Etkinlik Dosyası

Kayıtdışı 01

Tarih: Şubat 2008
6 Şubat 2008 Çarşamba
Atölye Çalışmaları
POMİ (Potansiyel Mimarlık İşliği)
POMİ kaçan duvar atölyesi soğuk havanın da etkisiyle çalışmalarına ısınarak başladı ve uçan kaçan katılımcıların izini sürdü. Etkinlik, atölye dışı katılımcılardan da yoğun ilgi gördü. Bu ısınma turundan sonra tuğlalara geri dönen ekip, fakülte önündeki Mimar Sinan heykeli ile etkileşime geçerek, mimarlığın satranç tahtasını canlandırdılar. Dolu dolu bir gün geçiren POMİ kaçan duvar atölyesinin sunumları heyecanla bekleniyor

imkanmekan-Havalimanı
Atölye ekibi bugün belirlenmiş gruplarla havaalanı gezisindeydi.

fit to scale
Yapılacak ürünlerin birkaçı sona ermek üzere. Ekip çalışmaya devam ediyor.

Etkileşim/Transformasyon/Nomad (Yersiz)
Atölyenin 3.gününde katılımcılar, Robert Neuwirth’in “shadow cities – gölge şehirler” konulu konuşmasını banttan izledi. İstanbul – Sultanbeyli örneğinin de konu edildiği konuşmada, gelecekte “şehir” kavramının, jetgillerdeki “uçan arabalı gelecek” tanımıyla pek de örtüşmediği ortaya kondu. Dünya üzerinde günde 200.000 kişinin büyük şehirlere göç ettiği düşünüldüğünde, “gecekondulaşma”nın gelecekte daha da yoğun biçimde karşımıza çıkacağını tahmin etmenin çok da zor olmadığı belirtildi. Salih Küçüktuna’nın yönetiminde devam eden atölyede, toplanan ve değerlendirilen verilerden 2D ve 3D grafikler yapıldı.

"bir yer(siz)leşme deneyimi olarak Müze"
-‘Eyal Weizman / Rafi Segal’in projeleri - iki mimar; yersizleşme bağlamında kontrol mekanları ve tampon bölgeler. Mimarlık ve planlamanın siyasi araçlar olarak kullanılması.
-SANAA mimarlık - Japon mimarların iki projesi -New Museum(NYC),
-Kanazawa Contemporary Art Museum.
-Rem Koolhaas / OMA - St.Petersburg Hermitage Müzesi araştirması

YERSİZLEŞTİRME_SULUKULE: Kentin Merkezindeki Bir Yer Değiştirme Projesine Tüm Yönleriyle Yeniden Bir Bakış
Ekip bu gün Sulukule’deydi. İlk olarak, Sulukule-roman dayanışma derneğe gidildi. Havanın soğukluğu göz önüne alındığında ekip önceki gün gitmediğine pişman oldu. Dernekte içilen sıcak çay eşliğinde, kafalarda beliren sorular önce dernektekilere daha sonra sulu kule sakinlerine yöneltildi. Yeterince ısındığına inanan ekip daha sonra yollara döküldü. Sorulara cevap alındıkça durumun ciddiyeti daha iyi kavrandı. Sulukule sakinleri, yavaş yavaş yerlerinden oluyorlar ve bunun yarattığı gerginlik her sokak arasında hissediliyordu. Gruplara ayrılan ekip üyeleri, kendi konu başlıkları doğrultusunda analizlerine başladı. Yarın tekrar atölyelerinde buluşup gördüklerini topluca değerlendirecekler.

Timuçin Çakaloz-Heykel
Atölyenin 3. gününde çalışmalar hız kazandı. Grup çalışması yapan katılımcılar tasarımlarını ilerletti ve tasarımlarını konu metninin üzerinde tartıştılar. Bireysel çalışan bir diğer katılımcı da gözlemlerini, çevreyi ve evsiz yaşamını fotoğrafla anlatma metodu kullandı. Atölye yürütücüleri ise bir yandan katılımcılara yardım ederken diğer yandan kendi tasarımlarına devam ettiler. Timuçin Çakaloz "tenekondu" isimli tasarımına eklemelerde bulundu.

SİNETOPYA'da "herhangi-bir-yer"den "yok-yer"e yer[siz]leşme Halleri
"Sinetopya severler" sabah saat 10:00 itibariyle atölyede yerlerini aldılar. Bir taraftan düşündüklerini yazıp çizerken bir taraftan da tartışmayı başlattılar. Alphaville filminin ve verilen okumaların kafalarında uyandırdığı sorularla başlayan tartışma öğleden sonraki saatlere dek hararetli biçimde sürdü. Öğleden sonra ise Play Time (1973, Jacques Tati, USA) Galata Kulesi Sokak No: 23 (2007, Aysim Türkmen, İstanbul, 39') ve Kapitalistanbul( 2004, Aysim Türkmen & Erkin Peprek, 14’) filmleriyle keyifli saatler geçirdiler. Perşembe gününü alan gezisi ve çekimlerle geçirecek ekip, Cuma sabahı yine aynı saatte buluşmak üzere ayrıldılar.

Tartışmalar
06.02. oturumuna tartışmacı olarak, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim görevlisi Gamze Toksoy “geçici mekanda kalıcı olmak”, Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi Levent Soysal “hukukun üstünlüğü, çarpık kentleşmeyi savunmak, gecekondunun yararları” ve Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Bülent Tanju “Eski Yere Ne Oldu? Kovadan Beter Oldu” başlıklı konuşmalarıyla katıldı. İlk olarak söz alan Gamze Toksoy, fotoğraf sanatçısı Altan Bal ile daha önce yaptıkları “bekâr odaları” isimli çalışmasının belli temalar ve başlıklar altında ki kısa bir özetini katılımcılara sundu. Fotoğrafların sosyolojik bir gözle incelenmesini kapsayan sunum daha çok “kâğıtçı” olarak çalışan insanların geçici olarak barınmaya geldikleri ancak kalıcı oldukları Küçüksu’daki bekâr odalarının görselleri üzerinden devam etti. Toksoy özetle bekâr odaları ile ilgili şu bilgileri verdi: Bizans’tan beri var olan ve "bekârhane"ler olarak isimlendiren bu odalarda, günümüzde ailelerini memleketlerinde bırakıp İstanbul’a para kazanmaya gelen aslında “bekâr” olmayan büyük çoğunlukla kağıtçılar ikamet etmekte. Aslında bu mekânlarda geçici olmayı isteyen, kullanıcıların bazıları 20 yıl gibi uzun bir süredir bu geçici(!) mekânlarda yaşamakta. Bekâr odalarında; akrabalık, tanıdıklık önemli bir rol oynamakta ve çoğunda kendi bildik kültürel formlarını yaşam alanlarında yeniden inşa etmekteler. Önemli bir geri dönüşüme hizmet eden bekâr odaları sakinlerinin kullandığı bu mekanlar çoklukla birbirine çok benzemekte ve yabancıların pek de içeri alınmadığı bu odaların genel kuralı “oda yaşamına yabancı alınmaz” söylemiyle özetlenmekte. Bekâr odaları üzerinde yoğun geçen konuşmalara, 20 yıldır İstanbul’da yaşayan insanların göçmen olarak görülmesinin problem olduğunu söyleyerek tartışmaya katılan Levent Soysal konuşmasına, aslında her şeyin hukuka uygun olduğu ve yapılanların bir şekilde yasal çerçeve içinde olduğunu söyleyerek başladı. Durum böyle olunca herhangi bir sorunla karşılaşıldığında bir sorumlu bulunamadığını belirten Soysal, konuşmasının devamında kentin “kamusuzlaştırılması” kavramı üzerinde durdu ve karar verme mekanizmasının olacaklardan haberdar olamadığını belirtti. Gecekonduların zaman içinde kendiliğinden değişmesi ve dönüşmesinin kent için iyi bir soylulaştırma aracı olacağını söyleyen Soysal; bu mekanların apartmanlaştırılmasındansa özel mülkiyete verilmesi ve kendi ölçeğinde kalmalarının bir çok sorunun önlenmesi açısından önemli olduğunu belirtti. “Gecekondu alanlarına nasıl bir müdahale” sorusunun sorulduğu tartışmanın bu bölümünde emlak cumhuriyeti kavramı, devletin “kültür devleti” olması konuları üstünde tartışıldı. Soysal’dan sonra konuşmasına başlayan Bülent Tanju’nun konuşmasının başlıkları ise; değişen ve dönüşen insan, mimarın kendini merkezde görme sorunu, yerleşebilmek için yerin yok olması gerekliliği, bazen vazgeçilmesi gerektiği, çoğu mimarlık çalışmalarında mekanın boşluk olarak algılanması, insanın yaşamın yok sayılması, mekanın zamansızlaşması olarak özetlenebilir. Bülent Tanju değişimden korkulmaması gerektiğini belirterek, yerin de değişen ve dönüşen insanla birlikte değişeceği ve dönüşeceği üzerine sözlerine devam etti.Kayıtdışı 01
Kayıtdışı 01
Etkinlik Dosyası Arşivi
Dönem içinde gerçekleştirilen etkinlik dosyalarının listesi aşağıdadır. Ayrıntılarına ulaşmak istediğiniz etkinlik dosyasını listeden seçiniz.