Küçükayasofya Camii Restore
Ediliyor
Bugüne
kadar geçirdiği değişikliklere karşın günümüze kadar olduğu gibi
korunmuş ve İstanbul'un en eski Bizans Dönemi yapısı olan Küçükayasofya
Camii restore ediliyor.
Caminin şu anki durumu ve başlatılacak restorasyon çalışmaları ile
ilgili 27 Aralık 2002 Cuma günü Basın Mensuplarına tanıtım gezisi düzenleniyor.
Bizans İmparatoru I. İustinianos ve karısı Theodora tarafından 527-536 yılları
arasında 'Sergios ve Bachos Kilisesi' adıyla yaptırılan ve II. Beyazıt döneminde
(1500 yıllarında) Topkapı Sarayı'nın Darüssade Ağası Hüseyin Ağa tarafından
camiye dönüştürülen Küçükayasofya Camii, İstanbul'un en eski Bizans Dönemi
yapısı.
Kentin tarihi boyunca geçirdiği yangın, deprem, istila, yağmalama gibi bütün
felaketlere direnen bu yapının, varlığını koruması ve geleceğe güçlendirilerek
aktarılması büyük önem taşıyor.
Caminin, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrasında oluşan strüktürel
bozulmalar ve derin çatlaklar ile önünden geçen demiryolunun verdiği zarar
nedeniyle restore edilmesi zorunlu hale gelmişti.
Bu amaçla, 03 Mayıs 1995 tarih ve 387-6669 Sayılı Koruma Kurulu Kararı
ve 02 Aralık 1999 tarih ve 668-11390 Sayılı Koruma Kurulu Kararı gereğince;
Belediyemizce başlatılan çalışmalar kapsamında restorasyon ihalesi 20
Haziran 2002 tarihinde yapıldı ve proje çalışmalarına başlandı.
Uygulanacak restorasyon tekniğinin belirlenmesi ve bozulmaların nedenlerinin
tesbiti için, sondaj ve araştırma kazılarına başlanmış durumda. Kazı
sonuçlarına göre çalışmalar sürdürülecek.
Restorasyon kapsamında yapılması planlanan çalışmalar; Tarihsel Araştırma,
Restitüsyon Çalışması, Restorasyon Projesi, Teşhisi yapılan strüktür
(temel, taşıyıcı sistem, kubbe, duvarlar) ve malzeme (taş, tuğla, ahşap,
sıva, bezeme) hastalıklarının giderilmesi yöntemlerinin belirlenmesi, bu
bulgulardan hareketle restorasyon tekniği kriterlerinin belirlenmesi ve tüm
yazılı ve görsel malzemenin bilimsel bir yayına dönüştürülmesi şeklinde
olacak.
Abide Proje Müh. San. ve Ticaret Limited Şirketi'ne ihale edilen çalışma,
yaklaşık 5 trilyon TL.'na malolacak.Bu çalışmalar öncesinde 27 Aralık
Cuma günü, camide meydana gelen bozulmalar ve çatlakları gösteren 10 adet büyütülmüş
fotoğrafın cami avlusunda sergileneceği bir gezi düzenlenecek. Programda, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Yapı İşleri Müdürü Yunus Balta ve projenin Zemin
Takviye İşleri Danışmanı Prof.Dr.Ahmet Sağlamer tarafından Başkan Gürtuna
ve basın mensuplarına çalışmalar hakkında bilgi verilecek. Daha sonra
caminin içinin gezileceği program, caminin yanında bulunan Ahmet Yesevi Vakfı'na
ait çay bahçesindeki ikram ve sohbet ile devam edecek.
Yapının Kısa Tarihçesi:
Küçükayasofya Camii; Eminönü İlçesi, Kadırga Semti'nde Marmara kıyısına
ve sur duvarına yakın konumdadır. Bizans Dönemi coğrafyası içinde
tamamlandığında ise Sergios ve Bakhos Kilisesi, bugün Sultanahmet Camii düzlüğü
olan Hipodrom ile Kadırga Meydanı adıyla anılan Sophia Limanı arasındaki
alanda, İmparatorluk Sarayı toprakları içinde yeralır.
Geçirdiği değişikliklere karşın kentin günümüze kadar olduğu gibi
korunmuş en eski Bizans Dönemi yapısıdır.
Sergios ve Bachos Kilisesi, Bizans İmparatoru I. İustinianos ve karısı
Theodora tarafından 527-536 yılları arasında yaptırılmıştır. Üçlü
bir yapı grubu içinde yeralan kilisenin yakınında Hormisdas Sarayı adı
verilen Büyük Sarayı'ın bir pavyonu bulunuyordu. Ayrıca, aynı yerde havari
Petrus ve Pauhus adına sunulmuş olan ve 520'de tamamlandığı sanılan
bazilika tipinde bir kilise yapılmıştı. Sergios ve Bakhos Kilisesi'nin bu
bazilikanın kuzeyine bitişik konumda inşaa edildiği sanılmaktadır.
Bazilika Kilisesi'nin güneyinde bugünkü demiryolunun yerinde bulunuyor. Her
iki yapı belki de aynı giriş arkadını paylaşıyordu. Sergios ve Bakhos'un
Büyük Saray'a yakınlığı nedeniyle bir saray kilisesi olduğu da ileri sürülür.
Hormisdas Sarayı ile Aziz Petrus ve Paulus Kilisesi oldukça erken dönemde
yokolmuş, Sergios ve Bakhos Kilisesi ise II. Beyazıt döneminde (1500 yıllarında)
Topkapı Sarayı'nın Darüssade Ağası Hüseyin Ağa tarafından Küçükayasofya
Camii'ne dönüştürülmüştür.
Caminin, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri'ne göre 913/1507 tarihli bir
vakfiyesi vardır. Caminin mülkü olarak yakınındaki çifte hamam ile
Ayasofya yakınındaki iki han gösterilmiştir.
Kilise, camiye dönüştürülürken üzerinde bazı değişiklikler ve
ilaveler yapılmış, avlu (atrium) etrafına zaviye hücreleri eklenmiş ve
kuzey tarafına da kurucusu Hüseyin Ağa'nın türbesi inşaa edilmiştir. Hüseyin
Ayvansarayı'nın Hadikatü'l Cevami adlı eserinden öğrenildiğine göre
caminin önünde 36 hücreli ve avlusuna üç kapıdan girilen bir zaviye vardır.
Caminin şadırvanı ile mektebi, Sadrazam Ahmed Paşa tarafından 1153/1740'ta
yeniden yaptırılmıştır. Yine aynı kaynakta camiye bitişik olmayan
minarenin Sadrazam Mustafa Paşa tarafından yeniden yaptırıldığı, yapının
eski ve kullanılmayan kapısının Şehzade Mehmet Said Efendi tarafından
yeniden açtırılarak kapı yakınında duvara bir musluk yerleştirildiği öğrenilmektedir.
Topkapı Sarayı arşivindeki belgelerden caminin, 1648 ve 1763 depremlerinde
zarara uğradığı anlaşılmaktadır.
Yapı, 1247/1831'de onarım görmüştür. 1860'larda cami ile surlar arasından
tren yolu geçirilmesi nedeniyle değişen çevre düzenine bağlı olarak cami
avlusu bir geçit olarak kullanılmaya başlanmış, cami ile zaviye-medrese bölümleri
birbirinden ayrılmıştır. Önce tek hat iken sonra çift hatta dönüştürülen
demiryolu, yakınlığı nedeniyle yapıya büyük ölçüde zarar vermiştir.
Sonradan medrese haline getirilen 36 hücreli zaviyenin, bugün 24 hücresi
mevcuttur. Önceleri bu hücreleri minare tarafında sınırlayan bir Sübyan
Mektebi olduğu bilinmektedir.
Bir yolla bölünmeden önce cami avlusununun ortasında yükselen ve
mermerden sekizgen biçimli bir havuzu ve göbeği bulunan şadırvan, Semavi
Eyice'ye göre 1938'e kadar yerinde durmaktaydı, bugün ise mevcut değildir.
Caminin güneybatı köşesinde esas yapıdan ayrı olarak yükselen ve
1750'den sonra yapıldığı sanılan minare, barok üslubun mimari özelliklerine
sahiptir. İlk minarenin özellikleri ve yenilenmesine neden gerek duyulduğu
bilinmemektedir. Mustafa Paşa'nın 1750'lerde yaptırdırdığı ve 1936'da kürsüsüne
kadar yıktırılmış olan minare 1955'te yeniden yaptırılmıştır.
Caminin avlusuna üç yönden kapılarla girilmektedir. Kuzeye açılan kapının
kemeri üzerinde mermer bir levhaya üç satırlı kitabe işlenmiştir. Ancak,
bu bir tarih kitabesi olmayıp hadistir.
Sergios ve Bakhos Kilisesi, merkezi planlı bir yapıdır. Köşelerinde
payelerin yeraldığı sekizgen planlı ve üzeri kubbe ile örtülü merkezi
mekan, dörtgen planlı dış duvarlarla sınırlandırılmış bir koridor (ambülatuvar/dehliz)
ile çevrelenir. İki katlı olan bu koridor üst katta, ana mekan -apsid aksı
dışında- çevreleyen bir galeriye dönüşür. Dörtgen plana doğu yönünde
apsid nişi, batı yönünde ise iki katlı narteks eklenmiştir. Kilise, eskiliğinin
yanısıra plan tipi olarak da Erken Bizans Dönemi'nin özgün yapılarından
biridir.
Kilise, camiye çevrilirken batı cephesine Klasik Osmanlı üslubunda beş
birimli bir son cemaat revağı eklenmiştir.
Caminin dış cephelerinde Osmanlı Mimari biçim özellikleri taşıyan
farklı boyutlarda pencereler açılmış, bazı açıklıklar ise kapatılmıştır.
Dış cephenin daha önce sıvalı ve badanalı olduğu bilinmektedir. Ancak,
1955'ten sonra tamirden geçirilen cepheler taş ve tuğla örgüleri gösterecek
şekilde çıplak bırakılmış, sadece kubbe kasnağı sıvanmıştır.
Sergios ve Bakhos Kilisesi, Küçükayasofya Camii'ne dönüştürülürken iç
mekan da Osmanlı üslubundaki elemanlarla bezenmiştir. Bunlar yeni açılan
pencereler, biçim değiştiren kapılar, zemin kat ve galerinin altıgen döşeme
tuğlaları ve kubbeyi taşıyan büyük payelerin köşelerindeki kum saati biçimli
sütuncelerdir.
Sergios ve Bakhos Kilisesi'nin özgün iç duvar yüzeyleri, benzerlerinin
hepsinde olduğu gibi mozaiklerle kaplı olmalıdır. Bugün böyle bir
bezemenin varlığını gösteren bir iz yoktur. Fakat taş işçiliği, İlkçağ
sanatından Bizans sanatına geçiş döneminin izlerini gösterir. Zemin
kattaki sepet biçimli sutün başlıklarının ortasında İustinianos'un
monogramları görülür. Galeri döşemesinin orta mekanı çevreleyen kenarı
boyunca dolanan, akantus yaprakları ile bezenmiş friz yüzeyinde kabartma
harflerle işlenmiş yazı, İustinianos ve eşi Teodora'nın adlarını vererek
kilisenin Sergios'a sunulduğunu da bildirir.
Bugün iç duvarlar, kemer ve tonozlar ile büyük kubbede kalem işi nakışlar
bulunmaktadır. Mihrap bölümünde uzanan hat şeridi klasik Osmanlı üslubundadır.
Sade biçimli mihrap ve minber, mermerden yapılmıştır. Müezzin mahfili de
mermerden ve klasik üslupta yapılmıştır.
Üç büyük kültürün başkenti olmuş İstanbul'un en eksi yapılarından
biri olup, özgün mimari özellikleri ile günümüze ulaşabilmiş Küçükayasofya
Camii (Sergios ve Bakhos Kilisesi), geldiği bu noktada güçlü, bilinçli ve kültür
mirasına duyarlı bir onarıma, bir yaşama desteğine ihtiyaç duymaktadır.
Kentin zengin tarihsel geçmişinin tanıklarından biri olan yapı, kültürel
sürekliliğin vazgeçilmez simgelerinden biri olarak varlığını sürdürmek
zorundadır.
Yapının Mevcut Durumunun Analizi:
Güney duvarına koşut olarak geçen demiryolu ve 17 Ağustos 1999 Marmara
Depremi'nin yarattığı tahribatlar ile Küçükayasofya Camii kubbesi ve beden
duvarlarında strüktürel bozulmalar ve derin çatlaklar oluşmuştur. Bu acil
sorunların giderilmesi ve yapının geleceğe güçlü olarak taşınabilmesi için
İstanbul Büyükşehir Belediyesi gerekli restorasyon çalışmalarını başlatmıştır.
Bu çalışmalar kapsamında ihalesi yapılmış, proje çalışmaları başlatılmış
ve uygulanacak restorasyon tekniğinin belirlenmesi ve bozulmaların
nedenlerinin tesbiti için, sondaj ve araştırma kazılarına başlanmıştır.
Kazı sonuçlarına göre çalışmalara devam edilecektir.
Küçükayasofya Camii Restorasyonu İçin Önerilen Metadoloji:
İstanbul kent tarihinin en eski anıtsal yapılarından biri olan Küçükayasofya
Camii, kentin kültürel ve mimari katmanlarının simgesi konumundadır.
Kentin tarihi boyunca geçirdiği yangın, deprem, istila, yağmalama gibi bütün
felaketlere direnen bu yapının varlığını koruması ve geleceğe güçlendirilerek
aktarılması büyük önem taşımaktadır. Bu amaç doğrultusunda yapının
anatomisi bütün ayrıntıları ile araştırılacak ve sorunlara çözümler
önerilecektir.
Yapılması planlanan çalışma şu başlıklar altında toplanabilir;
1. Tarihsel Araştırma: Yapının yapıldığı tarihten günümüze uzanan süreçteki
her türlü yazılı, çizili, görsel ve sözlü arşiv belgelerinin araştırılması.
Tarihsel araştırmayı içeren kapsamlı bir raporun hazırlanması.
2. Rölöve Çalışması: Yapının mevcut durumunun analizi;
-Yapının mevcut tüm fiziki, biçimsel, mimari mekan özelliklerinin
konvansiyonel ve dijital yöntemlerle tesbitlerinin yapılması,
- Yapının malzeme, strüktür sorunlarının belirlenmesi için analitik rölöve,
patolojik sorunlar rölövesinin hazırlanması ve yapı tomografisinin çıkarılması,
- Mevcut zemin ve temel analizinin kazı, sondaj ve laboratuar çalışmaları
ile yapılması.
3. Restitüsyon Çalışması: Belgeler ve rölövelerden elde edilen bulgularla
yapının tarihsel süreç içindeki özgün durumunun analizi.
4. Restorasyon Projesi: Yapıya uygulanacak strüktürel, teknik, estetik ve işlevsel
müdahale biçiminin saptanması.
5. Teşhisi yapılan strüktür (temel, taşıyıcı sistem, kubbe, duvarlar) ve
malzeme (taş, tuğla, ahşap, sıva, bezeme) hastalıklarının giderilmesi yöntemlerinin
belirlenmesi.
6. Bu bulgulardan hareketle restorasyon tekniği kriterlerinin belirlenmesi.
7. Tüm yazılı ve görsel malzemenin bilimsel bir yayına dönüştürülmesi.
İBB
|