reklam

Sorular & Cevaplar
Diyalog 2003 > Erdal Özyurt

Tarih: 03 Haziran 2003
Yer: Arkitera Forum

minezigindere

mimarlık eğitimi üzerine

merhaba hocam,
yaklaşık iki yıldır görüşemiyoruz. çok fazla soru niteliğinde değil yazdıklarım ama giderek kanserleşen bir sorunu ortaya koymaya çalışıcağım. bu yıl birçok mimarlık okuluyla birlikte bizim okulumuzda da öğrencilerin mimari proje ve yan projelerde bilgisayarla teslim şansı ortadan kaldırıldı bu birinci ve yüzeysel olan ilk sorun. İkincisi ise eğitimde gittikçe düşen çizim kalitesi ve projelerdeki mimari anlatımın yetersizliği üzerine.
Asistanlık hayatıma ilk olarak sizinle birlikte bitirme öncesi projelerle başladım. Belki övgü diyeceksiniz ama, projelere eleştirel yaklaşımlarınız ve öğrencinin düşünsel yetisini geliştirme üzerindeki kabiliyetiniz sonrasında mimari proje eğitiminin ve tasarım ilkelerinin bir öğrenciye nasıl aktarılması gerektiğini sizden öğrendim. Sonrasında daha farklı hocalarla birlikte proje asistanlığı yaptım ve halen devam etmekteyim. Sıkıntılı olduğum bir nokta giderek düşen kalite. Verdiklerimiz karşısında giderek azalan alabildiklerimiz. Bir düşünce tembelliği. Bunun sebepleri ve yapabileceklerimiz üzerinde konuşmak istiyorum sizinle.
sevgiler saygılar.
mine zığındere

Erdal Özyurt

İkinci sorunuzdan başlayayım:
Esas sorun mimarlık okullarında artık proje yönetiminin prestijli bir iş olmamasından kaynaklanıyor. Haftada sekiz saati alan bu iş bir angarya olarak görülüyor., çünkü kariyere bir katkı getirmediği düşünülüyor. Araştırma yapmak, yazı yazmak ve yayınlamak kariyer için daha önemli. Bu açıdan bakınca öğretim üyeleri biraz haklılar galiba. Çözüm, merkez ülkelerde olduğu gibi, üniversite dışında başarılı olmuş, kariyer yapmış mimarlardan yararlanmak. Bunun içinse, İstanbul dışındaki kentlerde yer alan mimarlık okullarının fazla şansı yok. İstanbul'daki tüm okulların da bu şansı kullanmayı tercih ettikleri söylenemez.

Birinci sorunuza gelince:
Öğrenci istediği sunum tekniklerini kullanabilmeli. Sorun, hangi teknikler kullanılırsa kullanılsın sonuçların pek de tatmin edici olmamasında. Bu da en çok taşra üniversitelerinde görülüyor. Özellikle de bilgisayar sunumlarında çok başarısızlar. Büyük kentlerde ise, bu konuda yardım alma olanakları fazla olduğu için durum biraz daha iyi.

minezigindere

cevaplarınız için teşekkür ederim.

şimdi ikinci sorum olan mimarlık eğitiminde tasarım öğretimi ve akademisyenlerin yaklaşımı konusunda bazı sıkıntılarımı paylaşmalıyım sanırım.Evet bunun bir angarya olarak görüldüğü kesin. kariyer tercihi içerisinde bizim mesleğimizin eğitimine yönelmek ve ikisini bir arada yürütmek çok zor. tasarım yapmamış mimarların tasarım eğitimine katkıda bulunmaları ne derecede yeterli olabilir ki diyorum çoğu zaman.

Erdal Özyurt


oguz özer

sayın Erdal Özyurt

70 li yılların ortalarından bu güne çeşitli üniversitelerde çalıştınız, mimarlık eğitimine katıldınız. Öğrenciliğimizin ilk yıllarında sizi DGSA'da asistan olarak tanıdık. YöK ile birlikte verdiğiniz aradan sonra sizi Anadolu üniversitesi'nin Mimarlık Fakültesinde gördük. En son olarak Yıldız Teknik üniversitesinde çalıştınız. Bu farklı deneyimler ışığında mimarlık eğitimini değerlendirebilir misiniz?

Saygılarımla

Oğuz Özer

Erdal Özyurt

Mimarlık eğitimi üzerine yapılan tartışmaları, sempozyumları yeterince izleyemiyorum. Sadece üç farklı eğitim kurumundaki deneyimlerimin sonuçlarını aktarabilirim. Gördüğüm kadarıyla sürekli bir sistem arayışı var. Bence esas sorun öğrenci seçimi ve proje hocalarının niteliği, bir de mimarlık okullarının giderek hantallaşması. Öğrenci kesinlikle yetenek sınavıyla alınmalı. Çünkü sorun iyi öğrenciyle iyi hocanın buluşmasında. Güzel Sanatlar Akademisi'nde eğitimin belirli bir niteliğe sahip olmasının nedeni de buydu. Eğitim "proje atölyesi" merkezli olmalı. Atölye yöneticisi özerk olmalı. Derslerin bir çoğu öteki ilgili eğitim kurumlarından alınabilmeli. Mimarlık okulu "küçük" olmalı. Nitelik aranmalı, nicelik değil. Proje hocaları mimarlık pratiğinden kopuk olmamalı.


mbadem

erdal bey selamlar,
sizin ülkemizde mimar / lık temsiliyeti ve bu temsiliyet / sizlik probleminin giderilmesine yonelik görüslerinizi ogrenmek istıyorum.
tesekkurler

Erdal Özyurt


Batur Bas

Merhaba,

Mimari tasarım süreci ile ilgili görüşlerinizi , çizim masasında ve üretim sürecinde giderek daha büyük yer tutan bilgisayarı da değerlendirmenize alarak, bizimle paylaşır mısınız?

Selamlar,

Batur Baş

Erdal Özyurt

Tasarım süreci zihinde başlamalı. Mimar hemen kağıda kaleme sarılmamalı. Önce çerçeveyi kurmalı, bağlamı sorgulamalı. Sonra düşüncenin temsili olan eskize başvurmalı. Bir "tatmin" ortaya çıkınca, nesnenin temsili olan projelendirme süreci başlamalı. Ben bilgisayarın işleri çok kolaylaştırdığını kabul ediyorum. Ama tasarım sürecini kolaylaştırdığını söylemek mümkün değil. Özellikle "temsil"i anonimleştirmesi, belki tasarımı da anonimleştireceği kaygısıyla beni ürkütüyor


mona

mimarın rolü

Erdal Bey,

"Yapı Malzemesi Üretimi ve Mimarlık" Platform'unda günümüz mimarları için karamsar bir tablo çizdiniz:

Bir tarafta endüstrileşerek üretilmiş malzemeler, bir tarafta bu malzemeleri seçen müşteri ve müşterisinin seçtiği malzemeleri özenle biraraya getiren mimar.

Mimar bu rolden nasıl sıyrılır/ sıyrılmalı mıdır?

Erdal Özyurt

Modern sonrası dünyada mimarın içinde bulunduğu durumun kendi tercihi olmadığını paneldeki konuşmamda da söylemiştim. Bu, tüketim toplumunun ona biçtiği rol. Mimar bu rolü oynamak istemediğinde sistem onu dışına atıyor. Doğrusu ne yapılabileceği konusunda benim de hazır bir çözüm önerim yok. Aynı panelde Nevzat Sayın, "azaltma" ile malzeme kaosuna teknik bir çözüm bulunabileceğini söyledi. Ama problem teknik değil. Toplumsal değişimin getirdiği bir sonuç. Çözüm ancak sistemin içinden çıkabilir, bu da sanırım zaman istiyor.

mona

yetenek sınavı

İTÜ de Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü kurulurken yetenek sınavına karşı çıkılmasında, MSÜ'den gelen "çok iyi resim yapan ama farklı disiplinlerle birarada koordine olarak tasarım yapamayan öğrenciler" sorununa dikkat çekmişlerdi.

Aslında mimarlığı da çok iyi desen yapanların daha iyi yapacağını kimse söyleyemez herhalde, serbest eli kötü olan biri de çok iyi tasarımlar yapabilir.

Mimarların tasarımın yanı sıra fizibilite çalışmalarından anlaması, finastan anlaması, ofis idaresinden anlaması, nasıl pazarlama yapılacağını bilmesi, halkla ilişkiler yapabilmesi de gerekiyor, mimarlık tam da iş hayatının ortasında bir meslek, işte bu noktada çok iyi desen yapmak yeterli olamayabilir, diye düşünüyorum.

Erdal Özyurt

Sözünü ettiğim yetenek sınavı resim ya da heykel bölümüne girecek öğrenciler için farklı, mimarlık bölümüne girecek olanlar için farklı düzey ve içerik taşıyordu. Burada istenen "okuma" ve "geri yansıtma" idi. Bunun da mimarlık formasyonu için temel bir gereklilik olduğuna, sanırım herkes katılacaktır.

quote:
Mimarların tasarımın yanı sıra fizibilite çalışmalarından anlaması, finastan anlaması, ofis idaresinden anlaması, nasıl pazarlama yapılacağını bilmesi, halkla ilişkiler yapabilmesi de gerekiyor, mimarlık tam da iş hayatının ortasında bir meslek, işte bu noktada çok iyi desen yapmak yeterli olamayabilir, diye düşünüyorum.

Eğitim sürecinde ya da mesleki pratik içinde kazanılacak formasyonlarla, okula giriş için ölçü oluşturacak yetenek ölçümünü birbirine karıştırmamak gerekir. Ayrıca sözünü ettiğiniz nitelikler, mimari üretimin her durumda ve her konumda zorunlu bileşenleri arasında yer almıyor.

mona

Cevabınız için teşekkürler. Belki mimarlara uygulanan yetenek sınavını biraz hafife almış gibi bir izlenim bıraktım. "okuma" ve "geri yansıtma" kişinin mimarlık konusundaki yeteneğini gerçekten doğru değerlendirebilir.


Aklıma takılan birşey var:

quote:
Ayrıca sözünü ettiğiniz nitelikler, mimari üretimin her durumda ve her konumda zorunlu bileşenleri arasında yer almıyor.


Buna bir örnek verebilir misiniz?

Teşekkürler...

Erdal Özyurt

Saydıklarınız, yani fizibilite, finans, ofis idaresi, pazarlama, halkla ilişkiler, bir mimari ofisin doğrudan konunun uzmanlarıyla çözebileceği işlevler. Mimarın asıl etkinlik alanı ise "tasarım". Başka bir deyişle, yukardaki işlevleri yerine getirecek formasyonlar mimarlık mesleğinin "olmazsa olmaz"ları arasında yer almıyor.


omurdurmus

Smile tasarımcı

bir mimarın sahip olması gereken en önemli sıfat hiç kuşkusuz "tasarımcı" sıfatıdır...üniversitelerin mimarlık bölümüne öğrenci kabul edilirken adaylarda bu özelliğin bulunmasına dikkat ediliyor mu?

sizce iyi mimarı diğerlerinden ayıran en temel farklar nedir?

yeni bir mimari tarz - ya da akım yaratmak için ne gerekir?

Erdal Özyurt

Birinci sorunuzun yanıtını daha önce vermiştim, ama yineleyeyim. Mimarlık okullarına öğrenci alınırken kesinlikle yetenek sınavı yapılmalı. Bunu Güzel Sanatlar Akademisi örneğinde yaşadık ve çok da başarılı olduğunu gördük.

İyi mimarı diğerlerinden ayıran fark öncelikle "sahici" olmasındadır. Ama "iyilik" durumu farklı ölçütler üzerinden de değerlendirilebilir. Mesleğe sadakat, yetenekleri doğru kullanma, çağı yakalama kimi kez "iyi" olmanın da ölçütlerini sunabilir.

Yeni bir mimari tarz ancak yeni bir paradigma ve farklı bir bakış açısı ile yaratılabilir.


blur

Merhaba,
Türkiye'de büyük denebilecek mimarlık ofisi sayısı çok çok az, hatta bir kaç tane olduğu bile söylenebilir.

Bunun nedeni sizce nedir?

Bir de acaba Haydar Karabey - Erdal Özyurt ortaklığı sürseydi bugün her iki mimar da farklı bir konumda olur muydu?

Erdal Özyurt

Türkiye'de büyük mimarlık ofislerinin olmaması, sanırım bir çevre ülkesi olmasıyla ilgili. "Mamut" olarak adlandırılan büyük mimarlık şirketleri birkaç merkez ülke dışında pek yok, çünkü nesnel koşullar buna uygun değil. Fakat zaman zaman içinde 80 kişiye yakın çalışanı barındıran mimarlık bürolarının olduğunu biliyoruz, ne var ki bunların da sürekliliği yok. Ülkenin ekonomik büyüklüğüyle ilgili bir durum bu. Belki tartışmamız gereken büyüklük değil, çağdaş dünyaya nitelikle eklemlenme.

Limited ortaklığı üçlü bir yapıydı (H.Karabey, E.Özyurt, B.Karabey) ve birbirlerini tamamlayan kişilerden oluşuyordu. Sürseydi nereye giderdi? Bunu değerlendirebilme şansı yok. Çünkü ekonomik kriz, son dört-beş yıldır, her halükarda mimari üretimin önünü kesin bir şekilde kesti. Bu yüzden, Limited yapısını korusaydı ne olurdu sorusunu yanıtlamak çok zor.

blur

quote:
Türkiye'de büyük mimarlık ofislerinin olmaması, sanırım bir çevre ülkesi olmasıyla ilgili. "Mamut" olarak adlandırılan büyük mimarlık şirketleri birkaç merkez ülke dışında pek yok, çünkü nesnel koşullar buna uygun değil. Fakat zaman zaman içinde 80 kişiye yakın çalışanı barındıran mimarlık bürolarının olduğunu biliyoruz, ne var ki bunların da sürekliliği yok. Ülkenin ekonomik büyüklüğüyle ilgili bir durum bu. Belki tartışmamız gereken büyüklük değil, çağdaş dünyaya nitelikle eklemlenme.

Yakın geçmişte Arkitera'nın düzenlediği Arkimeet toplantıları için Türkiye'ye gelen Wolf Prix'in ofisinde 100'e yakın kişi çalışıyor.

Hollanda, ABD, Fransa, İngiltere, Almanya ve diğer pek çok ülkede 100'lü sayılarda personele sahip pek çok ofis var.
Süreklilikleri konusunda bilgim yok, ama bunların çağdaş ve de büyük ofisler olduğu su götürmez.

Türkiye'nin ekonomik büyüklüğünü anlatırken "Hindistan'dan İtalya'ya uzanan coğrafyadaki en büyük ekonomi" tanımını da kullanabiliriz.

O zaman sorun nerede?
Sadece "çevre" ülkesi olmamızda mı?

blur

quote:
Hollanda, ABD, Fransa, İngiltere, Almanya ve diğer pek çok ülkede 100'lü sayılarda personele sahip pek çok ofis var.
Süreklilikleri konusunda bilgim yok, ama bunların çağdaş ve de büyük ofisler olduğu su götürmez.



Saydığınız ülkelerle Türkiye arasındaki fark sorunuzun yanıtını oluşturmuyor mu? "Çevre" ülkesi tanımıyla söylemek istediğim de bu.


pulp

Merhaba Erdal Bey,

Mimarlık bölümüne yetenek sınavıyla öğrenci alınması gerektiğinden bahsetmişsiniz. Bahsettiğiniz yetenek sınavını sizce nasıl olmalı?

Erdal Özyurt

Yetenek sınavı Güzel Sanatlar Akademisi'nde yaklaşık yüzyılı bulan bir tarihe sahipti. Yani yüzyıllık bir deneyim birikimini içeriyordu. Bu biçimiyle, bir "desen sınavı" olarak uygulanmasını doğru buluyorum. Ben böyle bir sınavla seçildim ve asistanlığım süresince bu sınavlarda görev aldım. Birkaç istisna dışında sonuçlar hiç hayal kırıklığı yaratmadı.


Zeynep

Erdal Bey,

mimarlık vizyonunuzu anladığımı düşünüyorum, ancak Projelerinizin arasındaki banka şubesi mimari kimliği sizin mimarlık anlayışınıza uyuyor mu?

Erdal Özyurt

Bankanın kimlik tasarımını bir mimari çalışmadan çok, iletişim amaçlı ve geçiciliğin öne çıktığı bir tasarım işi olarak görmek gerekir. Nitekim söz konusu banka ve onun için üretilen kimlik tasarımı bugün yaşamıyor. Ayrıca bankanın kimlik tasarım süreci, reklam ajansı eşliğinde, bir iletişim stratejisinin parçası olarak gerçekleşmişti.


Ersin Altin

Merhaba,

Mimarlığın praksisi içerisinde yapısal bütünsellikten yana bir tavrınız var; birebir ölçeğe kadar yapıya hakim olmak, 1/200’den 1/5’e kadar konseptin okunabilmesi, detayların projeleriniz için önemli bir bileşen olması gibi. Diğer taraftan kendiniz için tanımladığınız üniversiter bir rolünüz de var. (Bu da bir başka soru olabilir örneğin; Üniversitede proje yürütücülüğü, önceden tanımlanmış bir rol mü?) Benim asıl sorum, mimarlığın inşa etmekle bağlantılı, kendine has epistemolojik yapısı olduğunun -bu anlamda mimarlığın kapalı kurgusunun- farkında olan ender tasarımcılardan biri olarak, bu türden bir bakış açısıyla, praksise ait bilgi ile okuldaki proje derslerindeki mimarlık simülasyonu ne biçimde birbiriyle etkileşerek yürüyebiliyor?

Erdal Özyurt

Benim proje atölyelerinde yapmak istediğim praxis'ten kopuk bir şey değil. Öğrenci projelerini birer "mimarlık ya da proje simülasyonu" olarak değil, "mimari proje" olarak görüyorum. Mimari eğitimin inşa pratiğini içermemesi, projelerin bir simülasyon olmasını gerektirmez. Ben, Sedad Hakkı Eldem'in proje asistanlığını yaptığım yıllarda, mimari pratikten uzak olmama rağmen, eğitim projelerine yine bu anlayışla bakıyordum. Ne var ki, bugün mimarlık eğitimini verenler yalnızca uygulama düzeyinde değil zihinsel düzeyde de mimarlık pratiğinden uzaklaştılar.


Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz