reklam

Enis Kortan'dan
Diyalog 2003 > Abdurrahman Hancı

Tarih: 04 Şubat 2003
Yer: Arkitera Forum

Y. Mimar Abdurrahman Hancı
Arredamento Mimarlık 1996/09, sayfa 83

1952 yılında bir grup idealist genç mimar, İstanbul'da İMA (Inşaat-Mimarlık Atölyesi) adında bir firma kurup, önce Beyoğlu'ndaki Kurtuluş Han'da, sonra da Teşvikiye'deki bürosunda çalışmaya başlamışlardı. Maruf Önal, Abdurrahman Hancı, Suha Toner, Şahap Aran'dan oluşan bu grup, Melih Birsel, Sedat Gürel, Turgut Cansever, Radi Birol ve Haluk Baysal'ın da katılımıyla zenginleşti. Bu ekibin amaçlarından birisi de, yaklaşık on yıllık bir aradan sonra, Batı'da gelişmekte olan Modern Mimarlık hareketini tekrar Türkiye'ye getirmekti. Sedad Hakkı Eldem'in öncülüğünü yapmış olduğu "İkinci Ulusal Mimarlık" akımı da bizzat kendisinin İstanbul Hilton Oteli'nde ortaya koyduğu tutum ve davranışla zaten 1950'lerin başlarında son bulmuştu. İMA'nın ilk ve önemli başarısı, Ankara'da, İnönü Bulvarı üzerinde yapılacak olan Karayolları Genel Müdürlük Binası'nın mimari proje yarışmasında birinci ödülü kazanması olmuştur. İki bloktan oluşan bu kompozisyonda yüksek blokta bürolar ve alçak blokta da toplantı salonları ve diğer sosyal fonksiyonlar yer alıyordu. Tamamen çelik strüktür sistemi olarak tasarlanan bu modern eser ne yazık ki inşa edilemedi.

Abdurrahman Hancı'nın Turgut Cansever ile birlikte 1951 yılında kazanmış olduğu başka önemli bir yarışma, Büyükada'da yapılmış olan Anadolu Kulübü'dür. Bu eseri ile Hancı, Türkiye'ye Le Corbusier'nin ilkelerini ve estetik anlayışını sunan sanatçımız olmuştur. 1950'lerin başlarında yapılan bu eser, çevresindeki tarihi yapılarla, onları biçimsel yönden taklit etmeyerek, Modern, çok net ve huzurlu ifadesiyle, başarılı bir şekilde "birlik" meydana getirir. Hancı burada, başarılı mimarlığın en önemli öğelerinden olan "ölçek" sorununu çok güzel çözülmüştür: Büyükada İskelesi'ne yaklaşan bir vapurun güvertesinden bakıldığında, siluette bu başarılı durum hemen kendisini belli eder. Seçilen form, esas itibariyle yatayda gelişen, evrensel bir dikdörtgen prizma olup bu platonik form "zaman ötesi", ideal formlardan biridir.

Bu sıralarda kendisine Paris'ten bir davet gelir: Orada yapılacak olan NATO Binası'nın projelerini hazırlayacak olan ekipte görev alması istenmektedir. Abdurrahman Hancı bu daveti kabul eder ve yaklaşık on yıl sürecek olan Fransa'daki yaşam ve çalışması başlar. Bu onun Fransa'ya ikinci gidişidir; ilki, 1947 yılında ünlü mimar Auguste Perret'nin bürosunda çalışma şansına sahip olmasıyla başlar ve İkinci Dünya Savaşı'nda yıkılmış olan Le Havre şehrinin yeniden imarıyla uğraşır ve iki yıl kadar Fransa'da kalır.

Kendisini 1959 yazında Paris'te ziyaret ettim; adresini New York'ta I.M. Pei'nin bürosunda çalışan rahmetli arkadaşımız Sedat Gürel'den almıştım. Beni, ilk defa görmesine karşın, çok samimi ve yakın bir şekilde karşılamıştı; bana Paris'teki önemli mimarlık eserlerini göstermiş, değerli vaktini ayırmıştı.

Frank Lloyd Wright, bir mimarın eserini yarattıktan sonra onu bir dekoratöre teslim eden kimse olamayacağını söyler; tabii bu ifade çok yerindedir. Hancı da "mimar" ve "iç mimar" ayırımına karşıdır ve bu düşünce onun, yarattığı eserlerin "iç"leriyle de büyük özveriyle uğraşmasını sağlar; gerek Fransa'da, gerek Türkiye'de bu şekilde pek çok başarılı eserler vermiştir. Abdurrahman Hancı 1966yılındaTürkiye'ye döndükten sonra, olgunluk çağında, eserler vermeye devam etmiştir. Ankara, İstanbul, İzmir'deki Vakko binaları, İstanbul'daki villaları, birçok kamu yapıları vd. bunlardan bazılarıdır.

Abdurrahman Hancı, 1950'ler kuşağı mimarlarımızın en başarılı isimlerinden olup, sık sık degişen Postmodernizm, Dekonstrüktivizm vb. gibi geçici moda akımlara kapılmamış, Modern Mimarlık disiplini içinde ve daima dürüst, soylu ve yalın çizgisini koruyan örnek bir meslekdaşımız olmuştur.
Günümüzde, Yalçın Çıkınoğlu ile birlikte MİMAT firmasını yönetmekte ve ideallerini gerçekleştirmeye başarıyla devam etmektedir.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz