Liberal Demokrat Parti'nin Programında Yer Alan Maddeler
Yerel Yönetimler (Belediyeler)
Ülkemiz çok hızlı bir kentleşme süreci yaşamaktadır. Liberal Demokrat Parti bu temel gerçekten hareketle, yerel yönetimlere (belediyelere) özel bir önem vermekte ve Programı'nda bu konuyu ayrı başlık altında, ayrıntılı biçimde ele almaktadır.
Yerel Yönetimde "Liberal" Anlayış
Bireyi, bireyin huzur, refah ve mutluluğunu hedef alan liberal felsefe, doğaldır ki, bireyin yaşam şartlarının bunda birincil etken olduğuna inanır.
Bireyin sağlıklı, huzurlu ve çağdaş bir ortamda yaşaması ve çalışmasının onun en temel hakkı olduğuna inanıyoruz. 21. y.y.'a girerken vatandaşlarımızın bu temel haklarını kullanmalarına imkân sağlayacak tüm önlemleri almayı; bu amaca hizmet edecek tüm yönetimsel ve yasal düzenlemeleri yapmayı amaçlamaktayız.
Yerel yönetimlerin parasal ihtiyaçlarının merkezi yönetim yani, devlet tarafından karşılanmasına karşıyız. Bireyin ve özgür bireysel girişimin yaratıcılığı, becerisi, akılcılığı ve ekonomisinin yerel yönetime yansıması, belediyecilik alanında da liberal anlayışın özüdür.
Liberal demokraside halkın yerel yönetime katılımı büyük önem arz eder. Birey yerel yönetimlerin belirlenmesinde, merkezi yönetimin belirlenmesine kıyasla, çok daha fazla sorumluluk üstlenmek durumundadır çünkü, yerel yönetimler bireyin günlük yaşam kalitesini doğrudan belirleyen mekanizmalardır.
Bu anlayışla, yerel kitle iletişim organlarının gelişmesine de büyük önem vermekteyiz. Bu organların birey ile, yerel yönetimler arasında sağlıklı iletişimin tesisi için yaşamsal rol oynayacaklarına inanmaktayız.
Yerel yönetimlerin seçiminde halka adaylar ile ilgili uygunluk, yeterlilik bilgisini, doğal olarak, adayların mensup oldukları siyasi partiler verecektir. Siyasi partiler için belediye başkan adayı belirleme kriteri (ölçüsü), her şeyden önce, adayın geçmişinde büyük organizasyonları başarıyla yönetmiş olma deneyimi olmalıdır inancındayız.
Başkan adaylarının siyasi kimlik sahibi olmaları, liberal demokrasinin ön koşulu olan rekabet ortamını yaratacağı için, zorunludur. Ancak, bu durumun siyasi popülizm (halk dalkavukluğu) aracı olarak kullanılması riskinin bulunduğu da bir gerçektir. Bu noktada bireye demokratik bir sorumluluk düşmekte; birey oy verirken adayın ve mensup olduğu siyasi partinin yerel yönetim felsefesini iyi inceleme yükümlülüğü altına girmektedir.
Liberal Demokrat Parti yerel yönetimin, belediyeciliğin öncelikle bir felsefe sorunu olduğuna inanmaktadır. Bir diğer ifade ile, örneğin, kent nedir, ne olmalıdır, nasıl olmalıdır, niçin olmalıdır vb sorunlara tutarlı ve doğru cevaplar verilebilmelidir inancındayız.
Kent
Kentler insanların yoğun biçimde yaşadıkları merkezlerdir. insanların bu merkezlerde yoğun biçimde yaşamak istemelerinin temelinde ise, ekonomik çıkar yatar. Yani, birey bu merkezde ekonomik yaşamını iyileştirici imkânlar bulmayı ümit eder.
İnsanlar öncelikle para kazanabildikleri yerlerde yaşar, büyür ve gelişirler, Bu gerçek, doğal olarak, kent dediğimiz merkezde ekonomik kurumların yanı sıra, bireyin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına da cevap veren imkânların gelişmesine yol açar. Ancak, kent yönetim anlayışı yine de öncelikle kentin ekonomik gerçeği üzerinde yapılanır.
Liberal Demokrat Parti'nin kent yönetim anlayışı, belediyecilik anlayışı, kentin ekonomik gerçeği üzerine bina edilmiştir.
Belediye Başkanı'nın Görevi
Bir belediye başkanının görevi, kenti her anlamda yaşanılabilir bir merkez haline getirmek ve bunu söz konusu kentin özgün yapısından hareketle, yapmaktır.
Her kentin kendine özgü bir yapısı, özelliği ve dolayısıyla, değeri vardır. Dolayısıyla, bir kentin yöneticisi, o kenti ucuz kılmak gibi bir yaklaşım benimseyemez çünkü, bu mümkün değildir; çağdaş şehircilik anlayışına aykırıdır. Her şehrin bir fiyatı vardır tıpkı, araba kullanmanın hatta, lüks araba kullanmanın fiyatı olduğu gibi!
Yatırımlar
Kentler en büyük, en kaliteli yatırımların yapıldığı merkezler olmak durumundadır çünkü, bir yatırımdan ne kadar çok insan yararlanıyorsa, o yatırım o kadar çabuk kendisini geri öder. Kentlerde ucuz, kalitesiz ve kısa vadeli yatırımlar yapmak en büyük israftır.
Büyük ve kaliteli yatırımların yapıldığı kentler, pahalı merkezler olacaktır ve dolayısıyla, bu pahalı merkezlerde sunulan hizmetlerin de, çok kaliteli olmaları gerekir.
Parasal Kaynak
Kentlere yapılan yatırımların parasal kaynağı büyük ölçüde kentteki gayrimenkul rantından elde edilmek durumundadır. Bir diğer kaynak ise, kente özgü tüketim vergileri olacaktır (bkz. IV.l.3.) Bir diğer ifade ile, bir kent için yapılan yatırım giderlerinin tümü, o kentteki mülk sahiplerinden ve kentin sunduğu mal/hizmetlerden yararlananlardan alınacaktır.
Kentteki mülke değerini veren, yine kenttir. Örneğin, aynı büyüklükteki arazinin fiyatı İstanbul'da 10, Konya'da 4 ise; bu, o araziye kentin kattığı bir değerdir. Yani, tarlayı büyük bir rant haline getiren kenttir. Dolayısıyla, yerel yönetimler kentlerdeki gayrimenkulleri gerçek değerleri üzerinden vergilendirmek; elde ettikleri bu kent rantının belediye hizmetlerine yansımasını temin etmekle yükümlüdürler.
Gayrimenkul vergilerinin gerçek değerleri üzerinden alınması, şimdiye kadar bu yapılmadığı için, başlangıçta mülk sahiplerine ağır gelecektir. Ancak, bu yolla toplanan gelir yeniden kente harcanacağı için, orta ve uzun vadede gayrimenkullerinin değerleri artan mülk sahipleri daha kârlı çıkacaklardır.
Gayrimenkul en kolay vergilendirilebilecek metadır. Buna rağmen, gayrimenkulun ülkemizde en kolay vergi kaçırılabildiği alan olduğu da bir gerçektir. Bu hususun üzerinde titizlikle durulması ve durumun tersine çevrilmesi gerekmektedir.
Bu anlayışla, kentler ucuz merkezler olamaz, olmamalıdır. Daha önce örnekleri görülen, İstanbul'da bedava ekmek, süt dağıtma bu nedenle çağdaş şehirciliğin yüz karası uygulamalarıdır ve siyasi popülizmdir. Unutulmamalıdır ki, fiyat arz ve talebe göre oluşur ve maliyetle alâkası yoktur. Bu gerçek, çağdaş kent yönetimi için de geçerlidir.
İmar
Kentler büyürken, çevresindeki imara açık olmayan arazilerin tümü başlangıçta belediyeye mal edilmeli, planlaması yapılıp imar durumları belirlendikten sonra tekrar özelleştirilerek imara açılmalıdır. Böylece kentin büyümesi sonucu meydana gelen arazi spekülasyonlarının önüne geçilecektir.
Kentlerde halihazırda imar durumları mevcut arazi ve binaların imar durumları objektif kriterlere göre tekrar değerlendirilecek, keyfiyete son verilecektir. Bu objektif kriterler, deprem riski göz önüne alınarak zeminin kalitesi, konut harici binalarda, çevreye verilebilecek ses ve atık rahatsızlığı gibi kriterler olacaktır.
Gecekondular
Özel şahıslara veya kamuya ait arazileri gasp etmek yoluyla, tapusuz inşa edilen binalar gecekondu olarak tanımlanmaktadır.
Liberal Demokrat Parti iktidarında siyasi rüşvet olarak önceden verilen tüm gecekondu tapuları, iptal edilecektir çünkü, gecekondu yapan bireye tapu vermek, devlet bankasını soyana banka cüzdanı vermekle eş anlamlıdır.
Bir hukuk devletinde kamu malını gaspeden birey, değil ödüllendirilmek, cezalandırılır. Bireyin böylesi tutumunu haklı gösterecek hiçbir ekonomik ya da sosyal gerekçe olamaz. Bugün özellikle, büyük kentlerimizde, sokak satıcıları ile, gecekondularla kamu malı gaspına göz yumulmakta; şehir rantı popülist siyasi nedenlerle, birtakım insanlara peşkeş çekilmektedir.
Bu gelişmeye önayak olan, maalesef, belediyeciliği yanlış yorumlayan, geçmiş dönemdeki siyasi iktidarlar şehirciliğimize büyük darbe vurmuştur.
Liberal Demokrat Parti olası tepkilere rağmen, bu gelişmenin durdurulması ve geri çevrilmesi gereğine inanmaktadır. Bir gecekondu yaptıktan sonra örneğin, İstanbul gibi dünyanın en değerli merkezlerinden birinde, hiç çabasız zengin olunamayacağını halkımızın anlamaması mümkün değildir. Önemli olan, bunu anlatma cesaretine sahip siyasi kadroların belediyelerin başına geçmesidir. Sorun halk değil, siyasi kadrolardır.
Büyük kentlerimizi boğarak, gelişen gecekonduların caydırılması zorunludur. Buralarda yaşayan insanlarımız, daha başka bölge ve şehirlerde inşa edilecek toplu konutlarda, (Gecekonduda yaşıyor olması şartıyla, bedeli uygun koşullarla tahsil edilecek şekilde satılarak), iskân edilerek, mağduriyetten kurtarılacaktır.
Kent Hizmetleri
Yerel yönetimi ekonomik rasyonele oturtmanın bir diğer yolu belediyelerin doğrudan hiçbir hizmeti üstlenmemeleridir. Yerel yönetimler, tıpkı merkezi yönetim gibi, yönetimden sorumlu olmalıdırlar; icradan değil.
Liberal Demokrat Parti tüm kent hizmetlerinin özel sektör kurum ve kuruluşlarınca yerine getirilmesini öngörmektedir. Bu hizmetlere hastane, okul, çöp, su, hatta denetim dahildir. Tıpkı finansal denetim kuruluşları gibi örneğin, inşaatlar da bu konuda ihtisaslaşmış özel denetim kuruluşları tarafından denetlenecektir.
Belediye örneğin, kamulaştırarak iskâna açacağı arazileri, arazi developman (geliştirme) şirketleri ile anlaşıp, proje bazında developmana verecek; %50-%50 gibi mülkiyet koşulu ile anlaşma yapacaktır. Bu yüzdeler ise, doğaldır ki, gayrimenkulün değerine göre değişken olacaktır.
Liberal Demokrat Parti kentin tüm hizmetlerinin özelleştirilmesi gereğine inanmaktadır. Kent hizmetlerinin özelleştirilmesi, ana kent ile ilçe belediyeleri arasında yaşanan sorunları da ortadan kaldıracaktır.
Makro Konseptler ve Plânlar
Belediye başkanı ve yöneticilerinin görevi kent için makro bakış açıları (Makro bakış açıları ile kastedilen şudur: Kentin özgün kimliğinden hareketle örneğin, İstanbul'da yaşayan insanların deniz ile ilişkisinin geliştirilmesi konsepti; yapılaşmayı bu konsepte göre düzenleme vb.) geliştirmek; halkla iç içe yaşayarak, bu konseptler çerçevesinde hizmetin verilmesini sağlamaktır.
Belediye başkanı hizmet verdiği kent halkı, denetleme şirketleri ve hizmeti üstlenen özel sektör kurum ve kuruluşları arasında koordinasyon görevi üstlenmelidir.
Siyasi Partilerin Kent ve Çevre Politikaları

