'Köykent'i kimler tartışıyor?..
Başbakan Ecevit 'in bu ''40 yıllık özlemini'' eleştiren siyasilere acaba
ne demeli?.. Atalarımız söylemiş; ''Bana namaz öğretenin, dini bari Müslüman
olsa!..''
Bu eski projeye şimdi ''köylü dalkavukluğu'' diyenlerin ''siyasi önderleri''
ni anımsayalım... 1950'lerden bu yana aynı köylülerin kentlere göçerek önce
''gecekondularda'' , sonra ''kaçak yapılarda'' , şimdi de ''yasadışı
beldelerde ve ilçelerde'' arazi ve imar yağmasının ''kitlesel ortakları''
olmalarına da yıllarca "önderlik" etmediler mi?..
Hem ''imar aflarıyla'' , hem de illegal yerleşmelere tutup bir de
''belediye başkanı'' seçtirerek, hatta oralara ''kaymakamlar'' atayarak
devlet binalarının bile ''ruhsatsız'' inşa edildiği politikalarla
''kentlerimizi köylerden beter eden'' ne kadar davranış varsa tümüne destek
olup imza atmadılar mı?..
Şimdi aynı siyasetin "yeni" sözcüleri bütün bunları unuttuğumuzu
sanarak diyorlar ki; ''Kalkınma için köye bakmak çağdışılıktır'' ...
Peki, güzelim kentlerimize sadece ve sadece ''arazi yağması ve imar rantı
hazinesi'' gözüyle bakmak mı çağdaşlıktır?.. Üstelik, siz de hâlâ
"aynı gözle" bakarken...
İşte göz alabildiğine uzanan kaçak apartmanlarla dolu yasadışı ''varoşlar''
ve işte dünyanın başka hiçbir uygar ülkesinde görülmeyen, mahalle ortasındaki
''kent içi gökdelenler'' !..
Bu ilkel ve çağdışı görüntü, ''sizin'' eseriniz olduğu sürece, ne
''Köykent'' projesine dil uzatmaya hakkınız var, ne de bu gibi ''eski özlemleri''
siyasi polemik konusu yapmak sizi kurtarabilir...
Süleyman Demirel , 40 yıl önceki o ''mühendislik'' yıllarında, TMMOB bülteninde
özetle şunları yazmış:
''Köyden kente göçten şikâyetçi olmayalım... Bu insanlar müteşebbis
(girişimci-yatırımcı) vatandaşlarımız olacaklar ve teşebbüs hürriyeti
içinde kalkınmayı sağlayacaklar...'' (TMMOB Tarihi kitabından)
İşte bu ''teşebbüs'' akınıyla kentlerimiz, plansız ve sadece ranta dönük
''imar ve inşa hamlelerinin'' altında ezilip artık ''kalkınacak'' (yani, yağmalanacak)
arazi iyice azalınca, Turgut Özal da İstanbul'a helikopterden bakarak dedi
ki:
''Merak etmeyin, çevrede çok boş yer var, bu bölge daha 20-25 milyon kişiyi
bile alır...''
1980'lerdeki bu tür ''saptamaların'' ardından ise en ünlüleri ''Fransız
şirketleriyle'' ortak olmak üzere çok sayıda ''kent firması'' (!), ardı
ardına ''uydu kent'' projeleriyle ortaya çıktılar...
Erbakan-Çiller koalisyonu döneminde de öncelikle işte bu projeler için
''Hazine arazilerinin satışı'' organize edilmeye başlandı...
Nihayet bugünlerde ''kentleri köylerden de yaşanılmaz kılacak'' plansız
ve ilkesiz kamu arazisi pazarlaması için artık ''yasal dayanaklarla''
hareket ediliyor... Siyasiler ''yağlı müşteri'' bulmak için tüm ilişkilerini
seferber ederken siyasetin emrindeki bürokratlar da ellerine ''haritaları'' alıp,
nerelerin satışa çıkartıldığı konusunda ''teknik bilgileri''
veriyorlar...
Yani, devleti temsil eden hemen herkes, asıl meslekleri ve görevleri ne
olursa olsun hep birlikte ''komisyonculuğa'' soyunmuşlar, kentlerimizi artık
tümüyle ''elden çıkartmaya'' niyetli gibiler...
İşte bu özetlemeye çalıştığım süreçte onayı ve imzası olan hemen
''her görüşten'' siyasi liderlere ve partilere bakın... Hangisinin ''Köykent''
için ileri geri konuşmaya hakkı var?..
Bizi üzen ise aynı ''uygarlık karşıtı'' sürece son yıllarda ''Köykent
projesi liderinin'' de inanılmaz bir kararlılık içinde katılıyor olması...
Köyden kente göçe karşı bir ''önlem'' olarak da tasarlanan bu projenin ''müellifi''
iken, şimdi kentleri köylerden bile geri kılarak çözümsüz sorunlara sürükleyen
politikalara militanca ''başbakanlık'' yapması...
Zaten, yine ''kendi günahlarına'' bakmadan Ecevit' in Köykent özlemine yüklenenler,
bir anlamda aynı köylerin ''kentlerle birlikte sahipsiz kalmasından'' da
cesaret almıyorlar mı?..
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|