Köşe Yazısı

Mahmut Şenol

Büyüyünce Mimar Olacağım...12 Kasım 2010
Büyüklerin merakı, küçüklerin büyüyünce ne olacağını öğrenmektir. Bunu anlamaya can atarlar... Israrla sorarlar! Alınan yanıtlar ise çoğunluk gülünçtür. Çocuk hayâli hem ne kadar geniş, hem de ne kadar sığdır!
Çifte Çubuğa Sarılmak8 Temmuz 2010
Günü geldi mi çiftlik hevesi kurmayanı hiç görülmemiştir. Yaşamında bir kez olsun, "Orda bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür," diye mırıldanmıyanına hiç rastgelinmez.
Global Marangozhane4 Mart 2010

Yakında, hepimiz birer marangoz olacağız... Marangozluk, çok eskiden kalan bir anı gibi belleklerden yavaşça silinecek ama biz marangoz olacağız.

Cümle Kapısından Selametle Çıkıp Gitmeli (Edebiyata Geri Dönüş için Veda Yazısı)23 Şubat 2009
Lafı evirip çevirmekle varacağımız yer, cümle kapısının eşik yerinden ötesi değildir. Arkitera'daki bu ondördüncü yazımızdan sonra cümle kapısından dışarı çıkmanın zamanı gelmiştir de lafı getirip koyacağımız taşın gediği işte tam burasıdır.
Sahte Haberlerin Dürüst Gazetecisi25 Aralık 2008
Bu sayfaların mimar okuruna seslenmesi çok zor... Onlar bildiğiniz okurlara benzemez, sandığınız gibi değillerdir! Ne yapsan yaranamazsın mimar milletine... Burunlarından kıl aldırmazlar alimallah!
Kafayı Boşaltmak...25 Eylül 2008
Herkes çok, ama pek çok yorgun... Herkesin sessiz kalıp, kafayı bir güzel dinlemeye ihtiyacı var! Hele onlara bir sorunuz, size söyleyecekleri şudur: “İn cin top oynayan bir kumsalda, ıssız bir pansiyonun sessiz bir köşesinde, kuytuya çekilip öyle saatlerce suskun kalmaya ne çok ihtiyaç duyuyorum, bir bilseniz!”
Saklı Odaların Kuytu Köşelerinde Kapalı Dolaplar20 Haziran 2008
Kaçmak, öteki canlılara göre kıyaslanırsa, insanın bilgelik kazandığı tek yetenek olmalıdır. Elias Canetti, diyor ki, “Kaçmak eylemi insana ait tabiattaki tüm canlılar arasında görülebilecek en gelişmiş yetidir...”
Orkestranın Ses Mühendisi24 Nisan 2008
Arkitera’da yazmak her babayiğidin harcı değildir. Benim mimar meydanında havlu atıp pes dememe, ramak kaldı... Arkitera’nın kibar, ağırbaşlı, saygılı editörü Emine Merdim hanımefendi cesaretlendiren sözler etmese, bezginliğimi ele verecek gibiyim.
Asansör, Emekli Albaya Teslim!28 Şubat 2008
Kendi ekseninde dönmek becerisine sahip olan bu yuvarlağın çevresine bir de ip takılınca ortaya çıkan şeye, makara dendi. Bu, tıngır mıngır çalışan döngel alet, makaradan kukara bir şey olmasın diye ona sarılan ipin ucuna bir de ağırlık bağlandı.
Yağ Satarım, Bal Satarım, Ustam Ölmüş Ben Satarım...6 Aralık 2007
Mimarlarımızın içi rahat etsin! Mimar eniştemiz Ömer Ercan'la, bana darılan öteki akraba mimarlarımızın da.. Mühendislerimiz dahi derin bir oh çekebilir, bundan böyle. Artık onlara sataşmayacağım! Asıl kabahatlıyı buldum.
Balkon Aşağıya Sarkılmaması Gereken Yerdir...2 Kasım 2007
Apartmanların önünde durup balkonlara bakınan, kılık kıyafeti düzgün, kerli felli, elli yaşlarında birisi, bugünlerde, Kadıköy’ün sokaklarında peyda oldu. Bir zamandır, balkonlara bakıyorum.
Şıkır Şıkır Daktilo...27 Eylül 2007
Daktilo şıkır şıkır çalışan sihirli bir alettir. Şimdilerde, pabucu dama atılmış gibisinden naftalinli sandık odalarında tozlanıyor yahut yağı paslanıyorsa da, bileni bilir, daktilo eşi menendi bulunmaz eski bir dost, rint adam sınıfından muhabbetine doyulmaz bir ahbaptır. Onun muhabetti foyasızdır. Yazmaya oturan birinin ruh halindeki sıkıntıyı anlayacak kadar içten ve hassastır; tıkırtıları birden yasa bürünür.
Çanta, Yalnız Adamın Arkadaşıdır...28 Haziran 2007
Yazı sanatıyla uğraşanların doktorlardan bir farkı olmadığını düşündüğüm zamanlar oluyor. Nerede bir doktora rast gelinse, zamanı mıdır yahut yeri midir diye enine boyuna tartıp biçmeden adamcağıza sağlık üzerine sorulmadık soru bırakılmaz...
Merdivende, Ayten abla!..29 Mart 2007
Mühim bir sorunla karşı karşıyız! Fark ettim ki, mimarlarımız merdiveni tedrisatta yanlış öğrenmişler... Baksanıza şuna: “Mimarlık Sözlüğü”, bana göre hatalı yazıyor! Sözlük, “Merdiven,” diyor, “bir döşeme parçasının üst kata ulaşmak amacıyla farklı donatım ve kalıp ile basamaklı şekilde dökülmesi ile elde edilen yapı bileşenidir.” Bir kere, aynı cümle içinde iki kez, üst üste “ile” bağlacı geçmemeliydi!
Amerikalı Komşudan Kuru Soğan İstemenin İmkânsızlığı Üzerine...5 Ocak 2007
Bir zamandır üzerinde kafa patlattığım bir konu var! Mimarlarımıza sormadan edemeyecek görünüyorum. Kentleşme konulu çalışan mimarlarımız kuru soğanı dikkate alıyorlar mı? Üstünde durulacak şey, kuru soğandır; Vefa Bozası binliği’nden (eskiden birim ölçüsü olurdu, hatırlarsınız, 1000 cl. idi...) çoktan geçtik...
"Zifoslu Kent" Hikâyesi3 Ağustos 2006
Düşünüyorum da, uygun bir karşılığını bulamıyorum. Eskiden, her yer çamur içindeydi! Yağmur yağsın yağmasın, hiç farketmezdi; sanki İstanbul’u birileri akşamdan sabaha suluyor, caddelere kamyonlarla toz toprak taşıyor, bir çamur harcı, bir zifos yaratıp, bu yapışkan katranlı kiri, kentlilerin başına belâ ediyordu. Benim çocukluğum, İstanbul’da, çamurla savaş demekti...
“Meraklı Boğalar, Kasaplık Koyunlar”1 Haziran 2006
“Yazıya daima kısa bir girişle başlamalı!” Cumhuriyet’teki ilk günlerimde, böyle öğrettiler. Hangi kısa cümleyle başlasam, diye benim kaç zamandır, gözlerinden hüzün akan acûzeler gibi çevresinde oyalandığım bu yazı...
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız.