reklam

Yazılar 
Diyalog 2003 > K. Erginoğlu & H. Çalışlar > Yazılar

Tarih: 21 Ocak 2003
Yer: Arkitera Forum

 

Sergi Dışı Tutulmak
Hasan Çalışlar - Sibel Bozer

"98" Ulusal Mimarlık Sergisi kapsamında projemizin seçici kurul tarafından " Yurtdışında tarihi bir kilisenin onarılarak yeni bir işleve dönüştürülmesine yönelik mimari programında yer alan, kültürel mirasın korunmasında gözetilen evrensel ilkelerle bağdaşmayacak ölçüde bir dönüşüme uğratılma talebinin müelliflerce sorgulanmadan kabul edilmiş olması; ve söz konusu tarihi eserin simgesel boyutuyla ilgili olarak çalışmanın polemiğe açık bir kültür politikası mesajını iletir konuma gelişi nedeniyle, sergi dışı tutulmasına karar verildi" ğini öğrenince proje ile ilgili temel yaklaşımlarımızı açıklamak konuyu tartışmaya açmak ihtiyacı duyduk.

Azerbaycan'ın başkenti Bakü, 1920'li yıllara kadar bulunduğu coğrafyanın önemli merkezlerinden biri konumunda idi. Ancak 20yy. başlarında, ülkenin içinde bulunduğu politik ve sosyal koşullar kentin uzun süre boyunca içe dönük yaşam sürmesine ve bir metropol olarak önemini yitirmesine neden olmuştur.
Ülkenin 90'lı yılların başında tekrar özgür iradesine ve özerk yönetime kavuşması; doğal olarak başkent Bakü'yü de önemli şekilde etkilemeye başlar.
Bakü, kaybetmiş olduğu modern, kültürel ve ticari başkent kimliğine tekrar bürünerek, çağdaş Azerbaycan'nın mediniyete dönük yüzünü temsil edecek potansiyele sahiptir.

Bugün Azerbaycan bir dönüşüm süreci yaşamaktadır. Başkent Bakü, dünya üzerindeki coğrafi konum ve ait olduğu ülkenin gelişmeye başlayan sosyo-ekonomik ve politik değerleri içerisinde bir dünya kenti olmaya adaydır.

Bu anlamda şehir en karakteristik özelliklerinden biri olan; mimari fiziksel yapısını yeniden inşa edecek ve kenti, gelecekteki konumuna hazırlayacaktır.

Kentte yüzyıllar boyunca farklı kültür ve etnik gurupların birarada yaşaması karşısında gelişen ihtiyaçlar bir takım sosyal amaçlı yapıların oluşmasına neden olmuştur. Zaman içerisinde sosyal yapıdaki değişmeler, SSCB yönetimi'nin toplum din ilişkisini minimize etmesi sonucu cemaat yapıları kullanılmamış ve bakımsızlığa mahkum olmuşlardır. Bu anlamdaki yapılar kent içindeki konumlarına ve gelişen ihtiyaçlara göre yeni işlevler üstlenebilecek potansiyele sahiptirler.

Tasarlanan proje yapısı bahsedilen duruma bir örnek teşkil etmektedir. Yüzyılın başında inşa edilmiş olduğu tahmin edilen söz konusu Ermeni kilisesi, bugün çimento deposu olarak kullanılmaktadır. Yapı kentin önemli odak noktalarından birinde yer almaktadır. Projede amaçlanan yapıya yeni bir işlev ve statü kazandırmaktır.

2000'li yıllara yaklaştığımız bu senelerde gelişen toplum hayatında en yüce ibadetin çalışmak ve üretmek olarak algılandığı ileri toplumları baz alarak bu yapıyı, tanımlanan yeni model çevresinde inşa etmeyi, Bakü'nün kültür ve ekonomisine bir katkı olarak görmekteyiz.

Bu yapıyı çalışma mekanına dönüştürmek, ve iş alanı potansiyelinde değerlendirmek; bunun yanısıra kent ve çevre binalarla konumlandırılışı açısından tanımlandığı meydan (kent plazasıs ile bütünleştirerek kent bağlamında hayata geçirmek ve yeniden modellemek koruyarak yaşatmak, yeni kullanıma sokmak, yüzyılın dönüşümünde bir başkent için önemli bir ifade biçimidir. Fiziksel yapıda öngörülen bu değişim süreci, toplum için amaçlanan sosyal / kültürel değişimin bir ifadesidir.

Dünya üzerinde pek çok eski yapının, daha önceki kullanımları ne olursa olsun yaşatmak için fonksyon değiştirdikleri bilinen bir gerçektir.

İngiltere'de cemaatsiz kiliselerin dıskotek, restoran gibi eğlenceye yönelik yapılara dönüştükleri, Jean Nouvel'in Lyon Operası , Coop Himmelblau'nun Viyana'da ki hukuk bürosu, Davidson'un Londra'da ki Oxo tower projesi vb. pek çok yaklaşım bize tarihi binaya ek ve dönüşüm konusunda farklı yaklaşımlar ile örnek teşkil etmektedirler.

Bu bağlamda seçici kurul raporunda okuduğumuz "evrensel ilkelerle bağdaşmaması, sorgulamadan kabul edilmesi" ibarelerine katılmadığımızı belirtmek isteriz.

" Binanın simgesel boyutuyla bir kültür politikası mesajı iletir konuma gelmesi" ibaresinin ise etnik bazı problemler referans alınarak ima edilmiş olduğunu zannetmekteyiz. Bu konuda mimarinin sosyal yanı ile her zaman politik bir tavır güdebileceğini söylemek isteriz. Mimari, yüzyıllardan beri politik iradenin ve ideolojinin etkisinde pek çok ürün vermiştir, bundan sonra da verecektir. Gerçi söz konusu proje kesinlikle benzer bir mesaj vermek için tasarlanmamıştır. Zaten ne işveren, ne de yerel idare bu yönde bir talepte bulunmadığı gibi konuya hassas bir duyarlılık ve çekinceyle yaklaştılar. Tasarlanan yapı bir Ortadoks kilisesi, Sinagog veya işlevi kalmamış bir posta merkezi de olabilirdi. Mimarın görevinin, kendisine verilen program arazi, hukuk ve imar verileri ile kısıtlı olduğunu ve konu ile ilgili düşüncelerini yapıtlaştırmak olduğuna inanıyoruz. 

Bu bağlamda projenin neden yapıldığındansa, nasıl bir mimari tavırla yapıldığının incelenip, eleştirilmesinin daha mimarca ve yapıcı olacağı kanısında olduğumuzu da belirtmek isteriz. Ayrıca sergilemenin kabul etmek anlamına geldiğini düşünerek, sergi dışı bıraktığına inandığımız sayın seçici kurulun, ülke bazında ki mesletkaşlarımızın düşünce ve eleştirilerini almaktan bizi yoksun bıraktığını sansür uygulamalarının oluşabilecek mesleki tartışma - eleştiri platformunu engelleyip sürekli olarak sığlığından şikayetci olduğumuz mimari düşünce ortamını daha da yavanlaştırabileceğine inanıyoruz.

 

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz