reklam

Yazılar
Platform 2002 > Platform 2003 > Örgütler > Yazılar

Tarih: 03 Nisan 2003
Yer: Arkitera Forum

1 2                                sonraki sayfa >>

Türk Mimarlar Cemiyeti'nden Mimarlar Derneği 1927'ye 
Çetin Ünalan

Türk Yüksek Mimarlar Birliği 1958 Yılı Genel Kurulunda, otuz yıl boyunca canlarını dişlerine takarak kuruş kuruş biriktirdikleri 178 000 lira ile nasıl bir merkez binası alınması gerektiği tartışılmaktadır:

"İsmet Barutçu: Arkadaşlarımızın da dedikleri gibi artık lokalimize girmek üzere bulunuyoruz. Anahtarı almak, kapıyı açmak kaldı. Bu münasebetle ben bir temennide bulunuyorum. Bu lokale sahip olduğumuz zaman, bilhassa burada şahsi gayreti geçen arkadaşımız Talat Ozışık'ın isminin bir levha ile lokalin bir köşesine asılmasını ve kongrenin bu hususta karar almasmı rica ediyorum.

Talat Özışık: Ankara'ya vazifeli olarak geldiğim yıllardan beri bana tevdi edilen vazifeyi başarmaya çalıştım. Fakat hiçbir zaman aklımın bir köşesinden bile biraz çalıştığım için levhalara ismimin yazılacağı geçmedi. Bu lokal yapıldıktan sonra, bizden sonra gelecek nesil karar defterlerinde bunu görür ve anarsa, bizim için en büyük bahtiyarlık olur. Bunu karar defterinden, bizden sonraki nesil okusun, biz yaptık onlar yaşatsınlar.

İsmet Barutçu: Benim teklifim Talat Özışık'ın senelerden beri çalışıp böyle bir şey yaparken, böyle birşey beklediği için değildir. Bizden sonraki nesiller gelince görsünler meselesi olmaz. Zira gelen nesil* ler hiçbir zaman eski defterleri karıştırmıyacaklardır. Bir kadirşinaslık olarak ve bizden sonrakilere örnek olmak üzere böyle bir karara varmamız lazımdır" (Türk Yüksek Mimarlar Birliği 1958 Yılı Umu-mi Heyet Toplantı Zabıtı)

1999 yılında, Mimarlar Derneği Yönetim Kurulundan bir üyenin işleri nedeniyle aynlması sonucu yedek üye sıfatı ile göreve çağrılmıştım. Bu dönemde, 1945 yılından günümüze Merkez Karar Defterleri, Üye Kayıt Defterleri ve Muhasebe Defterlerinin bir köşede muhafaza edildiğini gördüm. İsmet Barutçu'nun öngörüsünün aksine, karar defterlerini okumaya başladım. 1974'de iki yıl Mimarlar Odası Ankara Şubesinde çalışmış, aynı yıllarda çok kısa bir süre Mimarlar Derneği Sekreterliği de yapmıştım. O günden beri de Mimarlar Odası ve Mimarlar Demeği ile çeşitli biçimlerde temasım olmuştu. Ancak Karar Defterlerini okumaya başlayınca bu konuda çok az şey bildiğimi ve savrulup gitmekte olan çok ciddi bir yakın tarihle karşı karşıya olduğumu fark ettim.

Türk Mimarlar Cemiyeti 1927 yılında, Cumhuriyetin ilanından sadece dört yıl sonra, mimarların ilk bağımsız örgütü olarak kurulmuştu. Yıkılmış bir imparatorluktan arta kalan, yüzyıllarca süren harplerle harap olmuş, ekonomisi çökmüş, sanayisi yok denecek kadar gerilemiş, insan gücü kaynakları dağılmış bir ülkede, yepyeni bir Cumhuriyetin kuruluş sürecinde, Cumhuriyet mimarları kendi kuruluş ve kurumlaşması görevini de yüklenmişlerdi. Ancak onlar, yüklendikleri Cumhuriyet devrimleri mozaiğinin mimarlık kısmını oluşturma görevini, son derece kıt maddi olanaklarla, olağanüstü yoğun çabalarla yerine getirmişlerdi.

Karar Defterinde yazılanlar, olayları olduğu kadar, o dönemin maddi şartlarım da çok çarpıcı bir şe-kilde vermekteydi. Defterde görülen ilk kararlardan biri "Kongre için biraz şeker alınmasına" (25.1.1946 tarihli karar) şeklindeydi. Bu satır benim için bir dönemin çalışma şartlarını anlatan sayfalarca tasvire, bir yığın istatistiğe bedeldi. İkinci Dünya Savaşının ertesi yokluk ve yoksulluğu içinde, zaten 20-30 kişi ile toplanabilen bir Genel Kurulda ikram olarak birer tane şeker sunulması "az" kelimesi ile vurgulanmış bir Yönetim Kurulu kararına dönüşüyordu.

1945 yılından başlayarak misafirlere "çay ziyafeti" verilmesi kararları vardı. Çay ziyafeti pastahaneden alınmış bir miktar kuru pasta ve ocakta demlenmiş bir bardak çaydan ibaretti

1952 yılında Türkiye' yi ziyaret edecek Sir Patrik Abercrombie ve yanındaki bir kaç kişiden oluşan İngiliz heyetini ellerinden geldiğince üst düzey ağırlamaya çabalamaktadırlar. İkramda kusur etmemek için Yönetim Kurulu "1951 yılı Balosu hediyelerinden artmış olan iki şişe viskinin bu münasebetle sarfına" karar verirler. İki şişe viski balo büyük ikramiyesi olacak ve Türk Yüksek Mimarlar Birliğini "uluslar arası camia" da temsil edecek kadar değerlidir; Yönetim Kurulu üyeleri ise bir önceki balodan artakalan bu iki şişeyi gelecek baloya saklayacak kadar namuslu. Nitekim bir hafta sonra viskilerini salimen kurtaran Yönetim Kurulu Üyeleri "Abercrombie için alınan 2 şişe viskinin kullamlmasına lüzum hasıl olmadığından tekrar saklanmasına" karar verirler. (TYMB Karar Defteri 05. 01. 1952 ve 09. 01. 1952 tarihli kararlar)

Ancak, bir avuç insanın sırtına, maddi imkansızlıklar şartlarında yüklenmiş bu yoğun çabaların, büyük mücadelelerin, özverilerin değerini yeteri kadar bildiğimiz kanaatinde değilim.

1931 ile 1980 seneleri arasında, ülkede 100 - 150 mimarın bulunduğu bir dönemden başlamak üzere, mtmarlıktan kazandığı paralarla zamanımız deyimiyle "sponsorsuz" olarak, tam elli yıl, 380 sayı, yaklaşık 12.000 sayfa mimarlık dergisi Arkitekt'i yayınlamış, Türk Yüksek Mimarlar Birliği kurucularından, yönetim kurulu başkanhğı, sekreterlik ve üyelikler yapmış, mücadelenin öncülerinden Zeki Sayar'm geçen yıl vefatı arkasından sadece bir günlük gazetede yarım sayfa yazı çıktı. Halbuki o bu mücadeleye bir ömürü karşılıksız vermişti.

                                                      1 2                                sonraki sayfa >>

Mimarlık Toplum Diyaloğu ve Örgütler

Platform 2003

Platform 2002

Mimarlık Toplum Diyaloğu ve Örgütler

Forum

Yazılar

Fotoğraflar

Linkler

Toplantı Kayıtları

Video Görüntüleri

Toplantı Salonu

Katılımcılar

Uğur Tanyeli

Emre Arolat

Nilüfer Çınarlı

Korhan Gümüş

Haydar Karabey

Aslı Özbay

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz