İlk in Milano sergisinin temelleri nasıl atıldı? Nasıl bir araya geldiniz?
Aziz Sarıyer, Adnan Serbest, İnci Mutlu, Türk tasarımının önde gelen isimleriyle, tasarımının gelişimi, tanıtımı, paylaşımı vs gibi pek çok yaklaşımı içine alan bir oluşumu gerçekleştirmeyi düşünmüşler. Oluşumun toplumumuza, genç tasarımcılarımıza görevimiz olduğunu düşünerek ilk toplantılarımızda Zona Tortona’da kapsamlı bir sergi fikrini hızla hayata geçirme kararı aldık. İlk toplantılarımızda: Aziz Sarıyer, Adnan Serbest, İnci Mutlu, Tanju Özelgin, Can Yalman, Kunter Şekercioğlu, Ela Cindoruk, Nazan Pak, Arif Özden, Atilla Kuzu ve ben vardık. Alev Ebuzziya’yı daha sonra büyük bir keyifle aramızda gördük. Ayşe Birsel, Defne Koz, Koray Özgen de maille katılımlarını sürdürdüler. Seyhan Özdemir de toplantılarımızda daha sonra yer aldı. Tasarımcıların kendi insiyatifleri çerçevesinde ilk kez bir araya gelmesi adına da Koray Özgen’in önerisi olan İLK ismini koyduk. Daha sonra da sergi çerçevesindeki katılımlarla bu günki sayıya ulaştık. Organizasyonu tümüyle Nurus üstlendi. Gerçekten çok kapsamlı, çok ince düşünülmüş bir sergi organizasyonu oluşturdular.
Bu serginin Türk tasarımı için önemi nedir?
Türk tasarımcılarının ve tasarımının toplu olarak, kuvvetli, başarılı ürünlerle uluslararası platforma çıkması çok önemli tabiki. Turk Tasarımı’nında, altyapısının da iyi, doğru ve kuvvetli olduğunun bildirgesi gibi bir şey diyebiliriz.
Türkiye’den çıkan tasarımlar ve tasarımcılar yurtdışında çeşitli platformlarda tanınmaya başladılar, İlk in Milano ile biraraya gelmenizin avantajları neler olacaktır?
Hepimiz tek tek zaten uluslararası calışmalar yapıyoruz. Ama bu bir güç göstergesidir. Türk tasarımına tasarımcısına bakışı değiştirecektir. Hatta Türk ürünlerine de uluslararası pazarda ilgiyi arttıracaktır.
İlk ve son tasarımlarınızı açıklayıp, karşılaştırabilir misiniz?
İlk üretilmiş tasarımım bir aydınlatma tasarımı ve mekanda ses ve ısı izolasyonu sağlayan modüler, boyut esnekliği olan, ahşap ve alüminyumdan oluşan bölücü paneldi. En son porselen, paslanmaz çelik ve cam masa üzeri serileri hazırlıyorum. İlk ve son tasarımlarımda hep malzemenin farklı boyutlarda kullanımı, çok kaliteli bir üretim hedefi, yenilikçi yaklaşımlar söz konusu. İkisinin arasında yaklaşık 30 yıl olsa da..
Türkiye’nin tasarım ve üretimi açılarından nasıl bir platform olduğunu düşünüyorsunuz?
Tasarım açısından kültürel çeşitlilik, tarihsel çok yönlülük oldukça avantaj sağlasa da, üretim açısından, sanayinin bakış açısı ve ileri teknoloji kullanımının çok kısıtlı olması dezavantaj olarak ortaya çıkıyor.
Türkiye’de de tasarıma yönelik çeşitli etkinlik ve buluşmalar gerçekleşiyor; bunun tasarımcıların ürünlerini üretilmesi ve tüketilmesi için rasyonel bir desteği oluyor mu?
Bu etkinlik ve buluşmalara öncelikle sanayicilerin katılımlarını sağlamak gerekiyor. Tabi ki toplumun tasarım bilincinin gelişmesinde, iyi tasarımın ayırt edilmesinin sağlanmasında katkıları var. Tüketicinin seçiminde tasarımın önem kazanmasına da yardımcı oluyor.
Türkiye’de tasarımı canlandıracak veya teşvik edecek ne tür çalışmaların yapılmasını isterdiniz?
Turkiye’deki açmazlardan biri bence sanayinin gerekli ve yeterli desteği vermemesi. Kendi bünyelerinde bile yeterli AR-Ge çalışmaları yok. Üniversitelerin tasarım bölümlerinde maket atölyeleri mini üretim hatlarına dönüştürülmeli, projeler sanayi destekli yapılmalı. Bence başka bir önemli nokta da tasarımcıların kendilerinin ürettirdikleri tasarımlarını tüketiciye sunabilecekleri design shopların-satış merkezlerinin bir şekilde desteklenerek kurulması. Zira mağazalar üzerine çok fazla fiyat koydukları için tasarımınızı satılmazlık noktasına getiriyorlar. Tasarımcı kendisi ürettirip, kendi markası ile satabileceği bir ortamı bulabilmeli.
Milano Fuarı farklı ülkelerin tasarımcılarını bir araya getiren saygın bir platform, bu sene Milano’da hangi tasarımcıların ve ülkelerin öne çıkacağını düşünüyorsunuz?
Yeni teknolojiler çerçevesinde kimler yenilik yaptıysa onlar zaten önde olacaklardır. Almanlar kendi ülkelerinde zaten en büyük fuarlara ev sahipliği yaptıkları için orada sunuyorlar. Japonlar teknolojik çalışıyorlar. İtalyanlar her zaman sürpriz yaparlar. Bizi de çok konuşacaklardır. Tasarımcılara gelince Massimiliano Alajmo yeni Philippe Starck olarak Frankfurt Fuarı’nda lanse edildi. Orada da gündemde olacaktır zannediyorum..
Milano Fuarı’ndan beklentileriniz nelerdir?
Tasarımlarımızın ilgi göreceğini ve iyi bağlantılar kuracağımızı düşünüyorum. Geniş bir tasarım-tasarımcı paylaşımı olacaktır.
Milano Fuarı’ndan sonra hedefleriniz nelerdir?
Her zaman olduğu gibi yeni tasarımlarla yoluma devam edeceğim. Zaten Frankfurt Fuarı Ambiente de standım var, her yıl katılıyorum. Kendi markam için yepyeni konseptler hazırlayacağım oraya. Subat ayındaki fuarda da kurduğum bağlantılarım nedeniyle yoğun çalışmalarım zaten sürüyor.