reklam

Doğan Kuban'dan
Diyalog 2003 > Mehmet Konuralp

Tarih: 23 Eylül 2003
Yer: Arkitera Forum

Mehmet Konuralp'ın yapıları üzerine gözlemler
Doğan Kuban, Arredamento Dekorasyon 1991/11, sayfa 85-86

Türkiye'de üç tür mimari tasarımdan sözedebiliriz:
a) Ticari amacın üzerine geçmeyen tasarım;
b) Modernizm'in, işlevselciliğin temel kurallarını aşmayan tasarım;
c) Tezli tasarım

Kuşkusuz, böyle bir sınıflandırmayı bu yazının içeriğine bir açıklık getirmek için yapıyorum Birinci grup yapıların tasarımsal niteliğinden sözetmeye değer, ama sadece sosyolojik açıdan ya da biçimsel yozlaşmanın doğasını irdelemek için. Ne var ki bunlar, toplum kültürünün en doğrudan ifadeleri olarak, Türkiye'deki kent fizyonomisini oluşturuyorlar. İkinci grup bu yazının temel konusunu oluşturuyor. Tezli tasarım dediğim sonuncu grubun temsilcileri bir-iki kişiden ibaret. Bunların başında S.H.EIdem geliyor. Sonra Cansever'i saymak gerek. Bektaş, Çilingiroğlu, Çinici, Güngören gibi mimarlarm da kuramsal birtemeli vurgulayan yapıtları var. Yine de bizde, örneğin, Post-Modern akımın dişe dokunur birşey meydana koyamamasının nedeni, kuramsal düşüncenin gelişememesine bağlanabilir. 

Bu iki düzey mimari üretim arasında dergilerde, kitaplarda sözünü ettiğimiz, yarışmalarda ödül alan, iyi kamu yapılarında, holding merkezlerinde, bankalarda, gözde turistik tesislerde sergilenen bir mimarı üretim var. Eğer, bizde bir tür kent burjuvazisi yetiştiğini kabul edersek, bu yapılar onların kültür ve isteklerini yansıtıyor diyebiliriz. Bu yapıların mimarlarının, son zamanlarda bazı Post-Modern eğilimler gösterse de, temelde Modernizm çizgisini, belki biraz yenileyerek sürdüren bir üslüpları var. Bu yeni burjuva mimarisi içinde geniş bir alt grup, tasarım endişesi olan, bazan ticaret endişesi ona ağır basan, fakat özel bir mesajı olmayanlar. Adı daha çok edilen, yani ülkemizin tanınmış mimarlarmdan oluşan daha sınırlı bir grup ise, tezli mimarlarla birlikte, çağdaş Türk mimarisini temsil ediyorlar uluslararası platformda. Mehmet Konuralp bu sonuncu küçük grup içinde ele alınabilecek bir mimar. 60'lı yıllarda mimarlık eğitimi yapan mimarlar Modern mimarinin ilkesel gücünü koruduğu bir dönemde yetiştiler. O dönemin ustaları işlevsellik öğretisinin kurucuları olan ya da onlarla birlikte yetişmiş mimarlardı. Öğrencilerinin çoğu da hala aynı çizgide tasarlıyorlar.

Mehmet Konuralp de Modernizm'in evrensel dilini konuşan bir mimar. Bu genel tavır içinde, pek değiştirmeden izlediği bir yol var. Yapıların irdelenmesi bunu açıklıyor. 1969-71'de Göztepe'de yaptığı apartmanlar, gençlik ürünleri, yirmi yıl sonra bugün biraz eskimiş görünüyorlar. Ufak kütle hareketleri, yatay pencere dizileri, duyarlı oranlarla Modernist çizginin tam içindeki bu konut yapılarından başlayarak bugüne kadar değişmeyen bir üslüp çizgisi var Konuralp'ın. Bundan birkaç yıl sonra yapılan Zincirlikuyu'daki Karayolları Tesisleri (1972-1974) aynı üslübu sürdürüyor. Abartmasız kütle hareketleri, oranların tutarlılığı, titiz bir işçilik, hoşa giden, iyi dünüşülmüş ayrıntılar çevre yolu üzerindeki bu büro binasını, şimdi çok moda olan koyu cam egemenliğindeki kütlesiyle, İstanbul kent içi peyzajında hemen ilgi çeken bir nokta yapıyor. Bu özellikleriyle mimarlık literatürüne de yerleşti. Konuralp burada heyecan veren buluşların değil, mesleğine saygılı, değeri işlev ve uygulamanın mükemmelliğinde arayan bir profesyonel olarak kamuoyunun karşısına çıkıyor. 1976'da yaptığı küçük Maçka Sanat Galerisi, Konuralp'in yönlendirici bazı tasarım ilkelerini açıklayıcı bir başka örnek. Yalın, seçmeciliği tümden dışlayan bir yaklaşım Tek bir malzeme ile yapının cephesini, iç avlunun duvarlarını, içerde döşeme ve tavanları kaplamış. Sınırlı mekan olanakları ile bir bodrum katına sadece beyaz çini kaplama ile bir kişilik kazandırıyor. İç avluda düz bir cephe duvarı ile dairesel bahçe duvarı arasındaki karşıtlaşma, malzemenin sadeliği Erken Modern (Neo-Modern de denilebilir) tutkulara işaret ediyor. Kanımca, bu galeri mimarda incelmiş bir tasarım düşüncesinin varlığını gösteren ilginç birörnek. 

Konuralp'ın şimdiye kadar gerçekleştirdiği yapılar içinde en önemlisi ve mekansal tasarımda ulaştığı düzeyin en iyi göstergesi, birkaç kez yayınlanmış olan, Ordu'da Sağra ailesi için yaptığı konut kompleksi. Burada onun bütün özellikleri ve sınırları ortaya çıkıyor. Tepelerle deniz arasında, zengin bir konumda, güney-kuzey doğrultusunda uzanan, 35x220 metre boyutunda bir parsele yerleşen Sağra Evi, Eldem'in son konutlarında ulaştığı Gelenekselin Çağdaş Yorumu tutumunun değişik bir tavırla uygulandığı bir yapı. Servis yapıları, büyük ve uzun bir aksiyal havuzlu giriş avlusu, bir misafir evi, bir iç avlu, asıl konut, ön bahçe ve deniz kenarında açık bir revaktan oluşuyor. Konuralp, Eldem'in aksine, biçimsel bir referans vermiyor. Ya da "sous entendu" bir referans veriyor. Buna karşın, eski konut geleneğindeki üç temel düzene sahip çıkmış. Misafir Evi-asıl konut selamlık-harem ayrımını anımsatıyor; evin oturma hacimlerinin üst kata alınması Türk konut geleneğinde birinci katın "piano nobile" olarak kullanılmasmı sürdürüyor; hayatlı (Eldem'in dış sofa dediği) plan tipi de planlamada yönlendirici olmuş. 

Misafir Evi'nde kuzey (deniz) yönüne açılan bir orta hayat çevresinde "U" şeklinde yerleşmiş misafir odaları ve banyolar var. Buradaki plan düzeni ve ortadaki hayatın bir duvarla kapanarak büyük bir dairesel delikle dışarıya açılması, zemin kat revağı ve merdivenlerin konumu, yarım yüzyıl sonra Le Corbusier'nin Savoy Evi'nin yeniden hayata dönüşü gibi. Asıl konut bir iç avluyu çeviren iki hayat evi gibi düşünülmüş. Bu yaklaşım, kanımca, geleneksel hayat evi düzeninden varılabilecek yeni çözümler için, Türkiye'de şimdiye kadar yapılmış konutların hepsinden fazla "suggestion'lar içeriyor. Genel yerleşimin uzun aksı boyunca deniz görüntüsünü şeffaf bırakan revak düşüncesi de başarılı. 

Mekan ve plan özellikleriyle bu kadar bilinçli ve olumlu tasarlanmış yapıların cephe düzenleri olabildiğince yalın, geometrik; fakat, çok etkileyici değil. Dış yapı tasarımında planlamadaki çalaklık yok. Hatta, ondüleli iç cephede, pencere düzeni ve revaklarda, neredeyse 40'lı yılların kamu yapılarını anlatan bir kuruluk var. Daha önceki değerlendirmelerde A.Yücel'in de vurguladığı gibi, Sağra Evi bizim çağdaş mimari tarihimizde yeri olan bir yapı, özellikle plan "consepti açısından. Fakat, yaratılan mimari imge, S.H.EIdem'in varabildiği estetik düzeye ulaşmıyor. 1980-81 yıllarında İstanbul'da Amiral Bristol (Amerikan) Hastanesi'ne yapılan poliklinik ekinde olgunlaşmış ve gözlemciye Mies'in "less is more"unu anımsatan bir incelik var. Tasarımda bir yenilik yok. Örneğin, cephe düzenlerini yine Mies'in lllinois Institute of Technology'nin pek resimlenmeyen cephelerinde bulma olanağı var. Bunu, Konuralp'in oradan esinlendiğini söylemek için değil, tasarım ilkelerinin kaynağını anımsatmak için söylüyorum Bu yapıda simetrik bir düzen içinde renk kombinezonu, kesin, okunan geometrisi, çizgiye indirgenmiş yüzeysel bölümleri ile gerçekten ustalaşmış bir "yalınlaşma" iradesine örnek olacak mekanlar var.

Konuralp'in son yaptığı projelerde, belki de belge yetersizliği nedeniyle, ilgimi çeken birşey bulamadım Ne Trabzon'daki Suluhan, ne de Şişli Cam Plaza için hazırlanan projeler yeni birşey getiriyor. Modern mimarinin abartısız evrensel diline uygun öneriler. Fakat, her nedense Konuralp'in yapılarının beni götürdügü biçimsel anılar çok eskilere uzanıyor. Örneğin, Şişe Cam Plaza projesi bir Seagram'dan önce, Rockefeller Plaza örneğine uzanıyor. Bu tavra Modernist Neo-Klasizm olarak bakılabilir. Fakat bu, Amerikan "Beyaz'larının tutumuna benzeyen bir "neo" tavır değil.

Yemen'de "Maarib" için hazırlanan rekreasyon alanları projesini, sadece küçük bir vaziyet planı üzerinde gördüğüm için değerlendirme olanağı pek yok. Fakat, yaratılan çevre imgesi açısından, Arap Yarımadası'ndaki uluslararası mimarlık uygulamalarını düşününce, oldukça gösterişsiz kalıyor. Buna karşın, İkitelli'de yeni biten Sabah Gazetesi tesislerini, sadece önünden geçerken bir-iki kez gördüğüm halde etkileyici bulduğumu söyleyebilirim Konuralp'in yukarıda değindiğim olumlu özellikleri bu yapıda fazlasıyla var.

Architectural Association School'un özgür tasarım ortamında yetişen bir mimarın daha arayıcı olacağını tahmin ederim Konuralp tasarım disiplinini yeğliyor olmalı. Ün kazanmış başka meslekdaşları gibi, sağlıklı bir tasarım ve profesyonel bir yaklaşımın Türkiye'de de varolabileceğini kanıtlayan az sayıda mimarlarımızdan biri.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz