İbrahim Paşa'nın
hazineleri
Sultanahmet
Meydanı'ndaki müze binasında açılacak sergi Kültür Bakanlığı ve Akbank
işbirliğinde düzenleniyor. Sergide 12. Yüzyıl'dan kalma Kuran-ı Kerim gibi
erken dönem İslam eserleri yer alacak.
Akbank, Türk ve İslam Eserleri Müzesi için görkemli bir kitap hazırladı.
Kitapla birlikte açılacak sergi sayesinde İbrahim Paşa Sarayı'nda
'gizlenen' bu müzenin birçok paha biçilmez yapıtı sanatseverle buluşacak
Çoğu 'hemşerisi' için yüksek duvarlar ardında bir 'gizli bahçe' Türk
ve İslam Eserleri Müzesi. Sultanahmet'te Dikilitaş'ın tam karşısında
olmasına rağmen civar esnaftan bile onu tanımayanlar var. Müze, kendi başına
bir anıt, tarihi 16. yüzyıla kadar uzanan, Osmanlı'nın en eski sivil yapılarından
biri, İbrahim Paşa Sarayı. Büyük bir masal bahçesi ve her noktası, her anı
geçmişe direnmiş eserlerle dolu yüksek tavanlı, serin, geniş odalar... Bu
büyülü ortamın huzurlu sessizliğini bozansa turistlerin şaşkınlık fısıltıları.
Türk ve İslam Eserleri Müzesi, eylül ayında Türk izleyicisine şimdiye
kadar hiç sergilenmemiş 200 kadar erken İslam dönemine ait eserini sunacak.
Kültür Bakanlığı ve Akbank'ın işbirliğiyle gerçekleşen sergi aslında
yine bankanın hazırladığı geleneksel 'Akbank Kültür ve Sanat Dizisi'nin
bu yılki kitabı; 'Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nin tanıtımı için de düzenleniyor.Akbank,
kültür ve sanat dizisini Türkiye'de kültürel boşluğu hissedilen eserleri
saptayarak hazırlıyor. Bankanın sanat danışmanı Gürol Sözen, müzenin
kaynaklarının en az üç cilt daha basmaya yeteceğini söylüyor. Böylece
bir nevi tanıtım kataloğu olacak bu yapıtta az bilinen ya da hiç tanınmayan,
kendi dönemlerinin en iyi üslup ve işçiliğini yansıtan eserlere öncelik
verilmiş. Eserler bu kadar değişik ve güzel olunca da onları bire bir
izleyiciyle buluşturmak vazgeçilemez bir fikir halini almış.
'Nazar' değmesin
Bu kadar eserin 'İlk' kez sergileneceğini duyunca akla hemen neden daha önce
görmedik sorusu geliyor. Merakımızı Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürü
Nazan Ölçer'in açıklamalarıyla gideriyoruz. Her adımda tarihin ayağımıza
takıldığı verimli Anadolu topraklarında yaşıyoruz. Ülkemizde ve dolayısıyla
müzede geçmişin öyle çok temsilcisi var ki bazıları imkânsızlıklar
sonucu sergilenemiyor. Mekân darlığı ve eser çokluğu dışında, yapıtların
genelde organik eserler yani canlı oluşları nefes almaları, incinmeleri ve
yaşlanmaları onların sürekli izlenmesine, bakışlara dayanmasına engel
oluyor. Tüm dünya müzeleri için geçerli olan 'dönüşümlü' sergileme yöntemiyle
'yorulan' eserler dinlenmeye çekiliyor ve yerine sırası gelen çağırılıyor.
Hatta bazen hep terk edildiğine ve depolarda 'çürüdüğüne' inandığımız
tarih, sergilenmezse daha uzun ömürlü olabiliyor.
Bu yüzden de sergi ancak iki ay süreyle ziyaretçi kabul edecek. Müzede
sergi için ayrılmış özel bir salon restore ediliyor. Dokuzuncu ve 19. yüzyıllara
ait eserlerin bazılarının ışık, nem ve havayla temastan korunmaları
gerektiği için Akbank'ın mimari işler grubu tarafından özel cam standlar
tasarlanmış. Eserlerin boyutları değişirken ziyaretçilerin dikkati 'ayrıntıdaki'
sanata çekilecek. Vitrinde yer alan ancak çıplak gözle görülmesi zor ince
işçilik ve renkler, eserleri kitap için de ilk kez görüntüleyen Ali Konyalı'nın
kırk kadar detay fotoğrafı sayesinde izlenebilecek.
Kültürel mirasa katkı
Serginin ekim ayında şehir hayatının canlanmasıyla 30 binden fazla ziyaretçi
çekmesi bekleniyor.
Gürol Sözen ve Nazan Ölçer, bu projeyle yabancıların ilgisini çekmeyi ve
genç kuşaklara kopuk oldukları Anadolu kültürünü tanıtmayı amaçlandığını
belirtiyor. Ne yazık ki ülkemiz insanı kendi kültürel mirasının farkında
değil; sürekli 'daha önemli' konularla kalabalıklaştırılan bir gündem,
aileden, okuldan gelen eğitim eksikliği ve geçmişimizi sorgulamamak
ilgisizliğimizin kaynağı. Ölçer, ülkemize atanan konsolosların ilk iş
olarak müzelerimizi gezdiğini, turistlerin kitaplar edinip öyle geldiklerini
anlatıyor.
Maddi ve manevi sorunlara rağmen, dinamik bir kitlenin varlığı yetkililere
oldukça güven veriyor. 'Gizli bahçe' herkese açık, bekliyor...
Radikal
|