'Yalınayak Mimarlar...'
Ağa Han Mimarlık Ödülleri (2001) arasında Cengiz
Bektaş 'ın Akdeniz Üniversitesi'ne kazandırdığı ''Olbia Sosyal Merkezi''
nin de bulunduğunu öğrendiğimde duygulandım...
Ödülün ''bizden'' bir örneğe de verilmiş olmasının ''ulusal gururu''
elbette ki önemli olsa bile, doğrusu Cengiz Bektaş da bunu çoktan ''hak etmişti''
...
Onca yoğun mesleki ve yazın çabaları yanında, son yıllarda ''Yazarlar
Sendikası Başkanlığını'' da omuzlayan Cengiz Bektaş, sadece mimarlık
alanında değil, ''kentli bilincini Anadolu uygarlıklarıyla birleştiren'' tüm
alanlarda yıllardır aynı coşku içindeki katkılarını hemen hiç azaltmıyor...
Üstelik sadece ''öneren'' değil, uygulayan ve ''örnek yaratan'' çabalarıyla
da hem kültür, hem de ''eylem insanı'' olma zorluğunu göğüslüyor...
Açık söyleyeyim; bir ''mimar'' olarak, Bektaş'ın Mersin 'deki o ''simge
olsun'' (!) diye yükselen gökdelen projesi dışındaki, diğer tüm mimarlık
ürünlerinde kentsel ve kültürel değerlere olan bağlılığını gösterdiğini
söyleyebilirim...
O ''istisna'' nın ise Türkiye'nin ''arsa rantına endekslenmiş'' kahrolası
egemen imar düzeni içinde böylesine duyarlı bir ''mimarlık kavgası'' içinde
olmanın bir tür ''kazası'' olduğunu düşünüyor, Bektaş'ın geri kalan tüm
çabalarındaki işte bu çıkarcı kuşatmayı ''kazasız belasız atlatma'' çabasıyla
kıyaslayarak önemsemiyorum...
Bu nedenlerle böylesi bir ''kültürel kimliğe bağlılık ödülünün''
bundan sonraki yaşamında da ''yeni bir kıvılcım'' olacağını adım gibi
biliyor, kutluyorum...
Ağa Han ödüllerinin 2001 yılı listesindeki diğer sekiz tasarım ve
mimarları hakkında tanıtım yazıları mimarlık ve kültür yayınlarında sürecek...
Benim burada öncelikle dikkat çekmek istediğim ise ödül listesindeki
''Yalınayak Mimarlar'' ... Daha doğrusu, jüri raporundaki vurgulamayla,
''resmi bir mimarlık eğitimi'' olmayan, ancak zengin bir ''yapı ve yaşam kültürü''
bulunan insanların, Hindistan 'daki eyaletlerden Racastan 'da bulunan Tilonia köyünde
tasarlayıp inşa ettikleri ''Yalınayak (Barefoot) Koleji'' binaları...
''Yalınayak'' deyimi, köy topluluklarının tarihten gelen bilgi
birikimlerini ''sürdürmelerini'' amaçlayan bir ''felsefeyi'' tanımlıyor...
Köyden kente göçle birlikte bu birikim ''yok olmaya'' yüz tutunca, aynı
felsefe etrafında örgütlenen ''Sosyal Çalışma Merkezi'' için gerekli
kolej kompleksini diplomalı mimarlar değil, yöre köylülerinden oluşan bu
''yalınayak mimarlar'' gerçekleştirirler...
Kuşkusuz sadece bu yüzden değil, taşıdıkları ''mimari özen'' ve başarıdan
ötürü de ''uluslararası bağımsız jüri'' aynı çabayı ve ürününü ''ödüle
layık'' bulur...
Şimdi kimi ''meslek şövenisti mimarlarımızın'' , 1983 yılı ödülleri
arasında bulunan, Muğla-Akyaka'daki ''Nail Çakırhan Evi'' ne karşı hâlâ
sürdürdükleri 'vefasız tepkilerini'' Hindistan'ın yalınayak mimarları için
de -aynı şiddette olmasa bile- gösterebilecekleri aklıma geliyor... Belki de
Türkiye'den olmadıkları için susabilirler ve fazla umursamayabilirler...
Ancak, bu gibi, aslında ''diplomalı mimarlar'' tarafından gerçekleştirilmeyen,
ancak ''buna rağmen'' mimarlık kültürüne duyarlı tasarımlardan Ağa Han
ödülleri listelerinde hemen her dönem bazı ''örneklerin'' yer almasını da
''olgunlaşmış bir hoşgörü'' içinde değerlendirmemiz gerekmiyor mu?..
Çünkü mimarlık aslında bir ''kültür'' dür... Diploma ise ''ehliyet''
tir... O ehliyetin, kültürle de kucaklaşması için, hiç eğitim görmemişlerin,
teknik bilgiden ve tasarım öğreniminden yoksun oldukları halde gösterdikleri
''özen'' ve çaba da ''ödüle değer'' dir. Diplomalı ''mimarlığa'' ise en
duyarlı ''katkılar'' değil midir?..
Bu nedenle ben, sadece jüriye değil, asıl ''tüm'' yalınayak mimarlara da
teşekkür ediyorum...

Diplomada "Hindistan mührü" yok, ama binalar "oralılar"...
07 Kasım 2001 Cumhuriyet, Oktay Ekinci
Cumhuriyet
Gazetesine burayı tıklıyarak abone olabilirsiniz.
|