|
reklam |
|
|||||||||||||||||||||
2.3. Mimarlık Lisans Eğitimi 1. Her yıl yurt içi kurumlara 1100 ve yurt dışı kurumlara da (6'sı KKTC'de) 600 olmak üzere toplam 1700 mimarlık lisans öğrencisi kayıt oluyor (son beş yıl ortalaması). 2001-2002 öğretim yılında öğrenci kontenjanları 1891 olmasına karşın, ilk defa Devlet Üniversitelerinde bile kontenjanlar dolmamıştır (kurumlara göre 1 ile 5 öğrenci). Vakıf üniversitelerinde krizin de etkisi ile kayıt yaptıran öğrenci oranı % 30, KKTC'de ise % 20 oranında gerçekleşmiş , daha sonra ek kontenjanlarla öğrenci alımına gidilmiştir. 2. Lisans öğrenci kontenjanlarının yarısından fazlası yurtdışı ve Vakıf üniversitelerine ilişkindir. Türkiye yüksek öğretim sistemi içinde vakıf ve özel üniversitelere ilişkin okullaşma oranı % 2,8-3 iken, mimarlık için bu oran yaklaşık % 62'dir. 3. Her yıl mimarlık eğitimine giren 1700 öğrencinin yaklaşık % 50'si (% 1 ile % 12'lik tercih dilimi ile) parasız eğitim veren kurumlarda, diğer yarısı da (% 21 ve % 23 tercih dilimi ) Vakıf Üniversiteleri'nde ve % 78-99'luk tercih dilimi ile de yurtdışı Özel Üniversiteler'de kayıt yaptırmakta ve birbirleri arasında önemli farklılıklar bulunmasına karşın YÖK kararları ile belirli koşullarla yatay geçiş yapılabilmektedir. 4. YÖK sistematiği ve yürürlükte bulunan öğrenci affı yasası bağlamında (5 derse kadar başarısız olan öğrencilere sonsuz sınav hakkı var), kaydolan tüm öğrenciler 4 yıl sürede olmasa bile mutlaka mezun olmaktadır. Ayrılanlar her yıl çıkarılan yeni af yasaları ile tekrar üniversitelere dönmekte , isteksiz ve yeteneksiz mimar adayları da meslek elemanı olabilmektedir. 5. Ülkemizde değişik nitelikte ve çok sayıda mimarlık eğitimi veren kurum bulunmasına karşın; öğrenci ve öğretim elemanlarının niceliği ile niteliği, öğretim planları ve ders içerikleri, eğitim ve öğretimde izlenen yöntem (metot), mekan standartları, mezunların durumu ve benzeri konularda kurumlar arası eşdeğerlik'e (akreditasyon) ilişkin bir standart ve ölçme sistemi bulunmadığından, her kuruluş kendine özgü ve denetlenemeyen (yeni açılan kurumlar, daha önceki kurumların öğretim planlarını kendi koşullarına uyarlayarak) bir uygulamanın içindedir. Sadece bir akademisyen öğretim üyesi ile açılan mimarlık okullarındaki eğitici açığı, kamu kuruluşlarında çalışan meslek elemanları ile giderilmeye çalışılmaktadır. Kuşkusuz bu yaklaşım biçimi ile; üniversitelerden beklenen bilgi üretme, üretilen bilgileri test ederek uygulama alanında bilgiyi kullanma ve sınanmış bilgileri meslek elemanlarına yeni bilgi olarak aktarma (eğitim ve öğretim) işlevlerinden sadece öğretimin verilir oluşu, üniversiteleri birer meslek okuluna dönüştürmektedir. 6. Bu nitelikte ve kesinlikte eşdeğer eğitim verilemeyen kurumlardan mezun lisans diplomalı yaklaşık 1000 mimar ile 200 yüksek lisans diplomalı (uzman meslek elemanı) y.mimar her yıl meslek odalarına kayıt olarak, doğrudan mimarlığın her alanındaki yetkilerini sınırsız olarak kullanabilmektedir. Buna koşut olarak mimarlık lisans programları incelendiğinde; en nitelikli öğretim kurumlarımızda bile mimarlığın sadece tasarım yönüne ağırlık verilerek (son yıllarda bu konu da sadece konsept ve grafik anlatıma dönüşmüş durumdadır), meslek elemanlarının çoğu, şantiyelerde istihdam edilmesine karşın yapım ve uygulamaya ilişkin konulardan giderek uzaklaşma, oldukça düşündürücü ve üzücü sonuçlar doğurmaktadır. 7. Mimarlık öğrencileri ve mezunlar arasında yapılan bir araştırmada; mimarlığa yüksek puanla ve ilk sırada giren öğrenci ile mezuniyeti ve mesleğin uygulanma sürecindeki başarısı arasında bir korelasyon bulunmamıştır. Ancak; adayın mimarlığa istekli oluşu, meslekteki başarı'yı olumlu yönde etkilemektedir. ÖSS sisteminin de ; içinde bulunduğumuz koşullara göre , mimarlık için şu anda doğru öğrenci seçtiği ve yerleştirdiği söylenemez. Özellikle mimarlığa % 99 tercih diliminden öğrenci alınması (mimarlığa isteksiz), % 1-5 arasında tercihi ile giren istekli adaylar için haksızlık yaratması yanında çok sayıdaki isteksizlerin nitelikli bir meslek elemanı olarak yetiştirilmesi de eğitim kurumlarının temel sorunlarının başında gelmektedir. Ayrıca; sürekli aflarla diploma almaya yönlendirilen ve sonunda da alan bu nitelikteki elemanların mesleği doğrudan, uygulama yetkisini yasalarla kullanır oluşu, ülke gerçekleri ile de örtüşmemektedir. 8. YÖK şemsiyesi altındaki mimarlık okullarının % 50'sinde (16) zorunlu yabancı dil hazırlık sınıfı (1 yıl süreli) bulunmaktadır. Bu durum, mimarlık eğitimi gören öğrencilerin yarısının eğitim süresini 5 yıla çıkarmış olmasına karşın bu sürenin, mesleğe hazırlık niteliğinde kullanılmayıp orta öğretimin bir eksikliğinin üniversitelerde giderilmesine yöneliktir. Bu sürenin mesleğe hazırlık olarak programlanması ve daha verimli kullanılması kaçınılmaz bir zorunluluk olarak görülmektedir. 2.4. Mimarlık Eğitimi Sürecinde Meslek Pratiği (Stajlar) Ülkemizde de meslek adaylarının mimarlık eğitimi sürecinde, kuramsal bilgilerin yanında uygulamalı dersler, atölye ve stüdyo çalışmaları ile kurum içinde, stajlarla da kurum dışında mesleğe hazırlanmaktadır. Ancak, staj süresi ve uygulama biçimi; Batı'daki eşdeğer kurumlardaki gibi olmayıp, meslek elemanlarımız eğitimde olduğu gibi diploma sonrası da bir deneyim ve hazırlık sürecinden geçmemektedir. Özellikle ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sorunlar, yatırımların azlığı, üretilen yapıların yaklaşık % 65'inin yasadışı ve ruhsatsız olarak meslek elemanları dışında gerçekleştirilmesi (Başbakanlık Raporu), öğrenci sayıları ile öğretim kurumlarının hızla artışı, öğretim elemanlarının nicel ve nitel olarak kurumlar arasında homojen dağılmış olmaması nedeniyle, meslek elemanlarının eğitim sürecinde yeterli meslek pratiği yapamamaları sonucunu doğurmaktadır. Ayrıca; mimarlık eğitiminde "uygulamalı dersler" ve "atölyeler"de öğretim üyesi başına düşen standart öğrenci sayısı 12 olmasına karşın ; bu sayı, bir çok mimarlık okulunda 35' lere kadar yükselmektedir. Ülkemizde mimarlık eğitimi veren Staj Komisyonu Temsilcileri ile yapılan ortak çalışmada, aşağıdaki saptamalarda bulunulmuştur. 1. Tüm kurumların staj yönergeleri farklı olup, ortak yaklaşımlar içermemektedir. Bunlar sırası ile; · Kurumlarda öğrenci stajı, 60 ile 120 gün arasında olmak üzere değişik sürelerde yapılmaktadır. · Zorunlu stajlardan biri büro, diğeri de şantiyede olmak üzere iki kümede programlandığı gibi, bazı kurumlarda staj yeri bulamama ve eğitimde verilemeyen bilgi eksiklerini gidermeye yönelik "Topoğrafya" ve "Rölöve" uygulamaları ile "Arkeolojik Kazı" gibi alan çalışmaları biçiminde kümelenmiştir. · Staj yerleri ile stajların daha nitelikli yapılabilmesi ve denetlenmesi konusunda , eğitim kurumları ile Mimarlar Odası arasında yeterli bir işbirliği kurulamamıştır. · Stajlar meslek deneyiminin kazandırılması konusunda yeterli olmadığı gibi, öğrenci fazlalığı ve nitelikli staj yerinin azlığı nedeniyle meslek adayları yeterli ölçüde "meslek pratiği" kazanamamakta ve stajlardan beklenen amaç gerçekleşememektedir. · Öğrencilerin çoğunluğu nitelikli bir yerde staj yapma yerine, zorunlu olduğu staj sorununu çözmek için günü kurtarmaya yönelik bir tutuma yönelmektedir. 2. Şu anda YÖK çatısı altındaki 32 mimarlık okuluna her yıl giren meslek adayları için (2 zorunlu staj nedeniyle) yaklaşık 4 bin yeni staj yeri gereksinimi vardır. Mevcut sistemde öğrenciler staj yerlerini kendileri bularak "serbest bürolarda" ve Kamu Kuruluşları"nda (Bakanlıklar, Belediyeler, vb.) meslek pratiği yapmaktadır. Kamu kuruluşlarındaki staj kontenjanları çok yetersiz olmasına karşın (her yıl yaklaşık 200 staj yeri), öğrenciler buralarda staj yapmak istememekte ve bu kontenjanlar dolmamaktadır. 3. Meslek Odaları'nın bir bölümünde "yaz çalışması", "mimari stajda rotasyon", "Galata Grubu" gibi usta-çırak ilişkisi biçimde sorunu hafifletmeye yönelik denetimli ve oldukça duyarlı programlar yürütülmesine karşın, üniversitelerin staj yönergelerindeki eksiklik nedeniyle , bu nitelikteki çalışmalara katılan adayların stajlarının kurumlarınca uygun görülmemesi oldukça yadırganmaktadır. 4. Staj sorunlarının bir bütünsellik içinde ele alınması ve çözümü için kurumlar arası eşgüdüm, staj niteliği ile denetiminin daha sağlıklı bir işlerliğe kavuşturulması için de eğitim kurumları ile ona en yakın meslek odasının (gereğinde şube ve temsilcilikler) ortak bir eylem planına yönelmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olarak görülmektedir. 2.5. Mimarlık Mesleğinde Yetki ve Sorumluluk Uluslararası Mimarlık Örgütü'nün (UIA) son yıllarda yaptığı çalışmalar, gerek meslek ve gerekse eğitim standartları açısından salt yerel ya da Batı ölçeğinde değil, özellikle küreselleşme bağlamında ve evrensel çerçevede ele alınmaktadır. Mimarlar Odası'nın da aktif rol aldığı bu çalışmalarda, yerelliği dışlamayan bir evrenselliğin ipuçları ve üyelerinden çok , yerküre ve toplumun çıkarlarını bütünsel olarak korumaya çalışan bir eyleme dönüşmüştür. Mesleğin sıkı denetiminin yerleşmiş olduğu toplumlarda bile "eğitim" özerk, ama başta içinde bulunduğu topluma ve tüm insanlığa karşı sorumlu olma yolunda arayışlar içindedir. Bu nedenle; ülkemizde de yapı üretimi eylemi açısından, mimarlık mesleğinin örgüt yapısını, kurumlarını, bilgi ve eğitimini süreci izleyen değil, sürece sorumluluk yüklenerek doğrudan katılımcı bir konuma ivedilikle getirme durumundayız. Kuşkusuz eğitim kurumları da bir yandan kendi ülkesi için nitelikli ve iyi mimar, iyi vatandaş yetiştirirken, diğer yanda da mimarlığın evrensel dilini çok iyi bilen ve kullanan, etik değerler'i ön planda tutan evrensel meslek elemanı yetiştirme durumundadır. Zira, (mesleğimizin duayenlerinden sayın Necdet Teymur'ün Bursa, Yapı ve Yaşam Kongresi'nde önemle vurguladığı gibi), gözardı ettiği ve geçersiz saydığı toplumsal sorunlar karşısında, kendilerinin de gözardı edilme ve geçersiz olma tehlikesi ile karşılaşması kaçınılmaz olacaktır. 1999 Ağustos ve Kasım aylarındaki Körfez Depremi'nden sonra 4452 sayılı yetki yasasına dayalı olarak yapı üretim sürecindeki aksaklıkları gidermek için aceleyle çıkarılan KHK'ler (595 ve 601), yaşayarak görüldüğü gibi sorunları çözmekten çok, mimarlık mesleğinde yetki kullanımı ve sorumluluk alma açısından daha karmaşık bir yapının doğmasına neden olmuştur (Tablo.3) . Yüksek yargı, 595 sayılı KHK'yi Anayasa'nın 127. ve 128. maddelerine aykırı bularak (söz konusu maddeler her türlü denetimin kamu kuruluşları tarafından yapılmasını öngörüyor) iptal etmesine karşın, gerekçeli kararın açıklanması beklenmeden aynı nitelikte yeni bir yasanın (4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun) yürürlüğe girmesi de bu bağlamda çözüme yönelik hiçbir yeni içerik getirememiştir. Aynı gerekçelerle bu yasanın da iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmuştur. İyice düşünülüp araştırılmadan, salt son iki depremin arkasına sığınarak aceleci ve içerikten uzak, tümüyle biçimsel yenilikler getirmenin, sorunu çözmekten çok , daha da kargaşa yarattığını söylemek durumundayız. Bu yaklaşımda, tüm çabalarına karşın Mimarlar Odası'nın etkisiz kalışı ve dışlanmışlığı, mimarlık okullarının ilgisizliği ve Bakanlığın da umursamazlığı son derece düşündürücü ve kaygı vericidir. Bu bağlamda ; uzmanlık gibi bir kavramın çağdaş ve duyarlı karşıtlarını ortaya koymadan oluşturulan yeni meslek tanımlamalarının, uygulamanın yanında eğitim açısından da vahim sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Uzmanlık-ihtisas, yüksek lisans (master), deneyim- beceri, mesleğe kabul, yeterlik-yetkinlik ve denetçi mimar gibi yeni tanım ve kavramların, eğitim ve uygulama ile bağlamlandırılarak yeniden ilintilenmesi son derece önemlidir. Daha sonraki oturumlarda daha da ayrıntılı olarak ele alınacağı gibi; Batı ülkelerinde, meslek eğitimi sürecindeki stajlar ile mesleğe kabul ve meslek yetkisi'nin kullanılması özel yasalarla desteklenerek meslek odaları içinde ya da onun organizasyonunda bağımsız örgütlerle yapılmaktadır (Tablo.4) . 2.6. Mimarlık Lisansüstü (Yükseklisans ve Doktora) Eğitimi Ülkemizde mimarlık lisansüstü eğitimi ise; başta 4 eski mimarlık okulundan ikisinde (MSÜ ve İTÜ) 5 yıl süreli ve Avrupa Mimarlık Okulları Modeli'ne benzer bir sistem uygulanırken, diğer iki kurumda (YTÜ ve ODTÜ) Amerikan Mimarlık Okulları'nda uygulanan sistem gibi, kademeli bir eğitimden sonra (4 yıl lisans +1 yıl yüksek lisans doktora eğitimi sürdürülmüştür. Ancak ; iki aşamalı bir eğitim modeli uygulanmasına karşın, önceleri mimarlık bölümleri içinde lisans eğitiminin devamı gibi sürdürülen yüksek lisans eğitimi, daha sonra mimarlık bilim alanları'na göre uzmanlığa yönelik programlar biçimine dönüşmüştür. Bu model, YÖK'ten sonra (1981) tüm üniversitelerde Fen Bilimleri Enstitüsü içinde Mimarlık Anabilim Dalı'nın programları biçiminde ve her üniversitenin gelişmişliği oranında farklı olarak yeniden yapılanmıştır (Tablo.5) . Ancak, Ülkemizde lisansüstü eğitimi tüm mimarlık okullarında olmayıp, ilgili kurumun senato kararı ve önerisi ile YÖK tarafından açılabilmektedir. Şu anda 32 mimarlık eğitimi verilen kurumun 10'unda yükseklisans eğitimi (ikisi Yüksek Teknoloji Enstitüsü), 6'sında da doktora eğitimi yapılmaktadır. Ülkemizde yürütülen yüksek lisans programlarının hemen hepsinin sadece akademisyen yetiştirmeye yönelik olarak tezli yüksek lisans eğitimi sürdürmesi ve uygulamanın eğitim kurumlarından beklediği, alanında iyi yetişecek "uzman mimarlar"ın tezsiz yüksek isans programlarının bulunmayışı önemli bir eksikliktir.Ayrıca , mevcut programların niteliklerinin de ülke gerçekleri ile tümüyle örtüştüğü söylenemez. |
|
Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]