reklam

Haberler
13 Aralık 2001 Perşembe

Anadolu'daki 'Ortaçağ aydınlığının' mimarları yıl sonuna dek İstanbul'dalar

Alâeddin'in 'aydınlık' lambası
Sultan Alâeddin Keykubad, ilkgençliğini Bizans'ın başkenti İstanbul'da ''sürgün'' olarak yaşamıştı... Sonra, Anadolu'daki Selçuklu'nun ''aydınlık uygarlığını'' doruğa çıkardı... Şimdi yine İstanbul'da, bu kez ''tarihimizin gururu'' olarak ağırlıyoruz...
Ekim başlarından bu yana İstanbul , sessizce ''eski bir tanıdığını'' ağırlıyor...

''Bizans'' çağındaki Anadolu 'da, o ele avuca sığmaz ve inanılmaz düzeyde güçlü ve uygar bir ''rakip'' olarak kendisinde rahat ve huzur bırakmayan efsanevi ''Selçuklu kahramanları'' nı kucaklıyor...

Bu muhteşem ağırlama için neden ''sessizce'' diyorum?..

Çünkü ''Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık'' ın bizlere armağan ettiği ve ''Kültür Bakanlığı-Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'' nün de desteği ve katılımıyla adeta ''eksiksiz'' bir tarihsel bilgilendirme olarak Beyoğlu'ndaki Yapı Kredi Kültür Merkezi'nin Vedat Nedim Tör Müzesi 'nde sergilenen ''Anadolu'da Selçuklu Sanatı ve Alâeddin Keykubad'' sergisi, öylesine alçakgönüllü bir suskunluk içinde ''Osmanlı'nın başkentini'' selamlıyor ki...

Ziyaret edenlerin belki de tümü yeniden İstiklal Caddesi 'ne çıktıklarında uzun süre bu etkileyici ''bilgeliğin'' düşünce derinliğinden kurtulamıyorlar...

Öyle ya şimdiye dek hangimiz, zaman zaman ''düşünsek'' ve hatta ''iç geçirsek'' bile, şimdi bu serginin ''temasını'' da vurgulayan bilgi panolarındaki; ''Öncesi ve sonrasıyla yaklaşık yüzyıl süren ve Haçlı Seferleri'yle Moğol İstilası arasında sıkışıp kalmış bu SELÇUKLU ASR-I SAADETİ'nin Anadolu'ya vurduğu damga, Osmanlıların beş yüzyılda vuracağından daha görkemlidir...'' gerçeğini, böylesine fark edebilmiştik?..

Bu nedenle, Alâeddin'in Lambası'nı ''akıl'' eden, gerçekleşmesinde emeği ve katkısı olan ve bu aydınlık lambayı ekim başından bu yana İstanbul'da başarılı, zarif ve çağdaş bir sergileme tasarımıyla ''herkesin aydınlanmasına'' sunan bu Anadolu sevdalılarına, yıllardır içimizde ısınıp duran duygularımızı da sarmaladıkları için teşekkür borçluyuz...

Peki, Selçuklu öteden beri neden hep Osmanlı'dan çok daha ''az tanınan'' bir uygarlık dönemi olarak kaldı?..

Bu sorunun yanıtına ait ''ipuçlarını'' veren ve hatta ''kanıtlayan'' bilgi ve belgeler, Alâeddin'in Lambası'nda özenli bir sadelik içinde sergilenirken, günümüzün özellikle ''ırkçı'' , ''şoven'' ve ''dinci'' güçlerinin adeta tam bir uzlaşma içinde gizledikleri ''Selçuklu farkı'' şöyle belgeleniyor:

''Anadolu Selçuklu Devleti, görece kısa ömrüne karşın Orta Asya, İran, Arap, Bizans, Ermeni ve Türkmen kültür öğelerini, Anadolu tarihinin en görkemli uygarlık sentezinde bir araya getirdi...''

İşte böylesi bir sentezle yaratılan ''Selçuklu sanat dünyasının'' yine günümüzdeki kültürler arası düşmanlığı körükleyenlere karşı da nasıl bir ''esin kaynağı'' olabileceğini, serginin danışmanlarından Doğan Kuban şöyle örnekliyor:

''Mengücük beyinin, şifahanesinin kapısına insan figürlerini koydurmasının İslamdaki yasaya rağmen ne denli zor bir karar olduğunu anlamak için, Süleymaniye'de bu olasılığı düşünmek yeter. 16. yy'da Kanuni bile bunu yapamazdı...''

Doğan Kuban şunları da ekliyor:

''Selçuklu toplumunda hükümdarların dini kaidelere uyma baskısı hissetmedikleri gerçektir(...) İbni Bibi 'nin Selçuknamesi'nde büyük yer tutan yoğun şarap içilen saray törenleri gibi(...)''

Peki Selçuklu'daki bu ''aydınlanmanın'' gizi (sırrı) nedir?.. İşte yanıtı:

''Orta Asyalı ve İranlıyı, Arabı, Kürdü, Gürcüyü, Ermeniyi ve Rumu Türkle birleştiren bir potaydı... Sanatçılar da oradan çıkmıştır. Ama Anadolu Selçuklu sanatında bir ayrıcalık varsa, İslamın bu yorumunu dört yüz yıldır İslami damgalarla sanat üreten Arap ve İranlı ustalar değil, Selçuklu sultanlarla Türkmen emirlerin hoşgörüsüne sığınan Anadolulu ustalar yapmışlardır. Bunlar Anadolu yerlileri olan Hıristiyanlarla kentleşen Türklerdir...''

Bu ''aydınlık'' ustaların, bu Türklerin ve hepsinin aydın sultanı Alâeddin Keykubat efsanesinin ne denli ''gerçek'' ve bugün için bile ''yol gösterici'' olduğunu, öncelikle ''İstanbulluların'' doyasıya yaşayabilmeleri için, zamanları hızla daralıyor... Çünkü İstanbul'un bu eski komşularını ağırladığı sergileme günleri 28 Aralık 'ta bitiyor...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

Aralık 2001 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
          01 02
03 04 05 06 07 08 09
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
31 diğer aylar için tıklayın

Diyaloğun beşinci konuğu Emre Arolat  25 Aralık 2001'de Diyalog bölümümüze konuk oldu ve  sorularınızı yanıtladı.

Emre Arolat
Arkitera Forum'da Diyalog Buluşmasını okumak için tıklayın.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz