İzmir'in planlamasıyla ilgili tek
suçlu ilan edilen SİT Kurulu kendini savundu " Kentin önündeki engel
biz değiliz"
İtiraf edelim ki; İzmir'in planlanmasıyla ilgili bugüne kadar hemen
herkes SİT Kurulları'nı suçladı. Hatta üyeler, yatırımları
engelledikleri iddiasıyla "vatan haini" olarak ilan edildiler.
Belediye başkanları de seçim dönemleri geldiğinde bitirilemeyen, başlanamayan
projelerin tek sorumlusu olarak SİT'i gösterip işin içinden çıkmaya çalıştılar.
Peki onlar nasıl düşünüyor; İzmir'in önündeki en büyük engel gerçekten
kendileri mi?
Bu kentin birçok sorunuyla yakından ilgilenen bir kişi olarak baştan söylemeliyim
ki; 1 No'lu Kültür ve Tabiat Kurulu tarihinin en sorunsuz, en uzlaşmacı dönemini
yaşıyor. Dikkat ederseniz, tartışmalar hep eskiden alınmış kararlarla
ilgili, yeni dönemin bugüne kadar kamuoyunu şaşırtan tek bir kararı bile
bulunmuyor.
Çelişkiler yaratıldı
SİT Kurulu'nun Başkanlığı'nı Erkan Uçkan, Başkan Yardımcılığı'nı
ise Tankut Ünal yapıyor. Uçkan, kurallar konusunda tecrübeli bir isim; daha
önce Antalya'da Kurul Başkanlığı, Eskişehir ve Bursa Belediyeleri'nde ise
danışmanlık yapmış. Tankut Ünal'ın ise Kopenhag'da Royal Of Fina Arts'da
kent planlaması üzerine yüksek lisansı, İngiltere'de de yeni kentler üzerine
araştırmaları bulunuyor. Turizm Genel Müdürlüğü de yapan Ünal'ın bir
özelliği de 1973 yılında tamamlanan İzmir Nazım Planı'nı yapan
mimarlardan biri oluşu.
Kenti yakından tanıyan bir isim olan Ünal'a göre kurullarla yaşanan
sorunların temeli; nazım planların 1980'li yılların ortalarında
belediyelerin imar planı yapma yetkisi almasıyla başlıyor. Böylece kentin
uzun vadeli gereksinimlerine cevap verecek plan yerine kişilerin noktasal yatırım
tekliflerine öncelik veren politikalar üretildi. Bu da çelişkiler yarattı.
"Ne yapmalıyız?" sorusuna Ünal'ın yanıtları...
Kendi modelimiz
Erkan Uçkan, dünyadaki uygulamalardan örnekler anlatıyor. Örneğin
Paris'te, Milano'da, Londra'da kurullarla yerel yönetimlerin, işadamlarıyla
yabancı yatırımcıların nasıl çalıştıklarından bahsediyor.
"Her yıl Mayıs ayında San Remo'da yatırımcı borsası kurulur. Buraya
gelenler projelerini yatırımcılara anlatır, yaşadıkları bölgeye
sermayenin gelmesini sağlamaya çalışırlar. Projelerde özgün modeller
yaratılmıştır ve çoğunlukla belediyelerin desteği bulunmaktadır. Herkes
'Kente girdiyi nasıl artırırız' diye düşünür. Devlet bizi kurtarsın,
mantığını artık terketmemiz gerekiyor."
Uçkan, Venedik ve Siena'nın kendi modellerini yaratarak milyonlarca turisti
her yıl çektiğini hatırlatıyor.
Ünal da Paris'le ilgili bir gözlemini aktarıyor.
"Parisli mimarlar yeniden çok eskiye hayat verirler. Adeta her biri usta
restoratör olmuştur. Kuru kuruya bir koruma mantığı dünyada bitmiştir.
Eski korunur ama içinde her türlü konfor da mevcuttur. Eski Paris dimdik
ayaktayken, başka bir bölgeye ikinci Paris yapılır. Kaynaklar kendini üretmiyorsa,
bir yanlış yapılıyor demektir."
Proje ve kaynak
Uçkan, Antalya Kaleiçi'nde yapılanların Kemeraltı'nda da olması gerektiğini
düşünüyor. Yani projeyle birlikte kaynakların da aynı anda yaratılması
gerekiyor.
"Kemeraltı'nda herşey hazır değil mi?" diye soruyoruz.
"Proje üretmek yeterli değil, kaynakları da beraberinde sunmalısınız.
Amaç bir cazibe merkezi yaratmaktır. Restore edip kullanamıyorsanız bir
anlamı kalmaz. 'Proje tamam, Kurul onayı versin' demek doğru değil. Dünyanın
her yerinde SİT Kurulları bulunuyor. Biz de bu örnekler gibi Koruma Kullanma
Dengesi'ni öne çıkartıyoruz. Bakın İstanbul'da Sulukule kendi ekonomik
trendini yaratmış bir yerdir. Üniversiteye proje hazırlatıp, binaların
hangi renge boyanacağını söylemekle bir model oluşturamazsınız..."
Sohbetimizin sonunda kentin geleceği için son derece önemli gördüğümüz
projeleri konuşuyoruz; Kordon'u, Dünya Ticaret Merkezi'ni...
Başkan Erkan Uçkan ve Başkan Yardımcısı Tankut Ünal, şöyle cevap
veriyor.
"İster Kordon, ister Dünya Ticaret Merkezi, isterse önümüze gelen diğer
projeler olsun global düşünme konusunda kararlıyız. Kentin ne olacağı,
nereye gideceğinin yanıtını arıyoruz. 'Sahili dolduralım, sonra da şuraya
bağlayalım' demenin yanlış olduğunu herkes bilmeli. 'İhaleyi alalım,
projeyi yaptıktan sonra kaynağı da buluruz' düşüncesi de artık bitmeli. Yık
- yap, yap - yık İzmir'i geriye götürüyor; kimse farkında değil mi?"
Yeni Asır
|