Merih İçin
Arredemento Mimarlık, 2002-02, sayfa 84
Aydan Balamir
İnsan, ölüm karşısında da bencilligini sürdürür,
kaybettigine olduğu kadar kendisine üzülürmüş-gidenle birlikte neleri
kaybettigini ve şimdi onsuz ne yapacağını düşünerek... Ben de arkadaşım
Merih için yandığım kadar, bencilce, kendime de pay çıkarıyorum: Ben şimdi
kimi bu kadar rahat eleştirebilecegim?
Merih, eleştiriye açıktı. Onu eleştirdiğiniz zaman, bunun bir husumete
yol açmayacağını bilirdiniz. Umursamaz değildi; aksine çok önemserdi yöneltilen
eleştiriyi, ama bundan düşmanlık yaratacağına, dostluk geliştirmeyi
bilirdi. Adının geçtiği bir yazı ya da panel, konferans gibi bir ortam oldu
mu, sonrasında telefon edip tartışmayı sürdürdüğü olurdu. Ufak notlar
yazıp yolladığını da hatırlarım, bazen nota eklenmiş taze bir eskiz veya
fotoğrafla birlikte... Eleştirilmenin önemsenmek anlamına geldiğini
bilirdi. Hafife alındığı da olurdu; ama eleştiriye karşı olgun tutumuyla,
kendini zorla önemsetirdi.
Merih, tanıdığım en demokrat insandı. Mimarisinde oldugu kadar, insan ilişkilerinde
de çoğulcu idi. Her kesimden insanla masaya oturup birlikte iş yapabilirdi;
ama kendi çizgisini de hiç gizlemezdi, kitabında yeri geldikçe yazmıştır...
Hukuktan anlar, her şeyi hukuka dayandırmak isterdi. Yasal -ya da hukukuna
uygun olan her şeyin etik olmayabildiğini biliyordu ve giderek daha sık değinir
olmuştu etik konusuna. Hukukun mantığını ve ilkelerini içselleştirmişti,
inanıyorum ki zamanla sıra etiğinkilere de gelecekti. Kimlik Meşruiyet Etik
Sempozyumu'nu (1993) nasıl dikkatle izlemişti...
Cami avlusunda bekleşirken, Mehmet Ali Yardımoğlu gelip bir başka
sempozyumu hatırlattı: Türkiye Mimarlığı 1. Sempozyumu'nda (1990) sunuşu
üzerine kalkıp, uzun bir seyahate çıkmasmı ve bu süre içinde yalnızca şiir
okumasım önermişim. Cevabını hatırladım; "şiiri daha fazla
okuyabilirim, ama tatil... yoo, onu yapamam" demişti. Yapmak istedigi çok
iş. vardı. Nedense hep politikaya atılmasını beklerdim; "bizi iki kere
kurtaracaksın" diy takılırdım, hem mimarlığı bırakarak hemde mimarlığı
politikaya sokarak...
Mimarlığına laf ederdim etmesine, ama bir ana fikri güçlü bir şekilde
ortaya koyma becerisini görür, fikri sabırla işlemeyip ham bırakmasma kızardım
en çok. Ulusal Mimarlık Ödülü'nü Nuran Ünsal'la paylaştıgı Peri Tower
Oteli buna baş örnektir. Tam Nevşehir'e girerken Nar tarafına baktığınızda,
fantastik bir kervansaray gibi duruşuyla, gözünü alır insanın. Otobüsteyseniz
yolcuların binaya ısrarlı bakışını görür, mimarlık adma sevinirsiniz.
(Denenmiştir, beş yıla yakın zamandır Nevşehir'e aylık gidişlerimde hep
izliyorum.) Ama bu sevinciniz, binaya yaklaşırsanız azalır; fuayede yükselir,
restoranda tekrar yokolur. Merih ve iş ortakları tam fikri inceltmeye
koyulacakken yeni işler yığılmış, girilecek yeni yarışmalar çıkmıştır.
Soluk almadan geçen 30 yıl...
Kitabını "Benim 30 yıllık arkadaşım Aydan diye başlayan bir paragraf
yazıyla imzalamıştı. (30 degil 27 olacaktı diye arayı düzeltmeye fırsatım
olmadı.) Duydumki kitaplarını imzalarken neler yazacağını da ; not düşüyormuş
bir köşeye. Herşeyi planlar, olasılıkları hesaplar, işleri tesadüfe bırakmazdı.
Bu çok plansız-programsız oldu Merih; hiç senin tarzın olmadı böylesi...
|
|