Peter Eisenman, Virtuel House
“Sanal mimarlık”, bilişim teknolojisi ile ortaya çıkmış ve yalnızca siberuzam için üretilmiş bir kavram olmanın ötesinde insanlığın, bugün zaman ve mekan sınırlarını yıkarak; “uluslar” arası, “disiplinler” arası ve “durumlar” arası etkileşimin ötesine geçiştir. Konu üzerine bahisler, mekanın farklı iletişim araçları ile genişletilmesinden çok, iletişim araçları ile oluşturulmuş akıllı protezler ile uzak mesafelerin yakın, yakın mesafelerin uzak olması ve bütün bunların standart zaman algısı dışında bir anlam kazanması üzerinde yoğunlaşıyor. Topoloji artık yerini kainat hissine bırakırken mimarlık yalnızca bu “yerel” özelliklere bağlı gelişen bir dil olmaktan çok insanlar arası ilişkinin temsilci olma yolunda biraz daha ilerliyor.
İçerik olarak “sanal”lık, çağlar öncesinde kullanılan bir kavram. Kelimenin dönüşümü zaman içinde insanlığın geçirdiği metamorfoza da ışık tutacaktır.
İngilizce’deki karşılığı “virtual” olan kelimenin kökü, insan anlamına gelen “wiros” sözcüğünden geliyor. Latince’nin ilk zamanlarında “vir”, karar verme yeteneği anlamına gelmekte. Skolastik Latin dünyası Ortaçağ’da “virtualis”i insanın birşeyi yapabilme gücü ile tariflerken, Cicerus “virtus”u ruh; Saint Augustin göre ise “özgürlüğün doğru kullanımı” olarak niteliyor.
Buna göre dönem içinde “virtus”, “potansiyel” ve “özgürlük” kavramlarına karşılık geliyor.
Saint Augustin, ünlü De Magistro’sunda sanallık kavramına atıfta bulunarak, tanrıyı “olmak” ile “olmamak” gibi bir “ikililik”ten öte, tam da “olmak ile olmamanın beraberliğinden doğan” bir bağlam olarak açıklar. Saint Thomas’a göre sanallık “dışa vurumun gücü”yken Francis Bacon’a göre sanal olan bilginin içinde saklıydı. Foucault tarafından ise bu kavram “bilginin gücü” olarak değerlendirilmiştir.
Kelimenin kökü “virtus”, bu dönem içinde, bilgi ve iletişim anlamına geliyor.
Kelime zaman içinde “gaip” ve “paralel gerçeklik” olarak algılandığı şekliyle derin bir metamorfozun da temsilcisidir.
Nano teknolojinin bulunuşu, dünyanın moleküler yapılanışının bir yansımasıydı. Hiper iletişim sistemleri içinde, bilgiye ulaşma yolu değer kazandı. Doğrusal olmayan bu doğrusal “karmaşıklık”; ilkin, mimarlık ortamını, “yeni bir akım” doğduna dair dehşete düşürdü.
Yeni mimarlık dilini oluşturan öğeler “suç” ve “kontrol”. Bundan başka mimarlık artık fiili bir varlığın ötesinde, yapılanış ile sanatın arasındaki akla dayalı süreci sorguluyor. Sanal mimarlık projeleri esas olarak, Lizbon’daki Belém Kültürel Merkezi’nin internetteki yansımasıyla ruh buldu. Proje, internet kullanımı dışında varolamaz ve ana kapsamını, “mekanın fiili olmayan bir evrene mutasyonu”ndan alır.
Akio Hizume, Bambular ile Karmaşık Strüktür Tasarımları
Öte yandan, Akio Hizume, antik dönem Japon ve Batı geleneklerini bir bağlam içinde projelendiriyor, basit bambular ile karmaşık ve dinamik yapılar üretiyor.
Ammar Eloueini, Issey Miyake için Mekan Tasarımı
Tüm bunların yanında, Ammar Eloueini süreç üzerine yoğunlaşıyor. Dijital kaynakları, herşeyin dinamik çevirim tipleri olarak, akışkanlığa ve topolojiye dahil ediyor. Eloueini’ye göre herşey geçirdiği kalıcı mutasyonun etkisi altında yaşayan bir organizmaya dönüşmekte. Hizume’un kültürler ile zaman ve mekanları birleştirme operasyonunu, Eloueini’nin süreçleri bohçalama yaklaşımında bulabiliriz.
Dennis Holloway, yoğun arkeolojik kazılarla elde ettiği, Kuzey Amerika’nın tarih öncesi uygarlıklarına ait bilgileri, yeni bir mekan yaratma fikri olarak tartışırken, Holloway, kaybolan uygarlıkların sırlarından sanal rekonstrüksiyonlar üretiyor.
Fiona Meadows and Frédéric Nantois'in Medya Uygulamaları
Fiona Meadows and Frédéric Nantois, @rchimedia’da, iletişimin maddi evren dışında varoluşunun yansımalarını içeren mimarlık alıştırmaları yapıyorlar. Medya uygulamalarında, interaktif oluşumlar içerisinde gelişen, izleyici, aktör ve tasarımcı arasındaki ilişkilerden kurulan projeler üretiyorlar.
Katsuhiyo Atake, mutant yapıları ile moleküler yaklaşımları ifşa ediyor. Ona göre herşey durdurulamaz bir dönüşüm sergilemekte. Atake için matematik, estetik, kimya, biyoloji ve fizik aynı disiplin parçaları ve mimarlığa bu sistemleri dahil ediyor.
NOX, Water Pavillion
Lars Spuybroek ve NOX, tarifledikleri “akışkan mimarlık” ile mekanda ışık, ses, renk, dokunma ile hisler üzerinde bir “akıcılık” yaklaşımı sergiliyorlar. Projeler, kendi bedenlerimizle yaşadığımız duyumsal deneyimlerimiz olarak anlatılabilir.
Archimation, Berlin Papestrasse İstasyonu
Archimation sanal gerçeklik üzerine çalışmakta. Archimation mimarları bir arayüz olarak, sanal görünümleri yeniden yaratma sürecini kamusal alan için sanal çevrelerde deneyimliyorlar.
Siberuzam mimarlık üretimleri üzerine çalışan Mark Lawton, şehir içinde “hayal” mekanları yaratıyor.
Marcos Novak, Liquid Space 02
Lars Spuybroek’in “akışkan mekan”ını kavramsal yaklaşımını kullanan Marcos Novak, müzik için üretilen algoritmalar üzerinden sıvı bir mimarlık dili yakalaya çalışmakta.
![]() |
![]() |
Stephen Perrella ile mimarlık organizmaların yapısal değişimlerinin derin bir yansıması haline geldi.
Henry Focillion dünyayı akışkanların farklı birleşim seçeneklerinin bir yansıması, zamanın içinde bir “an” olarak değerlendiriyor.
“Sanal”lık tam da olmak ile olmamanın birlikteliğinden doğan durum olarak adlandırılabilir. “Uzak” kabul edilen, dünyanın çeşitli noktalarından zaman, mekan, kültür ve bilginin arayüzünde, farklı disiplinlerin birlikteliği ile bugünkü insanlığı oluşturmaktayız. Bu da bize prehistorik dönemdeki “wiros” kullanımını hatırlatıyor.
İnsanlığın geçirmekte olduğu metamorfozu değerlendirmek için “yeni doğa düzeni” siberuzamın gücünü düşünmek yeterli olacaktır.
Yazan: Emanuel Dimas de Melo Pimenta, Lisbon 1997
Çeviren: Didem Yavuz - Arkitera.com
Sanal Mimarlık ve Hiperyüzeyler