reklam

Sorular & Cevaplar
Diyalog 2003  > Adnan Kazmaoğlu

Tarih: 2 Aralık 2003
Yer: Arkitera Forum 

denizY   

Kentsel tasarım üzerine çalışmalarınız olduğunu görüyoruz.Bünyenizde bir şehirci-mimar kimliği barındırdığınızı söyleyebilirmiyiz?Sizce şehircilerin ve mimarların kente ve binaya bakışı ne kadar doğru ölçektedir?Mimarların tekil bina ölçeği dışına çıkamadıklarını ve kentsel mekan kavramına yabancı olduklarını düşünüyorum.Aynı oranda bir şehircinin de insan ölçeğini asla yakalayamadığını.Şehircilerin mimarlarla aldıkları ortak bir eğitim sonrası branşlaşması daha mı doğru bir yaklaşım olacaktır?

Adnan Kazmaoğlu  

Kentsel planlamadan çok kentsel tasarıma eğilimim var. Kentlere sadece kent planlama yoluyla müdahale etmek; katsayılar, yoğunluklar, çekme mesafeleri, ulaşım ağları parametreleri ile oynanan kentsel kumardır. Sonucunun iyi olduğunu şimdiye kadar görmedim.
Kentsel mekanı gözardı etmeyen yaşanabilir “yer”ler ancak kentsel tasarım yoluyla elde edilebilir. Kaldı ki hiç bir kentte kent planlama total anlamda uygulanamıyor. Uygulamalar ölçek itibariyle kentsel tasarım niteliğinde kalıyor. Şehirci ve mimarların tasarım yaklaşımları hakkında söyledikleriniz genelde doğru. Tek tek ağaçlara bakarken ormanı görememek kadar ormana bakarken ağaçları görememek de bir zaaf. Kentlerin gelişimi, değişimi sadece kent planlama yoluyla olamaz. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlerde kentsel tasarım ölçeğinde uygulamalara acil olarak gereksinim var. Kentler kısır planlama ve rant kıskacı arasında sıkışmış durumda. Örneğin Ersen Gürsel’in yaptığı İzmir Konak meydanı ve kıyı bandı düzenlemesi kentsel tasarımın gerekliliğini kanıtlayan başarılı bir uygulama.

1975’lere kadar Türkiye’de şehircilik ;mimarlık üzerine alınan yüksek lisans eğitimiydi. 75’lerden sonra üniversiteler Kent Planlama Bölümlerini açtılar. Sonuç -işsiz demiyorum- mesleksiz binlerce kent plancı. Kent planlama konularına hakim mimarlara ihtiyaç var.


Gökçen

Sayın Kazmaoğlu,

Proje ve uygulama arasında yaşanan en önemli sorun amaçlanan ve ortaya çıkan ürünün birbirinden farklı olmasıdır.Bu durumda;
1)Tasarım kendini anlatamamaktadır.Standart proje çizimleri,detaylar,yeterince ifadeli değildir.
2)Uygulamacı/işveren projeyi anlayacak düzeyde değildir.
3)Tasarım uygulamaya yönelik yapılmamıştır,zorunlu olarak yeni çözüm arayışlarına gidimiştir.
4)Tasarımcı projesini uygulama esnasında yeterince denetleyememiştir.
Özetle işveren-uygulamacı – projeci üçgeni doğru kurulamamıştır.Sizce bu sorunun temel sebepleri nedir ve projenin tasarımın özüne uygun bir şekilde uygulanmasını sağlamak için ne yapılmalıdır?

Adnan Kazmaoğlu 

Mimar -gerçekçi bir biçimde- tasarımını en küçük ayrıntısına kadar tamamlamışsa, mimar-uygulamacı-işverenden oluşan üçlü saç ayağının kısa kalan ayaklarına yoğun destek vererek ve ısrarcı bir takiple proje uygulatılabilir. Biz genel olarak projelerimiz %80-85 oranında uygulatabildik. %15-20’lik kayıp, kurumsal ve toplumsal destek olmadığı zaman kaçınılmaz


mercurial 

Sayın Kazmaoğlu,

Tekil bir müşteriye bina projesi yapmakla toplu konut projesi yapmak arasında nasıl bir fark var?Çok sayıda kullanıcıyı optimum düzeyde memnun etmek nasıl sağlanabilir?

Adnan Kazmaoğlu 

Tekil bir müşteriye bina yapmak mimarla kullanıcının birebir karşı karşıya istekleri, programı, konsepti konuşup tartışabildiği, parametreleri net olarak belli olan bir çalışma türüdür. Tasarımı şekillendirmeye bu tanımlanmışlığın rahatlığıyla başlarsınız. Bunun yanısıra rant kaygısı tek kişiye yapılan binalarda baskın değildir. Mimarın tasarım çerçevesi daha geniştir.
Toplu yerleşmeler ( ki biz ağırlıklı olarak bunları yapıyoruz) son dönemde büyük müteahhitler eliyle yapılmaktadır. Dolayısıyla öncelikle rant gündeme gelmektedir. Genellikle bina sayısını, kullanım alanını son sınırlarına kadar zorlama eğilimi ön plana çıkmaktadır. Bunun yanı sıra kullanıcısını birebir bilmediğiniz binalar yapmak durumundasınız. Ön görüyle; iyi satan, müşteri profilinin ortalama kullanım isteklerine cevap verebilen, aynı zamanda mimari tasarım olarak da iyi olan bina yapmak zorundasınız.
Türkiye de en çok inşa edilen yapı türü konuttur. Tek evler yoluyla bu büyük talebe cevap vermek mümkün olmadığına göre mimarlar bu daldaki her uygulama yolunu kendi içinde kendi doğrularını bulmaya zorlamalıdır.


alişay 

Merhaba Adnan Bey,
2000 yılından itibaren mimarlık büroları işsizlikten kıvranır durumdalar. ancak görüyorum ki sizin 2000-2003 yılları arasında oldukça çok işiniz olmuş. bunu neye borçlusunuz?

Adnan Kazmaoğlu 

Evet, büro olarak Türkiye’deki krizin başlangıcından beri herkesin tersine daha önceki yıllarımıza göre 3 misli daha fazla çalıştık. Ancak bu projeler tamamen daha önceki çalışmalarımızın oluşturduğu mesleki bağdan dolayı bizden doğrudan talep edildi. Meslek derneklerimizden başka, ilişkileri kullanmak adına hiçbir dernek ya da klüp üyesi değiliz. Organik siyasi bir çerçeve içinde olmadık. Sadece mesleğe olan bağlılık ve büromuzun yoğun çabasıyla bu işleri oluşturuyoruz.


T.Kaan_Goren

Arkitera diyalogda günümüzden geçmişe doğru uzanan bir kronolojik diziyle tanıttığınız projeler bir dini mimari örneği ile başlıyor ve Altunizade konaklar sitesi ile son buluyor.Mimari çizginiz tanımlamak anlamında size bu iki proje ile ilgili sorular yöneltmek istiyorum.
1.Konaklarda aynı dönemlerde yapılan S.Hakkı Alarko binaları ile son noktasını bulan Türk evinin güncel yorumunu yakalama çabası var diyebilirmiyiz?
2.Bu anlamda projenizi ne kadar başarılı buluyorsunuz?Proje uygulaması sonrasında benzer talepler geldi mi?Sizin için Konaklar sitesi gölgesinde kaldığınız bir konumudur yoksa sadece referans verilen bir proje mi?
3.Dini mimari örneğinin yine klasik anlamda bir caminin güncel yorumu olduğunu söyleyebilirmiyiz? Bu binanızın uygulanma olasılığı nedir ve bundan sonra da dini mimari üzerine çalışmayı düşünüyormusunuz?

Adnan Kazmaoğlu 

Mutlu ile birlikte yaptığımız Altunizade Konaklar Sitesi tasarımı, Türk evinin güncel yorumunu yakalamak gibi bir düşünceyle başlamadı. Plan düzeninin Türk evi oda-sofa-cumba kurgusu ile ilgisi yoktur. Yalnızca günümüzdeki kullanım alışkanlıklarına göre planlanmıştır. Ortaya çıkan bina formu biçimsel öykünmeden değil fonksiyonun belirlemesinden çıkmıştır. Ayrıca yönetmelikler gereği, 150 cm çıkan saçağı, %33 meyilli çatısı olan binlerce bina var. Önemli olan bu verilerin nasıl kullanıldığı.

Projemiz geçmişteki yaşam formatının kurgusunun biçimsel öğelerini kullanmadan bugünkü yaşam tarzına bağlı olarak tasarlanmış olmasına rağmen geleneğin devam hissini ve yerel tadı veriyorsa tasarım amacına ulaşmış sayılır.

Binaların Türkiye, İstanbul, Altunizade’de inşa edilmiş olduğunu yansıtan yerel bir tadı olmasını istedik. Satış unsurunu da içeren ”Konaklar” adını da ilk biz kullandık. Maalesef o yıllardan beri her taraf konaklardan geçilmiyor.

Konaklar sitesi zamanında çok beğeni alan bir proje ve uygulama oldu. Renginden detaylarına kadar taklit edildi.Yeni müşterilerimiz hep benzer tasarımlar istediler. Ancak biz her konuyu kendi doğruları içinde önceki tasarımları aşacak şekilde tasarlamaya devam ediyoruz.

Camiye gelince, bizim İstanbul Büyükşehir Beleditesi KİPTAŞ A.Ş.’ye yaptığımız konut yerleşmesinde imar planı verisi olarak gündeme geldi. Biz dini mimari konusunu mimari gündeme getirmek, toplumsal bellekte var olan imajı gözardı etmeden çağdaş bir cami yapmak, kullanıcılarının tepkisini görmek adına böyle bir tasarım yaptık. İstesek de istemesek de yeni camiler eskilerin taklitleri olarak önce inşaat mühendisleri sonraları mimarlar tarafından yapıldı. Bir iki çağdaş denemenin de arkası gelmedi. Konuyu çağdaş anlamda gündeme getirmek mimarların görevidir. Le Corbusier’den Tadao Ando’ya kadar bir çok mimar dini mimariye çağdaş çözümler ürettiler.Türkiye’de böyle yaklaşımlara ihtiyaç var.

Dinsel fonksiyonun yanısıra camiler kentlere röper veren ; kentsel heykel niteliği taşıyan yapılardır. Görsel fonksiyonları vardır. Biçim ve öz itibariyle çağrı ve çağrışım içerirler. Kütle ve mekan katkısı yanısıra sesle de kent mekanı ve hayatını etkilerler. Biz bilinçli olarak imajı ve kültürel sürekliği kırmadan çağdaş bir tasarım yapmağa çalıştık. Bunun bir uzlaşı değil toplumsal ve mimari bir gereklilik olduğunu düşünüyorum.

Yaptığımız yerleşmenin uygulamasına yılbaşı itibariyle başlanacak ve hemen ardından cami uygulama projeleri tamamlanınca tersine bir gelişme olmazsa uygulanacak.

Bundan sonra elbette dini mimari üzerine de çalışmayı düşünürüm. Özellikle Türkiye’de mimari programa çağdaş anlamda dini mimari tekrar girmelidir.


mim_ARCA

merhaba

Diyalog proje listenizde yer alan Gaziosmanpaşa’da yer altı çarşısı, Carousel alışveriş merkezi gibi çarşı projelerinizle, Capitol alışveriş merkezini konseptleri açısından kıyaslar mısınız?

saygılarımla

Adnan Kazmaoğlu 

Capitol kent içinde yerleşik eski kent bölgesinde yer alan bir alışveriş merkezi. Çevreyle bağlantıları doğru kurularak kütlesiyle bölgede röper oluşturan bir bina olması düşünüldü. Net plan şeması içinde hareketli iç mekan özelliklerine sahip. Dolaşım ve orientasyon nitelikleri böyle bir çarşıda olması gereken kapasitede.
Carousel alışveriş merkezi, ofis, otel, sağlık merkezi gibi ilave fonksiyonlarıyla Capitol’un 3 katı büyüklükte bir bina. İç mekan özellikleri konsepsiyonel olarak farklılıklar gösterse de temelde çıkış noktaları aynı.
Gaziosmanpaşa yer altı çarşısı ise tamamen farklı bir konsept. Her şeyden önce tam anlamıyla bir kentsel tasarım projesi. Kentin lineer yaya alışveriş alanını otoyollar altından belediye meydanına ve kültürel alana bağlıyor. Meydanlaşan ucunda kente hizmet veren amfili bir kullanım alanına dönüşüyor. Bir pasaj çarşı niteliğinde. Kütlesinin görülmemesine rağmen çeşitli öğelerle kentsel mekana özellik katıyor.
( saat kulesi, amfi meydan, dikili taş, taç kapı gibi)
Diğerlerinin tersine iç mekan kurgusu yerine kentle bütünleşen dış mekan kurgusuna sahip.

mim_ARCA

Uygulanmamış proje örneklerinde oldukça sansasyonel diye nitelebilen bir “park otel” başlığı ve “Bebek oteli projesi” gördüm. Projeleriniz neden uygulanmadı ve uygulanan projeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Adnan Kazmaoğlu 

Biz Park Otel için iki farklı nitelikte proje yaptık.Birincisi mevcut binanın eklenerek yenilenip korunmasını öngörüyordu.İkincisi tamamen yeni bir bina kompleksiydi. İkinci proje ve Büyükşehir danışma kurulundan ve Anıtlar Kurulundan geçti,imarda kasti olarak takıldı.Mal sahiplerinin kritik maddi durumu nedeniyle işletmecisine kadar anlaşmaları yapılmış proje sona erdi;el değiştirdi.Yeni mal sahibi bizim projenin iki katı büyüklüğünde bir proje yaptırdı.Bu projenin sonunu hepimiz biliyoruz.

Bebek oteli projesi ise en ufak ayrıntısına kadar tasarladığımız değişik özellik ve detayları olan bir bina olacaktı.Ancak yapımcı ve mal sahibinin tutumları nedeniyle projenin kaba yapı uygulama safhasında işi bırakmak zorunda kaldık.Ana çatkısı bize ait olmakla beraber binayı tamamen proje dışı bitirdiler.


kronik

Merhaba!

Son dönem başarılı mimarlarımız aynı zamanda medyatikler.Sürekli bir yerlere yazılar yazmak,forumlara katılmak,seminerler söyleşiler ve jüriler günlük hayatlarının vazgeçilmezleri arasında.Bu sadece medyatik olmakla bağdaşmaz aynı zamanda olumlu tarafından bakınca katılımcı ve eğitimci oldukları de söylenebilir.

Sizce bir mimarın başarılı olması için medyatik hatta biraz daha ileri gidersek reklam unsurlarını kullanan biri olması gereklimidir?
Ters tarafından bakarsak sürekli proje üreten ,iyi yapıları olan mimarların sessizliği(bu biraz kuzuları sessizliği gibi oldu)içe dönük yapıları , paylaşımcı ve eğitimci olmamaları anlamına mı gelir??? Siz kendinizi bu ikilem içinde nereye oturtursunuz?

Adnan Kazmaoğlu 

10 yıl öncesine kadar mimarlar ne yazar ne konuşurdu, genelde sadece yapılarıyla düşüncelerini ve söyleyeceklerini ortaya koyarlardı. Yaptıkları işleri ulu orta, abartarak sunmak genel medya ortamıyla paralel gelişen bir durum. Bunun sonucu elbette “mimari Tarkan” lar da çıkar. Ancak bütün bu medyatikleşme çabaları mimarlığın toplumsal gündeme girmesini de sağlıyor. Eskiden çok gerekmiyordu ama artık iyi yaptığını iyi duyurmak ta gerekiyor. Sahte ve hakedilmemiş bir biçimde olmamak koşuluyla mimarların medyayı ve çeşitli imkanları kendilerini lanse etmek için kullanmalarını yanlış bulmuyorum. Ancak bu da mimarları en önde ve ortalarda görünen, en medyatik olan en iyi mimardır yarışına sokmamalıdır.


Bengi_N

Adnan Bey,
Kendinizi herhangi bir mimari akıma yakın hissediyormusunuz ve örnek aldığınız yabancı-yerli mimarlar varmıdır?Tasarımlarınızda göz önüne aldığınız en temel prensipleri açarmısınız?

Adnan Kazmaoğlu 

Son mimari akımlar sıkıntıdan çeşitlenen moda tasarımı formatına dönüşüyor. Bir akıma bağlanmak sabit bir reçeteye bağlanmak gibidir, her şeyi aynı formüllerle iyileştiremezsiniz. Bir grubun veya bir kişinin ortaya koyduğu mimari anlayışı tekrar ederek onların ürünlerinin kötü “klon” larını oluşturmak ne denli doğrudur? Belki de biçimsel kopyalamalar yerine tasarım yaklaşımları ve düşüncelerini uyarıcı olarak kullanmak yerinde olur. Belki şöyle formüle edebiliriz : “Akıma kapılmadan akımdan istifade etmek”

Bana geniş zamanlı ve modayla hassas bağı olmayan buna rağmen çağın veri ve imkanlarını çok iyi değerlendiren tasarımlar üreten Norman Foster ‘ın işleri heyecan verici; Richard Meier, Arata İsozaki,Tadao Ando ürünleri ve tasarım yaklaşımları etkileyici geliyor.

Tasarımlarımda işlevselliğin yanısıra mekan ve kütle kurgusu ön plana çıkar. Strüktürü özgün biçimde mekanla bütünleştirmeye çalışırım. Genelde form, kütle ve mekanı temel geometrik formların kümelenmesiyle elde etmek isterim. Malzemeyi alışılmışın dışında ama yalın olarak kullanmaya çalışırım.


idseboy

Merhabalar
Beşiktaş meydan düzenlemesi yarışmasında ve çeşitli kentsel tasarım konkurlarında derece aldınız. Bu bağlamda size göre;

1)Beşiktaş meydanının bugünkü durumunu,

2)Yarışmalarda birinci olan projelerin neden uygulanamadığı konusunu değerlendirir misiniz?

Adnan Kazmaoğlu 

Beşiktaş meydanı merkezi İstanbul’un kalbi, Barbaros Bulvarı ise aort damarı gibidir. Acil kentsel tasarım çözümü bekleyen bu bölge için Beşiktaş Belediyesi yarışma açmıştı. Belediyenin imkanlarıyla yapılması söz konusu olan bir projeydi. Bütçe 10 trilyon liraysa seçilen projenin uygulama bedeli 100 trilyon liraydı. Jüri bu ölçütsüzlük içinde karar verdi ve acil ihtiyaç varken uygulama şansı olmayan bir projeyi seçti. Ayrıca meydana meteor düşmüşçesine kentsel yaşamı felce uğratacak bir uygulama gerektiriyordu. Oysa kent yaşamını sekteye uğratmadan uygulanacak makul çözümler vardı. Bizimki de bunlardan biriydi.
Beşiktaş, Üsküdar, Kadıköy meydanları İstanbul gibi bir metropolde kente yeni bir çehre getirecek anlamda çözülmesi gereken problemler. Üçünün de yarışmaları yapılmış olmasına rağmen belki de ayağı yere basan tasarımlar elde edilmediği, bütçe ve uygulama stratejileri doğru tanımlanmadığı için uygulamaları yapılamadı.


mldh

Adnan bey

Bir dönem Yıldız Üniversitesinde eğitimcilik yaptınız.Bu süreç ve sonrasında eğitimci mimar ve projeci mimar kimliğiniz ne ölçüde öne çıktı ve profesyonel mimarlık hayatınızı eğitimci kişiliğiniz nasıl etkiledi?

mldh

Adnan bey,

Korumacılık kapsamında bazı uygulama ve projeleriniz var;Kitap Evi, Esma Sultan Sarayı Otel Projesi, Atik Valide Hamamı Yeniden Kullanım Projesi gibi.Bir anlamda korumacılığa bulaşmış gibi görünüyorsunuz.Bu projeleri yapmış biri olarak size sorularım var;

Korumacılık kavramının günümüz mimarlarınca ihmal edildiği ve sadece restorasyon uzmanı mimarların bu konuyla ilgilenmesi gerektiği gibi bir yaklaşım algılıyorum.Çağdaş mimarlığın korumacılık kavramına bakışı nasıl olmalı?

Türkiye de kentlerimizin mimari kültürel değerleri sayılamayacak kadar çok olmasına karşın yaşadığımız çevrelerde bu değerleri günlük hayatımızın birer parçası haline getirilmemesinden rahatsızlık duyuyorum. Gerek resmi kurumlarca korumaya olan yaklaşım gerekse çağdaş mimarların bu gibi değerleri görmezden gelmeleri ve toplumun duyarsızlığı nedeniyle bu binalar ve kent parçaları şehrin ölüme terkedilmiş noktaları olarak sözüm ona korunuyor. Kent planlama kapsamında tarihi çevre koruma olgusu nasıl şekillenmeli?


Barış Altan 

Merhaba Adnan bey,
Size iki sorum olacak;
Birincisi neden hiç yarışmalara katılmıyorsunuz? İkincisi ise, TMMOB Ulusal Mimarlık Sergileri'nde sizi neden hiç göremiyoruz?
İyi çalışmalar, teşekkürler
Barış Altan

Adnan Kazmaoğlu 

Barış merhaba,

1992 yılına kadar sadece kentsel tasarım yarışmalarına katıldım.Kentsel tasarım yarışmalarının uygulanmadığını gördüm ve katılmama kararı aldım.Sonra iş yoğunluğu nedeniyle sadece 3-4 büronun katıldığı sınırlı yarışmalara girdik.Bu günlere kadar mimari yarışmalara zaman ayırabilme lüksüne sahip olmadık. Ulusal mimarlık sergilerine, ödül içeren bir değerlendirme yapıldığı için katılmadım. Ulusal mimarlık sergileri, ödüllendirme olmadan her sene nitelikli projeler ve binalar skalasının toplu halde göz önüne, mimarlık ortamına sunan organizasyonlar olmalı; Mimarlık Yıllıkları gibi.


Bir Dost 

Merhaba,
Projelerinizi web sitenizden inceledim, web sitenizi başarılı buldum. Projelerinizi incelerken daha çok yakın dönemdekiler ilgimi çekti. Geriye dönüp baktığınızda tasarım anlayışınızda eski dönemlerden bugüne ne gibi değişiklikler görüyorsunuz? Son döneme ait olan Yeşil Vadi Camisi Projeniz özellikle ilgimi çekti, bu projenin hayata geçmesi olası mı?
Saygılar

Adnan Kazmaoğlu 

Web sitesini kademeli gelişime göre planladık. Sanırım yeni düzenlemelerden sonra daha iyi olacak.

Yakın dönemde yaptığımız çok sayıda proje var. Kısa bir aralıkta yapıldıkları için hem tasarımsal bütünlük taşıyorlar hem de konular birbirini tetikleyerek gelişimi zorluyorlar. Tasarım anlayışının değişmesi söz konusu değil; ancak farklılaşan toplumsal ihtiyaçlar ve gelişen yapı teknolojisi, tasarım parametrelerini etkilemiştir. Örneğin konut alanında yerellikler içeren tasarımlar toplumsal hayatın ve yapının değişmesi ile daha global nitelikli tasarımlara dönüştü.

Sorunuzun cami ile ilgili kısmına gelince, daha önce belirttiğim gibi Yeşilvadi Yerleşmesi kapsamında yeralan bu cami projesi, uygulama projeleri tamamlanınca tersine bir gelişme olmazsa yılbaşı itibariyle uygulanacak.


blu 

Adnan Bey merhaba,
meslek pratiğinin neredeyse tamamını İstanbul'da gerçekleştirmiş bir mimar olarak son 20 yılın İstanbul mimarlık ortamını değerlendirebilir misiniz? sizce bu süreçte işverenin kimliği ve taleplerinde ne gibi değişimler oldu? bunun, sizin mimarlığınıza etkileri neler?

Adnan Kazmaoğlu 

İstanbul'da 20 yıl öncesi Ankara'de devlet eliyle yapılanlar gibi kapsamlı programları olan binalar çok az yapılıyordu. 80'li yıllardan itibaren özel sektörün gelişimi İstanbul'da ki mimarlık ortamını da farklılaştırdı. Büyük sermayenin İstanbul'da toplanmasından kaynaklanan global formata uygun binaların ortaya çıkışı şehrin çehresini değiştirmeye başladı. Mimarlık ortamı da bu değişime uyum gösterdi;tasarımlar da uluslararası çerçeveye oturdu.

Konut konusunda ağırlıklı işveren şahıslardan ziyade büyük müteahitler oldu. Kullanıma yönelik kalite isteyen tekil mal sahiplerinden sonra, ranta yönelik kalite ve albeni isteyen işverenle karşılaştık. Diğer bina türlerinde ise dominansı ve varlığı sergileyen binaları talep eden, kolay ve çabuk kazanmış işveren tipiyle tanıştık.

Bizim açımızdan ise -işveren kimliği ve taleplerindeki değişim- iyi tasarımla rantı dengeleyerek sonucu optimize etme becerisini kazanmamızı sağladı.


serhan ceyhan

İki mimarın ortak olarak proje üretebileceğine inanıyormusunuz? Mutlu Çilingiroğlu ile ortaklığınızda bu bağlamda ne gibi sorunlarınız oldu?

Adnan Kazmaoğlu 

Sevgili Serhan
Başka soru bulamadın mı?
Evet, katkıları farklı olsa da iki mimar ortak proje üretebilir. Biz Mutlu'yla başlangıçta bir iki projede eş katkımız olan tasarımlar yaptık. Ancak sonra ikimiz de ayrı konuları tekil olarak yürüttük. 12 senelik ortaklık sürecinde bu çalışma tarzından dolayı hiç bir sorun çıkmadı


Turgay Yaz

Merhaba Adnan Bey,
Gördüğüm kadarıyla son dönem projelerinizin çoğunu CAD programları ile modelliyorsunuz. Bu gibi programların tasarım sürecine nasıl ve ne derecede katkıda bulunabileceğini düşünüyorsunuz?

Adnan Kazmaoğlu 

Biz CAD programlarını sadece modellemede ve proje sunumu için değil,tasarım süreci içinde tasarıma doğrudan katkıda bulunacak şekilde kullanıyoruz.Tasarımların niteliğini,presizyonunu ve hızını arttırıyor.Cad programları tasarım aracıdır ama aynı zamanda kullanan için tamamen farklı bir tasarım platformu oluşturur.Eski tasarım araçlarıyla oluşturulan yapılarla dijital ortamda cad programlarıyla tasarlanan binaların nitelikleri, kaliteleri ve çeşitlilikleri giderek artmaktadır


Zeynep

cagdas cami
quote:

Biz dini mimari konusunu mimari gündeme getirmek, toplumsal bellekte var olan imajı gözardı etmeden çağdaş bir cami yapmak, kullanıcılarının tepkisini görmek adına böyle bir tasarım yaptık. İstesek de istemesek de yeni camiler eskilerin taklitleri olarak önce inşaat mühendisleri sonraları mimarlar tarafından yapıldı. Bir iki çağdaş denemenin de arkası gelmedi. Konuyu çağdaş anlamda gündeme getirmek mimarların görevidir. Le Corbusier’den Tadao Ando’ya kadar bir çok mimar dini mimariye çağdaş çözümler ürettiler.Türkiye’de böyle yaklaşımlara ihtiyaç var.

Merhaba Adnan Bey,
toplumsal bellekte var olan cami imajını gözardı etmeden cami yapma yaklaşımınızı mimari kimliğinizle çok bağdaştıramadım. Sizin gibi bir mimarın eline cami yapma fırsatı geçmişken, bu fırsatı kubbe ve minare ile tüketmesine çok üzüldüm. Toplumun beklediği ya da sizin tabirinizle Türkiye'nin ihtiyacı olan çağdaş cami yorumlarınızı bekliyoruz.

Saygılar...

Adnan Kazmaoğlu 

Kubbe ve minare kullanılarak da çağdaş bir cami yapılabilir.Bu kubbeyi strüktürel olarak minareyi de simgesel olarak nasıl kullandığınıza bağlı.

P.S: Daha ayrıntılı konsepsiyonel bilgi için diyalog sayfamdaki yazılar bölümünde Yeşilvadi Camisi'nin Arredamento Mimarlık Dergisi Kasım 2003 sayısında yer alan proje yazısına bakabilirsiniz.


 

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz