reklam

Yazılarından
Diyalog 2003
> Sibel Bozdoğan > Yazılarından

Tarih: 20 Mayıs 2003
Yer: Arkitera Forum

1 2                                sonraki sayfa >>

Modern Yaşamak: Erken Cumhuriyet Kültüründe Kübik Ev
Tarihten Günümüze Anadolu'da Konut ve Yerleşme
Çeviri: Zeynep Rona

Üst sınıf ev kültürü ve aile yaşamının Avrupa örneği doğrultusunda dönüşüm geçirmesi Kemalist Cumhuriyet'in Batılılaşma reformlarından en az yarım yüzyıl öncesine tarihlenir. A. Duben ve C. Behar'ın, Cumhuriyet'ten hemen önceki İstanbul ailesi üzerine yaptıkları kapsamlı araştırmada belirttikleri gibi, 1 Tanzimat'tan başlayarak İstanbul'un bürokrasi ve ticaretle uğraşan seçkinlerinin evlerinde yalnızca Avrupa (özellikle de Fransız) kültürünün sofra görenekleri, burjuva terbiyesi, giyimi, zevkleri, mobilyalarının yanı sıra Avrupa'nın aile, evlilik ve ev yaşamı kavramları da benimsenmiştir. En önemlisi aile içinde karı-kocanın birbiriyle arkadaşlığının, çocuk sağlığı ve yetiştirme biçimleri'nin vurgulandığı bir "demokratikleşme" gözlemlenmeye başlamıştır. 1923'te Cumhuriyet ilan edildiğinde, İstanbul'da, geleneksel geniş aile yerine, çekirdek aile kavramı çoktan benimsenmeye başlamıştı; en azından (her ne kadar Türkiye'de bugün bile geniş aile bağlarının bütünüyle yok olmadığı bir gerçekse de) genel konut mekanı bağlamında bu böyleydi, hatta "İyi' hallilerin evlerindeki harem-selamlık ayrımı geçmişte kalmıştı bile". 2 Bahçe içindeki geleneksel ahşap "Türk evi" -ki bu geleneksel Türkyaşam kültürünün (Wohnkultur) 3 400 yıllık kültürel ikonuydu- daha henüz Cumhuriyet'in Batılılaşma'sından ve modern yaşam simgesi olarak "kübik ev"in ortaya çıkmasından önce, artık Batılılaşmış İstanbul seçkinlerinin gereksinimlerini karşılamada yetersiz kalmaya başlamıştı.

1930'larda Modern Yaşam İmajı
Erken Cumhuriyet dönemini bir önceki dönemden ayıran, geleneksel Osmanlı/İslam toplumundan, bütünüyle Batılılaşmış, modern ve laik bir topluma geçişi amaçlayan Kemalist "medeniyet değişikliği" projesinin topyekunluğu ve köktenciliğiydi. Yüzyılın başında tipik Osmanlı bürokratının günlük yaşamı ve özel konutu, eski görenek ve alışkanlıklarla Batı göreneklerinin ilginç bir kanşımını sergilemekteydi.4 Oysa Cumhuriyetçi seçkinler, gerçek yaşamda olmasa bile en azından kuramsal boyutta, geleneklerden daha kesin bir kopuşun peşindeydiler. 1930'lar boyunca "modern" ve "asri" (çağdaş) sözcükleri, her türlü yeniliği, ilericiliği, yeni bir plan ve mekansal düzen (geleneksel evlerin işlev farklılığı gütmeyen odaları ve geniş sofalarına karşılık, koridorlar ya da giriş holü çevresine dizili, işlevleri belirlenmiş odalar) sunan Batı üsluplu ev ve apartmanlarda (Res.1) sürdürülen yeni yaşam kültürünün arzu edilen niteliklerini belirtecek biçimde eşanlamlı kullanılmıştır. Söz konusu modern Wohnkultur, sürekli kendi karşıtı olarak sunulan geleneksel ev imajıyla birlikte anılmıştır: "Gelinler, güveyler, babalar ve analarla birarada yaşanılan konak ve köşk devri olmuştur"5 ya da başka bir mimarın değişiyle, "Makina asrımızın görüş ve terakki tarzlarının ve yaşama şartlarının eskisine göre değişmiş ve farklı olmasıyladır ki, bizim geniş sofaları olan zengin ve büyük ahşap evleri kullanmak artık ağır gelmektedir"6 ifadelerindeki gibi. Böylece modern ev ve evin iç düzeni, bütün bir ulusu modern yaşam konularında kurumsal boyutta eğitme amacıyla, uygarlığın, ilerici bir aracı olarak öne sürülmüştü. Aylık popüler Modern Türkiye Mecmuası'ndaki bir makalede gururla şu gözlem dile getirilmiştir: "Avrupalı için ev sırf şahsın olan hususi birşeydir. Bizde ev, şimdi şimdi bu medeni seviyeye yükselen bir müessese ve teşkilat olmaya başlamaktadır... Türk vatandaşı, birçok iyi şeyi olduğu gibi, meskeni de cumhuriyet devrinde tanımış bulunuyor. Ve işte bunun için bizde ev yapmak, ev döşemek fikirlerinin pek yeni olması yüzünden, içimizde hemen hemen ekserimiz güzel ev yapmayı, güzel yerleşmeyi bilmiyoruz."7

Modern ev üzerindeki Cumhuriyet söylemi, her şeyden önce, hepsi de Jön Türkler'le birlikte benimsenmeye başlayan düşünceler doğrultusunda, çekirdek aileye, özellikle de ulusal görev olarak anneliğe ve ulusal yeniden doğuşun "ocağı" ya da kutsal mekanı olarak aile evine yüklenen ulusalcı vurgulamanın bir uzantısıydı.8 Kemalist dönemde kadının "kurtuluşu" meselesinin, bugün bildiğimiz iç çelişkilerine de işaret eder biçimde, kadının yaşamının ev dışında ve işyerinde odaklaşması düşüncesi, önde gelen birçok Cumhuriyetçi aydın tarafından küçümsenmekteydi.9 İdeal örnek hala yaşam dünyası ev ya da "aile yuvası" olan aydın bir eş, anne ve arkadaş olan kadındı. İdealize edilen bu yuva imajı, yuvayı kuran kadının becerisiyle zevkli ve tutumlu bir biçimde düzenlediği "güzel, rahat, sade ve kullanışlı" modern evdi. Bir aile dergisinde "yazlık villa" tasarımına eşlik eden bir yazıda şöyle deniyordu: "İşte size saadet yuvası...Ucuz, güzel havadar bir köşk. Bir banyo, bir mutfak, geniş ve havadar bir yatak odası ile biryemek odası ve salondan ibaret Akşam yemeklerinizi zarif zevceniz ve güzel çocuğunuzla beraber yemek odasının önündeki taraçada yiyebilir, sonra da şezlonglara uzanarak tatlı tattı konuşabilirsiniz."10 Bu çalışma için taranan Muhit, Yedigün, Modern Türkiye Mecmuası ve Yenigün gibi dönemin birçok resimli dergisinde, evlerin planları ve dış görünümleri (Res.2) yanında iç düzenlemelerle eşyanın, "Avrupa ve Amerikan evlerinde olduğu gibi" (çay ve kahve için küçük yan sehpalar, geniş abajurlu masa lambaları, döşemeyle uyumlu perdeler vbg) düzenleniş biçimlerini anlatan bilgilere de yer veren ev örneklerine özel bölümler ayrılmıştı.11 Her ne kadar bunların çoğu doğrudan Ladies' Home Journal, Woman's Home Companion ve Scherl's Magazine gibi Batılı kaynaktan alınmışsa da, 1930'ların sonunda Emin Necip Uzman'ın, popüler Cumhuriyet dönemi dergisi Yedigün'ün (Res.3) "Ev" bölümünde yer alan haftalık katkıları gibi, başka Türk mimarlarının da tasarımları diziler halinde yayımlanmaya başlamıştı.12

Yayımlanan bu tasarımların çoğu, 1930'larda gündelik konuşma diline giren ve mimarlıkta, o tarihlerde artık her yerde ilerici mimarların söylemi haline gelmiş olan Modern Mimarlık'ın estetik kurallarını (düz çatılar, geniş teraslar ve çıkmalar, yuvarlak ve/veya çıkıntılı, yalın kübik hacimler, kesintisiz denizliklerle balkonlar ve bezemeden annmışlık) yansıtan "kübik ev"di. Le Corbusier'nin düşünceleri, özellikle de örnek alınan Savoie Villası (1929), bütün bir kuşak Türk mimarlarının esin kaynağı olmuştu.13 Ayrıca aynı yıllarda, sosyalist Alman mimarların küçük konutlarla ve seri üretimle ilgilenmeleri, Bekir İhsan'ın "Küçük Ev Projeleri"nden de (Res.4)14 anlaşıldığı üzere, Cumhuriyet mimarlarının popülizmine ve burjuva karşıtı duygularına da sesleniyordu. Daha 1929'da Muhit dergisinin mimarlık editörü Samih Saim, derginin "Pratik, İktisadi ve Sıhhatli Evler" bölümünde tanıttığı "Kübik Bir Ev"le (Res.5) ilgili olarak "Bugün mimarlık 'kübik' kelimesinin manasında idealini bulmuş addedilebilir...Bina aslında sade ve basit görünmekle beraber, asrın bütün bedii ve fenni tekamüllerini bünyesinde taşıyan kamil bir eserdir" diyordu.15 Ancak popüler yayınlarda sözü edilen tek üslup "kübik" değildi.

Kübik, Koloni Dönemi Amerikan villalarıyla Alman Heimatstyle kulübelerden, arkadlı verandaları ve loggia'larıyla "Akdeniz tarzındaki villalar"a kadar uzanan geniş bir yelpazenin sunduğu çeşitlerden yalnızca biriydi.16 Mimar'da (ya da 1834'ten sonraki adıyla Arkitekt'te) ise, mesleki açıdan Yeni Mimari'nin (Modern Mimarlık'a o dönemde dendiği gibi) ilkelerine bağlı kalınması konusunda daha az ödün veriliyordu. Örneğin, Emin Necip Uzman'ın 1938'de Yedigün'de yayımladığı tasarımlarla, 1936'da Arkitekt'te yayımlanan "Karşıyaka'da Bir Villa" projesi arasındaki fark bu durumu kanıtlar. Bunlardan birincisi daha çok rustik kırsal villaları (XI-286, 1938), şaleleri (XI-284, 1938) ya da çiftlik evlerini (XI-281, 1938) anımsatırken, ikinci örnek, ayaklar üstünde yükselmesi, düz çatısı, serbest planı, serbest cephesi ve yatay pencere bantlarıyla, örnek alınan Corbusier türünün yetkin bir örneğiydi (Res.6). Ancak çoğu kez bu tip kübik evler hiçbir zaman uygulanmamış, düz çatılardaki teknik zorluklar bu tipin uygulama olanağını büyük ölçüde azaltmış ve 1930'lar boyunca da pahalı bir malzeme sayılan betonarme, yalnızca döşeme plağı ve konsollarda kullanılırken, tuğla duvarlar, pencere açıklıklarının küçültülmesini zorunlu kılmış, yüksek modern estetiğin en önemli imgelerinden biri sayılan bölüntüsüz "cam duvarlar" olanağını gündem dışı bırakmıştır. 1930'ların popüler dergilerindeki iç mekan örnekleri ve döşemeleriyle ilgili görüşlerde de rastlanan "kübik eşya" terimi, eski evlerdeki dönem mobilyalarının iriliği ve aşırılığıyla karşıtlık oluşturan, kullanışlılık, hafiflik, kolay bakım, bezemeden arınmış basit geometrik tasarım (Res.7) gibi modern, hareketli mobilyalarda aranan nitelikleri vurgulamak için kullanılmıştır. 

Mimarlar, bütün tasarım alanlarında uzman olduklarını kanıtlayarak otoritelerini meşrulaştırmak amacıyla bütüncül tasarım ya da Gesamtkunstwerk (iskemleden duvara asılan resimlere ya da vazodaki çiçeklere kadar tutarlı bir modernist sezgiyle, her nesnenin ve eşyanın tasarlanması ve düzenlenmesi) ilkesini savunmuşlardır. Türk mimarlarının meslek dergisi Mimarlık'ın ilk sayısında Aptullah Ziya şunları yazmıştır: "Bugün artık bütün cihan teslim etmiştir ki mimar evimizi yağmura güneşe karşı muhafaza için yapıp giden bir amele değil, bize içtimai hayatımızda yol gösteren...[bizi] temiz sıhhatli bir şekilde yaşatmak için çalışan bir mütefekkirdir. Evimizin dışıyla nasıl meşgul olmuşsa, içiyle de aynen ve belki daha ziyade meşgul olur."17 Bu makaleye eşlik eden perspektif çizimleri bütünüyle Batılı iç mekanlara, geometrik mobilya tasarımlarına, Bauhaus'tan esinlenen aydınlatma elemanlarına, kaygan, parlak yüzeylere ve 19. yüzyılın ortalarından beri oturma/çalışma odalarının bir köşesini süsleyen ve kuşkusuz Batılılaşma'nın simgesi olan piyanoya yer vermekteydi (Res.8). Gerçek yaşamda ancak birkaç Cumhuriyet dönemi iç mekanı bu imaja uyuyordu; çoğu durumda 1930'ların en yeni "kübik" görünümlü evlerinin içi, çok sayıda, oldukça eklektik (seçmeci) mobilyalarla doluydu (Res.9, 10).

Örneklerin tasarımlarına eşlik eden tanımlarda sık sık tekrarlanan temalar dönemin Batılılaşmış ev yaşamına ilişkin istekleri ve idealleri yeterince canlı bir biçimde ortaya koymaktadır. Bunlardan biri çay ya da kokteyl partileri ve özellikle de açıkça erken Cumhuriyet döneminin bir tutkusu haline gelen dans (Res.11) gibi yeni eğlence biçimlerinin vurgulanmasıdır. 1930'larda çıkan popüler dergilerde ve meslek dergilerinde yer alan örnek evlerin çoğunda, gereğinde dans edilebilecek geniş salonlar, büyük teraslar ya da düz çatılar bulunmaktaydı (Bkz. Res.2). Ancak Cumhuriyet'in modern ev ideali son derece ütopik ikili bir yadsımayı da gündeme getiriyordu. Bu, yalnızca, artık tarihsel yanlış olarak terk edilen geleneksel ahşap eve değil, aynı zamanda Batılılaşmış yaşam biçimlerinin aşırılığı olarak nitelenen şeylere de getirilen bir eleştiriydi. Tıpkı idealize edilmiş Kemalist kadının, hem eğitimsiz geleneksel Osmanlı kadınına hem de Cumhuriyet yazan Peyami Safa'nın tiplemesiyle lüks salonların aşın Avrupalılaşmış süs bebeklerine ve onların dejenere yaşamlarına bir eleştiri olması gibi.18 Sağlık, temizlik ve rahatlık temaları da, Cumhuriyet kuşağı için gözden düşen geçmiş ile idealize edilen asrilik arasında kurulan ikili karşıtlığı vurgulayan bir başka saplantıydı. 1934'te yazılan bir makalede şu satırlaca rastlanmaktaydı: "Eski evlerde mehtabın saltanatı vardı. Şimdi her tarafı camlı binalarda güneşin saltanatı başlıyor. Ruhumuzu yükseltmek için bol ışıklı bir ev, belimizi ağrıtmayan koltuklar, yorulan gözlerimizi dinlendirecek bir bahçe, pislikten doğacak hastalıkların önüne geçecek bir banyo..."19 Kentsel apartmanların ve sıkışık bir yaşamın bahçeli evlere yeğlemesine, Cumhuriyet kuşağının getirdiği paradigmatik eleştiri, daha sonra değinilecek olan daha geniş ideolojik boyutlara sahip olmakla birlikte, çoğu kez sağlık ve temizlik koşullanna bağlanıyordu.20 

İdeal modern ev tanımlamasında, evin teknik yanları ve modern hizmetler de rahatlığa ilişkin bir başka önemli konuydu; özellikle de sıcak su, ısıtma sistemleri, uygun havalandırma, aydınlatma ve ev aletleri için gerekli olan elektrik (Res.12), hatta bir mimarın belirttiği gibi "elektrikle ısıtılmış yataklar" için.21

Bütün bu modern konfor araçları, kadınları ev işlerinin sıkıntısından -yemek pişirmek, temizlik/çamaşır yıkama vb. geleneksel evlerde yapılan bitip tükenmez işlerden- kurtaracak yeni olanaklar olarak yüceltilmişti. Ancak süregelen kültürel ve toplumsal kabuller ev dışında çalışan kadın düşüncesine karşıydıysa da (Kemalizm'in bu düşünceyi resmen onaylamasından ve desteklemesinden sonra bile), kadın dergilerinde (Res.13) yer alan teknik donanımlı/son derece kullanışlı laboratuvar benzeri mutfak imajları, endüstrileşmiş Batı'daki özgün bağlamlarından yoksundu.22 Modernist kitle kültürü ile yaygın bir orta sınıf burjuva yaşamının olmadığı bir durumda böylesi minimal ve kullanışlılığa yönelik tasarımlar, Cumhuriyet döneminin hala oldukça geniş zengin ailelerinin (çoğu kez bir-iki akrabanın, hizmetçilerin ve bahçıvanın birlikte yaşadığı evlerin) ya da Türk yemek yeme alışkanlıkları ile uzun ve zahmetli yemek hazırlama kültürünün mekansal gereksinimlerini yansıtmaktan çok uzaktı.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1 C. Behar ve A. Duben, Istanbul Households: Marriage, Family and Fertility 1880-1940, Cambridge, 1991.

2 a.e., 223.

3 Bu konuda en kapsamlı çalışma S. H. Eldem'in üç cilt halinde 1984'te yayımlanan Türk Evi'dir.

4 Bkz. P. Dumont, "Said Bey - The Everyday Life of An Istanbul Townsman at the Beginning of the Twentieth Century", The Modern Middle East, yay.haz. A. Hourani vd., Berkeley, 1993, 271-287.

5 A. Ziya, "Binanın İçinde Mimar", Mimar, 1-1, 1931, 14.

6 B. Ünsal, "Kübik Yapı ve Konfor", Arkitekt, IX-3/4, 1939, 60.

7 "Ev Nedir ve Bir Ev Nasıl Kurulmalı?", Modern Türkiye Mecmuası, 1-1, 1938,

8 Bkz. C. Behar ve A. Duben, a.g.e. Bu söylem, faşist İtalya'da modern ev mimarlığı ve "kadının ulusallaştırılması" ile ilişkilendirilen ve birçok Türk mimarının ideal olarak nitelediği söylemle aynıdır. Bkz. V. Grazia, How Fascism Ruled Women, Berkeley, 1992. Modern mimarlığın ulusallaştırılması G. Ponti'nin paradigmatik "La Casa Italiana" (Domus, 1-1, 1928) başlıklı makalesinde de ele alınmıştır.

9 Bu tür "erkekleşmiş kadın" R Safa tarafından eleştirilmiştir ("Modern Türk Kızı", Modern Türkiye Mecmuası, 1-1, 2 ve 3, 1938). Aynı konu Hüseyin Cahit Yalçın'ın "Değişen Kadın" (Yedigün, VII-158, 1936, 5) adlı makalesinde de yinelenmekte, ayrıca kadınlar tarafından da desteklenmekteydi. Bkz. M. Muzaffer, "Memuriyet Sizin Olsun, Yeni Kavuştuğum Evim Bana Yeter", Muhit, IV-46, 1932, 36-37.

10 "Yazlık Köşk", Yenigün, 1-13, 1939.

11 Örneğin Muhit'te "Ecnebilerden Odalarımızın Tezyini ve Tefrişi Hakkında Neler Öğrenebiliriz", 1-4, 1929, 302-303; "Güzel Ev", 11-14, 1929, 1112-1113; "Modernist Bir Yatak Odası", 11-15, 1930, 1186-1187.

12 Zeki Sayar'ın Üsküdar'daki Kamil Bey Evi (IV-41, 1932, 61) ve Aptullah Ziya'nın Adana'daki Ali Rıza Bey Evi (IV-38, 1931, 56), Mimar'ın izniyle Muhifte yayımlanmıştır.

13 Behçet Bedrettin bir makale dizisinde "Mimarlıkta İnkılap" başlığı ile yazdığı yazısını, Savoie Villası'nın bir fotoğrafı ile birlikte yayımlamış ve bu "inkılabı", Türkiye'deki "Kemalist İnkılap"la ilişkilendirmişti ("Mimarlıkta İnkılap", Mimar, ll-8, 1933, 245-247 ve "Türk İnkılap Mimarisi", Mimar, III-9/10, 1933, 265-266). Mimarların meslek dergisinin dışında popüler dergilerde yapıtlarına ve düşüncelerine yer verilen tek mimar Le Corbusier'ydi. Örneğin Corbusier'nin, "makine-ev" üzerine geliştirdiği tartışmalı düşünceleri, Adnan Cemgil tarafından çevrilerek, sanat, kültür ve felsefe dergisi İnsan'da yayımlanmıştı ("Makina Medeniyetinden Beklediğimiz Ev", İnsan, 1-3, 1938, 228-232).

14 B. İhsan, "Küçük Ev Projeleri", Mimar, 1933, 17-18, 53-54. Bu evler de yalnızca konut sahiplerinin kimliğine ve statüsüne bağlı olarak boyut açısından değişiklik gösteriyor; ama bunun dışında aynı soyut kübik estetiği, ağırbaşlı sadeliği ve tasarım tutumluluğunu yansıtıyordu. Modern Akım içinde, Almanlar'ın siyasal köktenciliği ile Le Corbusier'nin programının burjuva reformizmi arasındaki kesin bölünme için bkz. G. Cuicci, "The Invention of the Modern Movement", Oppositions, 24, 1981, 69-89

15 S. Saim, "Kübik Bir Ev", Muhit, 1-10, 1929, 786.

16 "Üç Katlı Akdeniz Tarzı Güzel Bir Villa", Yedigün, XI-276, 1938, 22.

17 A. Ziya, "Binanın İçinde Mimar", Mimar, 1-1, 1931, 19.

18 R Safa, "Modern Türk Kızı". P. Safa'nın tanımındaki üçüncü olumsuz tipleme, daha önce de sözü edilen "erkekleşmiş kadın"dı.

19 "Güneşin Saltanatı", Yedigün, 11-39, 1934, 11.

20 Ömeğin, Dr. Ali Rıdvan, "Bahçesiz Ev, Ciğersiz Adam", Yedigün, III-54, 1934, 5, 23.

21 A. Ziya, a.g.e., 14-19. Yedigün'de "Yarının Evi" adlı makalede (VI-148, 1936, 6-7) şöyle denmektedir: "Evlerin en rahat ve en medeni tesisattarı istifade edenleri Amerika'da bulunmaktadır...Elektirik orada her işi gören binbir marifetli ve başı yumuşak bir hizmetçi haline girmiştir. Odaları süpüren, tozları alan, biraz soğuk olunca evi derhal ısıtan, sıcaklık gelince soğuk havayı temin eden, saatleri istenen, musluklara soğuk ve sıcak suyu götüren, mutfak işlerini gören, bulaşığı yıkayan, her odayı gözleri yormayacak tatlı bir ışıkla aydınlatan bu Elektrik adlı hizmetçidir."

22 Özellikle Almanya'da sosyalist Weimar denemeleri ve G. Schütte-Lihotsky tarafmdan, Taylorizm'in ilkelerini ve mutfak içlerinin rasyonelleşmesini göstermek için tasarlanan paradigmatik "Frankfurt Mutfağı" için bkz. G. Schütte-Lihotsky, "Rationalisierung im Haushalt", Das Neue Frankfurt, 1-5, 1926-1927, 120-123.

1 2                                sonraki sayfa >>

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz