|
reklam |
|
|||
Modernizmin Şehirdeki İzleri1 Modernizm başlığı altında genellikle birbirine karışan üç ayrı gelişmeden
söz ediyoruz: Birincisi, bütün toplumu saran bir alt-üst oluş ve kabuk değiştirme
süreci; ki bu farklı toplumsal gruplara ait aktörlerin bağımsız davranışlarının
birbirini beslemesi ile kendiliğinden gelişen ve büyüyen bir süreçtir. İkincisi,
bu büyüme, genişleme ve dönüşüm sürecini yeni davranışsal ve kurumsal
normlara bağlama çabasını içeren iradi bir yeniden-inşa süreci. Ekonomik
ve toplumsal dinamiklerle bunları yönlendirmeye çalışan siyasi ve hukuki çerçeveyi
içeren bu iki boyut birarada modernleşme olarak adlandırılmaktadırlar.
Üçüncüsü ise, bu toplumsal yapının altındaki boşlukları, içindeki gevşeklikleri
ifade etme, dile getirme çabalardır; ki kelimenin dar anlamıyla modernizm bu
çabaları tanımlamaktadır. Yani daha çok düşünsel bir olgu olan bu
modernizm, edebiyat, sanat, felsefe yapıtlarında, politik ütopyalarda temsil
edilmiştir. Modernizmin şehirlerdeki izini sürmenin, zihniyetlerdeki, düşüncelerdeki, davranışlardaki izini sürmeye göre hem kolay, hem de zor yönleri var. Kolay yönü, tinsel, zihinsel, toplumsal karmaşıklıkları içermeyip, çıplak gözle algılanabilir nesnelere yönelinmesiyle, dolaysız gözleme daha açık olmasıyla ilgili. Zorluğu da, herbiri geniş anlamıyla modernizmin ürünü olan nesnelerin bir bütün, bir yığın olarak birarada karşımıza çıkmasından; ayrıştırılması, katmanlaştırılması zor bir yığın olarak algımızla karşılaşmasından kaynaklanıyor: Reklam panoları, giysiler, trafik işaretleri, vitrinler, otomobiller, binalar, renkler, hatta insanlar. Denetimsizce algı dünyamıza girip çıkan, dolayısıyla da amorf bir yığın oluşturan bu nesneleri anlamlandırılabilir bir bütün olarak algılayabilmek, görebilmek için bazı filtrelere, ayraçlara gereksinimimiz var. Kuşkusuz tüm nesneler raslantısal çağrışımlara, hatırlamalara, anlamlandırılmalara açık olarak karşımıza çıkmaktadırlar; hatta modern anlamlandırmanın böylesi kesintili, süreksiz ve parçalı bir algı yapısı üzerinde temellendiği; aynı anda hem çekiciliğin, hem gizemin, hem de tekinsizliğin kaynağı olan bu raslantısallğın modern şehrin başat özelliği olduğu da doğrudur. Ancak, amorf bir yığın olarak duran nesneler dünyasının ardındaki düzeni, birbirleriyle ilişkilendirilebilir işlerlikler zincirini keşfetmeye çalışmak da bugüne kadar peşi bırakılmamış modern bir alışkanlıktır. Bu alışkanlıktan ne beklenebilir? Modern şehrin yaydığı ve Meltem Ahıska'nın Metropol ve Korku (Defter 19, Kış 1992, s.118-129) yazısında çarpıcı bir biçimde dile gelen tekinsiz atmosfere karşı otantik bir direnci, yabancılaşmaya karşı tanıdıklık duygusunu, yaratamasa da, besleyebilir. Bunun için, bazı nesneleri gösterip diğerlerini gizleyen filtrelere, süzgeçlere gereksinimimiz var; birbirlerinden farklı şeyleri gösteren ve üstüste konduklarında çıplak gözle göremeyeceğimiz bir bütünlüğe işaret eden şeffaf haritalara. Burada, bu haritaların en tanıdıklarından, en okunaklılarından biri İstanbul
örneğinde çizilmeye çalışılacak: şehrin fiziki varlığını oluşturan
gayrımenkul stoğunun genişleme ritmini ve düzenini sergileyen bir harita. Şehirlerin
kabuk değiştirme ve modernleşme süreçleri genellikle şu izlerin sürülmesiyle
anlaşılmaya çalışılır: Bu başlıklardan birincisi şehrin yeni anıtlarını ve röper noktalarını; ikincisi ve üçüncüsü yeni örgüsünü; dördüncüsü de dış mahallelerini tanımlamamıza yardımcı olurlar. Hepsi de bütünsel veya parçalı bir vizyonun ürünleridir; ardlarında kendi dışlarına taşan bir kasıt vardır. Bu nedenle, modernizmin farklı boyutlarını sergilerken kullandığımız ikinci ve üçüncü başlıkların ifadesidirler ve planlı modernleşme olarak adlandırılabilirler. Bir de küçük ve büyük sanayinin yer seçimi ve bunların çevrelerinde kümeleşen konut mahalleleri vardır. Bunların da anlaşılabilir bir düzeni, neden-sonuç ilişkileriyle açıklanabilecek dağılımları olmasına rağmen, kendi dışlarını düzenleme, yönlendirme kasıtları ve hedefleri olmadığı için, plansız modernleşme başlığıyla ifade edilebilirler. Modern şehirlerin fiziki varlığını oluşturan ve çıplak gözle bakıldığında amorf bir yığın görüntüsü veren gayrımenkul stoğu, aslında bu matrisin çizdiği çerçeve, vazettiği düzen doğrultusunda biçimlenir. Yani bir bakıma ana omurganın dolgu maddesi olarak işlev görür. |
Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]