"Ulusal Mimarlık Sergisi ve
Ödülleri" Üzerine
Nevzat Sayın
Kaynak: Mimarlık Dergisi, Sayı: '95/262
Sergi ve ödüller konusu, Türkiye'de mimarlık adına
cereyan eden her şeyin çözümü için bir maymuncuk gibi görülüyor. Sonuçta
bir değerlendirme ve ödül...
Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu'nun 25 Ağustos
1994 tarihli 5. toplantısının gündeminin önemli bir bölümünü Ulusal
Mimarlık Sergisi ve Ödülleri konusu oluşturuyordu. 1994'te dördüncüsü
yapılan UMSÖ faaliyeti başlangıcından bu yana olumlu olumsuz tepkilerle
oldukça önemli bir ilgi odağını oluşturuyor. Ödül sonuçlarının açıklanmasıyla
birlikte başlayan ilgi üzerinden zaman geçtikçe soğumasına rağmen önemini
hep koruyor. 4. değerlendirmenin peşinden, kişisel değerlendirmeler dışında,
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından hazırlanan ve konu üzerine
şubenin görüşlerini açıklayan 23.08.1994 tarihli açıklama şubenin bu
konuya nasıl baktığını açıklıyordu.
MYK toplantısında da bu açıklamalardaki uyarılan,
paylaşan ya da reddeden kişilerin görüşleri çerçevesinde konu oldukça
uzun tartışıldı. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi görüşünü;
"Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri (UMSÖ), Mimarlar Odası'nın son yıllarda
sürdürdüğü en önemli etkinliklerden biridir ve önemini doğrudan doğruya
Oda'nın Türkiye Mimarlığı üzerindeki görevi ve sorumluluklarından
almaktadır." cümlesiyle açıklıyordu. Bu konudaki endişesini ise
"Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi UMSÖ'nün özellikle 4.sünde
ulaşılan çizgiye dikkat çekerek bu önemli etkinliğin yukarıda özetlenen
anlam ve içeriği gözardı eden; ve başlangıçtaki amaçlardan giderek
uzaklaşılan bir niteliğe büründüğü yönünde ciddi kaygılar taşınmaktadır"
cümlesiyle belirtiyordu.
Endişe konusundaki temel gerekçe ise "Bu kaygıların
kökeninde, özellikle ödüllendirme konusundaki yeğlenen kriterler, 1993 UIA
genel kurulu ve aynı yıldaki M.O. Nevşehir Genel Kurulu'nda benimsenen mimarlığın
ve Mimarlar Odası'nın çağdaş sorumluluklarına ilişkin mesleki ilkeler
arasında gözlenen kopukluk hatta karşıtlık yatmaktadır." cümlesiyle
açıklanıyordu.
Açıklanan görüş, endişe ve endişenin kaynağım
oluşturan gerekçe kendi içinde tutarlı görünüyor. Ancak çok geniş bir
alanı kapsıyor gibi görünen bu bakış açışı gerçekte oldukça daraltılmış
bir alanı tarif ediyor. Çünkü bu tanımlar içine girdiği halde
"Mimarlık" adına hiçbir şey ifade etmeyen bir yapı olabileceği
gibi bu tanımlar dışında kaldığı halde çok önemli bir yapıyla karşılayabiliriz.
Bu kolay açıklanabilir gibi görünen karmaşık değerlendirme
kriterlerinin hangisinin diğerinden daha önemli olduğu başlangıçta açıklanmadığı
sürece sonuçta da mutlaka tartışma konuşu olacaktır. Mimarlar Odası İstanbul
Büyükkent Şubesi'nin görüşünü belirten yazının içinde yer alan
"ulusal değerlerimize saygılı", "çağdaş mimarlık kültürümüz
içinde bir esin kaynağı", "doğal ve kültürel ortama uyumlu katılım"
gibi tanımlamalar, çok tartışmalı olabilecek tanımlamalardır. Bunların içinde
merkez tarafından kolaylıkla benimsenebilecek "Ayrıcalıklı imar haklarına
dayanılmadan sürdürülebilir bir tasarım çabasıyla üretilmiş proje ve
uygulamaları kucaklaması" dileği bile hemen karşı görüşünü
getirmektedir. Ayrıcalıklı imar kuralları genel olarak kötüye kullanılabilir
kazanımlar olmakla birlikte ayrıcalıksız imar kurallarının da doğru bir
yapı elde etmek için yetersiz, dahası çoğu zaman engelleyici olduğu
ortadadır.
Burada sonuç, mimari için; her ne olursa olsun
mevcut yasal çerçeveler içinde kalmak mı yoksa iyi bir yapı için bu
kuralları hiçe saymak mı arasında durabilir. Bu yüzden de, genel değerlendirmelerle
özel bir sonuç elde etmek mümkün olmasa gerekir. Yalnızca İstanbul İmar Yönetmeliği'ni
gözden geçirmek bile mimarın uymak zorunda olduğu aptal kurallar dizisi için
bir küçük araştırma olabilir.
Mimarlar Odası ne kadar doğru olduğu tartışılabilir
olan bu kuralları genel geçer ilkeler olarak dayatmak yerine tam tersini yapıp
bunların değiştirilmesi için çalışmalıdır. Bu çalışmanın önemli
bir bölümünü de bu tür değerlendirmelerde proje ya da yapıların tek tek
gözden geçirilebilmesi olanağı oluşturur.
Hiçbir kuralın yerli yerine oturmadığı, zaman içinde
denenmişliğiyle kalıcılığının görülmediği bir ülkede sanki vazgeçilmez
bir kurallar dizişi varmış gibi davranmak başka türlü davranamamanın çaresizliğinden
başka hiçbir açıklamaya dayandırılamaz. Çok basit birkaç örnekle bunu açıklamak
mümkün. H:9.50m. ve üç katlı yapı doğru olamaz. "Ön bahçe duvarlarının
1 metreyi geçemeyeceği kuralı anlamsızdır." 'Max. blok boyu 30 m'dir.
Kuralı tam bir haddini bilmezliktir, imar durumunda, boyutları verilmiş,
"yıldız blok" diye tanımlanan bir dayatmanın hiçbir haklı gerekçesi
olamaz. Bunlar gibi daha yüzlerce kural sayabiliriz. Ve hiçbiri için dişe
dokunur bir açıklama bulamayız.
Mimarlık tarihi, imar yönetmeliklerine uygun yapılardan
sözetmiyor. "Doğal ve kültürel ortama uyumlu katılım"
ilkelerinin de doğru bir yapı elde etmekle ilgisi olmasa gerekir. Uyumlu ya da
uyumsuz nasıl katılacağına mimar karar verebilir. Bu kural, ancak kentin içinde
koruma altına alınan bölgeler için anlamlı olabilir. Kaldı ki bu durumda
bile değişmez bir kural olamaz.
Çözüm, proje bazında değerlendirmenin sağlanması
olmalıdır. Sergilenen projelerden bir bölümü bu tür kuralların yeniden gözden
geçirilmesini de sağlayacak önerileri içerebilir.
Hemen yanı başınızda var olan eski bir yapıyla
nasıl ilişki kuracağınıza dair kararlar, tasarımın temel ilkelerindendir
ve kesinlikle ne olduğu bile belli olmayan kurallarla tanımlanamaz.
"Öncelikle ulusal değerlerimize saygılı"
nitelemesi Mimarlar Odası'nın değil olsa
olsa bir Mimarlar Grubu'nun öznel görüşü olabilir. Mimarlar Odası'na düşen
görev
ise bu ve bunun karşıtı olan görüşlerin uygun ortamlarda tartışılmasını
sağlamaktır. Ne olduğu, ne kastedildiği açık olmayan görüşlerden
herhangi birini dayatmaya çalışmak değildir.
Bu ve benzeri konularda Mimarlar Odası yetkilileri
ile kararlar alınamaz ve kuralları oluşturulamaz. Aksi, temsili bir kuruluşun
yetkilerini aşması anlamına gelir. Oda konuyla ilgili mimarların gerekli şartları
sağlanmış ortamlarda biraraya gelmelerini sağlayabilir. Tartışmaları düzenler
ve yayınlar. Kararlarım geniş platformlarda yeterli kişilerle alınmasını
sağlar.
Yıllarca Mimarlar Odası'nın mesleğin sorunlarıyla
değil aktif siyasetin sorunlarıyla uğraştığı söylendi. Doğruydu da. Şimdi
mesleğin sorunlarıyla uğraşıyor fakat bu kez de ikide bir 'konu neydi' diye
hatırlatmak gerekiyor. Mimarlar Oda için değil Oda Mimar için var.
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nin
savunduğu görüşlerin nerelere kadar vardığını anlamak için Cengiz
Eruzun, Yılmaz Kuyumcu, Engin Omacan, Korhan Gümüş, Ratip Kansu, Metin
Karadağ imzalı, "Başarılı Olanı Sürekli Ödüllendirme Uygulaması"
başlıklı metni okumak gerek. (Metin 18.05.94 tarininde faksla şubeden gönderilmişti.)
Bu metin açıkça belirtilmiş isimlerin görüşü olduğu için Odayı bağlamaz.
Doğru ya da yanlış bu tür kişisel ya da grup açıklamalarının olması ve
tartışılması yararlı olacaktır, ilginç olan, iki metin arasındaki
benzerliktir. Yine de, odanın görüşünü açıklayan metin daha nitelikli
bir metin. Bütün bunlar neden böyle oluyor? Neden Mimarlar Odası mimarlığa
ait hemen her şeyi düzenlemeye çalışmaktan kendini alamıyor? Hiçbir
mekanizma olması gerektiği gibi işlemediği için olmalı.
Birbiriyle bağlantılı olan / olması gereken
mekanizmalardan çoğu işlemediğinde, bunların içinde işlemekte olana
hepsinin işlevi yüklenmeye çalışılıyor. Oysa hiçbir şey, kendi
misyonunun dışındaki (bağlantılı da olsa) misyonları taşıyabilecek güçte
olamaz. Bu taşıtma işlemi ısrarla yapılacak olursa işlemekte olan da tıkanır
ve işlemez hale gelir. Sergi ve ödüller konusu da, Türkiye'de mimarlık adına
cereyan eden her şeyin çözümü için bir maymuncuk gibi görülüyor. Sonuçta
bir değerlendirme ve ödül. Burada tartışılması gereken, işleyişin nasıl
iyileştirilebileceği olmalı. Bunun için sergi ve ödülleri birbirinden ayrılması
doğru görünüyor. Sergi belirli bir zaman içinde üretilmiş mimarlık
faaliyetini ifade etmeli. Farklı görüşlerle değerlendirilebilecek bu
konudaki tartışma ortamı oluşturulmalıdır. Ve temel işlevi de bu olmalıdır.
Ödüllerle tartışma düzlemine gelen birçok konu gerçekte sergilemeyle gündeme
gelmelidir.
Sergilemenin üzerine oluşacak tartışmalar birçok
yasal olması gereken platformlarda görüşülmesini sağlayacaktır. Ancak
bundan sonra bir ödül sisteminden söz edilebilir. Mimarlar Odası kendi varlık
nedenini açıklayabilmek için serginin önemini "Odanın Türkiye Mimarlığı
üzerindeki görevi ve sorumluluklarından" aldığı düşüncesinden
vazgeçmelidir. Bu cümle tersinden doğru olsa gerekir. Mimarlar Odası'nın 4.
defadır yapılan bir mimarlık faaliyetini bu kadar önemsemesine seviniyor
ancak önemseme gerekçesine asla katılmıyorum, İstanbul Büyükkent Şubesi'nin
metninde doğru olan ödüllendirmenin kriterlerinin oluşturulması gereğidir.
Yanlış olan önerilen kriterlerdir.
Bütün değerlendirmelerde olduğu gibi sonuçlar her
zaman tartışılacaktır. Çünkü sonuçlar "iş'lerle ilgili olduğu
kadar jüriyle de ilgilidir. Aynı "iş'leri farklı bir jüri önüne çıkarsaydık
farklı sonuçlar almamız kaçınılmazdı. Bu tür değerlendirmeleri ilk kez
biz uygulamıyoruz. Benzer ve iyi işlediğini düşündüğümüz sergi ve ödül
sistemlerini gözden geçirmek ne yapmak gerektiği konusundaki kararlarımızı
da etkileyebilir.
|