“Bir Bilanço: 80’li Yıllarda Türkiye’de Sanat Üretimi” sergisi bu başlığın
altını cömertçe doldurup beklentilere fazlasıyla yanıt veriyor. Karşı Sanat
Çalışmala- na adım attığınızda kendinizi önce galerinin uzun koridoru boyunca
yerleştirilmiş tarih çizelgesi önünde buluyor; 2 Ocak l980-28 Aralık 1989
arasının siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel olaylarını izlerken zaman
tüneline girmiş gibi oluyorsunuz. 80’li yıllar, kısaca “sağ/sol çatışması”
olarak nitelenen olaylarda her gün 25-30 kişinin yaşamını yitirdiği
(Öldürülenler arasında eski Başbakanlardan Nihat Erim ve DİSK eski Genel Başkanı
Kemal Türkler de var!..) ama 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle bu tür olayların
bıçakla kesilmişcesine bitiverdiği çok dramatik bir başlangıç yapıyor.
Askeri darbenin ardından, bu kez, gözetim altına almalar, idamlar, cezaevinde
döverek öldürmeler, kapatılan siyasi partiler, hapis cezasına çarptırılan parti
başkanla- rı, ASALA tarafından öldürülen Dışişleri mensupları dönemini
yaşıyoruz. 8 Ekim 1980 Genel Nüfus sayımı sonucu 45 Milyonu geçtiğimiz ortaya
çıkıyor. Bülent Ersoy’un müstehcen pozlar verdiği için tutuklanması istenen,
Eurovision şarkı yarışmasında puan dahi alamadan sonuncu olduğumuz yıllar
bunlar. İşte, birbirini izleyen pek çok sarsıcı olayla akıp giden bu çalkantılı
dönem sanatta yansımasını nasıl bulmuş? Ya da bulmuş mu gerçekten? Bunu anlamak
için zaman tünelinden çıkıp galerinin içiçe geçen odalarına yöneliyoruz,şimdi
de.
Yeni Figüratif Resim, Soyut Resim ve Heykel, Yeni Dışavurumculuk, Kavramsal
Sanat ve Yerleştirmeler ana başlıkları altında toplayabileceğimiz dönemin
sanatsal üretiminden özgün örnekleri bu odalarda buluyoruz. Sanatçıların bir
bölümü düşleri ve karabasanlarıyla uğraşırken bir başka öbek kimlik sorunlarına
eğiliyor. Sanat yapma eylemini mercek altına alıp sanatın doğasını irdeleyenler
de var aralarında. 80’li yıllar toplumsal açıdan ne kadar çalkantılıysa sanatsal
açıdan da bir o kadar verimli. Dönemin önemli toplu sergileri Yeni Eğilimler
(1977-1984), Günümüz Sanatçıları, Öncü Türk Sanatından bir Kesit, 1.ve 2.
İstanbul Bienalleri (1987-1989) hakkında bilgi ve belgeler yine dönemin gazete
kesikleriyle birlikte başka bir odada toplanmış.
Mutlaka görülmesi gereken sergi bu kadarla bitmiyor elbette, ama gerisi sürpriz
olarak kalsın ve keşfetmesi izleyiceye düşsün diyor, özel bir galerinin mütevazi
koşullarını çok aşan bu etkinliği tasarlayan ve gerçekleştirenleri yürekten
kutluyoruz.
Nur Koçak
|