Gündem

Peyzaj Mimarlığı

Tarih: Nisan 2008 Kaynak: Ahmet Tuncay Karaçorlu, Volumetric Architecture, Groundswell, Living Systems, Rotzler Krebs Partner Landschaftsarchitektur, Baunetz Derleyen: Burcu Karabaş, Arkitera.com
Endüstriyel Alan Dönüşümleri

Duisburg-Nord Landscape Park, Latz + Partner

Endüstriyel kullanım sonrası terkedilen alanların ele alındığı projeler, peyzaj tasarımı kavramını anlamak için önemli inceleme noktaları. Taş ve maden ocakları, çeşitli endüstriyel tesislerin terkedildiği alanlar, dolgu ve kazı alanları ve kirlilik nedeniyle yerleşime imkan vermeyen nehir kıyıları gibi insan etkisiyle doğal özelliklerini yitirmiş ve bozulmuş alanlarda önemli tasarımlar söz konusu. Almanya’nın Ruhr Bölgesi’nde yapılan oldukça geniş kapsamlı ve uzun süren bir rehabilitasyon projesinin başlıca amaçlarından biri peyzaj tasarımı. Bu tasarımın bir parçası olan Duisburg-Nord Landscape Park, geçtiğimiz yüzyılın en kaydadeğer dış mekan tasarımlarından biri. Zengin metal rezervleri nedeniyle ekonomisi yüzyıllarca madencilik ve demir-çelik endüstrisine dayanan Ruhr Bölgesi, savaş yıllarından sonra rezervlerin tükenmesi ve sağlık koşullarını tehdit edecek düzeye ulaşan çevre kirliliği nedeniyle yaşanılamaz hale geldikten sonra, uzun yılları kapsayan aşamalı bir rehabilitasyon programına tabi tutuldu. İstihdam ve ekonomik sorunların çözülmesini kentsel kullanım ve sosyal hayat bağlamlarında çözümlemeyi amaçlayan proje, hem Ruhr Bölgesi’nin tekrar kazanılmasını sağladı, hem de dünyaya endüstriyel kullanım sonrası terkedilen unutulmuş alanların dönüştürülmesine ilişkin önemli bir örnek oluşturdu. Projenin bu oluşumdaki ana disiplinlerden biri olan çağdaş peyzaj mimarlığına katkısı ise yadsınamaz.

Peter Latz’ın tasarımı olan Duisburg-Nord’da, geçmişte sadece endüstriyel kullanım amacıyla var olan alanda şimdi doğal süreçlerin tahmin edilemezliği ve öngörülemez kullanıcı aktiviteleri, ironik bir konsept oluşturuyor. Proje, geçtiğimiz yıllarda aralarında Martha Schwartz’ın da “Power Lines” tasarımıyla aralarında bulunduğu ve 1989 - 99 yılları arasında Ruhr’un Emscher bölgesinin dönüşümünü konu alan birçok peyzaj tasarımı projesinin sergilendiği “IBA (Internationale Bauausstellung - International Building Exhibition) Emscher Park” kapsamında yer alıyordu. Plan genelinde bakıldığında, Latz’ın çıkış noktasını alanda var olan endüstriyel tesis ve altyapılardan aldığını görmek mümkün. Tasarımın bileşenlerini birbiriyle ilişkilendiren demir yolu ağı, çelik iskeleler, kanal sistemi ve anıtsal özellik taşıyan kömür ambarları, tamamen korunarak ancak fonksiyonları değiştirilerek tasarımın ana parçaları haline gelmiş. Yeni yürüme yolları ve yükseltilmiş yaya köprüleri, var olanlarla birleştirilerek kullanıcının alanı farklı yüksekliklerden deneyimlemesi amaçlanmış. Tüm yollar, eski tesislere kazandırılan yeni fonksiyonlarla oluşturulmuş plaza, bahçe ve diğer rekreasyonel alanları birbirine bağlıyor. Bitkisel elemanlar ise, strüktür elemanı olarak görev yapıyor. Toprağın elverişli kaliteye sahip olduğu alanlarda meyve ağaçları ve yoğun bitki dokusu görülürken, zeminin buna izin vermediği alanlarda zamanla toprak kalitesini arttırabilecek kavak ve huş ağaçları, ahududu ve egzotik bitkiler seyrek olarak konumlandırılmış. Alandaki kanal ise, tasarımın ana fikrini anlatan bir simge. Önceki yıllarda lağım suyunı ileten kanal, arıtılarak ve yeri değiştirilerek temiz suyun depolandığı su yolu ve gölcüklere bağlanıyor. Tasarımın estetik ve etik değerlerini yükselten bu ayrıntı, aynı zamanda alandaki çevresel iyileşmeyi sembolize ediyor.


Duisburg-Nord Landscape Park, Latz + Partner

Peyzaj tasarımına konu olan alanların çeşitlenmesi, aslında kentlerin boş arazilere doğru hızla genişlemesiyle doğru orantılı. Modern kentin tekrar tanımlanmasında açık kamusal mekanların rolü, peyzajın şehircilik bağlamında gelişmesiyle sonuçlanıyor. 90’lı yılların ortasında James Corner ve mimar Charles Waldheim tarafından ilk kez bu kavramlar birleştirilerek landscape urbanism (kentsel peyzaj) terimi oluşturuldu. Kent formunu oluşturan disiplinin mimarlıktan peyzaj mimarlığına ötelendiğini belirten Corner ve Waldheim, bu tanımlamayla yeni bir tartışma konusu başlattı. Bu düşüncenin temelinde ise, peyzaj mimarlığını kent oluşumunun açık uçluluğuna en yakın disiplin olarak görmeleri yatıyor. Geçici olanı, değişimi, dönüşümü, belirsizliği ve olayların birbirini takip etmesini göz önünde bulundurması peyzaj mimarlığını bu konuma getiriyor. Biçimsellik kadar süreç de tasarımın bir parçası. Projelerinde bu tip geniş yaklaşımlar görebileceğimiz Adriaan Geuze (West 8) de bu görüşü destekliyor: “Mimarlar ve endüstriyel tasarımcılar, genellikle eserlerini kendi fikirlerinin ürettiği bir ‘son nokta’ olarak görürler. Böyle bir yaklaşımla üretilen tasarım, küçük bir terslikte bile büyük zararlar görebilir veya kimliğini yitirebilir. Peyzaj mimarları ise tasarımlarının ilerleyen zamanla birlikte değişip gelişerek ‘yeni’ye adapte olacağını bilir ve tasarımı bunu öngörerek yapar. Peyzaj tasarımı, bir fait accompli (bitirilmiş ve değiştirilemeyecek iş) değildir, tam tersine sayılamayacak kadar fazla etken ve süreç tarafından biçimlendirilir.”


Fresh Kills Lifescape, Field Operations

Peyzaj mimarlığı anlayışının farklı bakış açılarıyla ötelenmesini sağlayan en önemli olaylardan biri de 1982 yılında yapılan ve Paris’teki büyük bir mezbaha alanının bir yirmibirinci yüzyıl parkına dönüştürülmesini konu alan Parc de la Villette yarışması. Charles Waldheim bu yarışmanın, kentsel mekanlarda peyzaj tasarımının kent altyapısını, kamu organizasyonlarını ve endüstriyel kullanım sonrası alanlar için sınırsız kentsel fonksiyonları eklemleyebilecek karmaşık bir araç olarak görülmesini sağlayan ilk etken olduğunu belirtiyor. Bernard Tschumi’nin birinci olan tasarımı ve Rem Koolhaas’ın Office for Metropolitan Architecture tasarımı, nasıl kullanılacağı belli olmayan alanın programlanmasında önemli rol oynadı. Bu gelişmelerden sonra, alanların zaman içinde değişim geçirmesi gerekeceği bakış açısıyla, kentsel aktiviteleri, altyapıyı ve mimariyi bütünleştiren peyzaj mimarlığından anlaşılan, artık bir “kent modeli”ydi: Katmanlı ve hiyerarşik olmayan, esnek ve stratejik bir kent modeli. James Corner’a göre ise, kent ölçeğindeki projelerin mimarlık, peyzaj, planlama, ekoloji, mühendislik, sosyal politikalar ve siyasi sürecin anlaşıldığı ve ilişkilendirildiği yeni bir bakış açısıyla hazırlanması gerekiyor. Field Operations’ın Toronto’daki Downsview Park yarışmasına katıldığı “Fresh Kills” projesi, bunu yansıtan bir örnek. Yaklaşımı birçok disiplininin ortak çalışmasını içeren diğer projeler arasında da Weiss/Manfredi Architects’in Olympic Sculpture Park projesi ve Hargreaves Associates, “Crissy Field” sayılabilir.


Crissy Field (Presidio National Park), Hargreaves Associates

Bahsedilen tasarımların her biri farklı koşullarda ve farklı konseptlerle tasarlanmış olsa da, ortak noktaları kullanıcıyı kendilerine çekmeleri ve buluşturmaları. Sözkonusu alanların mimarlık, altyapı ve yapısal peyzaj arasındaki geleneksel sınırları belirsizleştirmesi şaşırtıcı değil. Ábalos & Herreros Architects’ten Iñaki Ábalos, mesleğin mimarlık ve peyzaj mimarlığı arasındaki geleneksel kutuplaşmayı aşması gerektiğini belirtiyor. Mimarların yapay ve katı olana, peyzaj mimarlarının ise boşluğa ve doğaya odaklandığı şeklindeki düşüncelere karşı çıkıyor. Peyzajın, bırakılabilecek gerçek izleri anlamamız için öğretici bir yol ve süreç olduğunu düşünüyor. “Gerçek izler”le anlatmak istediği ise çağdaş kamusal mekanlar. Bu amaca ulaşmak için sanatı ve ekolojik süreçleri sorumluluk, anlam derinliği ve yaratıcılık bağlamında kombine edebilmek gerekli.
Peyzaj Mimarlığı
Peyzaj Mimarlığı
Gündem Arşivi
Dönem için hazırlanan gündemlerin listesi aşağıdadır. Ayrıntılarına ulaşmak istediğiniz gündem başlığını listeden seçiniz.