Gündem

Diktatörlük ve Mimarlık

Tarih: Kasım 2008 Kaynak: Wikipedia, Baunetz, German-architecture.info, German-architecture.info, Tel Aviv University, Dunaujvaros 2400, Vikilu.de Derleyen: Burcu Karabaş, Arkitera.com
Macaristan
1945 - 1956 yılları arasında Macar mimarlığını, ülkedeki iç karışıklıklar biçimlendirdi. İkinci Dünya Savaşı’nda aldığı yenilginin ardından giderek artan bir Sovyet baskısı altında kalan Macaristan, politik, ekonomik ve kültürel gelişmelerin Komünist Parti’nin kontrolüne bırakıldığı tek parti diktatörlüğü yönetimine geçti.

Komünist diktatörlüğün 1948 yılında iktidara gelmesine kadar Macar mimarların hedefi, savaştan zarar görmüş ülkeyi yeni baştan inşa etmekten ibaretti. Modernizm, 1944 - 1948 yılları arasında Macaristan’da serbestçe yorumlanma özgürlüğüne sahip oldu, ancak İkinci Dünya Savaşı öncesindeki tutucu devlet yaklaşımı, akımın sadece ilgi duyan özel kişilerin çevresiyle sınırlanmasına yol açtı. Buna rağmen, mimarların çoğu strüktür bütünlüğünü, fonksiyonu ve formu Bauhaus anlayışıyla özümsedi. İki dünya savaşı arasında kalan yıllarda sağ görüşlü yönetim baskısı altında olmalarına rağmen bu prensipleri uygulayan mimarlar, 1945’ten sonra bu baskılardan kurtuldularsa da, özgürlükleri uzun sürmedi. Sağcı rejimin baskısından kurtulan Macaristan, kısa bir süre sonra bir diğer uç nokta olan komünizmi yaşadı.

Sosyalist Realizm’in Macaristan’daki ilk örnekleri edebiyat alanında verildi. Marksist ideolojiler ve politik diktatörlüğün tehlikeli birleşimi ise, mimarlığa yansımakta gecikmedi. Özel planlama ofislerinin kapanması ve yerlerine devlet tarafından kontrol edilen büyük planlama enstitülerinin kurulması bunun ilk göstergesiydi. Mimarlığın emperyalizme hizmet eden ”kozmopolitan idealler”den, yani modernizmden uzaklaşması için ilk kısıtlamalar, 1951 yılında yapılan uzun tartışmalar ve konferanslardan sonra geliştirildi. Bir mimarın, eğer işini yapabilmek istiyorsa bu kurallara uymasının gerektiği ise kısa zamanda fark edildi. Disiplin, teorik temellerini “popülerleştirilmiş Marksizm”den alıyordu. İçerik ve form, altyapı ve üstyapı, gerçeklik ve yansıma gibi çatallaşmalar mimarlığın odak noktasına yerleşti. Akımın sloganı, böylece mimarlıkta da yerini bulmuş oluyordu. Mimarlık, içerikte sosyalist, formda ise ulusal yaklaşımlarla biçimleniyordu. Formda ulusal yaklaşım, “19. yy uluslararası neoklasisizm formlarının ulusal ögelerle harmanlanarak tasarıma adapte edilmesi” olarak ifade ediliyordu. Söz konusu yaklaşım, 5 yıldan biraz daha uzun süren bir kısa dönem içinde çeşitli biçimlerde tekrarlandı.

Periyodun en başarılı binaları ise bu yaygın akımın dışına çıkan mimarlar tarafından tasarlandı. Budapeşte Teknik Üniversitesi’nin E Binası, bunlardan biri. Dönem boyunca üretilen ve kısmen hayata geçirilen diğer projelerden bazıları:

- Gücün merkezi ve “muzaffer proletaryanın kalesi” olarak kurgulanan Budapeşte’nin yeniden inşası planı. (Küçük kent ve kasabaları tamamen ihmal etmek ve büyük önem verdikleri başkentleri bir “vitrin” gibi kullanmak, komünist yönetimlerin en belirgin özelliklerinden biri.)
- Sztálinváros (Stalin Şehri): Akımın etkisi altında kalan ülkelerin hemen hemen tümünde inşa edilen “Stalin kentleri”nin Macaristan’daki örneği.
- Budapeşte Yeraltı Demiryolu Ağı: Sadece biri tamamlanabilen yüzeydeki istasyonlar incelendiğinde, Sosyalist Realist mimari tarzı yansıttıkları görülüyor. Yeraltı istasyonları ise, gerektiğinde 500 kiloton bombaya dayanabilecek kapasiteye sahip sığınak fonksiyonunu yerine getirmek üzere tasarlanmış.

Bazıları oldukça zarar görmüş olmasına rağmen dönemin binaları bugün hala ayakta. Özellikleri tarihi bilgiler ışığında incelendiğinde, kural koyucu olmak ve mutlak güç simgesine dönüşmek üzere tasarlandıkları çok açık.
İmaj Galerisi
Diktatörlük ve Mimarlık
Diktatörlük ve Mimarlık
Gündem Arşivi
Dönem için hazırlanan gündemlerin listesi aşağıdadır. Ayrıntılarına ulaşmak istediğiniz gündem başlığını listeden seçiniz.