Gündem

Alaylı / Mimarlar

Tarih: Ocak 2010 Kaynak: www.akyaka.org, Sinan'a Saygı, Ekşisözlük, Great Buildings, Wikipedia Derleyen: Selin Biçer
Nail Çakırhan
Nail Çakırhan içindeki şiiri gençlik yıllarında şair olarak, olgunluk döneminde ve ileri yaşlarda mimar olarak ortaya koyan bir yaratıcıydı. 

1910 Ula'da doğdu. O tarihlerde nüfusu yaklaşık 3.000 olan Ula, geniş bahçeler içindeki beyaz badanalı evleri, ulu ağaçların gölgelediği çarşısıyla neşeli, sakin, sevecen insanları ile derin izler bıraktı Nail Çakırhan'da.

Çocukluğu baba evinden çok dedesinin bitişikteki ahşap işlemeli toprak boyamalı evinde geçti. Okuma yazmayı daha okula başlamadan, evde amcasından öğrendi. Kaydı, sınavla doğrudan ikinci sınıfa yapıldı ve altı yıllık rüştiyeyi birincilikle bitirdi.

1921'de Muğla'daki İdadiye'ye yazıldı. Boş zamanlarının tümünü okul kitaplığında geçirdi.

1925'te vali muavini olarak Konya'da bulunan bir hocasının aracılığıyla Konya Lisesi'ne yatılı öğrenci olarak girdi.

Lise bitirme ve olgunluk sınavlarında çok iyi notlar almış, yüksek öğrenimini parasız yatılı olarak yapma hakkı kazanmıştı. İstanbul Tıp Fakültesi'ne kaydını yaptırdı. Bir süre sonra doktorların geçim kaynaklarının başkalarının hastalığına bağlı olduğu düşüncesiyle Tıbbiye'yi bırakıp Hukuk Fakültesi'ne geçti. Benzer düşüncelerle oraya da fazla ısınamadı.

Nâzım Hikmet'in önerisiyle basında çalışmaya karar verdi. Bir yandan Cumhuriyet gazetesinde düzeltmenlik yaparken, bir yandan da Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne devam etti ve bol bol şiir yazdı.

1934'te İstanbul'dan Hopa'ya, oradan da bir arkadaşının yardımıyla Sovyetler Birliği'ne gitti. Komintern'le ilişki kurdu ve Moskova'da Puşkin Meydanı'na yakın bir yurtta üç ay boyunca Rusça öğrendi. Ardından Moskova Doğu Halkları Üniversitesi'ne (KUTV) girdi. Orada iki buçuk yıl sosyalizm ve ekonomi eğitimi gördü. Stalin, Tito, Hoşimin, Kruşçev, Dimitrov gibi önemli siyasetçilerin bazılarını gördü. Hatta bazılarıyla tanışma fırsatı buldu. Öğrenimi sürdürürken bir yandan da uygulamaları yakından görmek istedi ve kendi isteği üzerine Moskova yakınlarında bir tekstil fabrikasına gönderildi.

1938'de Tan gazetesinde çalışmaya başladı. Bir dönem kitapçılık yaptı, Çocuk Esirgeme Kurumu'nda muhasebeci olarak çalıştı.

4 Aralık 1945'te Tan Matbaası yakılacaktır.

1946'da kurucuları arasında yer aldığı Türkiye Sosyalist Emekçi Partisi'nin kapatılması üzerine tutuklandı ve dört yıl hapis yattıktan sonra 1950 affından yararlanarak serbest kaldı. On beş gün sonra da yurtdışında tedavi görmekte olan Halet Çambel'in yanına giderek İtalya, Fransa, İsviçre, Avusturya'da toplam bir buçuk yıl kaldı.

İşsiz bir adam olarak Türkiye'ye dönüşü, kendisinin de öngörmediği yeni bir evreye doğuşun ilk adımıydı. Adana Karatepe'de Prof. Bossert'le birlikte kazı yapmakta olan Halet Hanım'ın yanına gitti. Kazıda çıkan arkeolojik buluntuların restorasyonu, korunması ve sergilenmesi için geniş bir alanın saçaklıkla örtülmesi gerekmekteydi. İşe başlayan müteahhit bırakıp gitmiş, yerine yenisi bulunamamıştı. Avan projesini mimar Turgut Cansever'in yaptığı işi yürütmek Nail Çakırhan'a kaldı. Oysa bu konuda hiçbir deneyimi yoktu çivi bile çakmamıştı. Harıl harıl kitap okuyor, ustalarla konuşuyor ve son derece başarılı bir uygulama ortaya çıkardı. Türkiye'nin ilk açık hava müzesi ve ilk geniş saçaklı "çıplak beton" uygulamasını gerçekleştirdi. İş bu kadarla da kalmadı ve kazı evi, karakol, orman bölge şefliği binaları, bölge yatılı okullarının inşaatıyla sürdü. Bu süreç, aynı zamanda, idealist bir yurtseverin, Nail Çakırhan ve Halet Çambel çiftinin çeşitli engellemelere karşın kendileriyle dayanışmaya giren her kademeden yönetici, meslektaş ve yöre halkıyla birlikleri örnek bir çalışmaydı.

1963'te Ankara'da, projesi yine Turgut Cansever'e ait olan Türk Tarih Kurumu binasının inşaatını gerçekleştirdi. Ardından Alman Elçiliği'ne bağlı Alman Lisesi'nin yapımı geldi.

Aynı yıl, Halet Çambel Ergani'de Şikago Üniversitesi işbirliği ile kazıya başladı. Orada da bir kazı evi yaptı, kazılara yardım etti. Katkılarından dolayı eşiyle birlikte Şikago Üniversitesi'nin davetlisi olarak Amerika'ya çağrıldı. Üstelik süresiz vize de verilmişti, ancak Gidemediler. Yoğun çalışmalardan yorgun düşmüş, sağlığı bozulmuştu.

1970'te, doktor tavsiyesine uyarak eşiyle birlikte Akyaka'ya gitti. Dinlenebilecekleri, huzur içinde çalışabilecekleri bir eve gereksinim duydular. Akyaka'da iki dönüm toprak alıp iki ustanın yardımıyla inşaata başladı. Geleneksel mimarimizin özelliklerini günümüz koşullarıyla buluşturan, çevreyle doğayla bütünleşen bu küçük ev harikulade estetiği ile hayranlık uyandırıyordu. Peş peşe talep gelmeye başladı. Yakın dostları, arkadaşları kendileri için de ev yapmalarını istediler. Ardından da turizmciler...


Nail Çakırhan'ın Ağa Han Uluslararası Mimarlık Ödülü'ni alan projesi

1983'te, aklının ucundan bile geçmeyen bir sürprizle karşılaştı. Dünyanın en saygın mimarlık ödüllerinden Ağa Han Uluslararası Mimarlık Ödülü verildi Çakırhan'a. Mimarlık eğitimi almamış, kendi kendini yetiştirmiş birinin böylesi önemli bir ödüle layık görülmesi akademik çevreleri ayağa kaldırdı. Mimarlıkta alaylı-mektepli, geleneksel-çağdaş tartışmaları yıllarca sürdü.

Ödülden gelen parayla Muğla'daki eski bir hanı Kültür Evi olarak restore etti. Ardından otel inşaatları, Letonia, Montana gibi büyük tatil köyleri geldi. Akyaka, Dalyan, Bodrum, Muğla, Datça, Fethiye'deki birbirinden güzel yapılarıyla geçmişin değerlerini günümüze ve geleceğe bağlayan bir ad olarak efsaneleşti. 


Alaylı / Mimarlar
Alaylı / Mimarlar
Gündem Arşivi
Dönem için hazırlanan gündemlerin listesi aşağıdadır. Ayrıntılarına ulaşmak istediğiniz gündem başlığını listeden seçiniz.