Anadolu'daki 'Ortaçağ aydınlığının'
mimarları yıl sonuna dek İstanbul'dalar
Alâeddin'in 'aydınlık' lambası
Sultan Alâeddin Keykubad, ilkgençliğini Bizans'ın başkenti İstanbul'da ''sürgün''
olarak yaşamıştı... Sonra, Anadolu'daki Selçuklu'nun ''aydınlık uygarlığını''
doruğa çıkardı... Şimdi yine İstanbul'da, bu kez ''tarihimizin gururu''
olarak ağırlıyoruz...
Ekim başlarından bu yana İstanbul , sessizce ''eski bir tanıdığını'' ağırlıyor...
''Bizans'' çağındaki Anadolu 'da, o ele avuca sığmaz ve inanılmaz düzeyde
güçlü ve uygar bir ''rakip'' olarak kendisinde rahat ve huzur bırakmayan
efsanevi ''Selçuklu kahramanları'' nı kucaklıyor...
Bu muhteşem ağırlama için neden ''sessizce'' diyorum?..
Çünkü ''Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık'' ın bizlere armağan
ettiği ve ''Kültür Bakanlığı-Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'' nün
de desteği ve katılımıyla adeta ''eksiksiz'' bir tarihsel bilgilendirme
olarak Beyoğlu'ndaki Yapı Kredi Kültür Merkezi'nin Vedat Nedim Tör Müzesi
'nde sergilenen ''Anadolu'da Selçuklu Sanatı ve Alâeddin Keykubad'' sergisi,
öylesine alçakgönüllü bir suskunluk içinde ''Osmanlı'nın başkentini''
selamlıyor ki...
Ziyaret edenlerin belki de tümü yeniden İstiklal Caddesi 'ne çıktıklarında
uzun süre bu etkileyici ''bilgeliğin'' düşünce derinliğinden kurtulamıyorlar...
Öyle ya şimdiye dek hangimiz, zaman zaman ''düşünsek'' ve hatta ''iç geçirsek''
bile, şimdi bu serginin ''temasını'' da vurgulayan bilgi panolarındaki; ''Öncesi
ve sonrasıyla yaklaşık yüzyıl süren ve Haçlı Seferleri'yle Moğol İstilası
arasında sıkışıp kalmış bu SELÇUKLU ASR-I SAADETİ'nin Anadolu'ya vurduğu
damga, Osmanlıların beş yüzyılda vuracağından daha görkemlidir...'' gerçeğini,
böylesine fark edebilmiştik?..
Bu nedenle, Alâeddin'in Lambası'nı ''akıl'' eden, gerçekleşmesinde emeği
ve katkısı olan ve bu aydınlık lambayı ekim başından bu yana İstanbul'da
başarılı, zarif ve çağdaş bir sergileme tasarımıyla ''herkesin aydınlanmasına''
sunan bu Anadolu sevdalılarına, yıllardır içimizde ısınıp duran duygularımızı
da sarmaladıkları için teşekkür borçluyuz...
Peki, Selçuklu öteden beri neden hep Osmanlı'dan çok daha ''az tanınan''
bir uygarlık dönemi olarak kaldı?..
Bu sorunun yanıtına ait ''ipuçlarını'' veren ve hatta ''kanıtlayan''
bilgi ve belgeler, Alâeddin'in Lambası'nda özenli bir sadelik içinde
sergilenirken, günümüzün özellikle ''ırkçı'' , ''şoven'' ve ''dinci'' güçlerinin
adeta tam bir uzlaşma içinde gizledikleri ''Selçuklu farkı'' şöyle
belgeleniyor:
''Anadolu Selçuklu Devleti, görece kısa ömrüne karşın Orta Asya, İran,
Arap, Bizans, Ermeni ve Türkmen kültür öğelerini, Anadolu tarihinin en görkemli
uygarlık sentezinde bir araya getirdi...''
İşte böylesi bir sentezle yaratılan ''Selçuklu sanat dünyasının''
yine günümüzdeki kültürler arası düşmanlığı körükleyenlere karşı
da nasıl bir ''esin kaynağı'' olabileceğini, serginin danışmanlarından Doğan
Kuban şöyle örnekliyor:
''Mengücük beyinin, şifahanesinin kapısına insan figürlerini koydurmasının
İslamdaki yasaya rağmen ne denli zor bir karar olduğunu anlamak için, Süleymaniye'de
bu olasılığı düşünmek yeter. 16. yy'da Kanuni bile bunu yapamazdı...''
Doğan Kuban şunları da ekliyor:
''Selçuklu toplumunda hükümdarların dini kaidelere uyma baskısı
hissetmedikleri gerçektir(...) İbni Bibi 'nin Selçuknamesi'nde büyük yer
tutan yoğun şarap içilen saray törenleri gibi(...)''
Peki Selçuklu'daki bu ''aydınlanmanın'' gizi (sırrı) nedir?.. İşte yanıtı:
''Orta Asyalı ve İranlıyı, Arabı, Kürdü, Gürcüyü, Ermeniyi ve Rumu
Türkle birleştiren bir potaydı... Sanatçılar da oradan çıkmıştır. Ama
Anadolu Selçuklu sanatında bir ayrıcalık varsa, İslamın bu yorumunu dört
yüz yıldır İslami damgalarla sanat üreten Arap ve İranlı ustalar değil,
Selçuklu sultanlarla Türkmen emirlerin hoşgörüsüne sığınan Anadolulu
ustalar yapmışlardır. Bunlar Anadolu yerlileri olan Hıristiyanlarla kentleşen
Türklerdir...''
Bu ''aydınlık'' ustaların, bu Türklerin ve hepsinin aydın sultanı Alâeddin
Keykubat efsanesinin ne denli ''gerçek'' ve bugün için bile ''yol gösterici''
olduğunu, öncelikle ''İstanbulluların'' doyasıya yaşayabilmeleri için,
zamanları hızla daralıyor... Çünkü İstanbul'un bu eski komşularını ağırladığı
sergileme günleri 28 Aralık 'ta bitiyor...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|