reklam

Hasan Özbay
Diyalog 2002
> Merih Karaaslan

Tarih: 19 Mart 2002
Yer: Arkitera Forum

MERİH KARAASLAN'IN MİMARİ KİMLİĞİ ÜZERİNE NOTLAR
Arredemento Mimarlık, 1993-3, sayfa 98
Hasan Özbay

Bir sanat ürünü, onu yaratan sanatçının kişiliğinin yansımasıdır. Ben mimarlığı da bir sanat saydıım için, (sanırım eski kafalıyım) mimarlık ürününü onu üreten mimarla özdeşleştirmeyi gerekli görüyorum. Bu açıdan, Merih Karaaslan'ın ürünlerini ve mimari kişiliğini değerlendirirken kendimi şanslı ve dogru bir konumda hissediyorum. Son 10-12 yıldır Karaaslan ile birlikte mimarlık ortamı içinde yoğun bir iletişimimiz oldu. Bazen yarışmalarda karşı karşıya geldik; sürekli olarak mimarlık örgütleri içinde mesleki bir mücadele verdik ve gece yarılarına kadar mimarlık üzerine tartıştık. Tüm bu sürecin, bir mimarın mimari kimligini irdelemek için ön koşul olduğunu öne sürmüyorum, ancak Karaaslan'ın ürünlerini ve mimarlığını görmekte yararlı olacağına inanmaktayım. Kanımca Karaaslan'ın mimarisi iki dönem altında değerlendirilmelidir. Bu iki dönem "1980 öncesi ve sonrası" olarak tanımlanabilir. Aslında ilginçtir pekçok mimar da bu iki dönem başlığı altında degerlendirilebilmektedir. Hatta, Türkiye Mimarlığı'nda 1980 yılından sonra radikal bir değişim gözlendiği söylenebilir. Bu konunun sosyo-politik boyutuyla birlikte ayrıca ele almmasında yarar olduğuna inanıyorum. 1970'li yıllarda meslek hayatma başlayan Karaaslan'ın 1980'in ortasına kadar yaptığı tasarımlar, dönemin rasyonal-fonksiyonel-modernist anlayışına uygun çalışmalardır. Karaaslan'ın bu dönemdeki çalışmaları arasında Bayındırlık Bakanlığı'nın açtığı yarışmalar önemli rol oynamıştır. Bakanlığın yapı standartları ve koşullarının sınırlayıcılığı Karaaslan'ın mimarlığı üzerinde belirleyici olmuştur. Özellikle kiremit çatı, o dönem her mimarda oldugu gibi, Karaaslan'ın ürünleri üzerinde de etki yapmıştır. Bu etki 1974 yılında yarışma ile projelendirilen Antalya Hükümet Konağı binasında çok açıktır. Çatı'nın yapı plastiğine egemen olması Karaaslan'ı rahatsız etmiştir. Tepkisini "çatılar kırsalyapı biçimidir" (1) sözleriyle anlatan Karaaslan, çözümü bir dönem tek yönlü çatı ile (Ankara Universitesi Mikrobiyoloji Bölüm Binası, 1975, Istanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Binası 1976, Fethiye Belediyesi Ran Tesisleri 1979); sonraları çatıyı gizleyerek (Aliaga Hükümet Konagı 1983, Zonguldak Hükümet Konagı 1984) veya teras çatı kullanarak bulmuştur. Böylece çatının yapı plastiğini belirleyerek yapının kırsallaşması (!) sorunundan kurtulmuştur.

80'li yıllarda Karaaslan'ın mimarisinde değişim filizleri uç vermeye başlar. Bu filizler özellikle, özel sektöre yapılan apartman büro gibi yapılarda görülür. Aksa apartmanı 1980, Petlas Binası, Peker apartmanı 1981, Sav Apartmanı 1983, Özmen Apartmanı 1984 başlıca örneklerdir. "Olumsuz imar koşulları, mimarlık hizmetinin ciddiye alınmaması ve niteliksiz yapı anlayışı, çevremizin kimliksiz, sıradan, özensiz ve çirkin binalarla dolmasına neden olmaktadır. 1979'da Barcelona'da aynı kimliksizlik içinde, Gaudi'nin binalarının başkaldırışı bizleri çok etkilemişti. Onda özgür biçim anlayışının potansiyelini farkettik, Ankara'da tasarladığımız bu binaların, olumsuz çevre koşulları içinde, yerleşik tüm degerlere karşı çıkarak özgürce biçimlendirmek istedik."(2) sözleriyle, Karaaslan ürünlerindeki değişimin gerekçelerini açıklamaktadır. Ancak bu ürünler, alışageldik imar kuralları içinde tasarlanmış ve plan kurgusu olarak bildik kalıpları sürdüren yapılardır. Farklılık 'çarpıcı' ve 'değişik' olması amaçlanan cephe anlatımlarında ortaya çıkmaktadır.

Bu farklılık, sadece apartmanlara özgüdür. Karaaslan aynı dönemde gerçekleştirdiği Aliağa ve Zonguldak Hükümet Konaklarında, önceki satırlarda da açıklandıgı gibi rasyonel-fonksiyonalist-modernist çizgisini sürdürmüştür. Karaaslan'ın dikaçıdan kurtulup, daha özgür formlara yönelmesi 1987 yılında projelendirdiği, Altındağ Belediye ve Çarşı Binası tasarımında görülür. Burada arsa ve çevre verileri-nin yönlendirmesi ile dik açıdan kurtulur ve farklı açılar ve eksenlere oturan yapılarm kurgusuyla bir dil oluşturmaya çalışır. Karaaslan'ın 1978 yılında katıldığı Denizli Belediye Binası yarışmasında, altıgenlerden oluşan önerisi ise, dik açı kullanmamış olmasına rağmen mimari kurgunun varolan belirgin düzeni/disiplini nedeniyle rasyonel tavıra ters degildir. Bu nedenle Altındağ Belediye Çarşı Binası, Karaaslan'ın rasyonel tavırdan uzaklaştığı ilk ürün olarak sayılabilir. Altındağ Belediye ve Çarşı Binası projesindeki irrasyonel tavır salt plan kurgusunda gözlenmektedir. Tasarım dil olarak, Modernist söylemin bir parçasıdır. Burada Aliağa ve Zonguldak Hükümet Konaklarındaki büro bloğu tipolojisinin aynen kullanılmasında bir sakınca görülmemiştir. Bu yapı iki aşamada projelendirilmiştir. Önce Belediye bloğu (yarışma ile) tasarlanmış, daha sonra buna çarşı bloğu eklenmiştir. Çarşı bloğu, uygulama projeleri esnasında, (1988 yılı), avan projelerine göre oldukça değiştirilmiştir. Değişiklik dış mekanın geliştirilmesi, meydan ile bütünleştirilmesi ve yapıda iç sokak, saat kulesi gibi sembolik öğelerin kullanılmasında dikkatleri çeker. Karaaslan'm mimari kariyerindeki en önemli değişim, 1989 yılında yaptıgı Expo'92 Sevil-la / Türkiye Pavyonu yarışma projesi ve An-daş Çarşısı / Batıkent-Ankara çalışmalannda görülmektedir. Birbirleriyle aynı anlayışta tasarlanan yapılardan Andaş Çarşısı şu sözlerle açıklanır: "Buradaki çabamız, kentin bu mahallesine bir kimlik, bir özellik kazandırmaktı. Bu çabayı 'Anadolu kültürü ile ilişkiler kurmak' şeklindeki yaklaşımımızla gerçekleştirmeye çalıştık. Bu tasarımın kurgusunda Anadolu'daki çeşitli medeniyetlere ait mimarlık mirasının biçimsel bir 'kolaj'ı yapılmıştır. Biz tarihin belirli bir dönemini bir diğerine 'üstün' görmediğimiz için, geçmişle kurulacak biçimsel ilişkiyi de belirli bir dönemle sınırlandırmıyoruz. Geçmiş tümüyle ve bize ait bir birikimdir. Örnegin, bu çalışmada banka binasının cephesiyle, Antik dönem tapınaklarına yapılmış bir zihinsel atıf var. Sonra geleneksel cami şemasının kurgusunda çok rastlanan 'şadırvan' elemanı bir diğer yerde 'Selçuk Kümbeti', Sinan'ın çok sık kullandıgı kare delikli duvar... Tümü de geçmişimize atıflarda bulunan elemanlar olarak bu uygulamada kullanılmıştır." (3)

Farklı tarihsel dönemlerin unsurlarından bir kolaj yapmak veya toplumun bellegine yerleşmiş bazı ögeleri (kümbet, cumba, söve, vb.) kullanmanm ardında, aynı zamanda, ürünü mal sahibi ve kullanıcıya benimsetmek arzusu da yatmaktadır. "Eğimli bir sokak üzerinde dükkanlardan oluşan çarşı mekanının örtüsü ile antik dönem stoalarını veya Osmanlı çarşılarını çağrıştırması mekanın benimsenmesini kolaylaştırmaktadır"(4) sözleri bu arzuyu açıklamaktadır. Tarihin çeşitli dönemlerine refere edilen farklı elemanların, farklı eksenler üzerinde yerleştirilerek sürprizli mekanlar üretilmesi ve renk kullanımıyla çekici biryapı oluşturul-ması yöntemi, Karaaslan tarafından sonraki ürünlerde sıkça kullanılmıştır. (Hatta Karaaslan bunu kendi mimari kimligi olarak deklare etmektedir.) Andaş Çarşısı'nda, işçilik yetersiz olmasma rağmen (bina projelendirme dahil 3 ayda gerçekleştirilmiştir) bence başarılı bir sonuca ulaşılmıştır. Ancak, bu anlayışın, son derece dikkatli olunması gereken bir çizgi üzerinde olduğunu belirtmek gerekmektedir. Modernizm'in öncülerinin peşinde koştugu, evrensel ve idealist değerlerin aksine, tam anlamıyla 'popülizm' olan bu tavır, ürünü 'kitsch' diye tanımlanan bir konuma sokabilmektedir. Çizginin birtarafında Post-Modernist söyleme denk düşen özgün birtavır olabilecek iken, doz kaçırıldığında, biçim tüketmeye yönelik mimari bir aldanış ortaya çıkabilmektedir. Karaaslan'm 1992 yılında yaptıgı Şefik Gül Villası / Oran-Ankara bu aldanışın tipik örneğidir. Çıkma, saçak, söve, kemer gibi geleneksel mimariye atıfta bulunarak kullanılan elemanların, çeşitli renkte taş kaplamaların (Osmanlı camilerinde kemer etrafında kullanılan, bir koyu bir açık kaplama dahil), betebe, sıva ve bakır çatı örtüsünün, sarı, pembe, beyaz ve toprak renginin bir avuç villada sınırsızca kullanılması kimilerince orijinallik ve degişiklik olarak kabul edilebilir ve dikkatleri çekebilir ancak mimarlıga katkıları şüphelidir.

Bu yazıda tartışmaya çalıştığım konu, Karaaslan'ın Anadolu'daki kültürel kimliği bir kolaj ile günümüzde yaşatmak / yorumlamak çabasınm ve aradığı üslubun dogrulugu ya da yanlışlığı değildir: Bu üslubu oluştururken gösterdigi 'zig-zag'lardır. Çünkü böylesi bir tavır son derecede dikkat ve özen istemektedir. Bu dikkatin ve özenin her zaman gösterildiğini söylemek ise zordur. Bu olguyu tartışırken, Karaaslan'ın düşünce sistemi ve tasarım yöntemini gözardı edemeyiz. Bu yöntem / süreç Karaaslan Mimarlığı'nda ilginç ipuçları vermektedir. Karaaslan mimarlığı bir "imaj üretimi" olarak görmektedir. Düşünülen imajın yapıda sağlanması sonuç olarak yeterlidir. Hatta imaj sağlanmışsa, Karaaslan yapının detay ve işçilik problemlerini gözardı eder. "Özellikle tasarımcının yapım sürecini izleme modellerinin ülkemizde gelişmediğini ve önemsenmediğini gözönünde tuttuğumuzda, ince işçilik, özel detay ve özel malzeme gerektirmeyen bir tasarım anlayışını benimsemek gerekmektedir."(5) sözleri bu anlayışın gerekçeleridir. Karaaslan, ülkemizdeki yapım düzeyinin yapıyı denetleyememesini gerekçe göstererek, ilgiyi yapının genel imajına çekmeye çalışmaktadır. Böylece ürünlerindeki renk, malzeme ve form kullanım gerekçelerini bulur. Ancak, Karaaslan'ın genel imaj peşinde koşmasını salt ülkedeki yapım yöntemlerinin yetersiz olmasına bağlayamayız. Yılda ortalama 10-15 uygulama projesinin bitirildiği bürosunda, Karaaslan çok detaylı yapılan avan projeden sonra, uygulama projesi esnasmda çıkan sorunlar dışında tasarıma pek karışmaz. (6) Hatta bu tutum kontrollüğünü yürüttüğü yapılarında da görülür. Genel imaj sağlanmışsa, detay ve işçilik sorunları (renk de bunun içindedir) önemsenmez. Bu bakış açısının en önemli sorunu, farklı formların farklı açılarla biraraya getirilmesinden oluşan tasarım anlayışının, geliştirilmiş detay ve kaliteli işçilik gerektirirken, bunun yadsınmasıdır. Sonuçta, yapıların hızla eskimesi, değiştirilmesi ve detay sorunlarının yerinde çözülmek istenirken garip çözümlere ulaşması tuzağına sık sık düşülmektedir. Form uğruna üretilen bazı mekanların arkasındaki içerikle örtüşmemesi sonucu, kullanıcı tarafından yapılan değişiklikler de bunun çabasıdır. Örnegin, Kayseri Ticaret Odası binasında en üst kattaki teras kapatılmış, Andaş Çarşısı'nda bazı blokların üzeri sonradan kiremit çatı ile örtülmüş, Ostim çarşı-büro bloklarında yağmur suları alınacak diye binbir oyun oynanmıştır. Örnekler arttırılabilir. Ancak, tümünde Karaaslan sorumlu degildir. Ülkedeki yapım yönteminin yetersizligi de sözkonusudur.

Karaaslan'ın detaya ve işçiliğe olan umursamazlığının aksine, iç ve dış mekana gösterdiği duyarlılık ise son derecede önemlidir. Karaaslan yapının kentin bir parçası olmasına ve kentle ilişki kurmasma özen gösterir. Bunun için yapı iç mekanmı dışa yansıtan / dış ile sürekli kılan kentsel dış mekanlar üretmeye özel önem verir. Dış mekan toplanma, buluşma işlevleri yanısıra, yapı plastiğinde de önemli rol oynar. Altındağ Belediye binasındaki meydan ve ona katılan yapının altındaki girişleri tanımlayan boşluk; Andaş Çarşısı'ndaki kolonad ve geniş saçak; Ostim çarşı-büro bloklarındaki, blok altındaki dış mekan; Çorum Kültür ve Ticaret Merke-zi'ndeki giriş boşluğu bu dış mekan arayışının başarılı örnekleridir. Dış mekana gösterilen bu özel önemi, Karaaslan iç mekanda da sürdürür. Afyon Şehir Çarşısı', Arinna Otel / Side, Kayseri Hükümet Konağı ve (bitmemiş olsa bile) Kur Otel / Nevşehir iç mekanları bu tavrın özgün örnekleridir. Karaaslan yapının dış mekanında verdiği önemi iç mekana, özellikle giriş mekanına vermekte ve dış mekanda aradığı referans sistemini ve dil'i iç mekanda da sürdürmektedir. Ankara'da gerçekleştirdigi terasevler sitesi ise iç ve dış mekanın birleştirilmesi olarak algılanabilir. Burada yapıların çevrelediği bahçe mekanı aynı zamanda bir iç mekana dönüştürülmüş ve bu iç mekan, onu saran kütlenin parçalanması ve kademelenmesi ile zenginleştirilmiştir. Renk zenginliği arttıran bir öğe olarak, sisteme ustaca katılmıştır. Oluşturulan iç mekanı bir anlamda Kayseri Hükümet Konağı'ndaki giriş mekanı ile anlam birliğinde görebiliriz. Karaaslan'ın tasarımda uyguladığı diğer bir yöntem ise yakaladığı form ve mekanları sıkça başka çalışmalarında da denemesidir. Yarışmalar ise deneme süresinde sıkça kullanılır. Çoğu kez bir tipoloji önce yarışmalarda denenir, geliştirilir ve uygun bir konuda (veya yarışmada) yapıya dönüştürülür. Ancak daha sonra yakalanan bu deger, sonraki pek-çok sıradan işte tekrar kullanılır ve tüketilir. Genellikle ilk yakalanan ve ilk uygulanan özgündür; sonrakiler sıradandır. Karaaslan'ın çok hızlı karar verip, birkaç gün içinde bir tasarımı ortaya çıkarmasının bu yaklaşıma katkısı olmaktadır. Önüne bir konu, bir iş geldiğinde, Karaaslan çoğu kez belleğine başvurmakta ve oradan bazı kalıpları, formları alıp yeniden tüketmektedir. Expo'92 Türkiye Pavyonu'nda yakalanan form / imaj Andaş Çarşısı'nda yapıya dönüştürülmüş, sonra da Batıkent'teki başka bir çarşıda yeniden kullanılmıştır. Aliağa Hükümet Konağı'nın cephesindeki doku Zonguldak Hükümet Konağı'nda ve Altındağ Belediye Binası'nın büro bloğunda, Örnek Otel'in cephesindeki kübik parçalanma Ayrancı'da ve pek-çok yerdeki apartmanda, Terasevler Site-si'nin blokları iseyapılan pekçok toplu konut sitesinde sıkça tüketilmiştir. Hatta 'kümbet' Karaaslan'ın bir simgesi haline dönüştürülerek her türlü amaç için (büfe'den, Hükümet Konagı'nm girişine kadar) kullanılmıştır. Pekçok mimarın tasarım yöntemi olarak 'seriler' halinde üretim yaptıkları bilinmektedir. Örnegin, Stirling Sttutgart'daki silindirik hacmi yapana kadar, bu düşünceyi çeşitli konularda denemiştir. Gelişme evrimci biryöntemle, her defasında üzerine bilgi birikimini ekleyerek olmuştur. Karaaslan'da ise bu yöntem fazlaca "pratik" şekilde işletilmektedir. Zaman ve mekana göre sepetteki hertürlü deneyim, form, imaj ciddi zig-zag'lar yapılarak, sınırsızca kullanılmaktadır. Geçtiğimiz aylarda açılan 3 adet tip yarışmaya, Karaaslan'ın sunduğu 1970'ler söylemindeki proje (Karaaslan 3 yarışmaya da aynı projeyi ufak tefek degişikliklerle sunmuştur) bunun örne-ğidir. Bu tavır, konu gerektirince ilkelerin terkedilebileceği anlamına gelir ki, tutarlılığı söylenemez. Mimarlık, Karaaslan için hertürlü sevgiden öte bir bağlılıktır. Bu bağlılık, onun aynı zamanda mesleğin her türlü platformunda eylem içinde olmasını saglamıştır ki, bu özellik pekçok meslekdaşımızda yoktur. Karaaslan'ın mimarlık hayatının ilk günlerinden beri, meslek örgütleri içinde gösterdiği yılmaz mücadele, kişiliğinin özel bir parçasıdır ve mimarlık ortamımız için çok değerlidir. Eger bir Batı ülkesinde (hatta Türkiye dışında herhangi bir ülkede) yaşasaydı, ürünleri ile çok daha geniş kitlelere ulaşabilecek kapasitede olan Karaaaslan'ın, elbette ki, insani kişiliği ürünlerini belirlemektedir. Kişiliği ve zig-zag'lı ürünleri ile mimarlığımızda çizgi dışı bir kişilik olan Karaaslan'ın gelecekteki zig-zag'larının, herşeye ragmen, mimarlığımıza önemli katkılar yapacagı ise kişisel inancımdır.

*Karaaslan'ın yazıda anılan yapılannın büyük bir kısmı çeşitli meslekdaşlarımızla birlikte üretilmiştir. Ancak yazı Merih Karaaslan Üzerine oldugu için isimleri anlamamıştır. Hepsinden özür dilerim.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz