fikrinin başlangıçta ağır bastığı doğrudur. İlk aşamada tipografik yapıların bir çoğu biçim olarak kapalı ve blok gibidir, "taşsı" bir katılığa açıkça meylederler. Markanın bir heykel kaidesi işlevi görmesi uluslararası bir trend haline gelmişti. Bu katılık, alınacak ürünün sağlamlığını simgeliyordu.

Kullanılan hurufat da, sans-serif (tırnaksız) ve hep kapital (büyük harf) olmasıyla bu fikirle uyumluydu. Bu biçimsel sınırlama, büyük olasılıkla mimarinin fiziksel niteliğini daha doğrudan aktardığı için bugün de geçerlidir. Bugünlerde yazı genellikle daha açık bir şekilde yerleştiriliyor, bu sayede de 1920'lerden başlayarak Fiat marka otomobillerin reklamında kullanılan karakteristik "anıtsal etki" den uzak durmayı başarıyor: zafer takları, dirsekler, devasa köprü payandaları bu araçları bazen zarif ve hızlı, bazen de güçlü gösteriyordu. 1950'lerde bu markanın birkaç çeşitlemesi hala görülebiliyordu, ama cüsseleri biraz olsun azaltılmıştı.

Fotoğrafın gerçekliliği, onu "soyut" yazıyla inandırıcı bir şekilde birleştirmeyi zorlu bir iş haline getiriyor. Tamamen garfik işlerin hala çoğunlukta olmasının nedenlerinden biri de budur. Ama bilgisayar destekli tasarımdan önce bile tipografiyle fotoğrafı birleştiren örneklere rastlanıyordu.

Mimari yazı, çiçek vazolarından mobilya parçalarından, duvar ve engellerden tekil yapılara ve gökdelenlere, sokaklara, köprülere, manzaralara ve büyük şehirlerin siluetlerine kadar her tür ölçeği barındırıyor. Ancak, insan figürlerine genellikle rastlanmaz: Belli ki yazı-insan çiftinin uyumsuzluğu bir tehlike oluşturuyor.

Ne var ki Lenin, 1920'deki ünlü fotoğrafından alınan konuşmacı pozuyla, tıpkı özgün fotoğraftaki tahta yükseltiye yaslandığı gibi, Pravda'dan (Gerçek) yapılmış bir duvara gayet inandırıcı bir şekilde yaslanabiliyor. Üstelik bunun yapılma tarihi 1972, yani İsviçreli, ileri görüşlü bir ev kadınının aynı şeyi alev alev(!) bir Gas'la yapmasından iki kuşak sonra: bu da figürün nasıl biçimsel bir işlev üstlenebileceğini gösteriyor.

Yazıyapısal figürlere pek rastlanmaz. Değerleri bir bakıma bu şaşırtma etkisinden kaynaklanıyor olabilir. Ama sözcükler çok eski zamanlarda bile resimsel bir nitelik kazanabiliyordu. Tıpkı (iki boyutlu) bir yapı olarak yazı yazma fikrinin çok eski bir geçmişe sahip olması gibi.

Ama yazıyı pozitif bir bakışla yapı olarak düşündüğümüzde, bunun yapıçözümü aslında mimarinin yok edilmesi anlamına gelebilir. Doğa güçlerinin ya da insan iradesinin açığa çıkması değildir önemli olan; Napoli'nin yapı mimarisinin ilgisizliğine terk edilmesine de bu yolla dikkat çekilmiştir.

Bu model ve taklit çiftlerinin sayısını çoğaltmak kolay. Ryuichi Yamashiro'nun 1955'te yaptığı Wood/Grove manzarası yakın zamanlarda bir dizi farklı biçimde yeniden kullanıldı. Bunun nedeni büyük olasılıkla Japonca karakterlerin resimsel kullanıma Latin alfabesinden daha yatkın olmasıdır. Ama artık klasikleşmiş bu iş, herşeyden çok resimsel ve dilsel totolojinin potansiyel gücünü simgeler.

 

Yazıyapı Mimari İmge Olarak Tipografi 

ARKIMEET

ARKIMEET Konferans Serisinin davetlisi olarak,  Ben van Berkel 27 Nisan 2004 günü saat 19:00'da Askeri Müze Kültür Sitesi Büyük Konferans Salonu'nda konferans verecek.

Davetiye için tıklayın.

 


Philips Armatür'ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz