reklam

Aydan Balamir
Diyalog 2002
> Merih Karaaslan

Tarih: 19 Mart 2002
Yer: Arkitera Forum

Merih İçin
Arredemento Mimarlık, 2002-02, sayfa 84
Aydan Balamir

İnsan, ölüm karşısında da bencilligini sürdürür, kaybettigine olduğu kadar kendisine üzülürmüş-gidenle birlikte neleri kaybettigini ve şimdi onsuz ne yapacağını düşünerek... Ben de arkadaşım Merih için yandığım kadar, bencilce, kendime de pay çıkarıyorum: Ben şimdi kimi bu kadar rahat eleştirebilecegim?

Merih, eleştiriye açıktı. Onu eleştirdiğiniz zaman, bunun bir husumete yol açmayacağını bilirdiniz. Umursamaz değildi; aksine çok önemserdi yöneltilen eleştiriyi, ama bundan düşmanlık yaratacağına, dostluk geliştirmeyi bilirdi. Adının geçtiği bir yazı ya da panel, konferans gibi bir ortam oldu mu, sonrasında telefon edip tartışmayı sürdürdüğü olurdu. Ufak notlar yazıp yolladığını da hatırlarım, bazen nota eklenmiş taze bir eskiz veya fotoğrafla birlikte... Eleştirilmenin önemsenmek anlamına geldiğini bilirdi. Hafife alındığı da olurdu; ama eleştiriye karşı olgun tutumuyla, kendini zorla önemsetirdi.
Merih, tanıdığım en demokrat insandı. Mimarisinde oldugu kadar, insan ilişkilerinde de çoğulcu idi. Her kesimden insanla masaya oturup birlikte iş yapabilirdi; ama kendi çizgisini de hiç gizlemezdi, kitabında yeri geldikçe yazmıştır... Hukuktan anlar, her şeyi hukuka dayandırmak isterdi. Yasal -ya da hukukuna uygun olan her şeyin etik olmayabildiğini biliyordu ve giderek daha sık değinir olmuştu etik konusuna. Hukukun mantığını ve ilkelerini içselleştirmişti, inanıyorum ki zamanla sıra etiğinkilere de gelecekti. Kimlik Meşruiyet Etik Sempozyumu'nu (1993) nasıl dikkatle izlemişti...

Cami avlusunda bekleşirken, Mehmet Ali Yardımoğlu gelip bir başka sempozyumu hatırlattı: Türkiye Mimarlığı 1. Sempozyumu'nda (1990) sunuşu üzerine kalkıp, uzun bir seyahate çıkmasmı ve bu süre içinde yalnızca şiir okumasım önermişim. Cevabını hatırladım; "şiiri daha fazla okuyabilirim, ama tatil... yoo, onu yapamam" demişti. Yapmak istedigi çok iş. vardı. Nedense hep politikaya atılmasını beklerdim; "bizi iki kere kurtaracaksın" diy takılırdım, hem mimarlığı bırakarak hemde mimarlığı politikaya sokarak...
Mimarlığına laf ederdim etmesine, ama bir ana fikri güçlü bir şekilde ortaya koyma becerisini görür, fikri sabırla işlemeyip ham bırakmasma kızardım en çok. Ulusal Mimarlık Ödülü'nü Nuran Ünsal'la paylaştıgı Peri Tower Oteli buna baş örnektir. Tam Nevşehir'e girerken Nar tarafına baktığınızda, fantastik bir kervansaray gibi duruşuyla, gözünü alır insanın. Otobüsteyseniz yolcuların binaya ısrarlı bakışını görür, mimarlık adma sevinirsiniz. (Denenmiştir, beş yıla yakın zamandır Nevşehir'e aylık gidişlerimde hep izliyorum.) Ama bu sevinciniz, binaya yaklaşırsanız azalır; fuayede yükselir, restoranda tekrar yokolur. Merih ve iş ortakları tam fikri inceltmeye koyulacakken yeni işler yığılmış, girilecek yeni yarışmalar çıkmıştır. Soluk almadan geçen 30 yıl...
Kitabını "Benim 30 yıllık arkadaşım Aydan diye başlayan bir paragraf yazıyla imzalamıştı. (30 degil 27 olacaktı diye arayı düzeltmeye fırsatım olmadı.) Duydumki kitaplarını imzalarken neler yazacağını da ; not düşüyormuş bir köşeye. Herşeyi planlar, olasılıkları hesaplar, işleri tesadüfe bırakmazdı. Bu çok plansız-programsız oldu Merih; hiç senin tarzın olmadı böylesi...

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz