“Form”un mimarlık söz konusu olduğunda “mimari dil” anlamına geldiği düşünülürse, akımın etkisini gösterdiği dönem boyunca ulusal özellikte ürünler ortaya çıktığı tahmin edilebilir. Slogan, mimarlık bağlamında yorumlanmaya devam edildiğinde “içerik” ise somut ve metafiziksel anlamda “fonksiyon”a karşılık geliyor. Ülkeden ülkeye farklılıklar gösteren sosyalist realist mimarlıkta bina iskeletlerinin klasik yaklaşımlar taşıdığı ve Doğu Bloku ülkelerinde ulusal mirastan ilham alan farklı yorumların ortaya çıktığı görülüyor:
Süse eğilimli Sovyet Sosyalist Realizmi, temelini Rus halk geleneklerinden alarak gelişti. Anıtsal klasisizmin tercih edildiği Sovyetler Birliği’nde, bu nedenle “Stalinist Barok” adı verilen bir tarz oluştu.
Macar Sosyalist Realizmi ise işçiler, asiller, kısacası tüm vatandaşlar tarafından anlaşılabilir olan Geç Macar Barok ve Erken Neoklasisizm akımlarından doğdu.
Doğu Almanya’nın Sosyalist Realizmi, bünyesinde Berlin’in Müze Adası’ndaki (Museuminsel) Schinkelesque geleneğini ve sert Prusya mimarlığı mirasını barındırıyor.
Varşova Paktı’na imza atan ülkelerin Sosyalist Realizm dönemlerini kesin tarihlerle sınırlamak pek mümkün görünmüyor. Sovyetler Birliği’nde Stalinizm ile başlayan Sosyalist Realizm, Doğu ve Orta Avrupa’ya İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yayıldı. Rus Komünizmi’nin ardından bazı ülkelerde 1945, bazılarında ise 1950’lerin başında ortaya çıkan akımın son yılları da kesin olarak belirtilemiyor. Stalin’in 1953 yılında ölmesiyle sona erdiği düşünülen akımın etkileri, liderin bakış açısı hakkında yapılan tüm olumsuz eleştirilere rağmen 50’li yılların ortalarına kadar görüldü. Hatta Romanya’da Stalinist etkilerin 1980’lere kadar var olduğu söylenebilir. Başkan Çavuşesku’nun yaptırdığı devlet binaları, Stalinist Barok, Fransız Grandeur, Bizans Hristiyan Ortodoks ve Balkan etkilerinin yanı sıra modernizm esintileri bile taşıyordu.
Diktatörlük ve Mimarlık