Gündem

GATS (Hizmet Ticareti Genel Anlaşması)

Tarih: Ağustos 2002 Derleyen: Emine Merdim Yılmaz
Mimarlar Odası 38. Dönem Raporu'ndan
21. Yüzyıla damgasını vuracak ekonomik ve toplumsal dönüşümlerin tüm dünyada olanca hızıyla yaşandığı, her kesimin ve herkesin bu dönüşümlerden payına düşeni aldığı ve etkilendiği bir tarihi sürecin doruk noktasındayız.

Mimarlık ve mimarlar da, yapı sektörünün en önemli aktörlerinden biri olarak, bu süreçten etkilenen kesimlerin başında gelmektedir. Yeni dünya düzeni, bir yandan sermayeyi üretimden koparmış ve dünyanın eriştiği yüksek iletişim düzeyinden de yararlanarak uluslararası piyasada serbestçe dolaşmaya bırakmış, bir yandan da, dolaşımdaki sermayenin birikimini artırmak üzere sosyal devlet ilkesinden ve başta konut, eğitim, sağlık gibi toplumsal yatırımlardan vazgeçilmesini programlamıştır. Yatırımların yavaşlaması, giderek durması ile, tüm dünyada krize giren, kimlik ve meşruiyetinin tartışıldığı bir ortama sürüklenen mesleğimiz, Cumhuriyetin en derin ekonomik bunalımıyla karşı karşıya kalan ve son yıllarda üstüste yaşadığımız depremlerle sarsılan ülkemizde, diğer ülkelerle kıyaslanamayacak ölçülerde yara almıştır.

Yalnız bu kadar değil: Mimarlık eyleminin kültürel boyutunu, çevresel etkilerini, toplumsal maliyetini dikkate almadan ve sıradan bir "hizmet" olarak değerlendirilerek, ülkemiz mimarlığı, Hizmetlerin Ticareti Genel Anlaşması (GATS) çerçevesinde serbest pazar koşullarına sınırsızca terk edilmek istenmektedir. Avrupa Birliği (AB) uyum süreci müzakerelerinde de aynı tutumun izlenmekte olduğunu, mesleki alanımızdaki yasal düzenlemelerin, ülkemizdeki yapı sektörünün koşullarının gözetilmeden gerçekleştirilmek istendiğini anlıyoruz. Bu yasal düzenlemeler, sektör sorunları ele alınmadan ve gerekli iyileştirmeler yapılmadan gerçekleşirse, ülkemiz mimarlık ve mühendislik hizmetlerinin eğitim, yetkinlik, donanım ve altyapı bakımından, özellikle gelişmiş ülkelerle, eşitsiz ve haksız bir rekabet ortamına düşeceği açıktır.

Son elli yılda yaşadığımız hızlı ve sağlıksız kentleşme süreci kaynağını, kentleşme rantının, doğal ve tarihi çevrenin ve kamu arazilerinin yağma edilmesinde bulmuştur. Bu sürecin önünde engel olarak görülen planlama kararları ve hukuki yapı hiçe sayılmıştır.

Şimdi karşı karşıya olduğumuz küreselleşme sürecinde aynı mantık yeniden boy göstermektedir. Yabancı sermaye ile bütünleşmek amacıyla imzalanan uluslararası sözleşmelerle, ülkemizde geliştirilmiş ve geçerli olan planlama kararları ve iç hukuk hükümleri aşılmağa çalışılmakta, plansızlık ve hukuk tanımazlığa kapı açılmaktadır.

Bu süreç, zaten rantiye-yapsatçı-politikacı sacayağının kurbanı olan mimarlık birikimimizi daha da olumsuz yönde etkileyecek, ülkemiz mimarlığı, elindeki bu birikimi de kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.

Oysa, tüm acı yanlarına karşın, özellikle yaşadığımız depremlerle birlikte ve AB uyum süreci içinde yapı sektörü için bir "yeniden değerlendirme", bir "beyaz sayfa açma" fırsatı yakalanmıştır. Bu fırsat iyi değerlendirilseydi, bir yandan yapsatçılığın, arsa spekülasyonunun ve kaçak yapılaşmanın sonunu getirecek, diğer yandan eğitim, mesleki yetkinlik ve yapı standartlarında sağlanacak "çağdaşlaşmanın" yolunu açacak yasal düzenlemeler ve programlar şimdiye kadar gerçekleştirilebilirdi. Ne yazık ki, bu çabaya girmek yerine pragmatizm olarak değerlendirebileceğimiz, yaz-boz tahtasına dönen ve yaşamın gerçekliğinden uzak yasa ve kararnamelerle, ülkenin imar düzeni sonunun nereye varacağı bilinemez şekilde biçimlendirilmeye çalışılmıştır.

Sağlıklı konut ve çevre temel insan haklarındandır. Mimarlığın, güvenli, sağlıklı, yaşanılır mekanlar ve yapılı çevreler yaratmak için en başta gelen kaynaklardan biri olduğu unutulmakta ve tüm dünyada gösterilen eğilimin aksine, ülkemizde, mimarlık toplumsal yaşamın dışına itilmektedir.

Yine de "her şey için çok geç" değildir. Hala yapılabilecek, uğraşılması gereken işler vardır. Yukarıdaki özet tablo, Mimarlar Odasının 38. çalışma döneminin ağırlıklı konularını bizlere işaret etmektedir. Bu olumsuz tabloyu değiştirmek için çaba göstermek, yalnız Oda yönetim kurullarında görev alan arkadaşlarımıza değil, tüm meslektaşlarımıza düşen bir görevdir. Üyelerimizi mesleğimizin nitelikli gelişimi, bir kamu hizmeti olarak mimarlık eyleminin topluma benimsetilmesi için elbirliğiyle çalışmak üzere etkinleştirmek, yaratıcı ve katılımcı programlar geliştirmek zorundayız.

Mimarlar Odasının sayısı otuz bini bulan üyesiyle, 21 şube ve 75 temsilciliği ile bu programları gerçekleştirmeye yetecek gücü vardır. Örgüt yapımızı bu gücü harekete geçirecek şekilde yetkinleştirmek ve gerekli donanımlara sahip kılmak durumundayız.

Oda Merkezi mesleki politikaların geliştirildiği ve bu politikalar doğrultusunda örgütsel eylemliliğin ve etkinliğin eşgüdümünün sağlandığı bir ortamdır. Bu ortam giderek bir iç eğitim, bilgilenme ve iletişim merkezi olmalıdır. Katılım, ancak etkin bir iletişimle sağlanabilir. Oda Merkezi, bu görevini sağlamak üzere donatılmalı, altyapısı güçlendirilmeli, elektronik olanaklar da kullanılarak tüm Oda ortamı, üyelerimize ve aday üyelerimize açık bir sorgulama/tartışma/eylem platformu olabilmelidir.

Bu platform, aynı zamanda, tüketime, kaynak ve enerji savurganlığına dayalı yaşam tarzı ve buna tekabül eden kentleşme ve yapılaşma sürecinin sistematik ve mimarca eleştirisi, toplumla diyalog kurmanın, mimarlık kültürünün geliştirilmesinin ve yaygınlaştırılmasının bir yöntemi olarak değerlendirilmelidir.

Program
38. Dönem çalışma programının kapsamında, öncelikle ve tüm yönleri ile birlikte, "mesleğimizle ilgili yasal düzenlemelere müdahale" yer almalıdır. Meslek alanımızdaki tüm GATS ve AB uyum müzakereleri sürecinde gerçekleşecek uluslararası etkileşime bağlı düzenlemeler ile ulusal yasama çalışmaları bu kapsamdadır. TMMOB Kanunu, Şehircilik ve İmar Kanunu, Mahalli İdareler Kanunu, İhale Kanununa bağlı yönetmelikler... vb düzenlemelere ilişkin görüşlerimiz netleştirilmeli ve bu görüşlerin etkinliğini sağlamak için uygun çalışma tarzları geliştirilmelidir. Yasal düzenlemelere müdahale, kısa vadeli bir program olmayacaktır; geçen dönemler içinde yapılmış çalışmalar vardır ve bu dönem boyunca da sürmesi/süreceği düşünülmelidir.

İzleyeceğimiz programda, başta İstanbul olmak üzere, kentlerimizi tehdit altında tutan deprem ve doğal afetlere karşı, kentsel yenileme ve yeniden kullanım stratejilerinin geliştirilmesi, mimarlığın hem sorumluluğu hem de geleceği olarak başlıca çalışma alanlarımızdan biri olmalıdır.

Koruma politikaları, toplumun tüm sosyal kesimlerinin kültürel haklarını gözeten bir anlayışla geliştirilmelidir. Mimari mirasa ait, hangi sosyal ve kültürel ortamdan, nasıl ve hangi tekniklerle yapıldığına ilişkin araştırma ve tespitler, sistematik ve kategorik karşılaştırmalı bilgiler haline getirilerek, toplumsal bilince ve kullanıma açılmalıdır. Bu kapsamda, geçen dönemden devraldığımız "Kayaköy", "3. Binyıla Mesajlar" gibi başlıca çalışmalar takip edilmeli ve bu çalışmaların ürün vererek sonuçlanması sağlanmalıdır.

Oda çalışmalarında, "Yarışmalar Düzeni" ve "Mesleki Denetim Uygulaması", bu dönem üzerinde önemle duracağımız iki çalışma alanıdır. Yarışmalar, giderek eylem alanımızdan çıkmaktadır. Oysa mimarlık yarışmaları, hem mesleki birikimimizi zenginleştirmek hem de yeni ve genç yetenekleri özendirmek/ortaya çıkarmak bakımından son derece önemlidir. "Yarışmalar Düzeni", ilgili kamu kuruluşları ile işbirliği kurularak hukuki sorunlarından arındırılmalı ve etkinleştirilmeli, mimarlık yarışmaları hem kamunun, hem de özel sektörün mimarlık hizmeti sağlamasında başlıca yollardan biri haline gelmelidir.

Mesleki Denetim Uygulamasında bir yandan ortaya çıkan hukuki sorunları çözme yönünde çalışmalar sürdürülürken bir yandan da uygulamanın Odanın gelir kaynağı olarak değil, kamu yararını gözeten, üyelerimizin mesleki hak, yetki ve sorumluluklarını koruyan bir program olarak görülmesini sağlayacak düzenlemeler getirilmelidir. Mesleki Denetim Uygulaması kolay, bürokrasiden arınmış, süratli, mümkünse elektronik iletişim olanaklarından yararlanır hale getirilmelidir.

50 yıla yaklaşan Oda pratiğinde süreklilik kazanmış çalışma konularının bir bölümüne, bu konularda izlenecek genel yaklaşımlar da özetlenerek, yukarıda değinilmiştir. Bu alanlarda daha ayrıntılı programlar, sürdürülmekte olan çalışmalarda edinilen sonuçlar değerlendirilerek ve süreç içinde geliştirilmelidir.

Öte yandan program, üyeler ve örgüt birimlerince iletilecek öneriler de dikkate alınarak proje bazında yeni çalışma konuları belirlenmesine de açık olmalıdır. Bir yandan böylesi dinamik bir program amaçlanırken, diğer yandan dönemin özelliklerinden kaynaklanan, bu döneme özgü ağırlıklı çalışma alanlarından oluşan temel aksları ayrıca belirlemek doğru olacaktır. Bu çerçevede 38. Dönem çalışma programının omurgasını oluşturacak beş ana aksı şöyle sıralayabiliriz:

1. Örgütsel Bütünlük ve Etkinlik İçin Yapılanma Programı
Odamızın örgütsel işleyişindeki aksaklıkların, eksikliklerin saptanması, daha etkin bir Mimarlar Odası ve TMMOB için yapılması gerekli düzenlemelerin belirlenerek üzerinde tüm örgütün uzlaşma sağladığı değişim ve yenilenme çalışmalarının yapılması bu aksın temasını oluşturmaktadır.

Son otuz yılda üye sayısı 5 kat, şube sayısı 7 kat artan Odamızın yapısının zenginleştirilmesi gereklidir. Mimarlar Odası'nın bu yapısı 30 bin üyeye dar gelmektedir. Şube sayısının artması coğrafi yakınlık sağlamakta, ancak farklı çalışma biçimleri olan üyelerin Oda çalışmalarına katılım ve Oda içi etkinlik biçimlerini yalnızca tekrarlamaktadır. Bu çalışma dönemimizde Oda içinde yeni iletişim kanallarının oluşturulması ve örgütlülüğün ek aidiyetlerle artırılması gündemimizdedir. Yeni çalışma tarzında proaktif komiteler ve komite içi alt kurullar katılımı artıracak ve mesleki çalışma kurulları serbest, kamu görevlisi, akademisyen, ücretli tüm mimarlar için çalışma koşullarını doğrudan etkileme araçları yaratacaktır. Bu yaklaşımla üye katılımına odaklı bir yapılanma sağlanacaktır.

2. Yapı ve Meslek Standartları Geliştirme Programı
Tartışmalı olduğu üzere, ister kamu kesimi üstlensin ister özel kesime devredilsin, yapı denetiminin sorunu usul bakımından değil, esas bakımındandır. Yapı denetiminin hangi esaslarla, hani ölçütlerle yapılacağına ilişkin verilerimiz çok azdır.

Ülkemizde uyulması zorunlu kılınmış yapı standartları, ne yazık ki, son derece yetersizdir. İlgili kamu kuruluşları ve üniversitelerin yapı standartlarını geliştirme doğrultusunda bir çabası olmadığı gibi, meslek odalarının da bu kapsamda bir çalışması, ne yazık ki yoktur. Belediyelerin imar yönetmelikleri ve meslek odalarının asgari çizim standartları, bu gereksinimi karşılamaktan uzaktır. İmar yönetmeliklerinin yapı standardı sayılabilecek referansları pek azdır.

Meslek odaları çağdaş yapı standartlarının geliştirilmesi için hiç gecikmeksizin çalışmalarına başlamalıdırlar. Önce iş ve yapı çevresi güvenliği sonra deprem güvenliği, yangın güvenliği, çocuk yaşlı ve sakat güvenlik ve kolaylıkları, ses ve ısı izolasyonları, su izolasyonu ve bir sağlıklı yapı için gerekli tüm diğer standartlar saptanmalı ve bunlara uyum zorunlu hale getirilmelidir. Bu çalışmaların eğitim kurumları, enstitüler, yerel yönetimler ve ilgili kamu kurumları ile işbirliği halinde geliştirilmesinde yarar vardır.

Meslek Standartlarının yükseltilmesinde ise Uluslararası Mimarlar Birliği'nce yürürlüğe sokulan "mimarlık mesleğinin uygulanmasında tavsiye edilen uluslararası profesyonellik standartlarına ilişkin mutabakat metni" uyarınca çalışmalar sürdürülmeli, bu metnin ilgili kamu kuruluşlarınca da benimsenmesi için girişimlerde bulunulmalıdır.

3. Mimarlık Eğitimine Katkı ve Meslek İçi Eğitim Programı
Ülkemizde mimarlık eğitiminin kalitesizliği ve yeterli düzeyde mesleki eğitim almış mimarların yetişmesini sağlamak için "mesleğin yeniden düzenlenmesi gerektiği" sıkça dile getirilmektedir. Gerçekten, özellikle, akıl ve izandan yoksun bir şekilde, plansız ve programsız açılan yeni mimarlık okullarının eğitim kadrosu ve donanımı yetersizdir. Bu okulların, hizmetlerin serbest dolaşımının öngörüldüğü ve programlandığı bir ortamda, gelişmiş ülkelerdeki okullara eşdeğerliğinden sözetmek mümkün değildir. Genç mimar adayları, üzüntü vericidir ki, iyi yetişmemektedir. Mimarlık eğitimi için uygun olmayan yerlerde, yetersiz eğitim kadrosu ve yetersiz eğitim malzemesi ile, bilgi ve görgüden yoksun olarak mezun edilen genç mimarların yeterli 'mimarlık eğitimi' alabildiklerini kimse söyleyemez.

Mimarlar Odası'nın önünde bu düzeysiz ve yetersiz eğitim ortamına müdahale etmek, hem mimarlık okullarının eğitim standartlarının yükseltilmesi ve hem de meslek içi eğitimde ileri adımların atılması için etkinliklerde bulunmak görevi bulunmaktadır.

Diğer yandan, dönemimiz uluslararası ve ulusal mevzuatın büyük ölçüde değiştirilmesinin yaratacağı sıkıntıları dayatacaktır. Yaşadığımız süreç, sancılı bir süreçtir. Uyumsuzluk sorunu yaşanacaktır. Bu nedenle, meslek hukuku ve GATS-AB sürecinde meslek alanında değişimlere ilişkin üyelerimizin meslek içi eğitim almaları sağlanmalıdır. Bu eğitimin ve yaşanacak sürecin "interaktif" bir eğitim olması gerekir. Böylece Oda üyeleri meslek alanına ilişkin "dış müdahalelere" karşı deneyimli ve donanımlı olacaklar, kendi sorunlarına Oda platformlarında sahip çıkacaktır.

Mimarlar Odası
GATS (Hizmet Ticareti Genel Anlaşması)
GATS (Hizmet Ticareti Genel Anlaşması)
Gündem Arşivi
Dönem için hazırlanan gündemlerin listesi aşağıdadır. Ayrıntılarına ulaşmak istediğiniz gündem başlığını listeden seçiniz.