Avrupa'da ekoloji ve konstrüktivizm, dönemin tüm tasarımlarında etkisi görülen iki akım. Ekolojistler, geleneksel ev ve bahçeleri insan hayatına daha uygun buldukları için modern mimariden vazgeçiyor ve “bahçe kentlere” yöneliyordu. Diğer yandan konstrüktivistler, sadece entellektüellere çekici gelen yeni bir sanatın büyüsüne kapılıyordu, ancak bu akım topluma yöneldiğinde, seri üretilen sıkıcı binalarla ve beton yığınıyla sonuçlandı. Bu durum, aslında tüm dünyada söz konusuydu. Doğaya ve insana aykırı bulunan bu yaklaşıma rağmen betonu ve doğayı tasarımlarında birlikte kullanan tasarımcılardan biri, İsveçli mimar ve peyzaj mimarı Gunnar Asplund’du. Tasarımda ve herhangi bir ekosistemde karışımların ve farklı elemanların dengelenmesinin önemi anlaşılmaya başlamıştı.
Peyzaj Mimarlığı