reklam

26 Aralık 2002 Perşembe
Ana Sayfa
>
Haberler

Küçükayasofya Camii Restore Ediliyor

Bugüne kadar geçirdiği değişikliklere karşın günümüze kadar olduğu gibi korunmuş ve İstanbul'un en eski Bizans Dönemi yapısı olan Küçükayasofya Camii restore ediliyor.

Caminin şu anki durumu ve başlatılacak restorasyon çalışmaları ile ilgili 27 Aralık 2002 Cuma günü Basın Mensuplarına tanıtım gezisi düzenleniyor.

Bizans İmparatoru I. İustinianos ve karısı Theodora tarafından 527-536 yılları arasında 'Sergios ve Bachos Kilisesi' adıyla yaptırılan ve II. Beyazıt döneminde (1500 yıllarında) Topkapı Sarayı'nın Darüssade Ağası Hüseyin Ağa tarafından camiye dönüştürülen Küçükayasofya Camii, İstanbul'un en eski Bizans Dönemi yapısı.

Kentin tarihi boyunca geçirdiği yangın, deprem, istila, yağmalama gibi bütün felaketlere direnen bu yapının, varlığını koruması ve geleceğe güçlendirilerek aktarılması büyük önem taşıyor.

Caminin, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrasında oluşan strüktürel bozulmalar ve derin çatlaklar ile önünden geçen demiryolunun verdiği zarar nedeniyle restore edilmesi zorunlu hale gelmişti.

Bu amaçla, 03 Mayıs 1995 tarih ve 387-6669 Sayılı Koruma Kurulu Kararı ve 02 Aralık 1999 tarih ve 668-11390 Sayılı Koruma Kurulu Kararı gereğince; Belediyemizce başlatılan çalışmalar kapsamında restorasyon ihalesi 20 Haziran 2002 tarihinde yapıldı ve proje çalışmalarına başlandı. Uygulanacak restorasyon tekniğinin belirlenmesi ve bozulmaların nedenlerinin tesbiti için, sondaj ve araştırma kazılarına başlanmış durumda. Kazı sonuçlarına göre çalışmalar sürdürülecek.

Restorasyon kapsamında yapılması planlanan çalışmalar; Tarihsel Araştırma, Restitüsyon Çalışması, Restorasyon Projesi, Teşhisi yapılan strüktür (temel, taşıyıcı sistem, kubbe, duvarlar) ve malzeme (taş, tuğla, ahşap, sıva, bezeme) hastalıklarının giderilmesi yöntemlerinin belirlenmesi, bu bulgulardan hareketle restorasyon tekniği kriterlerinin belirlenmesi ve tüm yazılı ve görsel malzemenin bilimsel bir yayına dönüştürülmesi şeklinde olacak.

Abide Proje Müh. San. ve Ticaret Limited Şirketi'ne ihale edilen çalışma, yaklaşık 5 trilyon TL.'na malolacak.Bu çalışmalar öncesinde 27 Aralık Cuma günü, camide meydana gelen bozulmalar ve çatlakları gösteren 10 adet büyütülmüş fotoğrafın cami avlusunda sergileneceği bir gezi düzenlenecek. Programda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yapı İşleri Müdürü Yunus Balta ve projenin Zemin Takviye İşleri Danışmanı Prof.Dr.Ahmet Sağlamer tarafından Başkan Gürtuna ve basın mensuplarına çalışmalar hakkında bilgi verilecek. Daha sonra caminin içinin gezileceği program, caminin yanında bulunan Ahmet Yesevi Vakfı'na ait çay bahçesindeki ikram ve sohbet ile devam edecek.

Yapının Kısa Tarihçesi:
Küçükayasofya Camii; Eminönü İlçesi, Kadırga Semti'nde Marmara kıyısına ve sur duvarına yakın konumdadır. Bizans Dönemi coğrafyası içinde tamamlandığında ise Sergios ve Bakhos Kilisesi, bugün Sultanahmet Camii düzlüğü olan Hipodrom ile Kadırga Meydanı adıyla anılan Sophia Limanı arasındaki alanda, İmparatorluk Sarayı toprakları içinde yeralır.

Geçirdiği değişikliklere karşın kentin günümüze kadar olduğu gibi korunmuş en eski Bizans Dönemi yapısıdır.
Sergios ve Bachos Kilisesi, Bizans İmparatoru I. İustinianos ve karısı Theodora tarafından 527-536 yılları arasında yaptırılmıştır. Üçlü bir yapı grubu içinde yeralan kilisenin yakınında Hormisdas Sarayı adı verilen Büyük Sarayı'ın bir pavyonu bulunuyordu. Ayrıca, aynı yerde havari Petrus ve Pauhus adına sunulmuş olan ve 520'de tamamlandığı sanılan bazilika tipinde bir kilise yapılmıştı. Sergios ve Bakhos Kilisesi'nin bu bazilikanın kuzeyine bitişik konumda inşaa edildiği sanılmaktadır. Bazilika Kilisesi'nin güneyinde bugünkü demiryolunun yerinde bulunuyor. Her iki yapı belki de aynı giriş arkadını paylaşıyordu. Sergios ve Bakhos'un Büyük Saray'a yakınlığı nedeniyle bir saray kilisesi olduğu da ileri sürülür.

Hormisdas Sarayı ile Aziz Petrus ve Paulus Kilisesi oldukça erken dönemde yokolmuş, Sergios ve Bakhos Kilisesi ise II. Beyazıt döneminde (1500 yıllarında) Topkapı Sarayı'nın Darüssade Ağası Hüseyin Ağa tarafından Küçükayasofya Camii'ne dönüştürülmüştür.

Caminin, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri'ne göre 913/1507 tarihli bir vakfiyesi vardır. Caminin mülkü olarak yakınındaki çifte hamam ile Ayasofya yakınındaki iki han gösterilmiştir.

Kilise, camiye dönüştürülürken üzerinde bazı değişiklikler ve ilaveler yapılmış, avlu (atrium) etrafına zaviye hücreleri eklenmiş ve kuzey tarafına da kurucusu Hüseyin Ağa'nın türbesi inşaa edilmiştir. Hüseyin Ayvansarayı'nın Hadikatü'l Cevami adlı eserinden öğrenildiğine göre caminin önünde 36 hücreli ve avlusuna üç kapıdan girilen bir zaviye vardır. Caminin şadırvanı ile mektebi, Sadrazam Ahmed Paşa tarafından 1153/1740'ta yeniden yaptırılmıştır. Yine aynı kaynakta camiye bitişik olmayan minarenin Sadrazam Mustafa Paşa tarafından yeniden yaptırıldığı, yapının eski ve kullanılmayan kapısının Şehzade Mehmet Said Efendi tarafından yeniden açtırılarak kapı yakınında duvara bir musluk yerleştirildiği öğrenilmektedir.

Topkapı Sarayı arşivindeki belgelerden caminin, 1648 ve 1763 depremlerinde zarara uğradığı anlaşılmaktadır.
Yapı, 1247/1831'de onarım görmüştür. 1860'larda cami ile surlar arasından tren yolu geçirilmesi nedeniyle değişen çevre düzenine bağlı olarak cami avlusu bir geçit olarak kullanılmaya başlanmış, cami ile zaviye-medrese bölümleri birbirinden ayrılmıştır. Önce tek hat iken sonra çift hatta dönüştürülen demiryolu, yakınlığı nedeniyle yapıya büyük ölçüde zarar vermiştir.

Sonradan medrese haline getirilen 36 hücreli zaviyenin, bugün 24 hücresi mevcuttur. Önceleri bu hücreleri minare tarafında sınırlayan bir Sübyan Mektebi olduğu bilinmektedir.

Bir yolla bölünmeden önce cami avlusununun ortasında yükselen ve mermerden sekizgen biçimli bir havuzu ve göbeği bulunan şadırvan, Semavi Eyice'ye göre 1938'e kadar yerinde durmaktaydı, bugün ise mevcut değildir.

Caminin güneybatı köşesinde esas yapıdan ayrı olarak yükselen ve 1750'den sonra yapıldığı sanılan minare, barok üslubun mimari özelliklerine sahiptir. İlk minarenin özellikleri ve yenilenmesine neden gerek duyulduğu bilinmemektedir. Mustafa Paşa'nın 1750'lerde yaptırdırdığı ve 1936'da kürsüsüne kadar yıktırılmış olan minare 1955'te yeniden yaptırılmıştır.

Caminin avlusuna üç yönden kapılarla girilmektedir. Kuzeye açılan kapının kemeri üzerinde mermer bir levhaya üç satırlı kitabe işlenmiştir. Ancak, bu bir tarih kitabesi olmayıp hadistir.
Sergios ve Bakhos Kilisesi, merkezi planlı bir yapıdır. Köşelerinde payelerin yeraldığı sekizgen planlı ve üzeri kubbe ile örtülü merkezi mekan, dörtgen planlı dış duvarlarla sınırlandırılmış bir koridor (ambülatuvar/dehliz) ile çevrelenir. İki katlı olan bu koridor üst katta, ana mekan -apsid aksı dışında- çevreleyen bir galeriye dönüşür. Dörtgen plana doğu yönünde apsid nişi, batı yönünde ise iki katlı narteks eklenmiştir. Kilise, eskiliğinin yanısıra plan tipi olarak da Erken Bizans Dönemi'nin özgün yapılarından biridir.

Kilise, camiye çevrilirken batı cephesine Klasik Osmanlı üslubunda beş birimli bir son cemaat revağı eklenmiştir.

Caminin dış cephelerinde Osmanlı Mimari biçim özellikleri taşıyan farklı boyutlarda pencereler açılmış, bazı açıklıklar ise kapatılmıştır. Dış cephenin daha önce sıvalı ve badanalı olduğu bilinmektedir. Ancak, 1955'ten sonra tamirden geçirilen cepheler taş ve tuğla örgüleri gösterecek şekilde çıplak bırakılmış, sadece kubbe kasnağı sıvanmıştır.

Sergios ve Bakhos Kilisesi, Küçükayasofya Camii'ne dönüştürülürken iç mekan da Osmanlı üslubundaki elemanlarla bezenmiştir. Bunlar yeni açılan pencereler, biçim değiştiren kapılar, zemin kat ve galerinin altıgen döşeme tuğlaları ve kubbeyi taşıyan büyük payelerin köşelerindeki kum saati biçimli sütuncelerdir.

Sergios ve Bakhos Kilisesi'nin özgün iç duvar yüzeyleri, benzerlerinin hepsinde olduğu gibi mozaiklerle kaplı olmalıdır. Bugün böyle bir bezemenin varlığını gösteren bir iz yoktur. Fakat taş işçiliği, İlkçağ sanatından Bizans sanatına geçiş döneminin izlerini gösterir. Zemin kattaki sepet biçimli sutün başlıklarının ortasında İustinianos'un monogramları görülür. Galeri döşemesinin orta mekanı çevreleyen kenarı boyunca dolanan, akantus yaprakları ile bezenmiş friz yüzeyinde kabartma harflerle işlenmiş yazı, İustinianos ve eşi Teodora'nın adlarını vererek kilisenin Sergios'a sunulduğunu da bildirir.

Bugün iç duvarlar, kemer ve tonozlar ile büyük kubbede kalem işi nakışlar bulunmaktadır. Mihrap bölümünde uzanan hat şeridi klasik Osmanlı üslubundadır. Sade biçimli mihrap ve minber, mermerden yapılmıştır. Müezzin mahfili de mermerden ve klasik üslupta yapılmıştır.

Üç büyük kültürün başkenti olmuş İstanbul'un en eksi yapılarından biri olup, özgün mimari özellikleri ile günümüze ulaşabilmiş Küçükayasofya Camii (Sergios ve Bakhos Kilisesi), geldiği bu noktada güçlü, bilinçli ve kültür mirasına duyarlı bir onarıma, bir yaşama desteğine ihtiyaç duymaktadır. Kentin zengin tarihsel geçmişinin tanıklarından biri olan yapı, kültürel sürekliliğin vazgeçilmez simgelerinden biri olarak varlığını sürdürmek zorundadır.

Yapının Mevcut Durumunun Analizi:
Güney duvarına koşut olarak geçen demiryolu ve 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin yarattığı tahribatlar ile Küçükayasofya Camii kubbesi ve beden duvarlarında strüktürel bozulmalar ve derin çatlaklar oluşmuştur. Bu acil sorunların giderilmesi ve yapının geleceğe güçlü olarak taşınabilmesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesi gerekli restorasyon çalışmalarını başlatmıştır. Bu çalışmalar kapsamında ihalesi yapılmış, proje çalışmaları başlatılmış ve uygulanacak restorasyon tekniğinin belirlenmesi ve bozulmaların nedenlerinin tesbiti için, sondaj ve araştırma kazılarına başlanmıştır. Kazı sonuçlarına göre çalışmalara devam edilecektir.

Küçükayasofya Camii Restorasyonu İçin Önerilen Metadoloji:
İstanbul kent tarihinin en eski anıtsal yapılarından biri olan Küçükayasofya Camii, kentin kültürel ve mimari katmanlarının simgesi konumundadır.

Kentin tarihi boyunca geçirdiği yangın, deprem, istila, yağmalama gibi bütün felaketlere direnen bu yapının varlığını koruması ve geleceğe güçlendirilerek aktarılması büyük önem taşımaktadır. Bu amaç doğrultusunda yapının anatomisi bütün ayrıntıları ile araştırılacak ve sorunlara çözümler önerilecektir.

Yapılması planlanan çalışma şu başlıklar altında toplanabilir;
1. Tarihsel Araştırma: Yapının yapıldığı tarihten günümüze uzanan süreçteki her türlü yazılı, çizili, görsel ve sözlü arşiv belgelerinin araştırılması. Tarihsel araştırmayı içeren kapsamlı bir raporun hazırlanması.
2. Rölöve Çalışması: Yapının mevcut durumunun analizi;
-Yapının mevcut tüm fiziki, biçimsel, mimari mekan özelliklerinin konvansiyonel ve dijital yöntemlerle tesbitlerinin yapılması,
- Yapının malzeme, strüktür sorunlarının belirlenmesi için analitik rölöve, patolojik sorunlar rölövesinin hazırlanması ve yapı tomografisinin çıkarılması,
- Mevcut zemin ve temel analizinin kazı, sondaj ve laboratuar çalışmaları ile yapılması.
3. Restitüsyon Çalışması: Belgeler ve rölövelerden elde edilen bulgularla yapının tarihsel süreç içindeki özgün durumunun analizi.
4. Restorasyon Projesi: Yapıya uygulanacak strüktürel, teknik, estetik ve işlevsel müdahale biçiminin saptanması.
5. Teşhisi yapılan strüktür (temel, taşıyıcı sistem, kubbe, duvarlar) ve malzeme (taş, tuğla, ahşap, sıva, bezeme) hastalıklarının giderilmesi yöntemlerinin belirlenmesi.
6. Bu bulgulardan hareketle restorasyon tekniği kriterlerinin belirlenmesi.
7. Tüm yazılı ve görsel malzemenin bilimsel bir yayına dönüştürülmesi.
İBB

 

Aralık 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31
diğer aylar için tıklayın

Hülya & Ferhan Yürekli
15 Ekim 2002
günü  Diyalog bölümümüze konuk oldular.

Hülya & Ferhan Yürekli hakkında daha fazla bilgi edinmek için  tıklayın

Diyalog buluşmasını soru cevap şeklinde okumak için  buraya tıklayın...


Vitra - Artema'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz