reklam

Mimarlık ve Kent Yazılarından
Diyalog 2002 - II > Aykut Köksal

Tarih: 10 Aralık 2002
Yer: Arkitera Forum

 

1

Berlin'in kuruluşu 12. yüzyıl sonlarına uzanıyor. Bu ilk tarihsel çekirdek 17. yüzyılda İtalyan biçimi surlarla genişletiliyor. Aynı yüzyılda Berlin, Fransa'dan Kalvinistler'in göçüyle önemli bir nüfus artışına sahne olacak, bu da kentin büyümesini getirecek ve 18. yüzyıl başında Berlin yine surlarla çevrilen yeni sınırlarına dek ilerleyecekti. Özellikle kentin güney-batısında oluşturulan yeni yerleşim alanı, 20. yüzyıla dek ulaşan barok bir planlamayla biçimlenmişti ve kurucusu Friedrich'in adıyla anılıyordu. Bu kesimin batı ucunda, barok sekizgen planıyla Leipzig Meydanı ve Potsdam Kapısı yer alıyor; Potsdam Kapısı'ndan doğuya uzanan Leipzig Caddesi'ni, güneyde dairesel bir meydanla ve Hallesch Kapısı'yla sonlanan Friedrich Caddesi dikey olarak kesiyordu. 19. yüzyılda kırsal alandan gelen göçler sonucunda, sur içindeki diğer alanlar da konutlarla kaplanmaya başladı ve Peter Josef Lenné, Kreuzberg'de Luisenstadt mahallesini dikaçılı düzende planladı. Kentin büyümesinde bir sonraki evre de yine 19. yüzyılda gerçekleşti ve Berlin 1862 Hobrecht planıyla özellikle batıya ve güneye doğru genişledi. Lenné'nin dikaçılı düzenlemesinin izinden giden Hobrecht'in kenti, artık barok Berlin gibi kendisini belirli bir eşiğe kapamayan, başka bir deyişle barok planimetrinin bitim noktalarını taşımayan, yani "sonsuza" doğru açılan bir kentti. Eski bitim noktalarından birini oluşturan Potsdam Kapısı artık merkeze kaymış, önünde de sanayi çağının yeni gereksinimlerine yanıt verecek Potsdam Meydanı oluşmuştu. Yanyana duran iki meydan, Leipzig ve Potsdam meydanları, bir süre sonra Berlin'in iki ayrı döneminin göstergesine dönüştü: Bir yanda yolun eski kapıya ulaştığı noktada sekizgen bir biçim alarak şişmesinden oluşan eski barok meydan, öte yanda tanımlı bir meydan olmayı reddeden ve mekanik ulaşım araçlarının kavşak noktası olarak biçimlenen Potsdam Meydanı. Berlin'in 20. yüzyıl tarihi belki de en iyi, kentin bu yeni merkez noktasında durarak izlenebilecekti.

1920'ye ulaşıldığında, Potsdam Meydanı Avrupa'nın en işlek kavşak noktası olmuştu. 1925'te meydana Avrupa'nın ilk trafik lambası sayılabilecek bir kule yerleştirildi. Artarak süren trafik yoğunluğu, Oskar Lange, Martin Wagner, Erich Mendelsohn ve Marcel Breuer gibi pek çok mimarın Potsdam Meydanı için yeni öneriler geliştirmesine neden oldu. Ne var ki meydan, gerisindeki "Leipzig Sekizgeni"yle, Schinkel'in kapı binalarıyla, geçmişten devraldığını modern kente eklemleyerek kazandığı biçimini 2. Dünya Savaşı'na dek korudu. 1940'larda, Berlin'i "yeni başkent Germania" projesi için hazırlamaya koyulan Nazi yıkımlarına savaşın getirdiği yıkım eklenecek, Berlin 2. Dünya Savaşı'nı bir harabe kent olarak terkedecekti. Bombardımanların en etkin olduğu yer ise Potsdam Meydanı olmuş, meydan tüm çevresiyle birlikte geçmişten hiçbir iz taşımayan tam bir boş alana dönüşmüştü. Savaştan sonra kent Batı ve Doğu Berlin olmak üzere iki kesime ayrıldı, ancak henüz engelleyici fiziksel sınırlarla birbirinden koparılmamış bu iki parça, bir süre daha birlikte yaşamayı sürdürdü.

Savaş sonrası gündemin ilk maddesi, doğal olarak Berlin'in yeniden inşasıydı. Nazi döneminin dışarıda bıraktığı modernistler Berlin'i ele almakta gecikmedi. Aslında yıkıma uğramış bir kent modernist paradigma için belki de en uygun bağlamı oluşturuyordu. Başka bir deyişle, Berlin, modernist planlamacıların önünde neredeyse hazır bir tabula rasa durumundaydı. Kent için geliştirilen projelerin başında, Hans Scharoun'un başkanlığındaki bir planlama kurulunun 1946'da önerdiği yeni Berlin tasarısı geliyor. Kentin bütününü Atina Kartası ilkelerince yeniden kurgulayan bu tasarıda Berlin, kentsel mekânın geleneksel içeriğini reddeden modernist bir ütopya doğrultusunda biçimlendirilmişti. Scharoun'un önerisini daha pragmatik yaklaşımları öne çıkaran ve kentin ulaşım çözümünü yapı kurucu kılan başka projeler izledi. 1957'de ise Federal Konut Yapım Bakanı ile Batı Berlin Senatosu "Başkent Berlin" adı altında uluslararası bir yarışma açtılar. Le Corbusier'nin de katıldığı bu yarışmada ödül alan öneriler de yine modernist bakışın izini süren, kentsel mekânı, içinde yapı öğeleri ve ulaşım eksenlerinin yer aldığı açık ve yeşil alanlara terkeden yaklaşımlardı. Bu yarışmanın açılmasında belirleyici olmuş asıl etken ise Berlin'in yeniden birleştirilmesi düşüncesiydi. Ne var ki dört yıl sonra, 1961'de, bölünme fiziksel bir engelle, bir duvarla daha keskin hale gelecek, Batı'yı Doğu'dan ayıran bu duvar, yalnızca Berlin'in değil tüm dünyanın ikiye bölünmüşlüğünü anlatan bir işaret olacaktı.

Berlin'i ikiye ayıran duvar tam merkezden geçer. İkiye bölünmüş Potsdam Meydanı, bu bölünmüşlüğün de simgesidir artık. Leipzig Meydanı ve Leipzig Caddesi Doğu'da yer alırken, Friedrich Caddesi'nin güney kesimi Batı Berlin'de, kuzey kesimi ise Doğu Berlin'de kalır. Başka bir deyişle, artık eski merkez, kentin iki parçasının kıyı kesimlerini oluşturur. Bu ise, her iki tarafta da bu alanların terkedilmiş arazilere dönüşmesini getirecektir. Kuşkusuz, kenti birleştirici tasarılar da gündemde değildir artık. Kentsel ölçekteki yeni projelerin ortaya çıkması içinse 1970'ler sonunu beklemek gerekecektir. İlk adımları 1977'de atılan IBA (Uluslararası Berlin Yapı Sergisi) çalışmalarında, eski merkezin Batı'da yer alan bölümünde, hem eski binaların iyileştirilmesi, hem de yeni inşaların gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. İşte Berlin'de merkezin yeniden inşasını "koruma" bağlamına oturtacak ilk yaklaşımlar da IBA çalışmalarıyla birlikte ortaya çıkar. Bu yeni yaklaşımda, mimarlık düşüncesindeki değişimlerin de son derece belirleyici olduğunu söylemeliyiz. Bu yıllar modernizm sonrası söylemin de yükselişe geçtiği yıllardır. Postmodernizmin asıl eleştiri okları ise modernist sürecin kentsel mekânı tahrip eden yıkıcılığına yöneliktir. Yani, mimarlık düşüncesi kent paradigmasını değiştirmiş, bu kez de tam karşıt uca, "onarım"ı bayraklaştıran bir noktaya sürüklenmiştir. İşte IBA çalışmaları da Berlin'de tarihsel merkezin onarımını öne çıkartacak, yalnızca Kreuzberg'deki iyileştirme çalışmalarında değil, yeni yapımlarda da yine onarım düşüncesi, ama bu kez "kentsel mekânın onarımı" düşüncesi tayin edici olacaktır. Başka bir deyişle yeni Berlin eskisinin "izinden" giderek inşa edilecektir. Korumanın görünenin ötesine, yani görünmeyen'e, bellekteki "iz"e yönelmesidir bu. IBA'nın yeni inşalar sorumlusu Josef Paul Kleihues'ün düzenlediği bir dizi uluslararası yarışmayla, 80'li yılların tüm yıldızları, Charles Moore, James Stirling, Peter Eisenmann, Oswald Mathias Ungers ve diğerleri Berlin sahnesindeki yerlerini alırlar ve "kendi" mimarlıklarıyla bu onarım programına katılırlar.

1989'da Berlin duvarının yıkımına başlanan yer son derece anlamlı: Potsdam Meydanı. Berlin'in tarihinin baş tanığı olan bir meydan bu kez de bir dönüm noktasına tanıklık ediyor: İki Berlin yeniden birleşiyor ve eski merkez yeniden "merkez" oluyor. Birleşme sonrası merkezin yeniden inşası programına da yine bu noktadan, yani "kentin belleğinden" başlanması kaçınılmazdı. Duvarın yıkılmasından kısa bir süre sonra, Potsdam Meydanı'nın yanındaki büyük bir arazi Daimler-Benz tarafından satın alındı. Bunu, komşu arsaları Sony ve Asea Brown Boveri'nin alması izledi. Artık merkezin yeniden inşasının uluslararası yatırımcılarla birlikte, yani sermayeyle işbirliği içinde gerçekleştirileceği de belli oldu. Potsdam ve Leipzig meydanlarını konu alan ilk yarışma 1991'de açıldı. Programın ilk adımını oluşturacak olan bir düşünce yarışmasıydı bu. Birincilik ödülünü Heinz Hilmer ve Christoph Sattler'in çalışması aldı. Belleğin izini süren kavramsal yaklaşım bu kez, IBA çalışmalarından da daha belirgindi. Tarihten tek bir görünür işaret taşımayan, tümüyle boş bir alana dönüşmüş olan çifte meydan, bellekte kalmış eski izlerinin üzerinde yeniden yükselecekti. Uygulamaya giden süreçte ikinci adım ise, 1992'de, Daimler-Benz, Berlin Senatosu ve Tiergarten Belediyesi tarafından açılan yarışmayla atıldı. Bu kez, ilk yarışma sonucunda belirlenmiş ana kavram doğrultusunda, Potsdam Caddesi'nin iki tarafındaki adaların planlaması istendi. Yarışmayı Renzo Piano ve Christoph Kohlbecker kazandı. Bu yarışmayı öteki arsa sahipleri için açılan yarışmalar izledi ve en son aşamada tek tek binaları tasarlayacak mimarlar belirlendi.

Birleşme sonrası Berlin merkezinin yeniden inşası yalnızca Potsdam Meydanı ve çevresinden ibaret değil. Geniş bir alana yayılan bu kentsel onarımın önemli bir kesimini de Friedrich Caddesi üzerindeki yeni yapımlar oluşturuyor. Kimi yerde mevcut adalar bütünleniyor, kimi yerde ise tüm ada eski izi üzerinde yeniden inşa ediliyor ve Ungers'ten Jean Nouvel'e dek pek çok mimarın tasarımı bir onarım programında buluşuyor.

Sonuç olarak, kentsel bağlamla ilişkiyi bellek ve anlam düzeyine taşıyan, onarımı (giderek korumayı) gelişme üzerinden yorumlayan Berlin deneyiminin, modernleşme/koruma tartışmalarına da yeni kapılar açtığını söylemek her halde yanlış olmayacaktır.

Safranbolu, Bologna, Berlin: Üç değişik coğrafya, üç özel tarih, üç farklı deneyim. Her birinin kendi "koruma" öyküsü var. Ama "koruma"nın kendi öyküsü yok.

 -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kaynakça

Baran, İdil - Bektaş, Cengiz; "Kentlerimizin Planlanmaları ve Korunmaları Üzerine Eleştiri ve Öneriler Safranbolu Örneği", MTRE Bülteni, 5-6, Nisan 1976, ss.21-24

Burg, Annegret; Berlin Mitte - Die Entstehung einer urbanen Architektur = Downtown Berlin - Building the Metropolitan Mix, Berlin, 1995

Cervelatti, Pier Luigi - Scannavini, Roberto; Bologna: politica e metodologia del restauro nei centri storici, Bologna, 1975

Ein Stück Großstadt als Experiment - Planungen am Potsdamer Platz in Berlin, Stuttgart, 1994 [Türkçesi: Deneysel Nitelikte Bir Büyükkent Parçası - Berlin'deki Potsdam Meydanı Planlamaları, Çevirenler: Dr. Zeynep Aygen - Ahmet Cemal, Stuttgart, 1997]

Emiroğlu, Mecdi; Korunması Gereken Örnek Bir Kentimiz Safranbolu, Ankara, 1981

Fersan, Nur; "Safranbolu Mimari Değerleri ve Folkloru Haftası'nın Getirdikleri", MTRE Bülteni, 5-6, Nisan 1976, ss.3-5

Gangneux, Marie-Christine; "Bologne, la riposte d'un urbanisme démocratique", L'architecture d'aujourd'hui, 180, 1975, ss.44-45

Gangneux, Marie-Christine (Propos de Luigi Cervelatti); "Bologne: mise en cause de l'expansion", L'architecture d'aujourd'hui, 180, 1975, ss.48-49

Gangneux, Marie-Christine (Propos de Roberto Scannavini et Carlo De Angelis); "Bologne: méthodologies des alternatives pour l'architecture et l'urbanisme", L'architecture d'aujourd'hui, 180, 1975, ss.54-55

Günay, Reha; Geleneksel Safranbolu Evleri ve Oluşumu, Ankara, 1981

Internationale Bauausstellung Berlin '84 '87, Berlin, 1982

Jaquand, Corinne; Portrait de Ville: Berlin, Paris, 1992

Jax, Lothar; Stadterneuerung in Bologna 1956-1987, Aachen, 1989

Köksal, Aykut; "Kentsel Koruma Bağlamının Tanım Sınırları", II. Kentsel Koruma,Yenileme ve Uygulamalar Kolokyumu - 15 Nisan 1994 MSÜ-MF, İstanbul, 1995, ss.74-76

Köksal, Aykut; "Korumanın Mantığı ve Korumada Ölçüt Sorunu", Zorunlu Çoğulluk, İstanbul, 1994, ss.129-132

Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni - Safranbolu Özel Sayısı, 54/333, Temmuz-Ağustos, 1976

Ulukavak, Kızıltan; "Safranbolu Kentinin Mimari Değerlerinin Korunması Sorunları ve Safranbolu Belediyesi", MTRE Bülteni, 5-6, Nisan 1976, ss.7-10

Yücel, Atilla; "Korumada Toplum Ölçeği Küçük Yerleşme Merkezlerinin Koruma Sorunları Bazı Örnekler ve Safranbolu Hakkında Gözlemler", MTRE Bülteni, 5-6, Nisan 1976, ss.25-33

"Zonguldak", Yurt Ansiklopedisi, Cilt 10, 1984, ss.7708-7828

1

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz