Uygarlıkların izinde
İzmir Agorası'nın kentle buluşması için 60 yıl geçtikten sonra kollar
yeni umutlarla sıvandı. Ah şu 'otopark' olmasaydı!..
Yerleşme tarihi 5000 yıl olan İzmir'in 2500 yaşındaki Agora'sında başlanan
kazılar sürerken, antik dokunun tarihsel çevresini yeniden kente kazandırmak
için de mimarlık ve şehircilik projeleri üretiliyor...
''Agora'da kazıların başlatılması'' töreni (01.08.2002) gazetede haber
olurken, aynı fotoğrafta göze çarpan ''kat otoparkı'' nın bu tarihsel
peyzajdaki ''tahribatını'' giderme planı da Büyükşehir Belediyesi 'nce hazırlanmış
ve devreye giriyordu...
Yerel yönetimlerin de tarihsel mirasa ''örgütlü ve uzman birimleriyle''
sahip çıkmasının Türkiye'deki ''öncü'' örneklerinden olan ''İzmir Büyükşehir
Belediyesi - Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıkları Müdürlüğü'' , 2002 yılı
başında ''resmen'' kurulur kurulmaz ''Agora projesine'' öncelik verdi...
Müdür Önder Batkan (şehir plancısı) ve ekibinin, belediye yönetimi ve
diğer ilgili birimlerle de görüş geliştirerek ürettikleri projenin temel
amacı; ''Agora'daki arkeolojik potansiyeli ve belgelenmesini koruma amaçlı
imar planı güvencesine almak, bunu yaparken de antik dokuyu kuşatan uygunsuz
yapılaşmayı ortadan kaldıran; tarihi dokunun özgün peyzajı ve mimarisini
gözeten bir çevre düzenlemesini gerçekleştirmek...'' şeklinde özetlenebilir...
Aynı zamanda yine Agora'nın, özellikle ''İkiçeşmelik'' caddesinden ''görülebilir''
hale getirilmesi ve tarihi Kemeraltı 'ndaki canlı kentsel yaşamla ''bütünleştirilmesi''
anlamına da gelen bu hedefin en önemli engeli ise işte bu fotoğrafta da ''suçunu
açığa vuran'' kat otoparkı...
İzmir'in ulaşım planlaması ve stratejilerinde önemli katkıları olan İsmail
Acar 'ın da tartışmalara katılarak; ''Bu katlı otopark zaten çözüm değil;
hedef Kemeraltı ve Agora çevresini otomobilden arındırmak olmalı...''
demesi sonucunda ''plancılar'' kararlarını verdiler; üretilen projeden kat
otoparkını ''sildiler'' ...
Başkan Ahmet Piriştina 'nın aynı ''radikal'' tutumu bir ''İzmir duyarlılığı''
içinde desteklemesi ise ''kat otoparkının bulunmadığı'' bir Agora ve çevresi
düzenleme projesini bir ''belediye planı'' olarak gündeme getirmiş oldu...
Kentsel yaşamda arkeoloji
01.08.2002 günü akşamüstü, işte böylesi bir ''koruma planlaması'' katkısıyla
yeniden başlatılan ''Agora kazıları'' , diğer arkeolojik araştırmalardan
farklı bir anlam ve nitelik taşıyor...
Çünkü, bu kazılar bir ''metropolün'' içinde ve kentin en yoğun, en
kalabalık, en renkli yaşama merkezinin ''tam ortasında'' gerçekleşiyor...
Yani, İzmirliler ve İzmir'e konuk gelenler; ''kentten uzaklaşmadan'' ,
hatta kenti doyasıya kucaklayabilecekleri Kemeraltı 'nda alışveriş yapıp,
sadece sokaklarda dolaşırlarken bile, ''antik çağın tanıklarını gün
ışığına çıkartan çalışmaları'' görebilecek, izleyebilecekler...
Kazılarda ilk kez zemin tarama çalışmalarını Fransa'nın Sorbonne Üniversitesi'nden
Prof. Thomas Drewbear ile Prof. Guymenyer sürdürüyor...
Kentteki tarih ve kültür bilincine de eşsiz bir katkı sağlayacak işte böylesi
bir kazıyı yöneten, İzmir Müze Müdürü Dr. Mehmet Taşlıalan diyor ki:
''Simyrna'yı bilmek ayrı şey, gözlemek ve yaşamak ayrı şey... İzmirlilere
bu ayrıcalığı sağlayacak Agora kazılarıyla kentin binlerce yıllık coşkularını,
hüzünlerini, zenginliğini, sükunetini ve canlılığını bugüne taşıyacağız...
Tabii, yarına da...''
Aynı kazıları heyecanla başlatanlardan İzmir İl Kültür Müdürü Musa
Seyirci de diyor ki: ''İ.S. 178'deki büyük depremde yıkılan Agora'yı
yeniden inşa etmek için o çağda halkı örgütleyen Balıkesirli Aristeides
ve İmparator Marcus Aurelius 'a da teşekkür borçluyuz... Çünkü burada
savaşların tarihini değil, insan ilişkilerinin, kültürel yaşamın ve
sevgilerin tarihini öğreniyoruz...''
İskender'in çeşmesi...
O gün, tören sırasında, Agora'da ''2400 yıldır'' güldür güldür akan
''antik suyun'' başında oturduk; şarap içtik... 1939'da ilk başlayan kazıların
emektarlarını andık, Prof. Dr. Rudolf Nauman 'ın katkılarına kadeh kaldırdık...
Tam 22 yıl Yalvaç 'ta antik tarihi Pisidia Antiocheia 'yla belgeledikten
sonra Simyrna 'ya gelen Mehmet Taşlıalan, İskender 'in de işte bu suyun başında
durup ''İzmir'i yaratan düşlere'' dalmış olabileceğini söylemesin mi?..
Böylece ''kutsal çeşmenin'' de adını bulmuş olduk; ''İskender'in gözyaşlarını''
tarihle başbaşa bırakıp Agora'dan ayrıldık...
Tabii, her gidişimizdeki gibi yine; ''Ah şu otopark olmasaydı...''
diyerek.
"Otomobil sevdasının" tahribatı - Avrupa kent sözleşmelerinde,
otomobilin tarihsel merkezden uzaklaştırılması ilkesi var... İzmir'in
Kemeraltı semtindeki "Agora Otoparkı" bu ilkenin tam tersi bir anlayışın
mirası...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|