Torosların bağrına hançer
Kamuoyu ve sivil toplum kuruluşları, hükümetin yeni orman yasasına karşı
muhalefetini yükseltirken diğer yanda ormanlar ve narin dağ ekosistemlerinin,
rant ve açgözlülükle talanına kayıtsızca devam ediliyor. Binlerce yıldır
efsanelere konu olmuş Antalya'daki Olimpos (Tahtalı) Dağı da devlet eliyle
meşrulaştırılmaya çalışılan talanın son kurbanlarından...
Batı Toroslar'ın en önemli dağlarından biri olan Olimpos Dağı, deniz
seviyesinden 1200 m.'ye kadar kızılçam ormanları; 1200-1800 m. arasında yaşları
1000'e varan sedir ormanları ile kaplı. 1800 m.'den zirveye kadar olan ağaçsız
bölümde ise 25 endemik bitki türü bulunuyor. Güney Akdeniz Milli Parkı sınırları
içinde olan dağ, 2366 m. yükseklik ile dünyada kıyı seviyesinden hemen yükselen
ilk dört dağ arasında.
Ancak tam da bu eşsiz özelliği, kayak ve teleferik tesisleri yapılması için
sebep teşkil ediyor ve bölgenin ekolojik ve doğal zenginliklerinin geri dönüşsüz
olarak tahribatını da beraberinde getiriyor. Fajos adlı fırsatçı bir
turizm şirketi tarafından "aynı anda deniz ve kış aktiviteleri"
sloganıyla başlatılan kayak merkezi projesi, orman içinde sekiz kilometrelik
bir yol açılması ve devamında 4500 m. uzunlukta teleferik hattının yapılmasını
öngörüyor. Orman içerisinde binlerce ağacın kesilmesi ve bölgenin
ekolojik bütünlüğünün bozulması anlamına gelen bu ulaşım hattının
sonunda da başlı başına bir çevresel felaket olan kayak ve turizm
tesislerinin kurulması planlanıyor.
Olimpos Dağı için kayak tesisi, içerdiği çelişkilerle daha baştan
ciddiyetten uzak bir proje. Denize yakınlığı ile kar kalitesi kayak yapmaya
elverişli olmayan dağda, kar örtüsü de yılın oldukça kısa bir döneminde
kayak yapmaya uygun olabiliyor. Böyle bir kayak tesisi için uzun dönemli
ciddi bilimsel fizibilite çalışmaları gerekirken, projeyi hazırlayanların
yakalayamayacakları fizibilite koşullarını atlamaları pek şaşırtıcı değil.
Zira kayak merkezi kisvesi altında ortaya konan proje, yıllık 200 bin
turistin ziyaret edeceği günübirlik bir dinlenme tesisi olarak hassas doğal
ortamın çöküşüne yol açacak. Milli Parklar Müdürlüğü'nün, hazırladığı
raporda ekosistem yırtılması, orman yangını, yıllık ortalama 200 ton çöp
üretimi ve evsel atıksu ile ilgili kaygılarını dile getirmesine rağmen
proje, Orman Bakanlığı ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü nezdinde şirketin
yürüttüğü lobi faaliyetleri sonucu, yasal niteliği şüpheli bir izin
alabildi.
Kapalı kapılar ardında proje
Konuyla ilgili tepkilerini her fırsatta dile getiren Antalya merkezli Toroslar
Doğa Sporları Kulübü (TODOSK) Başkanı Ümit Durak da projenin şeffaflık
ve sivil toplum katılımından uzak, kapalı kapılar ardında onaylandığı
ve yürütüldüğünü belirtiyor. Projenin ÇED raporuna ulaşamadıklarını
ve böyle bir raporun varlığından bile şüphe duyduklarını anlatan Durak,
TODOSK ve Antalya Barosu avukatlarının girişimiyle başlatılmak üzere olan
hukuki süreçte yürütmeyi durdurma kararı için başvuracaklarını söylüyor.
Doğal zenginliklerin tahribatı ve betonlaşma olarak ortaya konulan çağdışı
turizm anlayışı, kısa vadeli rant sağlama amacıyla kayıtsızca devlet
eliyle desteklenmeye devam ediyor. Oysa bölge sürdürülebilir ve ekolojik dağ
turizmi için geniş imkanlar taşıyor, her yıl binlerce yabancı turist ve
yerli dağcı dağa yürüyüş yolları ile ulaşıyor ve doğaya zarar
vermeden kamp ve yürüyüş faaliyetlerinde bulunuyor. Orman Bakanlığı'nın
bu artan potansiyeli gözardı etmeyerek, doğaya saygılı ve yerel halkın
yararını gözeten ekoturizm projelerini desteklemesi; turizm gelirleri ve
istihdam açısından büyük yararlar sağlarken doğal zenginliklerimizin
korunmasına da en büyük katkıyı sağlayacak. Aksi takdirde bu kayak merkezi
projesinin yapımına izin verilmesi, ardından yeni talan projelerinin yolunu açarak
turizm potansiyelimizin temelini oluşturan doğal kaynaklarımızın yok olmasıyla
sonuçlanacak.
Radikal - Tuna Türkmen
|