rennie
Özellikle İstanbul'da müthiş
bir yatırım plansızlığı görüyoruz. Kozyatağı bölgesi iş merkezleri,
Zincirlikuyu'daki Tatlıcı Towers ve benzeri pek çok büyük yapı yıllar
boyu şantiye halinde duruyor ya da tamamlandıktan sonra camlarına Kiralık-Satılık
yazıları ile aylarca müşteri bekliyorlar.
Hem 9 Palmiye hem Kalamis Residence bitirilmelerine rağmen hala tam olarak
kullanılmıyorlar sanırım. (yanlışım varsa düzeltin lütfen) Özellikle
Kalamış Residence durduğu yerde boş yere eskiyen, kullanılmayan bir bina
gibi görünüyor. Bunun sebebi nedir? Daha çok malsahibini ilgilendiren bir
soru ancak sizin de ne düşündüğünüzü öğrenmek isteyebilir Arkitera
ziyaretçileri.
Emre
Arolat
Kiralık-Satılık yazıları
hakkında yanlış yatırımların sonuçlarıdır diye düşünmeye alışmışken,
bugün içinde bulunduğumuz ortam her türlü yatırımın yanlışlığı gibi
“absurd” bir zemin oluşturdu. Bu nedenle bugün birçok yapının boş
durmasına da pek şaşmamalı.
Ancak, 9 Palmiye de Kalamış Residence da kullanılmaya başlandı.
FLuXus
?
...sizce modern-lik nedir ?

Emre
Arolat
Modern, Modernizm, Modernite
gibi kavramları açıklayabileceğimi sanıyorum. Ancak “modern-lik” devşirme
bir anlam taşıyor olsa olsa.
... post-modern durum ve
... modern durum
için yollamış olduğumuz çizimler, her türlü iki “durum”un “algılanması”
konusunda eşsiz birer ipucu.
Belki de soruyu, “modern olma durumu” diye yenileyebiliriz, ne dersiniz?
FLuXus
...sizce "modern olma
durumu" nedir ?
Emre
Arolat
mona
Bodrum Kervansaray
Emre Bey,
Bodrum'da Kervansaray tatil sitesine Bodrum'da bulunduğum süre içinde çevresindeki
yollardan bir çok açıdan baktım, ve topografyaya oturuşunu ve mimarisini
gerçekten beğeniyorum, ancak aklıma takılan iki nokta var:
Tatil sitesinin ortasındaki kütle. Bu kütle Bodrum'un mimari karakteri içinde
ölçek olarak çok büyük duruyor, tatil sitesinin bütünüyle de yabancı
kalıyor sanki. Merak ettiğim, tasarım aşamasında maket veya CAD çizimleri
ile bütün yerleşimi birlikte düşünmüş olduğunuzu göz önüne alırsak,
bu kütlenin formu çevresindeki binalarla birlikte mi çıktı, yoksa inşaat sırasında
arazi veya diğer etkenler yüzünden ilk tasarımı değişti mi?
Tatil sitesinin girişinde kolonların üzeri ayna ile kaplanmış, bu seçimdeki
kriterinizi merak ediyorum?
Emre
Arolat
Bu kitle ile ilgili gerçekten
çok düşündük. Ortaya çıkandan ise tam olarak hoşnut olduğumu söyleyemeyeceğim.
Ancak hoşnutsuzluğumun nedeni, bu kitlenin Bodrum’un mimari karakteri ile
ilintili olan ölçek sorunu değil. Bu kitle, ilk tasarımımızda arazi eğimine
paralel olarak duran bir prizma idi. Daha sonra -galiba korkudan- melezleştirildi
ve üzerinde bugünkü dalgalı çatı tasarlandı. Bu da o kitleyi kararsız ve
uzlaşmacı bir karaktere büründürdü. Büyüklüğün sorun olduğunu düşünmüyorum.
Aynalara gelince... Fikir, peysaj projelerinde birlikte çalıştığımız S.
Ata Turak’a aittir. Doğaldır ki karar birlikte verilmiştir. Yoldaki
devinimin ayna üzerinden algılanması, benim bu karara ortak olurken içimi
rahatlatan durumdur.
««_PARTHENON_»»
Merhaba Emre Bey,
Tasarım sürecinin sancılarla dolu bir dönem olduğu konusunu kabul etmeyen
çok az kişi vardır sanırım. Ve kimi zaman bu süreç diğerlerinde olduğundan
daha zorlu ve kendiniz için daha zorlamalı bir hale gelebilir. Sizin mimari
dilinizi en çok yansıttığına inandığınız, sizi en zorlamasız ifade
ettiğini düşündüğünüz, uygulama aşamasına geçerken tasarım sürecini
en gönül rahatlığı ile bıraktığınız projeniz hangisidir?
Ben tasarım sürecini tasarlayan var oldukça (uygulama şansı olmasa da
kafada, belki de bir sonra ki projelerde) devam eden bitmez tükenmez bir olgu
olarak kabul ediyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?
Emre
Arolat
Tasarım sürecinin,
tasarlayan varoldukça devam eden bitmez tükenmez bir olgu olduğu konusundaki
fikrinize tamamen katılıyorum. Bu nedenledir ki, uygulama aşamasına geçerken
tasarım sürecini iç rahatlığı ile bıraktığım hiçbir proje olmadığını,
dahası hiçbir projeden tam bir memnuniyet duymadığımı söylemekten de çekinmiyorum.
Yine çok alışıldık bir cevap olacak ama inanın içimden tam da bu geliyor
:
Bundan sonra yapacağım proje, benim mimari dilimi en çok yansıttığına
inandığım tasarım olacak.
Sizin için de öyle değil mi?
cdmannn
Mimarlık
Merhaba Emre Bey ,
Öncelikle size iyi çalışmalar dilemek istiyorum. Ben YTÜ' de 1. sınıf
Mimarlık öğrencisi aynı zamanda 2. sınıf Şehir bölge planlama öğrencisiyim.
Kötü giden Türkiye şartlarında geleceğin mimarlarını ne gibi sorunlar
bekliyor sizce ? 2. sorum ise : Hızla dönüşüm geçiren İstanbul'da
mimarların durumu nedir ? Ne gibi zorluklarla karşılaşılıyor ?
Emre
Arolat
1.Geleceğin mimarlarını,
geçmişin ve bugünün mimarlarından çok farklı, yepyeni sorunlar beklemiyor
kanımca. Küresel yapı içinde yerini bulmuş bir Türkiye’de önünüz geçmişe
de bugüne de oranla daha açık olacak. Yeter ki siz kendinize gereken
birikimi, altyapıyı en doğru biçimde edinin, Avrupa liginde oynamaya hazırlıklı
olun. İşinize yarayacaktır.
2.Hızla dönüşüm geçiren İstanbul’da bugün mimarların durumu da diğer
meslek veya iş sahiplerine paralel bir olumsuzluk içeriyor. Ben çok özel
durumların dışında, bugünkü koşullardan hoşnut olan bir “çalışan”ın
varlığını düşleyemiyorum bile.
cdmannn
Mimarlık
Tekrar Merhabalar Emre Bey ,
Ben yazlık ev planlarıyla ilgili bir araştırma yapıyorum universitelerin
kitaplığında ve YEM ' de pek fazla bilgiye ulaşamadım . Bildiğiniz bir
kitap var mı önerebileceğiniz?
Günümüzde sizce , mimarlıkta en iyi konumda olan ülkeler hangileridir?
Master programı sizce hangisinde yapılmalı ?
Teşekkürler iyi Çalışmalar !
Son Çalışnmalarıızdan da bizi haberdar ederseniz seviniriz!
Emre
Arolat
Size bu konuda özel bir
kitap önermek yerine, Internet üzerinden istediğiniz her konudaki kitaba
kolaylıkla ulaşabileceğinizi söyleyebilirim. Siteler hakkında, Arkitera yöneticilerinin
bana oranla kat kat bilgili olduklarından eminim.
Mimarlıkta en iyi konumda olan ülkeleri sormuşsunuz. Buna cevabım, her dönemde
gençlere yatırım yapan, ileriye bakarken bugünün sorunlarında boğulmayan
ülkelerin öne çıktıkları şeklinde olacak. 20 yıl önce mimarlık gündemine
uzak düşen ve gündemin oluşmasında edilgin konumda bulunan Fransa ve
Almanya'nın bugünkü etkinliklerinin en önemli nedeninin bu olduğunu düşünüyorum.
İtalya'nın son dönemdeki verimsizliği de tam tersi yönden ilgi çekici.
Orta ve kuzey Avrupa'nın, Benelux ülkelerinin istikrarlı durumu devam ediyor.
Amerika ise yıldızları toplayıp gündemi belirleyen konumunu devam
ettiriyor. Ama kişisel görüşüm, yükselen yıldızların İspanya ve
Portekiz olduğu yönünde.
Mimarlık, bir ülkedeki diğer etkinlik alanlarından bağımsız bir uğraş
olarak düşünülmemeli. İspanya ve Portekiz de çevre ülkesi konumundan
merkez olma yoluna hızlı geçiş yaptılar. Bir avantajları da Modern'in ençok
sorgulandığı dönemdeki konumlarının, yerel potansiyelden modern adına
medet umulmaya başlandığı son döneme oranla merkeze olan yakınlığı. Başka
bir deyişle, doğru zamanda, doğru yerde bulunduklarını söylemeliyiz.
AYDAN
VOLKAN
Merhaba
Andre Gorz un Yaşadığımız Sefalet adlı kitabından:
'Kölesi olduğumuz 'çalışma'dan kurtulmanın yolları.Çalışma, yaratıcılığı
ifade eden ontolojik,felsefi anlamından tamamen kopmuştur bugünün sınırsız
tüketim toplumunda'
Bu alıntıdan yola çıkarak,dünya genelinde var olan hızlı tüketimin içinde
mimar olarak bakışınız nedir?Çok mu üretiyoruz acaba?Hızına yetişmek
zorunda hissettiğimiz bu koşullarda,tasarımın niteliğine gereken ,zamanı
ve heyecanı verebiliyormuyuz?
Ve son olarak ajite edici soru:Projelerinizi çözümlerken,tasarım
ilkelerinizde tutarlılığı ve gerektiğinde durmasını bilen mesleki bilgeliği
yakalamama rağmen ,yapıların cephelerine gelince popülist ve hiperaktif bir
tavır ile karşılaşıyorum.Neden?
Emre
Arolat
Evet çok üretiyoruz çok
zaman. Tasarımın niteliğine gereken zamanı verebilmek adına da beslenmemizi
tamamlayan bir takım “eklenti”lerden mahrum bırakıyoruz kendimizi. Dolaylı
olarak da olsa, tasarımın niteliğini etkilemiş oluyoruz böylece. Yetersiz
beslenme ile...
Bu duruma “heyecan” penceresinden baktığımızda ise tam tersine, olumlu
bir etkisi oluyor bu hızlı tüketimin ve onun yarattığı devinimin. Zaman,
heyecanları öldürebilir zira.
Ajite edici sorununuzun cevabı : Son 20 projedir hiç cephe çizmedim. Yüzeyi
tüm kurgudan bağımsız bir karar olarak algılayan mimarlık görüşüne karşıyım.
Bu durumda, popülist ve hiperaktif tavrın, tasarımın bütününe sirayet
ettiğini düşünmemiz gerekecek galiba !
Ajitasyona gelmedik değil mi?
AYDAN
VOLKAN
1 -Son 20 projedır hıc
cephe cızmedım dıyorsunuz hemen ardından yuzeyı tum tasarım kurgusundan ayırmadıgınızı
ıfade edıyorsunuz Bu satırlarda bır celıskı yok mu? Proje tasarımı
yatay,dusey ve ucuncu boyutta bır butun ıse, ofısınızde consept lıderı
olarak tasarımın hangı noktasında duruyor ve hangı noktasından objektıf
bakıyorsunuz?
2 - F.Beıgbeder kıtabında Askın omru uc yıldır dıyor, pekı heyecanlarımızın
omru ne kadar kı? hızlı tuketım mı belırleyecek bu sureyı .Konservatıf bır
soylem de degılım ama, zamanı kullanmak kısının tekelınde olursa heyecanımızdan
ve yaratıcılıgımızdan daha fazla verım alacagımızı dusunuyorum.
Daha somut ornek,karsımıza bır fıkır ıle gelen ve bızden proje hızmetı
bekleyen ınsanların ısteklerı ' aman Emre Bey en kısa surede(ne demek ıse)
proje surecını tamamlayıp ıse baslayalım.'
E sımdı ne demelı?
Emre
Arolat
1. Son 20 projedir hiç cephe
çizmedim dediğimde, tasarlarken yöntem olarak alışıldık plan-kesit-cephe
çalışmasından kopma çabamızı vurgulamaktı niyetim. Yalnış anlaşılıyor
insan kimi zaman, karşısındakini tanımayınca.
Sizin de vurguladığınız üzere, tasarımın yatay, düşey ve üçüncü
boyutta, gerçekten de bir bütün olabilmesi adına bu çabamız. Böyle olunca
da yüzeyle ilgili, iki boyutlu bir "kompozisyon çalışması" yapmanın
ötesine geçerek; içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye, geçirgenlik
veya doluluğun tariflerini tartışan, giderek değişkenlik ve zaman boyutunun
da katıldığı dört boyutlu ve pek çok bileşenli bir çalışmadır
yapmakta olduğumuz. Cephe ile ilgili fikir ve endişelerimin sizin için şimdi
daha netleştiğini umuyorum.
2. "Aşkın Ömrü Üç Yıldır"ı okumadım ve okumayacağım da.
Kitabın sonunda, yazarın ters bir konumu betimlediğini duydum. Ben üç yılı
dahi katastrofik bir süre olarak gördüğümü belli edip mimarlık dışında
yeni bir polemik yaratmasam mı dersiniz?!...
Zamanı kullanma konusunda da sizin kadar önyargılı değilim. Tasarım yöntemi
olarak, her proje üzerine, hiçbir şey çizmeden önce, benim için yeterli
olacak bir süre -ki bu süre konuya ve bağlama göre değişkendir- sadece düşünerek
tasarlamayı ve sonra da tasarladığımı çizmeyi, çizerek tasarlamaya yeğliyorum.
Bu durumda da benim için en değerli ve dokunulmaz olanı, proje hakkında
sadece düşünmekle geçirdiğim bu süre. Bundan çalınacak her süre, tasarımın
düşmanıdır ve buna izin vermemeye çalışırım. Bundan sonraki proseste
ise büro hızlıdır. Sahiden! Arayı kapatırız. Tam bir Türk cengaverliğiyle!!
AYDAN
VOLKAN
ve son soz
Sanırım ıletısım
teknolojısı nekadar gelısse de yuz yuze anlatım kadar basarılı olamıyor
yada ben kendı adıma beceremıyorum ( mesela : kıtap sadece bır durum ıcın
zaman ornegı ıken sızın ıcın bır polemık konusu olabılıyor)
yuz yuze ye kadar hoscakalın ve ıyı seneler
serre
konut sistemleri
Sevgili Emre bey,
Ülkemizde son dönemde çok yaygınlaşan hazır konut sistemlerinin(ytong
k.s.,kütük evler v.s.)mimarimize katkı sağladığını düşünüyor musunuz
ve bu sektörü destekliyo musunuz.Çalışmalarınızda başarılar...
Emre
Arolat
Hazır konut sistemlerinin Türkiye’de
kullanılageldiği şekliyle mimarlık ortamına herhangi bir katkı sağlamadığını,
hatta birçok konuda da zarar verici olduğunu düşünüyorum. Endüstriyel üretimin
doğru ve gerektiği gibi kullanıldığında çok geniş ufuklar açacağını
düşünerek ve Le Corbusier’in “Ev, içinde yaşanmak üzere tasarlanan bir
makinadır” aforizmasından çok medet umarak...
rennie
Mimarlar Odası hakkında ne
düşünüyorsunuz? Genel Başkan siz olsaydınız ilk yapacağınız
faaliyetler neler olurdu?
Emre
Arolat
Türkiye'deki Mimarlar
Odası, batıdaki olumlu örneklerin olanaklarına sahip değil. Örgütsel yapılanması,
mesleğin ve mimarların gerçek sorunları ile boğuşup kalıcı çözümler
üretebilecek nitelikleri içermiyor. Kişisel olarak, Oda'yı ve yöneticilerini
suçlayıp durmak yerine, bu kurumun işlerliğinin ve yaptırım gücünün
arttırılması ve bu gücün daha doğru mecralara yönlendirilmesi yönünde
katkı koyma çabasında olunması fikrindeyim.
Merkez ülkelerindeki mesleksel çarkın en önemli parçalarından biri olan bu
tür örgütlerin yöntem ve sistemlerinin örnek alınabileceğini ve böylelikle
tasarlanacak modelin gerçek bir güç oluşturabileceğini düşünüyorum. Bu
konuda, meslek içinde hem çok deneyimli hem de çok dinamik birkaç isim var.
Ancak bu potansiyelin "Oda" üzerinden kullanılır kılınması henüz
olası görünmüyor. Bu durum, başka sivil toplum örgütlerinin kurulmasına
neden olacak ve tıkanıklık böylece zorlanabilecek diye düşünüyorum.
Genel Başkan ben olsaydım, hemen istifa eder, yerime yukarıda sözünü ettiğim
birkaç isimden birinin geçebilmesi için var gücümle çalışır ve bu gerçekleştiğinde
de kendisine elimden gelen tüm desteği verirdim.
cercis
bir bina tasarımına hangi
ölçekte başlarsınız?
hangi ölçekte biter?
Emre
Arolat
1/1 başlar, 1/1 devam eder,
1/1 biter.
Koray
İyi günler Emre bey Balıkesir
Üniversitesinde 4.sınıf öğrencisiyim Endüstrileşmiş Yapım dersinde bir
araştırma konusu hazırlamamız istendi.Konumuz İletişim teknolojisinin yapım
sektörüne olan etkileri aslında bu etkilerin günümüzden çok gelecekte
neler olabileceğini araştırıyoruz yani biraz fantastik bir araştırma belki
Jules Verne gibi hayal sınırlarımızı biraz zorlayarak gelecekte tasarlayacağımız
yapıların yaşamaya başladığımız teknoloji çağıyla nasıl bir
paralellik çizeceğini araştırıyoruz ve bu araştırmamda günümüzde öz
sahibi olan mimar ve yapımcılarında fikirlerini alarak araştırmama eklemeyi
düşündüm bu konuda görüşlerinizi alabilirsem sevinirim
İyi çalışmalar.
Koray KARABULUT
Emre
Arolat
Endüstrileşmiş Yapım
dersinizin içeriğini tam olarak bilmiyorum. Ancak sorunuzdan, yapım yöntemlerinden
ziyade iletişim teknolojisinin yaşama olan etkilerinin önemsendiğini çıkarabildim.
Eğer sorunuz gerçekten de bu yöndeyse, bu projeksiyonun bir mimara oranla,
sistemlerle daha iç içe olan meslek sahiplerince daha incelikli yapılabileceğini
düşünüyorum.
Öte yandan, endüstrinin ve yeni teknolojilerin, yapım ve yöntemler üzerinden
mekana olası etkileri ise; üzerinde çok düşünüp, tartışıp, çalıştığımız
konular. Modelleme ve karmaşık geometrilerin çözülebilirlikleri konularında
bilgisayarın getirdiği kolaylığın büyüsü, bugün birçok mimarı esareti
altına aldı. Kimi yazılımlar, on yıl önce hayali dahi kurulamayacak biçimlerin
geometrik çözümlemelerini ortaya koyup ileri düzeyde modelleme olanakları
sağladı. Bu da tek başına, yeni bir mimarlık dilini yarattı. Teknolojik
yapılabilirlik üzerinden ortaya çıkan bu dilin içerdiği düşünsel
derinlik ve zaman içinde alacağı rasyonellik puanı kuşku götürür. Bu
hevesin, demirin farklı biçimlerde işlenebilir hale geldiği dönemde, aynı
teknolojik yapılabilirlik olgusu üzerinden orta yere çıkan "Art
Nouveau" kadar bile ömürlü olamayacağını düşünüyorum. Artık
rasyonel mantık çok daha etkin ve acımasız.
Bu uçucu heveslerden bağımsızlaşarak bir kademe daha öteye gidildiğinde
ise, mekan adına yüzyıllardır üzerinde durulan kimi gerçek sorunların, bu
teknolojiler yardımı ile çözülebilme olasılıklarının arttığını görüyorum.
"Eksizlik" gibi bir başarının mekan kavramına yeni boyutlar
katabileceğini, tek defada üç boyutu da üretilebilen monoblok sistemlerin,
bu teknolojiler yardımı ile konvansiyonel planlama ölçütlerini
yenileyebileceğini düşünüyorum. "Conta" belasının ortadan kalktığı,
"yer"le dahi ilişkisini koparmış bir mimarlığın ayak sesleri de,
bugünkü ulaşım teknolojilerinin üzerenden kendisini duyuruyor.
Eve yaklaşırken çalışmaya başlayan ısıtıcılar, kişisel beyenilere
uygun olarak kendisini yenileyebilen tablolar, uyanılan saate göre kendi
kendine çalışıp ısınan ve garajdan çıkıp sahibini bekleyen otomobiller
gibi fetişlere çok uzağım. Ama o otomobillerin camlarından içeriye hiç su
girmezken bizim konutlarımızın her taraflarının neden akıyor olduğu üzerine
her zaman düşünürüm. Teknoloji bunu bir türlü çözemedi Türkiye'de!!!
aylinyil
Merhabalar, Öncelikle bir
mimar olarak projelerinizi çok beğendiğimi söylemeliyim. Benim sorum bunun
biraz dışında olacak. Tasarım Dergisinin 115. sayısında Bodrum'daki
Kervansaray Oteli Projenizi görme fırsatı buldum. Yayın olarak da çok beğendiğimi
söylemeliyim. Acaba Projelerinizi içeren böyle bir kitap yayınlamayı düşünüyormusunuz?
Teşekkürler...
Emre
Arolat
Projelerle ilgili övgünüze
teşekkürler.
Kitap için birbuçuk-iki yıldır takım olarak uğraşımız sürüyor.
"Yalapşaplık"tan kaçınıyoruz. Hem içeriğin hem de tekniğin
nitelikli olması için çabalıyoruz. Böylelikle de süre hep uzuyor. Uzadıkça
da sorunları görüyor ve "iyi ki uzamış" diyoruz. Ama bir gün
mutlaka... Tam hazır olunca.
snihat
Yeni bin yılda dünya Türk
mimarlığı.
Sayın Emre Arolat
Türk mimarlığına getirmiş olduğunuz değerli katkıları izliyor
ve bu düzeyli çabaları takdirle karşılıyoruz.
Günümüz mimarlık eğitim sistemini de göz önüne alarak
gelecekteki Türk mimarlık düzeyini dünya ölçeğinde de-
ğerlendirirmisiniz.
saygılarla..
Nihat Şahin.
Emre
Arolat
Yaptığım mimarlıkla
ilgili yazdıklarınız gurur verici.
Türk Mimarlığı'nı, Türk Doktorluğu'ndan, Türk Avukatlığı'ndan veya Türk
Matematikçiliği'nden bağımsız düşünmemeli. Toplumun çeşitli uğraşı
alanlarındaki düzeyin çok dışında bir "Mimarlık Düzeyi"ni düşlemek
pek de anlamlı değil. Bireysel başarılar ve az sayıda meslek adamının ulaştığı
düzey, mesleğin tümüne yaygınlaşamıyor doğal olarak.
Sorunuz, günümüz mimarlık eğitim sistemi üzerinden olunca, provokasyon
niteliği taşımaya başlıyor. Mezun olduğum Mimar Sinan Üniversitesi,
Mimarlık Fakültesi dışında - her nedense ! - pekçok eğitim kurumundan
davetler alıyor, hem İstanbul içinde, hem de İstanbul dışında birçok
kurumda konferanslara katılıyor ve jürilere giriyorum. Uludağ Üniversitesi'nde
iki yarıyıl proje atölyesinde öğretim görevlisi oldum. Şu anda da Kültür
Üniversitesi'nde bu görevi büyük bir keyifle yapıyorum. Bu fırsatlar yardımı
ile mimarlık eğitimini yakından gözleme şansını buluyorum.
Merkezi sistemle öğrenci seçiminden, eğiticilerin niteliklerine kadar pekçok
sorun içeren bu sistemin, hiç de homojen bir yapıya sahip olmadığını
vurgulamalıyım. Belirli bir geleneğe sahip olan üniversitelerin kendi aralarında
da, göreli yeni kurulan vakıf üniversiteleri arasında da pekçok farklılıklar
var. Bu durumda, genel bir mimarlık eğitim sisteminden veya düzeyinden söz
etmek olası değil.
Umutlu olmasam, sistem içinde çaba göstermezdim. Çok yakınlarda olmasa da
gelecekte hem eğitimin hem de mesleksel uğraşın dünya ölçeğinde yaya
kalmayacak bir düzeye erişebileceğini düşünüyorum. Ancak emin olduğum
bir konu var: Böyle bir düzeye erişilecekse, bu erişimin alanı, mimarlık
mesleği ile sınırlı olmayacaktır.
ilk sayfa >>
|