reklam

İhsan Bilgin'in Yazılarından

Platform 2002 > Konut Alanları > Yazılar

Tarih: 22 Ekim 2002
Yer: Arkitera Forum

1 2 3 4


Dasel'de Apartman, Normal Kat Planı, İsviçre
Herzog & de Meuron

 

 

 

 

 

 


Dasel'de Apartman, Normal Kat Planı, İsviçre
Herzog & de Meuron
Cadde Görünüşü

 

 

 

 

 

 

 


Dasel'de Apartman, Normal Kat Planı, İsviçre
Herzog & de Meuron
Arka Avlu

 

 

 

 

 

 

 


Gugalnn Evi, İsviçre, Peter Zumthor
İhsan Bilgin Arşivi

Mimarın 20. yüzyılda konutla buluşması ağırlıklı olarak kent dışındaki yerleşmeler aracılığıyla olmuştu. Ancak orta sınıfların kent içindeki konutları da mimara ve mimariye olan ihtiyacı besleyen bir başka kanal olmayı sürdürdü. Bu ihtiyaç, tıpkı geçen yüzyılın sonunda olduğu gibi öncelikle kentlilerin farklılaşma ve prestij arayışından kaynaklanıyordu. Ayrıca kent içinin yoğun parsel örüntüsünün getirdiği darlık içinde alternatif çözümlere ihtiyaç duyuluyordu. İsviçreli mimarlar Herzog ve de Meuron'un Basel kentinde 7m eninde ve 3 tarafından kapalı sıkışık parsel üzerinde tasarladıkları 7 katlı apartman bu ihtiyaçlara verilmiş aktüel yanıtlardan biridir. Bu bina için tasarlanmış metal kepenk sistemi 6 kat boyunca tekrar ederek apartmanın cadde cephesinin homojen dokusunu oluşturmaktadır. Yekpare camların önünde tüm cepheyi kaplayan bu sistem, aradaki kılcal boşluklarından sızan ışıkla şeffaflaşmakta ve metal bir tül gibi binayı örtmektedir. Bu yalın ve ilgi çekici zarın arkasındaki apartman daireleri sırtlarını caddeye çevirmekte ve yüzlerini arka tarafta boşaltılmış alana çevirmektedirler. Yatak odaları cadde tarafına yaslanmıştır. Parselin arka yüzünde Herzog ve de Meuron tarafından boşaltılan sakin alan, etrafını saran yaşama alanını gün ışığına boğacak kadar büyük, geride makul bir yaşama alanı bırakacak kadar da küçüktür. Gücünü oranlarından, yalın malzeme ve detay çözümlerinin ifadesinden alan bu apartmanın prestiji güncel modalardan ve tüketim normlarından değil, detaydan bütüne mimari çözümünün tamamlanmışlığından ve özgünlüğünden kaynaklanmaktadır.

Mimarın konutla ilişkisi 20. yüzyılda yoğunlaştı demiştik. 20. yüzyıl herşeyden önce daha kalabalık nüfus ve daha çok ev demektir. Eskisiyle kıyaslanamayacak kadar yeni ev üretilmesi demektir. Bu hareketlilik barınma alışkanlıklarını, evin kendisini ve imgesini de köklü bir değişirme zorladı. Yüzyıllar içinde yavaş yavaş oluşmuş ve toplamsal alışkanlıkların içine sinmiş barınma ve ev kültürlerinin kısa bir zaman aralığı içinde ortadan kalkması, sancılı bir sürece işaret eder. Yüzyılların yavaş yavaş değişen alışkanlıkları hızla ortadan kalkınca yerini bir kültürel boşluğa bırakır. İşte mimarlık mesleğinin yüz yıl boyunca içini doldurmaya çalıştığı bu boşluktur. Sürekli şekilsiz bir kaosa dönüşme potansiyeli taşıyan bu kültürel boşluğu, modern dünyanın sayısız girdisini hesaba katan bir tasarım iradesiyle doldurmaya çalıştı mimarlık mesleği. Bunu yaparken eskinin dikkat çekmeden, adeta kendi kendine ortaya çıkan evlerine de bir başka gözle baktı. Bir zamanlar insanların yanıbaşlarında bulmaya alıştıkları bu sıradan nesneler, hayret uyandıran, hassas ve kırılgan duyarlılıkları kışkırtan uyarıcılar haline geldiler...

İsviçre'de küçük bir dağ kulübesi. Sadece ait olduğu İsviçre kırları için değil, belki bütün dünya için en sıradan ve en tanıdık nesnelerden biri. Bulunduğu yerdeki ağaçlar, çimenler, bulutlar, çobanlar kadar oraya ait, orada bulunması doğal. Dünyanın o parçası sanki onunla birlikte yaratılmış. Modern dünyanın içinde bina yapmanın varoluşsal sorunlarının içinden gelen tecrübeli mimar Peter Zumthor'un bu ahşap kulübeyle yüzleşme biçimi hassas ve kırılgan duyarlılığın yoğunlaşmış bir ifadesi gibi. Değiştirmek bir yana, dokunmaya bile çekiniyor adeta. Ama olan olmuş, bir kere karşısına çıkmış. Üstelik avarelik ederken, dolaşırken değil, bir "iş" olarak, bir "işlem" olarak, bir "müdahale" olarak çıkmış karşısına: Kulübeyi büyütecek. Belli ki onu büyüleyen, şaşırtan binanın formundan, penceresinden, kapısından önce ahşabın yüzeyi. Yani zaman. Zamanın ev üzerindeki izi. Zamanın derin izlerine rağmen evin hiç bir şey olmamışcasına öylesine durmaya devam etmesi. Zamansızlığı. Dokunmak yerine "ilişiyor" bir kenarından Zumthor. Eklediği bölümde ters-yüz ediyor ahşap duvarı. Alışılageldiği gibi konstrüksyonun üzerini kaplamıyor. 

Duvarı ham bırakmış oluyor böylece. Ancak üzerini kaplamadığı bu tahtaları sonuna kadar işlemden geçiriyor. Duvar olarak ham, malzeme olarak işlenmiş bir yüzey çıkıyor ortaya. Pencere de açmıyor. Işık gereken bir kaç yerde tahtaların arasını boşaltıyor sadece. Duvar biraz daha hamlaşıyor. Eskiyle yeni ters tarafa doğru gidiyorlar böylece: Birinin eskidiği, eksildiği noktada öteki işlenmiş, korunmuş. Öte yandan onun çoktan tamamlandığı, penceresi, kapısı, eskimişliği ve tanıdıklığıyla şu bildiğimiz "dağ kulübesi" olduğu yerde de diğeri olmamış, olgunlaşamamış. Ham kalacak hep. Bir şeye benzemeyecek. Ancak eskinin yanında bulunarak, ona bağımlı kalarak varolabilecek. Yeni eskiyi bulunduğu yer içinde görünür kılıyor, ortaya çıkarıyor, dikkat çekiyor. Eski de yalnız başına ayakta duramayacak olan yeniyi varediyor, mümkün kılıyor. Zumthor karşısına çıkan evi kaybetmemek, bir hayale, imgeye dönüşmesine engel olmak için onu sıkıca tutuyor. Öte yandan da kendisini varetmek için ona tutunuyor. İyi konsantre olunmuş, sonuna kadar damıtılmış bir iş. Eskiyle yeni birarada, sapasağlam ayakta duruyorlar. Ancak tekrarlanabilecek bir durum değil bu. Tek seferlik. Gelecek sefere yeni baştan, en başından başlamak gerekecek. Modern dünyanın, modern evin kırılganlığı tam da burada değil mi zaten?

1 2 3 4

Platform 2002

Platform 2002

Konut Alanları

Forum

Yazılar

Fotoğraflar

Linkler

Toplantı Kayıtları

Video Görüntüleri

Toplantı Salonu

Katılımcılar

İhsan Bilgin

Yiğit Gülöksüz

Murat Güvenç

Hakan Kodal

Nevzat Sayın

Yıldız Sey

Han Tümertekin

Levent Turan

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz