İlk in Milano sergisinin temelleri nasıl atıldı? Nasıl bir araya geldiniz?
Dünyanın dört bir yanında yaşayan tasarımcıları birbirleri ile bağlamak, iletişime geçmek, internet üzerinden Türk tasarımı ve tasarım hakkında tartışmak, alternatif projeler üretmek, uzaktan da olsa tanışabilmek amacıyla olusturduğumuz bir grup fikri “İLK”. Ürün tasarım fuarlarında diğer devletlerin kendi tasarımcılarına sergiler organize ettiklerini gördükçe ve yabancı birkaç dergide Türk tasarımı üzerine negatif görüşler içeren makaleler okuduktan sonra bende böyle bir grubu oluştuma fikri gelişti. Mart 2006’da bu düşünceyi yeni tanışmış olduğum tasarımcılarla paylaştım. Hepimiz çok kısa bir zaman içerisinde böyle bir çalışma için birlik olduk.
İlk olarak hedef; düşünen, tartışan, yazan, çizen alternatif bir tasarımcılar grubu oluşturmaktı. Bu isteği herkes kendi tanıdığı tasarımcı arkadaşlarına açtı ve bu şekilde grubu internet üzerinden yazışarak oluşturduk. Biz Türk tasarımını temsil etmiyoruz. Hepimiz birer Türküz, ortak noktamız bu. Bu aslında bir Türkiye projesi. Kurumsal bir yapı değiliz. Tümüyle gönül birliği içinde olan, birbirini tanıyan tasarımcılarız. Bizim gibi pek çok farklı gruplar diğer tasarımcılar tarafından oluşturulabilir ve oluşturulmalı da. Türk tasarım kimliğinin var olduğunu dünyaya duyurmak ve Türk tasarım imajını tüm dünyada iyileştirerek, Türk üreticilerinin ve tüm Türk tasarımcılarının önünü açmak gibi ortak bir amacımız var. Bu projede yer alanlar, başta Nurus olmak uzere ülkesine karşı sosyal sorumluluk hisseden kişiler. Bu çalışma aslında devlet tarafından projelendirilip bütçelendirilmesi gereken bir projedir. Çünkü Türkiye’nin ekonomisinin gelişmesi adına da yapılmış önemli bir çalışmadır.
Sergilenecek ürünleri seçmek amacıyla bir sergi yürütme grubu oluşturuldu; bu grup ben de dahil olmak üzere Aziz Sarıyer, Güran Gökyay, Sezgin Aksu, Can Yalman ve Adnan Serbest’ten oluşuyor. Ancak zaten herkes birbirini tanıdığı için kimin hangi ürününü sergilemek istediğini de biliyoruz ve bu konuda sağduyu ve edinilmiş tecrübelerle aynı fikirde oluyoruz. Bu sebeple de bir küratöre ihtiyacımız olmadı. Kollektif bir oluşum diyebiliriz. Bu yöntemle de Türk tasarım kimliğini, sergi alanında görüp, tartışıp anlayacağız. Önemli olan birer Türk olan bu tasarımcıların nerede yaşarlarsa yaşasın, geldikleri bu noktada hikayelerini ürünlerde görmek. Bu yöntem yapay bir konsept oluşturmaktan çok daha doğal ve kendi kendine oluşan bir süreç olacak.
Daha önce bir insiyatif grup oluşturulmadığı icin Koray Özgen “ilk” ismini önerdi. Gruptaki arkadaşlar da farklı isimler önerdiler, internet ortamında gerçekleştirdiğimiz bir oylamada “ilk” ismi grup için gene grup tarafından seçildi. Ürün tasarlamaya gönül vermiş, yıllarını vermiş Türk tasarımcılarının işlerini bir araya getirdiğimizde doğal olarak bir Türk tasarım kimliğini sergi alanında göreceğimizi düşündük. Bunun için tümdengelim yöntemi ile çalıştık diyebiliriz. Önemli olan birer Türk olan bu tasarımcıların nerede yaşarlarsa yaşasın geldikleri bu noktada hikayelerini ürünlerde görmek. Bu yöntem yapay bir konsept oluşturmaktan çok daha doğal ve kendi kendine oluşan bir süreç. Grubu oluşturduk oluşturmasına fakat konuştukça böyle bir sergiyi sadece tasarımcılar olarak bağımsız yapamayacağımız ortaya çıktı. Çünkü böyle bir sergiyi gerçekleştirmek için çok işgücü ve para gerekiyordu. Bizi kim destekleyebilirdi? Kendi çaliştığımız müşterilerimizden böyle büyük bir meblağ istemeye de çekiniyorduk. Tam o esnada Aziz Sarıyer Nurus’dan sevdiğimiz ve saygı duyduğumuz arkadaşlarımız Renan ve Güran Gökyay’a bu oluşumdan bahsetti. 1998 yılından beri Türk tasarımını maddi ve manevi olarak destekleyen ve gruptan pek çok tasarımcının çalıştığı bir firma olan Nurus da bu meseleyi sahiplendi. Zaten birçok Türk firması yabancı tasarımcılarla çalışmayı tercih ederken, Nurus Türk tasarımcıları ile calışmaya devam eden ve bu konuda kararlı uluslararası bir firma. Yurtdışında da Türk tasarımını ve üreticilerini en iyi şekilde temsil ediyorlar. Güran ve Renan, Aziz Bey’e ”Eğer tasarımcılar olarak böyle bir düşünceniz varsa bu oluşumu desteklemek bizim görevimizdir” dedi. Bu haber üzerine grup olarak hem sevindik hem de rahatladık.
Serginin şu anda gerçekleşmesini Nurus’a borçluyuz çünkü Nurus sadece maddi destek vermekle kalmadı, bizim adımıza bütün organizasyonu üstlendi ki bu gerçekten cok ağır bir iş yükü. Aksi takdirde dünyanın farklı yerlerinde yaşayan bizler bu organizasyonu gerçekleştiremeyecektik. Bu aşamadan sonra Güran Gökyay ve ekibi icin uykusuz geceler ve büyük hazırlıklar basladı ve devam ediyor. Sergi tasarımı üzerinde Milano’da yaşayan Sezgin Aksu ve Silvia Suardi çalışıyor. Organizasyonun tüm grafik tasarımlarını da Beril Tokcan ve ekibi gerçekleştiriyor.
İlk ve son tasarımlarınızı açıklayıp, karşılaştırabilir misiniz?
Tüm tasarımlar ilkinden sonuncusuna kadar bir zincir gibi, hayata bakış açımı yansıtıyorlar. İlki olmadan sonuncusu da olamaz, bir bütünler.
Türkiye’nin tasarım ve üretimi açılarından nasıl bir platform olduğunu düşünüyorsunuz?
Daha özgün olmalı ve üründen ziyade dünyaya alternatif fikir üretmeli.
Türkiye’de de tasarıma yönelik çeşitli etkinlik ve buluşmalar gerçekleşiyor; bunun tasarımcıların ürünlerini üretilmesi ve tüketilmesi için rasyonel bir desteği oluyor mu?
Oluyor tabii ki ama bence anlamdan çok ürüne önem verilmeye başlandı yani içerik geri planda kaldı. Sergilemek evet tabii ki önemli ama ya anlam? Ya farklılık? Ya insanlığa katkı? Tasarım sadece biçim üretmek ve bunları sergilemek değil ki.
Türkiye’de tasarımı canlandıracak veya teşvik edecek ne tür çalışmaların yapılmasını isterdiniz?
İlk’i oluşturmadan önce de Radikal gazetesine de yazıyordum; bence bu yapılan gibi bir sürü alternatif gruplar kursunlar ki tasarımcılar tasarım gelişsin ve ilerlesin. Bir arada olunca önemli bir sinerji doğuyor.
Milano Fuarı farklı ülkelerin tasarımcılarını bir araya getiren saygın bir platform, bu sene Milano’da hangi tasarımcıların ve ülkelerin öne çıkacağını düşünüyorsunuz?
Amacımız Türk tasarımını ön plana çıkarmak tabi ki...
Milano Fuarı’ndan beklentileriniz nelerdir?
Tanıdıkları görmek ve yeni arkadaşlar edinmek, ilginç insanlarla tanışmak.