reklam

Sorular & Cevaplar
Diyalog 2002 > Şevki Pekin

Tarih: 14 Mayıs 2002
Yer: Arkitera Forum

 

gringo  

Hayat tecrübesi

Almanya'da mimarlik okuyan bir ögrenciyim ve insallah seneye bitirip Türkiye'ye dönecegim. Insanlar dönecegimi ögrenince,
su andaki kapagi disari atma modasindan midir nedir, cok sasiriyorlar ve moralimi bozuyorlar.

Bir dergide "Avusturya'da mutsuz olurdum iyi ki döndüm" demistiniz. Bu dönüs kararinizda size cevrenizin ve ailenizin Türkiye'de sunabildigi altyapi ve imkanlarin payi ne? Biraz bu acidan hayat tecrübenizi bize anlatabilirmisiniz?

Basarilar...

Şevki Pekin 

Sualiniz daha çok yurtdışında kalıp kalmama ile ilgili. Bu çok kişisel bir tercih. Şahsım ile ilgili olarak çevre ve ailemin Türkiye’de bana sunduğu olanaklar yurtdışından biraz daha fazla idi. Kanımca önemli olan size en uygun doğru yolu tartıp seçmeniz.

Başarılar dilerim.


mortimes  

mimarlık ve mimarlık ödülleri

Merhaba!

Viyana Güzel Sanatlar Akademisi'nin Prof. Baravalle ve Avusturya Mimarlar Cemiyeti'nin Josef Frank ödüllerini size vermelerinin ardından yaklaşık yirmi yıl sonra Türkiye'den 5. Ulusal Mimarlık Sergisi'nde iki ödül -birden ama epey gecikerek- almış olmanız sizce nedendir? (Her ne kadar uzun araştırmalar yaptıysam da, Viyana'da almış olduğunuz ödüllerin kapsamını ya da size ne vesile ile verildiğini öğrenmek için, herhangi bir şey bulamadım maalesef. Yine de buradan formüle etmeye devam ediyorum, izninizle.) Anlaşılmamış mıydı mimarlığınız? Ya da ürünleriniz yeterli olgunlukta değil miydi 1996'ya kadar sizce? Yoksa "iş"leriniz yeterince popüler mi olmamıştı?
Söz gelimi, 1982 yılından bir "iş" olduğunu, ARKİTERA forum hazırlık dosyasından öğrendiğim Yeniköy'deki Üç Konutlu Yapı- kimseler tarafından bilinmemekte miydi? - diye aklımda dizilip yola çıkan soruları toptan şöyle yönelteyim:

Türkiye'de mimarlığın ödüllendiriliş biçimi/ biçemi hakkında neler düşünüyorsunuz?

Şevki Pekin

Prof. Baravalle Ödülü diploma tezine verilmiş bir teşvik ödülüdür. Josef Frank Ödülü ise Avusturya Mimarlar Cemiyeti (Mimarlar Odası değil) genç mimarların yapmış olduğu projelere verilen bir ödüldür. Her ikisini de talebeliğim sırasında yaptığım projeler ile aldım. 1996’ya kadar beş altı farklı işim mimarlık mecmualarında yayınlandı. Ancak çok fazla bu işin üstüne düşmediğim bir gerçek. Yeniköy’deki Üç Konutlu Yapı Türkiye’den çok Avusturya’da konu edildi.

Türkiye’de mimarlığın ödüllendirilişi, daha doğrusu Türkiye’deki mimarlık ortamı ile yurtdışındaki mimarlık ortamı arasında temelde hiç bir fark olmadığını düşünüyorum.

mortimes

 

quote:


Orjinal mesajı gönderen: şevki pekin
Yeniköy’deki Üç Konutlu Yapı Türkiye’den çok Avusturya’da konu edildi.


İşte ben de tastamam bunu kastediyordum, neden Türkiye'den çok Avusturya'da konu edildi o yapı? Ben de mimarlıktan çok anladığımdan değil de, anlayan mı çıkmadı, yoksa birazdan okuyup yanıtlayacağınız aşağıdaki sorulardan birinde de değinildiği gibi, "yeterince" -tabii, kime göre, neye göre- popüler mi olmamıştı mimarlığınız?
Sizin nitelikli işleriniz neden Türkiye'de rağbet görmüyor da, adını anmak istemeyeceğim bir dolu mimarın garabeti ile "yıkılıyor" ortalık?

Şevki Pekin

“Yeniköy’deki Üç Konutlu Yapı” Türkiye’de yayınlanmadı çünkü bunu yayınlatmak için ben bir çaba sarfetmedim. Avusturya’dan arkadaşlarım sıkça Türkiye’ye geldikleri için yapıdan haberdar oldular ve bu yapıyı tanıtmam için tekrar beni Viyana’ya davet ettiler. Burada kesinlikle ülkemizin herhangi bir eksiği söz konusu değil, sadece benim o yıllarda dergilerle hemen hemen hiç ilişkim yoktu.


millagro  

diğerleri

Şevki bey,

Mimarlık dünyamızın nitelikli ürün verebilen azınlığından biri olarak sizi hep diğerlerinden "ayrı" duran bir kimlik olarak görüyoruz. Fazla ön plana çıkmıyor ve ve tabiri caizse "kuru gürültü" yapmıyorsunuz. PR faaliyetiniz yok. Sessiz ve derinden ancak etkili ürünleriniz kısıtlı bir meraklı çevre tarafından takip edilebiliyor. Oysa günümüz mimarlık dünyamızda meslekdaşlarımızın sürekli olarak kendilerini gündemde tutmak için yoğun bir çaba içinde oldukları gözlemleniyor. Olur olmadık sürekli yayınlarda yer almak,sergiler açarak, kitaplar hazırlayarak dolaylı reklam faaliyetleri, konuşmalar ve çoğu zaman mimarlık adına yapılmış görünümlü tanıtım faaliyetleri.
İlk sorum bu faaliyetleri ve meslekdaşlarınızın bu tutumunu nasıl değerlendiridiğiniz ? "Ayrı" durmanızın bir stratejisi var mı?
İkinci olarak; Siz bunları yapmayan biri olarak kendinizi yapanlarla kıyasladığınızda iş alma anlamında ya da işverenlere karşı sosyal güç edinimi bağlamında bugüne değin herhangi bir eksiklikle karşılaşıp karşılaşmadığınız. Keşke bende yapsaydım dediğiniz oldu mu? teşekkürler

Şevki Pekin

Kişinin işi ile tanınmasını ikiye ayırmak mümkün. Birinci grupta müşteriler, yani mimarlara iş veren kişiler ve gruplar var. Kanaatimce bunlar arasında yeterince tanınıyorum. Zaten bu sayede bugüne kadar (1974’ten beri) yılda ortalama 8-9 iş yaptım. Bu yaklaşık irili ufaklı 250 iş eder.

Bu yukarıda bahsi geçen iş/yıl kriz yılları için geçerli değildir.

İkinci grupta mimarlar, yani mesleki ortam vardır. Bu ortam için “PR Faaliyeti”nin gerekli olmadığını düşünüyorum. Her türlü yayın, konuşma, sergi, kitap kişinin söyleyeceği doğru düşünceler olmasından ve işlerinden bağımlıdır. Çevreye fikirleri yaymak için gerçekten söylenecek bir şeylerin olması gereklidir. Kişi henüz olgunlaşmadan bu tür tanıtım faaliyetlerine başlarsa neticenin olumlu olması kadar olumsuz olma ihtimali de vardır. Ben 1983 yılında büromla ilgili ilk yayınımı bir broşür halinde yaptım. Şimdi bakınca yeterince olgunlaşmamış işlerin kitap haline getirilmesinin gereksiz olduğunu düşünüyorum. Herhalde içgüdüsel olarak bu yaklaşımdan dolayı çok fazla tanınmıyorum. Bu bir strateji veya taktik değildir. Yalnızca kişisel değerlendirmemdir. Diğer meslektaşlarımın yaptıkları ile sürekli gündemde kalmaları kendi kararlarıdır. Kanımca öğretici ve ilerici özelliği olmayan işlerin gündeme gelmesi şart değildir.

“Keşke yapsaydım dediğim” anlar oldu. Ancak bu anlar çok beğendiğim yapılara yönelikti, kesinlikle PR faaliyetine yönelik değildi.


FLuXuS

...?

...sizce `modern`lik nedir?


geçmiş bölümlerin özeti için...
(bkz: Emre Arolat)
(bkz: Arkitera'nın G.A'ya hain saldırısı)
(bkz: Defne Koz'un cevabı)
(bkz: Doruk Pamir'in cevabı)
(bkz: Doğan Tekeli)
(bkz: Bülent Erkmen'in cevabı)

Şevki Pekin

“Modern” kavramı ile çok uzun yıllar geçirdim. İlk günlerdeki düşüncelerim (1960’ların ortası) ile bugünkü düşüncem arasında nerdeyse hiç fark yok. Benim için modernlik yanlızca bir düşünce şeklidir.

Takvim tarihi ile hiç bir ilişkisi yoktur. Örnek verecek olursam çok ilgimi çekmiş olan Gelibolu’daki Azebler Namazgahı (Rönesans yılları) gördüğüm en modern yapılardan biridir. 80’li yıllarda yapılmış pek çok yapı modern olmanın yanına bile varamamaktadır.

Müzikten bir örnek verecek olursak, Mozart son derece moderndir, son yılların dillerden düşmeyen pek çok pop şarkısı hiç modern değildir.

Toplumda 1900’lü yılların başında oluşmaya başlayan yeni sosyal kavramlar ve bunların getirdiği düşünce şekilleri modernliğin temelidir. Mimaride bu düşüncelerin forma yansıma şekli “modern” olarak nitelenmiştir.

Felsefenin temel taşlarının ortaya çıktığı asırlar ve o devirde yapılmış pek çok yapı yine yukarıda bahsini ettiğim gibi moderndir. Piramitler, tapınaklar, Aya Sofya, Topkapı Sarayı veya Kapalıçarşı gibi.

Özetlersek modernlik, çağı yakalayabilmiş ve hayatın anlamını sorgulayıp kendini doğru yerlere getirebilmiş kişilerin düşünceleridir. Mimaride modernlik bu kişilerin ortaya koyduğu eserlerdir.


rennie

Şevki Bey,

Hem Batı'da (ABD, Viyana vb) hem de Doğu'da (Bağdat) projelerini gerçekleştirmiş bir mimar olarak Türkiye'deki mimarlık ortamında müşteri-mimar ilişkisini ve toplumun mimarlık ürünlerine bakışını iş yaptığınız diğer ülkelerle karşılaştırabilir misiniz?

Bir de, Bağdat'daki Büro binasını ve ABD'deki Otel ve Eğitim Merkezi projeniz hakkında biraz daha detaylı bilgi verebilir misiniz?

Teşekkürler,

Şevki Pekin

Ülkemizdeki müşteri-mimar ilişkisi ile diğer ülkelerdeki (özellikle Batı’daki) müşteri-mimarlık ilişkisi arasında hem çok fark var hem de hemen hemen hiç fark yok. Batılı mimarın maddi olanaklarından dolayı toplumdaki yeri bizlere nazaran daha kuvvetlidir. Parayı harcayan işverenlerin paralarını değerlendirme sırasında kuvvetlerini başkasına kaptırtmama isteği, müşteri-mimar ilişkisinde evrenseldir.

Türkiye’de genelde son yıllarda toplumun her kesiminde ortaya çıkan varlığın ve kültürün el değiştirmesi mimarlık ortamını da çok etkilemiştir. Yurdumuzda mimarın maddi olanakları Batılı meslektaşlarımıza göre daha kısıtlıdır. Bundan dolayı kuvvet dengesi bozulmuş, eskiye göre kültür yerine daha fazla maddiyata bırakmıştır.


blur

Merhaba,
Sizce uluslararası alanda adını duyurabilmiş Türk mimar bulunmayışının sebebi nedir?

Şevki Pekin

Uluslararası alanda adını duyurabilmiş Türk mimar bulunmayışının kanımca bir kaç sebebi var.

Öncelikle yapılan işler uluslararası alanda adını duyurabilecek ve öncü olacak nitelikte değil. Yaptığımız işlerin pek çoğu Batı’da uygulanmış yapıların yorumları. Diğer ülkelerde “çok iyi yorumcuların” mimari ortamda yeri en yukarılarda değil.

70’li yıllarda Mısırlı Fathy, Iraklı Çadırcı ile birlikte Eldem’in adı Batı’da bilinirdi. O yıllarda yöresellik uluslararası olmaktan daha önemli idi. Bugün toplumun her kesiminde olduğu gibi mimaride de yöreselliğin önemi oldukça azaldı. Netice olarak uluslararası düşünce ve yapılar öne çıktı. Bu yapı tarzında Türkiye’de henüz yorumcular var.

Türkiye’de uluslararası öncü ekslikliği yanlızca mimaride değil, toplumun hemen hemen her kesiminde var. Dolayısı ile mesleğimizi toplumun diğer kesiminlerinden soyutlamamız mümkün olmadığına göre öncü mimar bulunmayışının sebebi Türkiye Cumhuriyetinin gençliğinden kaynaklanmaktadır.


mona

Ahşap Heykel Müzesi

Şevki Bey,

8. Ulusal Mimarlık Ödülleri'nde Proje Dalı "Düşler - Düşünceler" Başarı Ödülü'nü aldığınız Değirmendere Ahşap Heykel Müzesi projenizden bahsedebilir misiniz?

Şevki Pekin

Değirmendere Ahşap Heykel Müzesi

Bu yapı Değirmendere Belediyesi’nin ve özellikle Belediye Başkanı Ertuğrul Akalın’ın çok önemli bir işi ve başarısıdır. Depremde yıkılmış bir şehiri ayakta tutmak için olağanüstü bir çaba sarfeden sevgili Ertuğrul, büromuza güvendi ve çok kısıtlı olanaklarla bu projeye başladık.

Bu proje bir binadan çok Değirmendere Çınarlık Meydanı’nın düzenlenmesi ile ilgilidir. Büromuzu yıllarca meşgul etmiş üç ana düşünce burada gerçekleştirilmiştir.

Birincisi, çok nadir haller dışında (Gelibolu Namazgahı) yapılar ancak çevresi ile yaşayabilir. İkincisi, platform mimaride çok önemli bir unsurdur. Projede platform ile çevreyi tanımlayıp binayı daha çok ortaya çıkartmaya çalıştık. Üçüncü konu bu projenin İstanbul’da bir kaç büro yapısı eskizi, projesi ve KSO Sosyal tesisinin devamı olmasıdır. Değirmendere’de sadelik ve alışılmışın dışında bir bina tanımı üzerinde çalıştık.


tepkim 

cam giydirme

Son yıllarda neredeyse moda olan cam giydirmeyi pek kullanmıyorsunuz.
Özellikle bir kaçışmı ?

Şevki Pekin

Cam giydirmeyi kullandığımız binalar oldu. Temelde tuğla, sıva gibi malzemelerin kullanılamayacağı yapıların cam ile kaplandığını biliyoruz. Fazla yüksekliği olmayan binalarda özel bir sebep olmadıkça cam kaplamanın anlamı biraz moda gibi oluyor. Galiba fazla moda düşkünlüğü yok.


cankaya  

merhaba,

23 nisan günü dikili de görüşmüştük hem yaptığınız bir işi sizinle birlikte görmek oldukça iyi bir deneyimdi benim için.

1-Arredamento da ki röportajınızda Aydın Boysan'ın yanında çalışırken Adana'dan bir arkadaşınızın apartman projesi isteğiyle iş hayatına atıldığınızdan bahsetmişsiniz büro açma ve kendi başınıza çalışmaya başlama sürecinizi biraz daha detaylı anlatır mısınız?herhalde çok kolay olmamıştır.

2-Yine aynı röportajda büyük büronun pek size göre olmadığından bahsetmişsiniz buna rağmen bugüne kadar yapılmış irili ufaklı 270 e yakın yapılmış iş var var bütün bunların altından kalkabilmek için nasıl bir çalışma sistemi uyguluyorsunuz?

3-hep yakın çevrenizden iş aldığınızı söylüyorsunuz.Aldığınız herhangi bir işin işverenle anlaşmazlıklar yüzünden yarıda kaldığı oldu mu?işverenlerle iş bittikten sonra ki ilişkileriniz nasıl devam etti?ya da hiç görüşmedikleriniz var mı?

Şevki Pekin

Selam.

1.İnanılmaz zor oldu. Özellikle para işlerini bilmediğim için zaman zaman işin içinden çıkamadım. Ancak yılmadım. Devam ettim. Para işlerini hala öğrenemedim. Hala işin içinden çıkamıyorum. Hala yılmıyorum. Devam ediyorum. Mimarlık kısmı çok zevkli idi.

2.Bir sürü işi bir iki kişi ile yapıyorum. Türkiye’deki ilk mimarlık yıllarımda malzeme ve kalifiye işçilik azlığından mimariyi bütünde çözmeyi detayda çözmeye tercih ettim. Bu düşünce tarzının gelişmesi ile projelendirme için çok aşırı çalışana ihtiyaç yok.

3.İşveren ile ilişkilerim: Kısa boyuma rağmen yumruklaştığım işverenlerim oldu. Bir daha hiç ayrılmamak üzere yakın dostluklar kurduğum ve sürekli görüştüğüm işverenlerim de oldu.


cankaya

Sorunun birinci kısmı Dikili ile ilgili. 2002’de biten yapının çok benzeri bir projeyi 1969’da talebe iken çizmiştim. Bu yapının temelinde ekolojik mimarlık yok. Hafiflik ve geçicilik var. Glenn Murcutt’un Priztker Ödülü’nü aldığını öğrenince hem çok şaşırdım hem de çok hoşlandım. Ekonomik olarak çok büyük şeyler ifade etmeyen çalışmaların değer görmesi “global” kültür yozlaşması içinde çok sevindirici.

Şevki Pekin

Sorunun birinci kısmı Dikili ile ilgili. 2002’de biten yapının çok benzeri bir projeyi 1969’da talebe iken çizmiştim. Bu yapının temelinde ekolojik mimarlık yok. Hafiflik ve geçicilik var. Glenn Murcutt’un Priztker Ödülü’nü aldığını öğrenince hem çok şaşırdım hem de çok hoşlandım. Ekonomik olarak çok büyük şeyler ifade etmeyen çalışmaların değer görmesi “global” kültür yozlaşması içinde çok sevindirici.


zeynep  

Şevki Pekin 'in Mimarlığı

Şevki Bey,

genç bir mimar olarak Şevki Pekin'in mimarlığını bugüne kadar çok iyi tanımadığımı görerek üzüldüm. Arkitera'da yer alan çalışmalarınız doğrultusunda mimarlığınızın profilini çok takdir ettiğimi söylemek istiyorum. Size sormak istediğim; pek çok önde gelen mimar şuanda üniversitelerimizde eğitim veriyor, sizin de böyle bir planınız var mı? Ya da tercih edeceğiniz bir üniversite var mı?

İkinci sorum ise tüm çalışmalarınızı kapsayan bir web sayfanız neden yok?

Başarılarınızın devamı dileğiyle...

Şevki Pekin

İltifatınız için teşekkür ederim. Uludağ Üniversitesi’ne iki yıldır elimden geldiğince katkıda bulunuyorum. İTÜ ve ODTÜ’ye söyleşiler için gittim. İmkan olursa önümüzdeki yıl başka üniversitelerde de görev almak istiyorum.


blur

quote:
Orjinal mesajı gönderen: şevki pekin
Kişinin işi ile tanınmasını ikiye ayırmak mümkün. Birinci grupta müşteriler, yani mimarlara iş veren kişiler ve gruplar var. Kanaatimce bunlar arasında yeterince tanınıyorum. Zaten bu sayede bugüne kadar (1974’ten beri) yılda ortalama 8-9 iş yaptım. Bu yaklaşık irili ufaklı 250 iş eder.

İki gruba ayırdığınız PR hedef kitlesinin "müşteriler" kısmında tanıtıma ihtiyacınız olmadığını belirtiyorsunuz.
Siz ya da sizin gibi kaliteli ürünler ortaya koyan başka mimarlar tanıtım yapmadığından mortimes'ın "...adını anmak istemeyeceğim bir dolu mimarın garabeti ile "yıkılıyor" ortalık? " olarak ifade ettiği duruma geliniyor.

Hoş o duruma da gelinmiyor ya...

Günümüz mimarlığı ile ilgili konularda mimarlık medyası hariç olmak üzere, genel medyada ya Ahmet Vefik Alp haberi ya da daha dün haberini gördüğümüz gibi "yurtdışında yaşayan ünlü Türk mimar" haberi ile karşılaşıyoruz. (Yaklaşık iki yıldır her gün günlük gazeteleri, iş olarak takip etmek zorunda olan birisi olarak yazıyorum bunları)

Bu "titiz", "duyarlı", "son derece düşünceli" durum (Sadece sizin için değil düzeyli iş yapan hemen hemen tüm mimarlık ofisleri aynı durumda) acaba mimarlığımıza zarar da vermiyor mu?

Şevki Pekin

Müşteriler kısmında bir yanlış ifade var. Tabii ki tanıtıma ihtiyacım var. Söylemek istediğim bunun için özel bir PR yapmadım. İşler birbirini takip etti. Müşteriler müşterileri getirdi.

Türkiye’de mimarlık yayınları haricinde mesleğimiz ile ilgili yazı çok az çıkıyor. Pek çok ülkenin gazete, dergi ve televizyonlarında spor veya müzik gibi mimarlık danışman veya muhabirler var. Toplumumuzda buna ihtiyaç duyulduğu zaman yayın ve yazılar çoğaldıkça mimarlık toplum tarafından daha yakın takip edilecek.


mozart  

gecikmişlik

Merhaba,
Sizin gibi değerli bir mimarın gerçekten henüz bir web sayfası olmaması şaşırtıcı. İşlerinizin pek çok genç tarafından rahatça tanınıp incelenmesi açısından veya daha çok iş imkanı açması açısından böyle bir sitenin gerekliliğine inanmıyormusunuz?

Şevki Pekin

Zeynep ve Mozart

Büromuzun çalışmalarını bu yıl yayınlamak istiyorum. Web sayfası çalışmanın önemli bir kısmı olacak.


marcel 

etik

"Mimaride etik" konusunda ne düşünüyorsunuz?

Kendi etiğinize uygun projeler ürettiğiniz hissediliyor. Bugüne kadar gelen bir işi anlayışınıza uymadığı için redettiğiniz oldu mu?

Şevki Pekin

Etik aynen modernlik gibi çok uzun yıllardır düşüncelerimi meşgul ediyor. Kanımca toplumdaki etik “ahlak anlayışı” ile mimarideki etik her zaman uyuşmuyor. Pek çok kere mimaride iyi ürün verebilmek amacı ile toplum kuralları (imar yönetmelikleri vs) ile teknik yapı prensipleri veya gereksinimleri çiğnenmiştir.

Büromuzda da arzu ettiğimiz düzgünlükteki yapıya ulaşabilmek için bazen kaçak zaman zaman da kurallara tam anlamı ile uymayan yapılar üretilmiştir.

Yine arzu ettiğimiz düzgünlükteki yapıya ulaşabilmek için teknik konularda fen şartlarının dışına çıktığımız olmuştur.

Bu ve benzeri yaklaşımlardan dolayı kişinin inandığı iyi mimariyi yapmanın yolu her zaman ahlaklı vatandaşlıktan veya iyi mühendislikten geçmiyor.

Bunun neticesinde ortaya mimarinin kendine özgü etik anlayışı ortaya çıkıyor.

Modernliğe verdiğim cevabın son paragrafında bahsedildiği gibi çağı yakalayabilmiş hayatın anlamını sorgulayıp kendini doğru yerlere getirebilmiş kişilerin ortaya koyduğu eserlerin oluşması için verdiği çaba, mimari ahlakı oluşturur.


parisanchez

merhabalar sevki bey,

ozel sayilabilecek 2 sorum var size:

1-turkiye'ye dondukten sonra "venedik'e giris kapisi" yarismasi (kaybetmek icin girilmis bir yarisma) disinda hic yarismaya katilmadiginizi biliyorum.bunun ozel bir sebebi var mi? ve acaba viyanada kaldiginiz (ozellikle de ogrencilik) yillari sirasinda da hic yarismalara girmediniz mi?

2-arena,hipodrom,stadyum gibi tribunlu gosteri alanlarinin kentsel cevreyi etkilemelerinde esas sorun anitsal yapilar olmalari mi? yoksa giris kapilarinin iyi tasarlanmamis olmasi midir?

sevgiler

burcak pekin

Şevki Pekin

Sevgili Burçak,

1 Yarışmalar için F.L.Wright’ın sözlerine hala inanıyorum. “Yarışmalar, vasatların vasat projelerinin vasatlar tarafından değerlendirilmesidir”

Venedik’te proje yapmak girişimim yarışma için değil Venedik içindi.

2 Tribünlü gösteri alanları konusunda döndüğünde uzun uzun tartışacağız.

Sana ve Baha’ya içten sevgiler.


kaiser

Kentlerde yasayan insanlarin yasam bicimleri , ihtiyaclari , davranislari degisiyor. basit bir mekan yaratiminda bile mobilite , ekoloji ve numerik teknoloji gibi kavramlar mimariye yeni amaclar ve ortamlar sagliyor.
Konut tasariminindan, kent sinirinda - ki turkiyede sinirdan bahsetmek biraz zor- olusmus terkedilmis endustriyel alanlarin yeniden duzenlenmesine kadar her yaratida bu kaygilarin izlerini gormek mumkun .
Dogal olarak bu sosyal degisimi yakindan gozlemleyip ustune dusunmesi
gereken mimar , aslinda cok onemli toplumsal bir gorevi de ustlenmis oluyor.
Turkiyede ihtiyaci fazlasiyla hissedilen bu reaksiyonlar maalesef cok kisitli sayida mimar tarafindan veriliyor ve projelerinde sekilleniyor.
Bunun yarattigi sikinti sehirlerimizde sikca rastlanmakta.

Dolayisiyle size ihtiyaci bu ulkenin .
tesekkurler

Şevki Pekin

ben de teşekkür ederim.

kaiser

Ayrica bunu genclerle paylasmanizda cabasi .

baha

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz