Köşe Yazısı

Tasarım Dünyasının Cinleri Arasında: Daniel’in Aşçısı

Yazan: Hüseyin Yanar Tarih: 15 Haziran 2006
Fredan Murkina
Fredan Murkina bizim büronun sokağına yakın, meydanın yanından geçen ana caddenin üzerindeki küçük kafeteryanın ya da diyelim küçük ayak üstü uÄŸrak yerinin, lokantanın adı. Ä°çinde biri dört, diÄŸeri ikiÅŸer sandalyeli dört masa, seramik döÅŸemeleri üzerindeki dört küçük halı, masaların yanında sıradan metal bir elbise askısı, giriÅŸin biraz ilerisinde saÄŸda, bulvar gazetelerinin kat kat dizildiÄŸi gazetelik, hemen yanında dondurma bankosu, Frederik Caddesi’ne bakan mütevazi bir vitrin, ön ve yan kenarı yukarıdan dönen 15 santimetrelik eskimeye yüz tutmuÅŸ hardalımsı fırfırlı perdeler ile giriÅŸin üzerinde açıkta florasan ışık bantı yer alıyor.

Kalabalık öÄŸle saatlerinde herkesin kuyruÄŸa girip önünde sıralandığı hafif çapraz, camlı tezgah orta mekanın biraz ilerisinde. Ä°çinde salatalar, aperatifler, sandviçler var. Üzerinde de küçük tatlılar, çörekler ve hazır poÅŸet çay çeÅŸitleri. Bankonun yine çapraz yanında paraların alıp verildiÄŸi küçük kasa bulunuyor. SaÄŸda kasanın aynı hizasında bir geçiÅŸ ve yanındaki metal çorba kabı ile günlük bir iki farklı yemeÄŸin yer aldığı sürgüler ve hazırlık tezgahları arkaya doÄŸru. Ä°ki üç katlı tabakların, büyük kahve paketlerinin, salça tenekelerinin, birkaç çeÅŸit ekmeÄŸin, microwave in olduÄŸu tezgahlar bu tarafta. Yaklaşık 3x5 metre büyüklüÄŸünde olan bu mekana baÄŸlanan bir mutfak ve hazırlık mekanı en geride. Solda camlı bankonun yanında yer alan yine camekanlı, duvara dayanmış, içeceklerin sıralandığı daha yüksekce bir soÄŸutucu var. Bir firma tarafından tarafından içeceklerini sattıkları için burayı iÅŸletenlere hediye edilmiÅŸ havasında. Üst tarafında Finlandiya’daki çok ünlü bir bira markasının adı olan Lapin Kulta’nın adı yazılı, ters V ÅŸeklinde, metal, ikiye ayırıp dışarıya koydukları, lacivert renkli, Murkina’nın günlük mütevazi menüsünü ve fiyatlarını gösteren reklam panosu, kaldırımın yanında hergün olduÄŸu gibi. Üstte de Jaffa Hartwall’ın bir ışıklı reklam panosu var. Yazın bu kaldırıma bir iki kiÅŸinin oturabileceÄŸi tek bir masa konuyor. Fredan Murkina’nın ismi bu masanın arkasındaki, vitrin camına bombeli ÅŸekilde yazılmış.

Murkina’yı iÅŸlerini çok iyi yapan, birbirlerini, insanları ve yaÅŸamı sevdikleri belli, orta yaÅŸlı bir çift çalıştırıyor. Bir arkadaşın anlattığına göre bu çiftin Helsinki’de oldukça pahalı bir yerde büyük bir lokantaları varmış. Yanlarında da birçok kiÅŸi çalışırmış. Yıllar sonra orayı kapatmışlar ve sonra bu küçük yeri yine beraberce çalıştırmaya baÅŸlamışlar. Duvarlara geliÅŸigüzel birÅŸeyler asılmış. Portreler, kara kalem kimbilir kimin çizdiÄŸi sıradan bir resim, küçük bir saat, bir öbek manzara fotoÄŸrafı, Estonya’nın baÅŸkenti Tallin’in eski bir resmi ile bir seyahat afiÅŸi ve oradaki kar gibi bembeyaz bir gemi.

Murkina çevrede oldukça bilinen bir yer. Burası tasarım dünyasının cinlerinin yarattığı bir dünya deÄŸil. Ama gördüÄŸüm kadarı ile o cinlerden bir çoÄŸunun biribirlerinden habersiz, sözleÅŸirmiÅŸcesine gittikleri bir yer. Dostları merhabalaÅŸtıran bir yer. BirÅŸey var onları buraya çeken. Her köÅŸesi projelendirilmiÅŸ, tasarlanarak düÅŸünülmüÅŸ ve detaylanmış gibi bir lokanta olmayan Murkina, mütevazi, iÅŸlerine aşık bir çiftin yeri, gidenlerin müthiÅŸ saygı duyduÄŸu sanki hergün perdelerini üç beÅŸ saatliÄŸine açan ve karanlığa kalmadan kapayan bir küçük sahne. Bu onların tavrı, giderek gerçekleÅŸtirdikleri bir yaÅŸam biçimi. Günün belli saatlerinde yemek yemek isteyenlere, mütevazi fiyatlarla, oldukça lezzetli birkaç çeÅŸit yemek ve aperatif sundukları çok sıradan, harcıalem bir yer.

Geçenlerde bir meslekdaşımın Helsinkinin seçkin bir yerinde yeni tasarladığı dairesine gittim bir görüÅŸme için. Manzara harikaydı. Sohbetlerle güzel bir akÅŸam üstü geçirdik. Her yer müthiÅŸ bir ÅŸekilde düÅŸünülmüÅŸ ve tasarlanmıştı. Tam dergilik. Detaylar sadece tasarlanmakla kalmamış ustalarca çok iyi gerçekleÅŸtirilmiÅŸti. Bazı resimler çekmeyi düÅŸündüm sonra nedense vazgeçtim. Fin usulü kahvemizi buÄŸulu, siyah, Ä°skandinav yapımı, bilmem hangi tasarımcının uzun bardaklarıyla içtik. Bardakların çok mimari olduÄŸunu söylediÄŸimi hatırlıyorum. Onlara uyacak enine çizgili Marimekko çoraplarımı o gün giymediÄŸime de hayıflanmıştım. Siyahların tasarımı masadaki laptopla iyi uyuÅŸuyordu, meslekdaşımın giysisine de. Etrafta gördüklerim, mobilyalar, renkler, özenle seçilmiÅŸ tablolar, ocak, mutfak, ÅŸömine, sauna, wc, odalar hepsi aynı ÅŸekilde. HerÅŸey iyi idi, ama dışarı çıktığımda nedense tuhaf bir hisse kapıldım. HerÅŸey tasarlanmış geriye hiç birÅŸey kalmamıştı. Hiç bir kendiliÄŸindenlik, doÄŸallık ya da geliÅŸigüzel bir enstantane yoktu. Ya da geliÅŸigüzel bir enstantanenin peÅŸine düÅŸen bir tasarım anlayışı. Pek kitapta yoktu galiba ortalıkta. Her yer sessızdi. Çıt çıkmıyordu. Tasarımı, mimarlığı yapmaya çalışan ve seven biri olarak gördüklerim çok hoÅŸuma gitse de düÅŸünmeye baÅŸladım. Burada olmayan bir ÅŸey vardı ya da olanların yanında olması gereken baÅŸka birÅŸey.

Çok geçmeden burada neyin olup olmadığını kafamda sorgulamaya baÅŸladım. Hayatın bu yaratılan deneysel hayata ya da bu tasarım dünyasının hayatın içine giremediÄŸini düÅŸündüm. Burasının bu tür dünyaları yaratmayı çok iyi bilen bir cin tarafından bir gecede yaratılabileceÄŸi aklıma geldi. Çünkü ortada insan yoktu. Fiziksel olarak deÄŸil kavram olarak.

Fin mimarlık dergisindeki bu eve benzer jilet gibi projeler, hatasız dergiler, çevremizdeki benzer mimarlık yayınları, fotoÄŸraflar gözümün önüne geldi. Ä°nsanı kesinlikle olmayan ya da titretilerek yok edilen siluetlerle boyalı 3D’ler, yeni binaların, mekanların içerden dışarıdan çekilen fotoÄŸraflarını, çoÄŸu kez mobilyasız, boÅŸ, boyut vermeyen resimleri düÅŸündüm. Ünlü mimarların mimarlık dergilerinin kapaklarındaki genelde siyah fonda yada siyah yakasız gömleklerle, elbiselerle, özel duruÅŸlarıyla, tipik profillerle yaptıkları portre showları geldi. Ä°nsan vardı ama yoktu. Ä°nsan suni bir dünyanın mobilyasıydı. DoÄŸal deÄŸildi. Cansızdı. Robot gibiydi. Tasarlanmıştı. Mona Lisa’yı düÅŸündüm. Oradaki insan ile yukardakilerin farklılığını düÅŸündüm. Sonra uzun yıllardır içinde olduÄŸumuz mimarlık eÄŸitimini ve dışarıdaki tasarım dünyasını düÅŸündüm. ÖÄŸrencileri düÅŸündüm. Mimarlık fakültelerindeki kütüphaneleri düÅŸündüm. Raflardaki kitapları, hazır reçeteleri, starları, ne gariptir ki öÄŸrencilerin çok azının ulaÅŸabileceÄŸi genelde star olmaya yönelik mimarlık eÄŸitimini düÅŸündüm. Günümüzde daha da reçetelendirilen global dünyayı ve onun kuvvetli öncülerinin her alanda ülke, kültür gelenek, görenek düÅŸünmeyen politikasını ve heryeri süslemeye baÅŸlayan aynı tasarımlarını düÅŸündüm. Mimar adayı, herÅŸeyi almaya hazır, taptaze genç arkadaÅŸlarımı, tasarımı öÄŸretmek adına yapılan gayretleri, verilen notları, vizeleri, tanrı kararı okuldan atılmaları, bürokrasinin çarkları aklıma geldi. Son tasarladığımız evin detayları, herÅŸeyin bıçak gibi tasarlanmış olmasını istemem önüme geldi, mal sahipleriyle tatlı sert tartışmalarımızı, kendi tasarım tutkumu düÅŸündüm.

Sonra yine bizim mütevazi Fredan Murkina’ya döndüm. Herkesin evi gibi, üç dört masalı küçük ama büyük bir yer olan Fredan Murkina’ya. YüreÄŸi geniÅŸ olan bu mekana. HerÅŸeyi o kadar açık, doÄŸal, sade ve hesapsız olan Murkina’ya. Sanki iÅŸinizi bitirdikten sonra yine geleceksiniz hissi veren bu mekana. Sabah telaşındaki evinizin bir odasında ya da akÅŸam yorgunluÄŸundaki saatlerinin uzantısında bir yer gibi olan Murkinaya.

Ä°simlerini bile bilmediÄŸim bu gerçek hayat tasarımcılarının lokantası, perdeleri solmaya yüz tutmuÅŸ, Fredan Murkina’nın ya da heryerde olabilecek Fredan Murkina’ların bu kadar yakınında olmanın ve oraya arada sırada uÄŸramanın önemini bir kez daha anladım. Fredan Murkina gürültülerle dolu dünya ile, yaratmaya çalıştığımız dünyaların arasında bir yerdi. Forma baÄŸlı deÄŸil, formun ilerisinde, formun çok çok üstünde, derinliÄŸi olan renkli, insana huzur veren bir dünyaydı. Ders alacağımız bir dünyaydı. Bir kurtarılmış bölgeydi. Hayatın içinden bir yerdi. Ve bu dünyanın cinlerinin, mimarlıkla (ki adı herkes için ne anlama geliyorsa), yaptığımız iÅŸle, tasarımla bizim dünyanın cinleri arasında bir kesiÅŸme yeri olmalıydı. Birkez daha, doÄŸru dürüst mimarlık yapmak istiyorsam, kendi mimarlığımı yerine oturtmak istiyorsam, fırsat buldukça yaptıklarımın dışına çıkmalıyım ve hayatın içinde olmalıyım ondan birÅŸeyler alıp, dönmeliyim diye düÅŸündüm. Ancak bu yolla gerçek hayatı mimarlığımın, yaratılarımın arasına ya da kendi mimarlığımı gerçek yaÅŸamın eksenine yerleÅŸtirebilirdim. Fredan Murkina bize görüneni deÄŸil, görünmeyeni sunan bir dünyaydı. Fredan Murkina birçok dersler alabileceÄŸimiz, bizim bir karış ötemizdeki bir dünyaydı. Ve sevgili Daniel’i hatırladım.

Daniel’in AÅŸçısı
Bir süre önce Tampere’deki Mimarlık Fakültesinde mimari bir stüdyo yönetiyordum. Her studio günü baÅŸlayınca ben onlara geçmiÅŸ studio günündeki tartışmalara cevap olarak hazırladığım dersi imajlarla anlatıyorum. Sonra buna baÄŸlı bir problem yaratıyoruz, uzun bir workshop yapıyoruz ve her studyo günü sonunda yapılanları deÄŸerlendiriyoruz. Onlar workshopta yaptıkları mimari maketleriyle, yazılarıyla, çizimleriyle bir anlamda cevap veriyorlar. Bana ve kendilerine yeni sorular yaratıyorlar. Böylece hep birlikte bir yerlere gidiyoruz. Hemen hemen her sınıftan öÄŸrencilerden oluÅŸan biribirlerinden çok ayrı kafada 13, 14 kiÅŸilik, ilginç bir grubumuz var. Hepsi Finlandiya dışından Almanya, Ä°spanya, Fransa, Meksika gibi ülkelerden gelen öÄŸrencilerden oluÅŸuyor. Deneysel bir studio çalışması. 2.5, 3 ay sürüyor ve bu dönemin baÅŸlığı “Kitchen” yani “Mutfak”. Ama bildiÄŸimiz mutfakla, tezgahla, mutfak dolabıyla alakası yok. Mutfağı bir kulis gibi düÅŸünüyoruz sanki tiyatro sahnesinin arkasında. Hayatın içinden enerji alınan bir yer olarak deÄŸerlendiriyoruz. Soyut bir çaba. Sadece son bitmiÅŸ ürünleri deÄŸil bütün çalışmanın, geliÅŸimin deÄŸerlendirildiÄŸi bir studio. Geçen dönemki baÅŸlığımız ise “Room to Be” yani “Olmak için Oda” idi. Herkes kendi mekanını aramıştı. Özgün sonuçlar almıştık. Sonuçta bu dönemki çalışmada bilinen yer ve bir programla yapılan alışılmış bir stüdyo deÄŸil bilinmeyen ama sonuna doÄŸru çalışmanın doÄŸasına uygun yerler, bulunarak oluÅŸturulmaya çalışılacak herkese özgü bir programa ulaÅŸmayı hedefleyen interaktif bir çalışma. ÖÄŸrencilerin özgün çalışma yapmalarını saÄŸlamayı hedefleyen hem onlar hem benim için zorlu bir çaba. Sonunda notlarını da kendilerinin aralarında tartışarak vermelerini destekliyordum.

Stüdyonun yarısına geldik, dışarıdan kuvvetli bir jüri ile yapılan çalışmayı deÄŸerlendirmeyi düÅŸündüm. Toplandık ne çeÅŸit birisini, birilerini çağırabileceÄŸimizi tartıştık. BirçoÄŸu ÅŸunu çağıralım yayınlanan ÅŸu binası hoÅŸ yok bunu çağıralım ÅŸunları yazıyor türünden burada tanınmış bir sürü isim önerdiler. Ä°çlerinden biri Bauhaus Universitesinden gelen Daniel (Guischard) ‘Yahu madem ki mutfaktan söz ediyoruz, niye bir aÅŸçı çağırmıyoruz jüriye’ dedi. Åžaka yapmıyordu bir çoÄŸu gülüp geçtiler. Daniel çok deÄŸerli bir öÄŸrenciydi. Ä°lk günkü çalışmalardan birinde Tampere kentinden bir kesit getirmelerini istemiÅŸtim. Onun getirip masaya koyduÄŸu ise heykel gibi iÅŸlediÄŸi uzun bir odun parçasıydı. Üzerinde Tampere kentini, kiliseleri, kenti kesen demiryolunu, yolları, ev dokularını, tellerle, demirlerle, çivilerle, yazılarla sembolize etmiÅŸti. MüthiÅŸ bir parçaydı. Daniel çok bilge bir arkadaÅŸtı. Harika çizer ve düÅŸünürdü. Projesinin deÄŸiÅŸik evrelerini gören bir hocanın dediÄŸi gibi Lebbeus Wood tipinde çizerdi. Ama yaptıkları kiÅŸiseldi. Derin eskizler eskizler yapardı. Hayatı studyoya taşırdı. Projesinde buzların kırılma halini uzun uzun deÄŸerlendirmiÅŸ, Tamperede ormanın yamacındaki, denize yakın ucundaki yarda yer alan kullanılmayan eski bir fabrikanın üzerine kot farkını kullanarak ulaÅŸmayı denemiÅŸ, volümetrik kırılmalarla tasarladığı sergi salonunu eskinin üzerinde bir ek proje olarak geliÅŸtirmiÅŸti.

Sonunda bizim grupdakilerle aramızda tartıştık ve mimari medya ile oldukça barışık, buralarda tanınmış bir isimde karar verdik. DoÄŸrusu bana göre, geldiÄŸimiz noktada, gruptaki projelerin farklı renkleri, herkesin kendine yaklaşımları ilginçti. Jüri günü çattı. ÖÄŸrenciler harika bir biçimde ve heyecanla yaptıklarını sergilediler. Çok yorgun gözüküyorlardı. Ama keyifliydiler. Jüriye hazırlardı. Fakat davet ettiÄŸimiz mimar bir türlü gelmiyordu. Yanılmıyorsam 1, 1,5 saate yakın geç kalmıştı. Çocukların sinirleri gerildi. Bayan mimarın hışımla, savrulan bol paltosunu çıkararak içeri giriÅŸini hatırlıyorum. Sonrası da geldi. Önce kafasına uymayan bazı çocukları bir güzel haÅŸladı, birileriyle tartıştı, bazı projeleri beÄŸendi. Sinirler zaman zaman gerildi. Sonuçta bende, oda ve çocuklarda deÄŸiÅŸik deÄŸerlendirmeler yaparak jüriyi bitirdik. Ve birarada olduÄŸumuz 4 ya da 5 saat içindeki atmosferi ben dahil kimse beÄŸenmedi. Stüdyodaki havada oldukça elektrikliydi. Allahtan aynı günün öÄŸle öncesi bizim jüriye katılan diÄŸer Profesör ile öÄŸrencilerin çalışmalarını anlamlı bir ÅŸekilde deÄŸerlendirmiÅŸ, gerekli feedbacki almıştık. AkÅŸama doÄŸru atölyeden çıkarken, Daniel ile göz göze geldik. Ben sana demiÅŸtim gibilerinden bir bakış attı. Benimde ona bakışım haklısın diyordu. Sevgili Daniel haklı idi, gerçekten iÅŸini iyi bilen deneyimli hayat görmüÅŸ bir aÅŸçı ile harika saatler geçirebilir ve yorumlayacak çok ÅŸeyler öÄŸrenebilirdik jüride. Daniel’in sözünü ettiÄŸi aÅŸçıları daha sonra yukarıda sözünü ettiÄŸim bizim Fredan Murkina’da buldum.Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: küçük harf "e", küçük harf "b", büyük harf "P", büyük harf "F", küçük harf "w", küçük harf "e"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız