Gündem

Diktatörlük ve Mimarlık

Tarih: Kasım 2008 Kaynak: Wikipedia, Baunetz, German-architecture.info, German-architecture.info, Tel Aviv University, Dunaujvaros 2400, Vikilu.de Derleyen: Burcu Karabaş, Arkitera.com
Kuzey Kore
Pyongyang: “Kamusal Mekan”
Reklam panoları, trafik gürültüsü ve kargaşaya Kuzey Kore’nin başkenti ve en büyük kenti Pyongyang’ta asla rastlanmıyor. Alışılmadık bir kent yaşamının hüküm sürdüğü Pyongyang’ı, çoğu izinsiz yayınlanan bazı fotoğraflarla algılamak mümkün.
Kuzey Kore’ye turistik de olsa bir gezi yapmak o kadar da kolay değil. Tanınmış Alman mimari fotoğraf sanatçısı Dieter Leistner, Almanya ve Kuzey Kore arasındaki kültürel bazı görüşmeler sayesinde Pyongyang’ta iki hafta boyunca konaklama şansı buldu. Leistner, gezerken her ne kadar “özel tercüman” olarak tanımlanan nazik ve etkileyici kişisel gardiyanı yanından ayrılmasa da, kentin ilginç mekanlarını fotoğraflamayı başardı. Pyongyang, turistleri “yanlış izlenimler uyandırmaktan koruyan” ve yalnız başlarına dışarı çıkmalarına izin vermeyen bu özel yardımcıların yanı sıra, kaldıkları züre boyunca ziyaretçilerin tüm eşyalarını teslim alan otellerin de bulunduğu bir kent. Kuzey Kore’de, üst düzey güvenlik önlemleri kusursuz bir biçimde uygulanıyor.

Pyongyang, 5.000 yıllık bir tarihe ve yüzyıllar boyunca Kore Yarımadası’nın politik ve kültürel merkezi olma özelliğine sahip. Kore’nin mitolojik kurucusu Kral Tangun’un da burada doğduğuna ve M.Ö. 2333 yılında efsanevi imparatorluğun temellerini attığına inanılıyor. M.S. 918 yılında kurulan “Koryo” İmparatorluğu ise Kore’ye bugünkü adını veren devlet. İlerleyen yüzyıllar boyunca Mançurya, Çin ve Japon işgallerine maruz kalan Kore’deki bölünme, bu işgallerin başlattığı sürecin kaçınılmaz sonucu olduğu söylenebilir. 1637 - 1876 yılları arasında dış dünyayla iletişimin tamamen koparıldığı ülkede, izolasyon kavramı yeni değil.

20. yy başındaki Rus - Japon savaşı sonucunda önce Japonya’nın hamiliği altına girdi, daha sonra ise ülkenin özel bölgesi haline geldi. Japon İmparatorluğu’nun 40 yıl süren hakimiyeti ve acımasız olarak tanımlanabilecek sömürüsü, ülkede bugün bile kolayca algılanabilen izler bıraktı. Partizan lider Kim Il Sung’un “Juche İdeolojisi”ne göre yönettiği Kuzey Kore’de, ulusal değerlere olan inanç ve özerklik tamamen halkın kapasitesi ve dolayısıyla yurt dışından büyünüyle bağımsız ulusal bir komünizm üzerine kuruluydu. Japon hakimiyetine karşı 1934 yılından beri Il Sung yönetiminde yürütülen çalışmaların ardından İkinci Dünya Savaşı sonunda Kore, Rus ve Amerikan etkisi altında 38. Paralel boyunca iki ayrı bölgeye ayrıldı. 1948’de ise politik ve ekonomik olarak birbirinden tamamen farklı iki devlet kuruldu.

1950 - 53 yılları arasındaki Kore Savaşı, neredeyse tüm ülkeyi altüst etti ve toplumda yeni yaralar açtı. Atom ve Napalm bombaları da dahil olmak üzere Dünya Savaşı’nda geliştirilen tüm yeni savaş teknolojilerini Kore üzerinde deneyen işgalci güçler, Pyongyang kentinin yok olmasına neden oldu. Kenti yerle bir eden ve yeniden inşa edilmesine zemin hazırlayan etken, Amerikan Ordusu’nun attığı tam 428.748 bombaydı.


Pyongyang'ta Trafik Sorunu Hiç Yaşanmıyor
Fotoğraf: Dieter Leistner

20’li ve 30’lu yılların Avrupa kenti anlayışı, Pyongyang’ın yeniden inşasına ilham kaynağı oldu. Konut, ofis ve rekreasyon alanlarının birbirinden ayrılması ve farklı işlevlere sahip bu yaşam alanlarının caddelerle bağlanmasının temel alındığı ve bir Tabula rasa durumundaki kentte, Le Corbusier’nin 1933 yılında hazırladığı “La charte d' Athènes” adlı kent planlama manifestosunun da etkileri görülüyor. Beyaz kübik yapıların yanı sıra, dönemi gelecekte de temsil edecek büyük yapılar da inşa edildi: Kim Il Sung’un bugün anıt mezarı olan o dönemki başkanlık sarayı, 150.000 kişi kapasiteli 1 Mayıs Stadyumu, Halk Eğitim Sarayı Binası, Parlamento Binası ve küçük çocukların “gerekli” görgü ve kültür eğitimlerini alabilmeleri için tasarlanan Mangjondä Öğrenci Eğitim Merkezi bunlardan bazıları. “Büyük liderin” 1982 yılındaki 70. yaş kutlamaları için inşa edilen 60 metre yüksekliğindeki zafer takı da dönemi simgeleyen unsurlar arasında sayılabilir.


Ulusal Kütüphane
Fotoğraf: Dieter Leistner

Aralarındaki yakınlık dikkat çeken Kim Il Sung ve Romen diktatör Nikolay Çavuşesku, Bükreş ve Pyongyang’ın neredeyse ikiz denebilecek benzerlikte bir mimari dile sahip olmasında önemli rol oynadı. Bununla beraber, Kore diktatörleri Kim Il Sung ve yönetimi onun ölümünden sonra devralan oğlu Kim Jong Il’i tanımadan Pyongyang kenti mimarisini anlayabilmek oldukça zor. Çünkü kentin neredeyse tamamında devlet kurucularının anıtsal bronz heykelleri bulunuyor. Metro vagonları da dahil olmak üzere, diktatör baba ve oğlunun fotoğrafının asılı olmadığı tek bir kamusal alan yok. Mansu Vadisi’ndeki devasa Kim Il Sung heykeli ise, temizlik ekipmanları tarafından değil, su kovaları ve temizlik bezleri kullanan kadınlar tarafından temizleniyor. Tabii kentin temizlik makinesi sıkıntısı çektiği de bir gerçek.

70’li yılların başından itibaren tüm yetişkin Kuzey Koreliler, büyük liderlerinin bir rozetini kıyafetlerine iliştiriyor. Her ne kadar Pop Art kültüründen bir alıntı olsa da bu alışkanlık, Kuzey Koreliler için kutsal bir görev. Hiç değişmeyen gülümsemesiyle rozetlerde, posterlerde ve eylem pankartlarında sürekli kendini gösteren Kim Il Sung, aslında Kuzey Kore’nin “markalaştırabildiği” tek “logo karakteri”.


Kenti Resmi Bir "Yardımcı" ile Gezmek Zorunlu (Taedong Nehri)
Fotoğraf: Dieter Leistner


Kuzey Kore’de Almanların diğerlerine nazaran dostça karşılanan ziyaretçiler arasında bulunması, tarih boyunca sürdürülen iyi ilişkilerden kaynaklanıyor. Ülkenin doğu kıyısındaki ikinci büyük kenti Hamhung’un yeniden inşa edilmesinde “sosyalist kardeşlik yardımı” programı çerçevesinde görev alan 450 Doğu Almanyalı uzman, işçi, mühendis, mimar ve kent plancısının da bu dostluk ilişkisine katkısı büyük. Pyongyang’ı yeniden planlayan Sovyetler Birliği’nin Hamhung’un planlamasını Almanya’ya bırakması üzerine Kuzey Kore’ye giden mimarlar arasında Doğu Almanya Başbakanı Otto Grotewohl’un oğlu Hans Grotewohl da bulunuyordu.

Pyongyang’ın bugünkü durumunda ise “rekorlar” oldukça önem taşıyor. Birçok tasarımcı tarafından kentleşmede “bayağılığın” bir göstergesi olarak nitelenen yükseklik rekorlarının çoğu, Pyongyang’a ait. En yükseğe ulaşma çabasının birer kanıtı olan 170 metrelik Juche Anıtı, Taedong Nehri’nde bulunan dünyanın 150 metrelik en yüksek fıskiyeleri ve en büyük insan heykeli olma özelliğini taşıyan Kim Il Sung Anıtı bunlardan bazıları. 20 yıldır kaba inşaatı bitmiş halde duran 330 metrelik piramidal Ryugyong Oteli ise, eğer bitirilseydi 3.000 yatak kapasitesi ile Asya’nın en büyük oteli olacaktı. Ancak, Kuzey Koreliler hatırlamaktan pek hoşlanmasa da Ryugyong herşeye rağmen hala bir rekora sahip: En uzun süredir ilerleme kaydedilmeyen inşaat alanı. Yasak olmasına rağmen, incelendiğinde inşaat betonunda bitkilerin kök saldığı dikkati çekiyor.

1948 yılından beri Kuzey Kore’nin başkenti olan Taedong Nehri kıyısındaki Pyongyang, 3 milyonluk nüfusu, üniversiteleri, yüksek okulları, müzeleri, kütüphaneleri, hafif ve ağır sanayi kuruluşlarıyla ülkenin politik, ekonomik ve kültürel anlamdaki tek merkezi. 70’li yıllara kadar Güney Kore’ye oranla daha yüksek olan Kuzey Kore üretimi, Sovyetler Birliği’nin bozulmasıyla düşüşe geçti. Doğal kaynakların zenginliği nedeniyle daha fazla gelişmiş olan endüstrisi ve Avrupalı komünist endüstri devletleriyle yakın ilişkiler içinde olmanın bir sonucu olarak gösterilen bu başarı, söz konusu düşüş döneminin ardından 90’lı yıllarda 1 milyon insanın açlıktan ölme sınırına gelmesiyle sonuçlandı. Kendini dış dünyaya gittikçe daha da çok kapatan Kuzey Kore’de bugün, ülkenin batısındaki liman kenti Namp’o ve haftada sadece bir kez 5 uluslararası seferin yapıldığı havaalanı, diğer ülkelerle ilişki kurulabileceğinin tek teorik göstergeleri.


Kentliler, Pyongyang'ı Düzenli Olarak Temizliyor
Fotoğraf: Dieter Leistner


1973 yılında açılan metro hattı, 22,5 km uzunluğunda ve yılda 42 milyon yolcu taşıyor. Moskova Metrosu’ndan esinlenildiği çok açık. Pyongyang metrosunun önemli bir özelliği ise, kente gelen hiçbir ziyaretçinin iki ya da üç istasyondan fazlasını görememiş olması. İstasyonların hiç inşa edilmemiş, veya kullanılmayacak kadar kötü durumda bulunması ihtimaller arasında. Oldukça kapsamlı bir cadde ve sokak ağına sahip kentte, az sayıdaki özel otomobiller trafikte sorunsuzca seyredebiliyor. Otomobil sayısının azlığına ek olarak, görevdeki kadın trafik polislerinin de caddelerin düzeninde payı büyük. Tramvay gibi ulaşım araçlarının çok seyrek olduğu kentte birçok Pyongyanglı, ulaşımını yaya olarak sağlıyor.

Tüm Kuzey Kore’nin toplam uzunluğu 600 km olan otoyollarını araçlardan çok bisiklet sürücüleri ve yayalar kullanıyor. Kent, trafik sıkışıklığı kavramıyla ise hiç tanışmamış. Bu bakımdan da dünyanın tüm metropollerinden farklı bir konumda bulunuyor. Pyongyang’ta, dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan bir kent yaşamı mevcut. Güncel yaşamın getirilerinden ve globalleşmeden hiç etkilenmemiş bu kentte, tüketime yönelik herhangi bir malın reklamına rastlamak mümkün değil. Aslına bakılırsa, görünürde bu malların satılabileceği bir dükkan veya market de yok. Bir turist olarak Pyongyang’ta bulunmak -her ne kadar bu oldukça zor olsa da-, kentlilerin hayati ihtiyaçlarını nereden karşıladığı sorusunun cevabını düşünmek anlamına da geliyor. Global kentlerin alışılagelmiş market zincirleri bir yana, sosyalist yaklaşıma sahip dükkanlar dahi kenti gezerken göze çarpmıyor. Dünyanın diğer kentlerinin ayrılmaz parçası olan “markalar”, burada yok. Caddelerde aceleyle cep telefonuyla konuşan insanlar da görmek imkansız, çünkü bir mobil iletişim ağı hiç kurulmamış. Televizyonda ise 1 veya 2 sıkıcı devlet kanalı yayın yapıyor. Kısacası, Avrupalı, Amerikalı veya Asyalı modern bir insanın hayatında anlam taşıyan hiçbir şey, Pyongyang’ta yok.

Elinize bir harita alarak diğer bir dünya kenti gibi asla deneyimleyemeyeceğiniz Pyongyang’taki bu gizemli atmosfer, eğer kentte birlikte çalıştığınız birileri varsa çözülmeye başlıyor. Bir turistin asla keşfedemeyeceği etkileyici restoranlar, sıradan konut girişlerinin ardında saklı. Tüm dünyadan getirilen çeşitli ürünlerin satıldığı serbest pazarları da rehberiniz sizi götürmediği sürece keşfetmeniz imkansız. Farklı bakış açılarına göre tüketim çılgınlığından yorulmuş yabancılar için bir cennet veya bir başkasının gözüyle uyuşukluğa gömülmüş bir kent olarak algılanabilecek Pyongyang’ta tüm kentliler yaşadıkları kenti temizlemek zorunda, hatta gerekirse süpürgeyle... “Graffiti” ise tahmin edilebileceği gibi Kuzey Kore dilinde olmayan bir kelime.
İmaj Galerisi
Diktatörlük ve Mimarlık
Diktatörlük ve Mimarlık
Gündem Arşivi
Dönem için hazırlanan gündemlerin listesi aşağıdadır. Ayrıntılarına ulaşmak istediğiniz gündem başlığını listeden seçiniz.