|
reklam |
|
|||
Villa Noailles'da Bir Gezinti; Küçük
Başlayan Büyük Biten Bir Evin Modern Macerası Mecidiyeköy likör fabrikasının mimarı Rob- Mallet Stevens'ın izini sürdüğüm yol beni Güney Fransa'da Hyeres kentine getirdi. Toulon yakınlarında bulunan bu sevimli yarımada eski şöhretinden uzak sakin bir Akdeniz kenti. Yüzyıl başının İngiliz ve Amerikalı entellektüelleri ile arisrokrat ve zengin Avrupa'lıların sıkça rabet ettikleri önemli tatil beldelerinden biri. Kentin yegane ve tüm yarımadaya hakim tepesinde eski sur kalıntılarının yanına ve gizli saklı durmasına ramen bahçe literatüründe pek tanınmış Saint Bernard bahçeleri ile içiçe bir noktaya kurulmuş bu villanın arazisi Noailles çiftine evlilik hediyesi olarak ailelelerinden intikal etmiş. Mimar Mallet-Stevens'ın da villa sahipleri vicomte Charles ve Marie-Laure de Noailles ile tanışmasını sağlayan rastlantı ortak tutkuları olan sinema sayesinde olmuş. Noailles'ların bu araziye yaptıracakları ev için mimar aramaları 1925 yılında Paris'de Les Arts Decoratifs sergisi ile aynı zamana denk gelmiş. Bu sergide ismi Paris mimari çevrelerinde yeni yeni duyulmaya başlayan ve kariyerine iç mimari dışında film dekorları yaparak devam eden Mallet-Stevens la Noailles' lar tanışırlar. Mallet-Stevens devrin kübist anlayışını film setlerine taşımayı başarmış bir mimar. Sinema kariyerine 1922 yılında öncü sinema örneklerinden biri olan, Henri Diamant-Berger tarafından sahneye konulan "le mauvais garçon" (kötü çocuk) filmi ile başlamış. Mallet-Stevens tarafından büyük bir cesaretle kullanılan dans pisti sayesinde film izleyenleri çok etkilemiş. 1923 de ise kariyerinin dönüm noktası olan Marcel Herbier'nin "İnhumaine" (İnsanlık dışı) filminin dekorlarının tasarlaması sinema ile ilgilenen herkese onu tanıtmış. Modern mimariye tutku ile bağlı Noailles çiftinin mimar olarak seçmeyi düşündükleri Mies van Der Rohe'den biraz da Amerika'da bulunmasından ötürü vazgeçeçrek Mallet-Stevens'da karar kılmalarının sebeplerinden biri de filmin kübo-fütürist dekorlarının topladığı beğeni olmuş. İşveren ve mimar arasındaki bu ortak tutku mimarın ileride yaptığı evin doğal bir film sahnesi olarak kullanması için kont Noailles'ı ikna etmesiyle devam eder. Noailles çiftinin sinemaya olan saplantı derecesindeki ilgileri onları yakın zaman içinde diğer sanat dalları ve sanatçılarla biraraya getirecek şekilde gelişmiş. Genç kont her yıl karısına hediye olarak yeni bir film yapmaya karar verir. Çiftin en yakın arkadaşları olan ve geneli iki savaş arası dönemin yüksek seviye yaşantısına sahip, zengin entellektüel kesiminden oluşan gurubun bu fikri sahiplenmesiyle yine bu çevreden olan ünlü fotografçı Man-Ray ileriki yıllarda evin içinde bulunan insanlarla amatör film çekimlerine başlar. (Bizim için magazinel anlamda ilginç olan noktalardan bir tanesi Osmanlı prenslerinden Murat'ın da bu çevrede Comtesse Pecci-Blunt 'la beraber adının sık sık geçmesi ) Charles de Noailles'ın sovyet sinemasına olan alakası her ne kadar yakın çevresinde şüphe ile karşılanıyorsa da sinema çevresinden yakın dostları sayesinde devir için oldukça standart üstü denebilecek 9,5 ve 16 mm lik filmler teknik açıdan mümkün kılınabilmiş. İlk başlarda basit bir kışlık ev olarak başlayan proje 1930 lara doğru 65 ayrı birimden oluşan dev bir malikhaneye dönüşmüş. Bunda elbette ki zamanının avant-garde yaşamını süren ve sanatçılarla sürekli beraber olan Noailles çiftinin yaşam tarzı etkili olmuş. Devrin modern yaşam biçiminin tüm öncü özelliklerine mekan yaratan bu ev aslında mimarın sergi, enstalasyon ve iç mimari gibi işlerini saymazsak ilk kapsamlı mimari projesi. Ancak Mallet-Stevens'ın da Noailles çiftinden fazla değişik bir çevreden geldiğini söylemek doğru olmaz. Brüksel'de Joseph Hofffman'a kendi adıyla tanınan " Stocklet sarayı"nı yaptıran sanayiici, Mallet-Stevens'ın dayısı. Bu sayede çok erken yaşta Destijl'in öncüleri ve özellikle Theo Van Doesburg'la arkadaş olmuş, Pierre Chareau ve Francis Jourdain, Louis Barillet, Gabriel Guevrekian, Elian Grey gibi dekoratör ve mimarlar Mallet-Stevens'ın yakın çevresini oluşturmuş. Villa Noailles'ın inşaası ile birlikte çoğu Nice yakınlarında St-Paul de Vence'da yaşayan George Braque, Marc Chagall, Max Ernst, Salvador Dali, Pablo Picasso gibi daha ileriki yılların sanat süperstarları mesen çiftin davetlileri olarak bu evde sıkça zaman geçirmeye başlamışlar. Bu guruba Man-Ray ve Luis Bunuel gibi sinemacılarla pek çok şair, müzisyen ve yazarın da geçerken uğrama pahasına katıldıklarını düşünürsek evin içindeki renkli hayatı sanırım kafamızda daha iyi canlandırabiliriz. Ortaçağda Kilisenin üstlenmiş olduğu farklı disiplinlerden sanatçıların biraradalığı ve tek bir çatı altında toplanmaları fikrinin Mallet-Stevens ve ev sahiplerince iyice benimsendiğine şüphe yok. Evin mimarisine gelince devri için bulunabilecek tüm lüks ve çağdaş yaşam fonksyonlarına yer verebilen büyük bir kompleks yakıştırması yapmak sanırım yanlış olmaz. Pek çok spor imkanı, salonlar, misafirlerin rahatı için her türlü konforu sağlayabilecek küçük bir otel sayısında odalar, kapalı yüzme havuzu, dinlenme mahalleri ve bütün bu mahaller arasında son derece ustaca düzenlenmiş bahçelerden söz edebiliriz. Bahçe duvarları ve evin kübist anlayışıyla yapılmış ve bahçe tasarımı ile aynı dilde biçimlenmiş. Dış cephedeki en ilginç olan unsurlar son derece zekice ve rafine çözümlenmiş detaylar ve kütle düzeni olduğu kadar dış cephenin özel pütürlü sıva malzemesi. Mimar bu sıvayı kullanarak güney Fransa'ya özgün yerel bir malzemeyi çağdaş mimarisine entegre etmiş. Mimaride detaylardan çok kütlelerin algılanmasını tercih ettiğini ve bu sebeple cephelerde tek renk ve malzeme kullandığını, 1930 yılında L'architecture d'aujourd'hui dergisine verdiği bir röportajdan öğreniyoruz Evin içindeki diagonal kesişen beton kiriş içlerine yerleşmiş tavan kaplamaları, sabit ve hareketli mobilyaların da evin mimari anlatım büünlüğüne katkısı çok fazla. Mimarın denediği ve uygulamayı başardığı nefaset dolu detaylar yapının değerini arttırıyor. Sürme cam pergolalar, yüzme havuuzundaki salıncak, bununla bağlantılı tavan ve aynı arketiplerin kullanıldığı bahçe. Mimarın ilk kapsamlı projesinde ortaya koyduğu yalın , kübist hatları daha sonraki yıllarda gerçekleştirdiği Villa Cavrois'da devam ettiği gözüküyor. "Bir dilek tutalım. Gençlerin stilleri, sanat tarihini, eski anıtların varlığını öğrenmelerini içinde bulunduğumuz zamanın kendisi ile uyum gerektiren mimarisinden ayrı tutarak sağladığımızı düşünelim.Ne iyi olurdu.Bunu başardığımız gün , şehircilik de, konut da, aile ocağıda, fabrikalar da , ofisler de şimdi olduklarından çok farklı bir hale geleceklerdir. İşte o zaman yasakoyucular, mühendisler, doktorlar,mimarın doğal çalışma ortakları olacaklardır. İşte o zaman Fransız konutundan konuşmaya başlayabiliriz."sözleri ile yeni konut anlayışına dair fikirlerini mimar yine 1932 yılında Architecture d'Aujourd'hui nin 7. sayısına yazdığı yazıda dile getiriyor. Rob Mallet-Stevens'ın bu yapısının günümüzdeki haline baktığımızda ise düşünmemiz gereken noktalar başlıyor. Noailles çiftinden sonra mirasçılar tarafından Toulon belediyesine satılan yapı bugün Hyeres şehrinin sanat merkezi olma yolunda. Uzun süre boş durduktan sonra bulunan ödeneklerle yapıldığı zaman ki detaylara sadık kalınarak yeniden restore edilmeye başlanıyor.Villa, restorasyonu tamamlanmış kısımlarıyla çeşitli sergi, defile, dans ve müzik performanslarına bir süredir ev sahipliği yapmaya başlamış durumda. Ancak villa adı altındaki bu dev yapının tamamen bitmesi daha bir süre alacağa benzer. Modern mirasın korunmasındaki rafine bilincin yerel yönetimler ve halk tarafından paylaşılması ve gerçekleştirilebilmiş olması ise bu konuda alacak çok yolu olan ülkemiz için parmak ısırtacak bir örnek olsa gerek. Kaynakça; |
Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]