Gündem

MİDEKON - Mimarlık Fakültesi Dekanları Konseyi

Prof.Dr. Haluk Pamir (ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı)


Gökçe Aras: Mimarlık eğitimi verenler için oluşturulmuş birçok organizasyon ve iletişim grubu var, MOBBİG var, odalar var, odalar içi iletişim grupları var. Fakat bu iletişim grupları ya işlemiyor, ya da diğer iletişim gruplarıyla bir bağ kuramıyor ve bu da birbirinden habersiz birçok oluşum demek. Bu iletişimin gerekliliği bir gerçek. Sizin bu konuda çalışmalarınız var mı? Ayrıca sizin de ilgilendiğiniz bir konu olan Mimarlık Meslek Yasası var bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Prof.Dr. Haluk Pamir: Mesela sektör olarak bakarsak bir inşaat sektörü var, bir proje üretim sektörü var, bir tasarım sektörü var. Bunlar bazen üstüste, bazen farklı çalışabiliyorlar. Çünkü taşeronlarla çalışınca projelendirme sektörü farklı oluyor ve belki istatistiklere bakılsa bugün Türkiye’de tasarımını yapmadan proje üreten firma iş ağırlığı çok fazla. Dolayısıyla onlar var. Eğitim sektörü var. Sizin yaptığınız yayın sektörü var ya da iletişim sektörü var. Belki 5 sektör var. Bu 5 sektör mimarlık hizmetlerinin düşünülmesi, üretilmesi, düşünülenlerin, üretilenlerin yayılması, tartışılması, değerlendirilmesi, tabi bununda bir sekilde tüm bu süreçlerin tüm sektörün eğitiminin yapılmasıyla da ilgili. Tabi bir tek MOBBİG, odalar, Arkitera yok. Birçok grup var.

Mimarların bu mimarlık hizmetleri kendi alanını tanımlarken diğerlerinden de haberdar olması lazım. Diğerlerinin de içine girebileceği bir yapı oluşturan çevre sektörü diye bir sektör de var. Bu yapılı çevre konusunda ve belki de birçok konuda herkesin beraber çalışması lazım. Mesela mimarlık meslek yasasında da bu böyle. Tabi mimarlar odası 20 yıldır düşündüğü gibi şu anda da bunu çok yoğun düşünüyor. Mimarlar Odası bu yasayı değişik biçimlerde ele aldı, yasa hazırlıklarında değişik gruplarla ilişki kurdu. Bu son aşamada da yasanın hazırlanmasını çok sağlam yürütüyorlar ve yaygın bir katılıma açmış durumdalar. Ben hazırlıkların iyi yürütüldüğünü sanıyorum. Ve buna da katılanlar katkı yapabiliyor, katılmayanlar yapamıyor. Orada sağlıksız birşey yok. Eğitim alanındaki etkileşimlere gelirsek mesela MOBBİG ve MİDEKON ilişkisi. Aslında MİDEKON halen geleneği oluşmuş güçlü bir platform değil. Esas platform MOBBİG de uzun yıllardır var. 2003 yılında Kasım ayında ODTÜ’de yapılan MOBBİG’de bir döküman hazırlandı. Bu kritik bir döküman çünkü şunu söylüyordu, mimarlık eğitimi ve diğer benzer bütün alanlardaki eğitimler bölümlerin gücüyle tanımlanmalı. Bu yerden çıkan bir güç. Esas arazideki güç. O arazideki güç, hem mimarlık tanımlarını yapmalı eğitim için hem de eğitim tanımlarını yapmalı Türkiye’deki mimarlık eğitimi için. Bu tanımları da bir kurul oluşturarak değişik yerlerde de temsil etmeli. Bu kararı MOBBİG’de aldık ve bir döküman olarak YÖK’e götürdük ve YÖK’te de başkanlık seviyesine sunuldu ve olumlu karşılandı. Bu şu anlama geliyor, mimarlık alanı kurulu gibi bir kurul ya da endüstri ürünleri tasarımı alanı kurulu gibi bir kurul oluşsun bunları oluşturanlar da bölümlerin başkanları olsun. Herkes kendi alanlarına sahip çıksın. Esas düşünce bu. Peki bu ne demek? O ortamın akademik şekillenmesini en iyi bu grup yapabilir demek. Bu kabul edildi ve zaten var. Dekanlıklar ise, Türkiye’deki yasalara göre idari olarak belli sorumluluklar alan birimler ve dekanlıkların da belli alanları var. Fakülte gibi bir yapıları var. Dekanlıklar fakülte yapısından, bütçeden, personelden sorumlular. Her fakültede en az 3 tane bölüm var. Bu fakültelerde tasarım konularına, yapılı çevre konularına, planlama konularına giren bölümler oluyor. Bu bölümlerin birbirleriyle ilişkilerinin yaratacağı sinerji nasıl yorumlanabilir, yönlendirilebilir ki çevreye katkı daha iyi olsun.

Ayrıca mimarlık bölümleri, mühendislik fakültelerinde de var. Orada da bir başka tür sinerji olabilir. Ama o bir türlü geliştirilemiyor. Ama mimarlık fakülteleri içinde böyle bir sinerji geliştirmek çok daha kolay. Çünkü bu fakültelerde yapılı çevrenin veya yerleşimlerin planlanması, yerleşimlerin yapılarla yorumlanması, yapıların içinde ve çevresinde yaralacak ürünlerin, yaşayacak insanların kullanacağı ürünlerin tasarlanması gibi konular iç içe. Bu fakülteler kurulu bir bütün ve yaşamın belli bir kesiti. Bu ortamların da kendilerini düzenlemesi için bir platformları olması lazım. Bu platformların da, bu bölümlerin akademik kurgularını bozmadan ama fakülte ortamını daha nitelikli hale getirecek bir şekilde çalışmalarını örgütlemesi lazım. Özet olarak MİDEKON’un hedeflediği şey bu.

Peki odalar burada ne yapıyor? Mesela odaları ile de Avrupa Birliği’nde mimarlık mesleğinin tanımı ve tanınması için beraber çalıştık. Odanın sürekli katıldığı bu toplantılara MOBBİG’ten ve çeşitli okulların dekanlıklarından da katılım oldu. Çok olumlu bir çalışma oldu. Hem bilgilendik, hem de karşılıklı birbirimizi olumlu etkiledik. İyi giden bir çalışma oldu.

MOBBİG çalışmalarına oda da katılıyor. O toplantılara biz davet ediyoruz, geliyorlar. Tabi şöyle birşey de var; belli bir alanın kendi standartlarını koyup bunun için o koyduğu standartları duyurması ve değerlendirmesi için kendi içinde kuracak bir sistem kadar, sistemin en yakın dış paydaşları olacak diğer gruplarla beraber değerlendirmesi de gerekiyor. Bu da fakülte bazında olabilir diye düşünüyoruz.

MİDEKON kuruluşunun çalışmaları da devam ediyor. Türkiye’de şu anda AB çerçevesinde beklenilen birşey var. AB Mimarlık komisyonu, Türkiye’deki komisyondan bir müfredat dökümanı bekliyor, biz bu müfredatı sunacağız. AB’ye ne şekilde bir eğitim yaptığımızı sunacağız. O sunuş için biz YÖK tarafından görevlendirildik. Benim başkanlığımda 5 kişilik küçük bir grup vardı. Çok okul olmaması düşünülmüş. Ama biz bu grubu genişlettik. 2 toplantıdır bütün dekanları bir araya getiriyoruz.

Bu müfredatın tartışmasının yapılması lazımdı. Birçok yerde konuşulması, bunlar ne yapıyorlardan başlayıp, yapılan iyidir kötüdüre, yapılanın detayından, yapılana alternatif üretmeye kadar bir çok tartışmanın yapılması gerekli. Şu anda bazı alternatifler çıktı. Biz şimdi bu alternatifleri bir şekilde birleştireceğiz. Bu birleştirme tek birşey üstüne olmayacak. Ben hep çoğulculuktan yanayım. Türkiye kabul edilir çoğulcu bir mimarlık eğitimi modelini yüklenebilir diye düşünüyorum. Bu model diğer alanlara örnek olur. Diğer alanlar da, demek böyle birşey olabiliyor, biz de böyle yapalım diyebilirler.

GA: Benim gördüğüm kadarıyla ODTÜ’nün müfredatı farklı, İTÜ’nünki farklı, Mimar Sinan’ınki farklı. Bunları ortak bir paydada buluşturup tek bir model mi sunacaksınız ?

HP:
Müfredatlar aslında çok da farklı değil. O çok doğru değil. Belki 1981’e kadar farklı idi. 81’deki YÖK yasasından sonra belli bir modelleşme oldu zaten. Ondan sonra her okul onun içeriğini farklı doldurdu.

Önemli olan taraf şu, tasarımla, profosyonel hizmet ağırlıklarının daha kesin tanımlamaya çalışıyoruz. İlk etapta tasarım metinlerinin geliştirilmesi, duyarlılığının geliştirilmesi, tasarım hizmetlerinin geliştirilmesi, ikinci etapta ise tasarım hizmetlerin artık üst seviyede verilebilmesine ek olarak profesyonel hizmetin iyice anlatılması, gereklerinin anlatılması yerleştirilmesini içeren bir sistem öngörüyoruz. Eğitim sonunda ise kişiler Mimarlar Odası tarafından tanınacaklar ve AB’de hizmet verebilecek nitelikte olabilecekler. Burada AB’de hizmet verebilecek derken gidip bir ofiste çalışmak değil de, AB’de gidip bir işyeri açabilecek ve hizmet verebilecektir diyoruz. Bu çok önemli bir fark. Şu anda da insanlar gidiyorlar, çalışıyorlar belli bir süre birşeyler yapıyorlar ama çok zor şartlarda işyerleri açılıyor. Şimdiki hedef ise buradan gidenlerin eğer bu küreselleşme modeli üzerinden gidilecekse uluslararası ortamda, özellikle öncelikle AB, AB üzerinden Amerikalara giderek ofislerini açmaları, şirketlerini kurmaları.

Ama bizim çabamız şu, bu ciddi çalışma sonucunda Türkiye Cumhuriyet’inin böyle bir girişimde bulunacak kişilere, girişimlerini destekleyecek nitelikte kredi vermesi, sigorta kapsamına alabilmesi yani özet olarak devletin de bu çalışmalar için belli garantiler verebilmesi.

Devletten belli garantiler bekleyebilmemiz için bizim de bir garanti vermemiz ve süreci çok hassas oluşturmamız lazım. Orada da beklenilen şey, tasarımla tasarımın nitelikleriyle ilgili bir kesinleştirme ve profesyonel hizmetlerin tutarlılığının verilmesi ile ilgili bir kesinleştirme.

Onun için bizim modelimiz özellikle bu ilk aşamada 3 veya 4 yıl olacak. Bu aşamada her okulun kendi tasarım anlayışına göre 1981 YÖK sisteminden daha iyi olan bir serbestlik ile daha çeşitli bir hizmet verilebilmesi için daha liberal bir tasarım eğitimi olabilir.

2. kısımdaki eğitim ise odayla beraber birtakım değerleri oluşturarak koyduğumuz bir ortamın eğitimi. Bu eğitimin içindeki tasarımda da liberal ortam devam edecek. Şu anda zaten 3 tane model gözüküyor. Bunlar belki 2 de olabilir. Özellikle de bu 2. kısımla ilgili. Bunun sebebi de kavramsal olarak bazı konuların ağırlıklarını başka yerlerde görmekten geliyor, sıfırdan bir farklılık yok. Üniversiteler arasında görselleştirme veya aktarımla ilgili, yasalar ve yönetmeliklerle ilgili konularda ya da teknik konularda belli farklılıklar olabiliyor. Amaç Türkiye’deki tasarım enerjisinin önünü tek ve sıkı modellemeyle kapamamak ve Türkiye’nin mimarlarının vereceği profosyonel hizmeti sulandırmamak. Bu tür 2li bir eğitim.

GA: Yeni mezunlar hangi aşamada nasıl yönlendirilecek? Ya da şöyle sorayım. Bu yönde mimarlık fakültelerinin eğitim süreci mi arttırılacak?

HP :
Evet . Tüm Dünya'da bu böyle. İlk aşamayı tamamlayanlar genellikle bir ofise girip çalışıyorlar ve o ofiste çalışırken matematik, sosyoloji veya mimarlık tarihi okuyor ama profesyonel mimar olarak kendisini görmüyor. Başka özelleşmelere giriyor. Bu zaten çok eski bir sistem. İlk eğitimin liberal bir eğitim olması onun üstünde uzmanlaşma olması daha sağlıklı bir model. Burada da bizim ilk etapta mezunlarımız yine şantiyelerde, ofislerde, kuruluşlarda çalışabilecekler ama önce bir imza yetkileri olmayacak. Ama imza yetkisi olması için profesyonel beklentinin, yani dışardaki hizmet beklentisinin karşılığını verebilecek güçte bir birikim gerekiyor. Bu birikim ise sırf eğitimle olmuyor. Biz onun eğitim tarafını garanti etmeye çalışacağız ondan sonra da kendileri yaşamda da çalışarak o birikimi kazanacaklar. İnsanların kendi bireysel kişilik gelişimleri de değişecek.

GA: Yurtdışında da fakültelerin platformu vardır. Avrupa Dekanlar Birliği gibi. Onlarla ilişkiniz var mı?

HP:
Öğrencilerin Avrupa’daki dolaşımı başladı biliyorsunuz. Buradan birçok öğrenci orada. Hatta bir kısmı orada bitiriyor. Oradaki derslerini burada da saydırarak bitirebiliyor. Öğrenci okulu, okul öğrenciyi beğeniyor ve süreç devam ediyor. Ve bu yüksek lisans için de var, doktora için de var. Uluslararası karşılıklı tanınma oluşturuldu.

Fakat orada da şöyle bir sorun cıkıyor. Hangi okul bizim niteliklerimize uygun? Bütün okullar aynı değil. Amerika’da 260 tane mimarlık okulu var. Avrupa’da 100 küsür planlama okulu var. Hepsi birer ODTÜ mü? Hayır, değil. Dolayısıyla biz bir ayrım yapmaya çalışıyoruz. Bir farklılaşma olsun ki karşı tarafta, biz de bizim seviyemizdeki okullarla ilişki kuralım diyoruz. Aynı şey, mesela Amerika’dan buraya başvurular oluyor. Biz de onları değerlendirirken okuluna kadar bakıyoruz kaliteli mi, bizim ayarımızda mı araştırıyoruz. Sizin esas sorunuzda böyle bir durum var. Bu durum şu demek, tabi ki Avrupa Mimarlık Okulları birliği var. Bu mimarlık okulları birliğinde bizi mimarlık bölüm başkanımız temsil ediyor. Çünkü ben mimarım ama ben dekan olarak burda fakülteyi temsil ediyorum dolayısıyla bu toplantılara bölüm başkanımızın gitmesi doğrudur diye düşünüyoruz ve o gidiyor. Buna benzer, mimarlık okullarının kutlamaları oluyor. Bu tip kutlamalara veya toplantılara bölüm başkanımız gidiyor.

Bunun dışında Avrupa mimarlık dekanları değil de dekanlar birliği var. Bu dekanlar birliği toplantılarının içeriğinde fakülte nasıl ele alınır, fakültelerin sorunlarıyla nasıl karşı karşıya gelinir, çözülür gibi konuları tartışılınıyor. Ona ben pek katılmıyorum çünkü ordan bize gelebilecek, bizim kazanabileceğimiz birşey olmadığını düşünüyorum. Ancak katılmak da yararlı olabilir.

Ama biz fakülte olarak başka birşey hedefledik. Son 3 yıl içerisinde araştırma merkezi kurduk şu anda onun içeriğini dolduruyoruz ve kurumsal sözleşmelerini yapıyoruz. Bizim modelimiz ayrı ama başka birşey daha var, takım, ligler kurmak. Yani Türkiye’nin esas hedefinde eğer uluslararası ilişkiler anlamında kurulacaksa, anlamlı, kaliteli okullarla ligler oluşturması gerek. Yani o da şu demek Avrupa Mimarlık Okulları Birliği eğitimin genel konularını konuşuyor, özel bir konuya giriyor, çıkıyor ama bir değerlendirme, onay sistemi olarak çalışmıyor. Bu değerlendirme sistemi önümüzdeki en önemli konu. Bu konuda daha önce kurulmuş ve belki kendi değerlerimizi paylaşmayan değerlerle çalışıp, o değerleri bize empoze edebilecek kuruluşlarla yeralarak boş yere zaman kaybetmek yerine ortak hedefleri bulabildiğimiz okullarla ligler oluşturabileceğimiz ortamda kendimizi değerlendirmeliyiz. Nasıl Türkiye’de lig var, belli sıralamalar oluyor, Avrupa’da da liglere girmeyi kabul ediyorsunuz ve giriyorsunuz. Ama bazen kuralları değiştiriyorlar ve siz yanıp yakılıyorsunuz. Orda ama tek birşey hep aynı kalıyor o da o esas şampiyonlar ligi, standard gidiyor. Demek istediğim şu, dışarda kurulmuş kuruluşlar var. Bunlar bizi değerlendirsin dediğiniz zaman bir kontrol listesiyle geliyorlar ve sizin ortamınızla ilgisi olmuyor. Saatlerce ortamınızı anlatıyorsunuz. Bakın sizin 10 kriterinize karşılık burda yeni 10 kriter daha var diyorsunuz. O 10 kriterin onlar sonra farkına varıyorlar ve belki hiç kullanmıyorlar. Ama siz önceden benzer kuruluşlarla bir lig oluşturduysanız onun baştan değerler sisteminin farkında oluyorsunuz. Bizim şu anda daha çok tercih ettiğimiz bu. Mesela MOBBİG kendi değerler sistemini kurdu. Bizim uluslararası ortamda da bizim çok okulla ilişkimiz var ve şimdi biz de onu daraltıyoruz. Daha anlamlı sayıya nazikçe indirgemeye çalışıyoruz. Dekanlıklar olarak daha anlamlı sayıya getirip hem proje bazında, hem eğitim ve araştırma projeleri bazında daha anlamlı ilişkiler kurmaya çalışıyoruz. Bu da bizim bir yılımızı daha alacak heralde.

GA: Mimarlık Meslek Yasası'na sizin MİDEKON olarak önerileriniz var mı? Varsa neler?

HP:
Bizim 3 tane konumuz var. Bu konulardan bir tanesi Mimarlık Meslek Yasası. Esasında bunu MOBBİG tartışmalıdır. Ben onu söylemeye çalıştım. Mimarlık alanındaki ve akademik alandaki değerler sistemini MOBBİG oluşturmalıdır. Akademik ve meslek alanı arasındaki ilişkiyi kurmalıdır. Ama biz akademik ortamın insanları, meslek ortamı ile ilgili görüşlerde daha düşük payda yeralabiliriz. Bir tek kafası çalışan insanlar olarak birşeyler söyleyebiliriz. Aslında meslek insanlarının mimarlık meslek yasasına sahip çıkması lazım. Akademik ortamın değerlerine de mimarlar odası ya da meslek kuruluşlarının tabi ki etkisi olacaktır ama onlar da o kurguyu az bildikleri için daha az bir yüzde doğuracaktır. Ama mimarlık meslek yasasına arkitera platformu, değişik odalar, değişik şubeler ya da kişisel olarak insanlar katkıda bulunmalı. Ama biz akademik olarak bu konuyu konuşuyor olacağız. Akademik olarak konuşmak farklı birşey, meslek içinde konuşmak farklı birşey. Yasa akademik olmuyor. Yasa yasa oluyor.

GA: Lisans öğrencilerine yurtdışında lisans programı hakkında bilgi veriyorsunuz, iletişim sağlamalarına yardım ediyorsunuz. ODTÜ olarak bunu kendi bünyenizde yapıyorsunuz.

HP: Mimarlıktan bir hocamız bu bölgenin de Erasmus sorumlusu. Bu bizim şansımız. O kişi bütün uluslararası Erasmus toplantılarına katılıyor, bilgileri getiriyor. Biz bu işi 2001’den beri hızlı bir şekilde yapıyoruz. 2002’de ilk öğrencilerimiz burdan ilişki kurdular başvuru yaptılar. 2003’te de ben başladım yönetici olarak ve biz bu geçişleri artık resmen Erasmus altında yapmaya başladık. Bu da şu demek oluyor. Öğrenciler bayağı bir para alıyorlar. Daha önce 1997 - 2000 yılları arasında fakülteden de uluslararası Erasmus eğitim programları içinde yer aldık. Bizim hocalarımız Erasmus atölye çalışmalarında, kurslarında görev aldılar. Şimdi de Erasmus alanında da küçük ortaklıklar var. Mesela bizim Brancapica diye bir ortaklığımız var. İngiltere, Polonya Almanya, Belçika ve biz. Bu 5’li grup ile birlikte her yıl bir yerde 2 haftalık bir stüdyo yapıyoruz. Geçen yılkini biz burda yaptık. Şehircilikte de böyle bir 5’li var. Onlar da değişik noktalarda toplanıyorlar. O da gelecek yıl bizde olacak. Bu oluşum, daha da kurumsallaşıyor, tek tek öğrencilerin dolaşımının dışına çıkmış vaziyette artık merkezde kurslar etrafında oluyor. Önümüzdeki yazdan itibaren de ODTÜ Mimarlık Fakültesi olarak Erasmus Yaz Okulu şeklinde başlatacağız.

GA: Ankara’daki diğer okulların da katılımı olacak mı?

HP: Diğerinde olamadı ama bu sefer müracaat eden herkesin, Avrupa’dan müracaat eden öğrencilerin de katılabileceği şekilde olacak. Birincisi Amerika’dan bir üniversiteyle beraber bir deneme olacak, hatta onlar da katılacak. Birlikte böyle bir deneme yapacağız. Sonrasında heralde daha da büyüyecek.

GA: MİDEKON olarak kendi çalışmalarınızı yaymak. Ben öğrenciyken açıkçası bu tür oluşumlardan haberim yoktu. Öğrenciler okul bitince mimarlıkla ilgili genel bilgilere sahip olmak isteyecekler. Bunun için bir bildiri mi hazırlıyorsunuz? Yoksa oturup tartışmak için, onların da fikirlerini almak için platformlar oluşturmayı düşünüyor musunuz?

HP: MİDEKON daha çok idari işlerle ilgileniyor. Fakültelerde eğitim 5 ya da 6 yıla çıktığı zaman yalnızca mimarlık fakültesi değil tüm fakülteler de çıkmak zorunda. Hatta 1 ay önce yayınlandı. TBMM Türkiye Bologna Süreci’nin bütün dökümanlarını kabul etti. Bu şu demek oluyor, bütün eğitim programları 3+2 olacak. 4 olursa Türkiye için ekstra birşey olacak. AB’de bu 3+2. 4 yıl olmasının tek faydası ABD’de okumasına devam edecek veya meslek hizmeti verecekler için orada lisans 4 yıl olduğu için sorun olmayacaktır. Dolayısıyla biz o şeyi bozmak istemiyoruz. Burdakiler şahsen 3+2 taraftarlar. Liberal eğitim 3 yılda verilebilir. 2 yıl da profosyonel eğitim daha yoğun yapılır. Ancak bu bütün alanlarda uygulanırsa, mesela, bütün fakültelerin ekstra stüdyo ve sınıf ihtiyaçları yani yatırım ihtiyaçları ve personelin ihtiyaçları olacak. Şu an tabi birçok yerde yeterli hoca yok. Hoca dediğimiz arkadaşlarımız özveriyle, iyi niyetle çalışan meslek kişileri. Mimarlık fakültelerine giren tüm konularda Türkiye’nin hızla akademisyen kadrosunu bu alanda oluşturması lazım. Dekanlar olarak bizim mücadelemizin bir tanesi bu fiziki yatırımların gerçekleşmesi. Diğeri; mimarlık fakülteleri labaratuvar olarak ve bu gelişen teknolojiler, yenilenen teknolojiler konusunda zayıf. Yapılı çevreden söz ediyorsak o ortamın teknolojilerine uyacak, Türkiye’de entegre olacak, birbirine bağlanacak bir labaratuvar sistemi kurulması lazım. Konunun esaslarını bunlar oluşturuyor. Ayrıca fakülteye giren öğrencinin emniyetinden sorumlu olmak gerekiyor. Çalışmaları nasıl izleyeceğiz, nasıl kaydedeceğiz ? Öğrencinin üretkenliği nasıl artacak, öğrenciye nasıl hesap verilecek, öğrenciye ne denilecek, görevlerin yerine getirilip getirilemediği nasıl değerlendirilecek? İşte ben MİDEKON’u böyle görüyorum. Daha akademik ve daha idari.

GA: Öğrenciliğimin ilk yıllarında mimarlık eğiminin süresi hakkında bazı dedikodular vardı. Bunlar hakkında tam ve yeterli bilgimiz yoktu çünkü kimse bizlere açıklama yapmıyordu. Siz bu konuda öğrencileri bilgilendirmeyi düşünüyor musunuz?

HP: Biz bu çalışmaları 2004’ten beri sürdürüyoruz. Neden açıklamıyoruz ? Çünkü ortamın bütün parçaları bir "4+2 mi 3+2" karar veremiyorlar. Benim ilk sorumluluk aldığım dönemde biz bunu 4+2 olarak bağladık. Sonra da gidip dedik ki siz bunu ne olur ne olmaz AB’ye daha söylemeyin. Şimdi ise bunu bir şekilde müfredat programlarına bağlamamız gerekiyor. Orda da belki cesaret edenler 4+2 der diğerleri 3+2 der ve öğrenci hangisine gidip ondan ne cıkaracağına karar verir. Ama sonunda 6 yıl aldığınız zaman yüksek lisans almış oluyorsunuz. Yani öğrenci devlet güvencesinde yüksek lisans yapıyor, bu da iyi bir sistem.

GA: Peki, Türkiyedeki mimarlık fakülteleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

HP: Şu anda 14 tane mimarlık fakültesi var. 2 tanesi daha yeni açılmış. Safranbolu, Amasya, bir tane de güneyde var. Bunların daha hiç bölümleri yok . Aynı zamanda bu fakültelerin daha hocaları yok. Fakülte bazında kurulmak büyük bir cesaret işi. Bu fakülteler bölgeye ve tarihe birikime layik olabilir. Ama Safranbolu’yla Amasya birbirine çok yakın iki yerleşim. 2’si bir bölgenin mimari mirasını nasıl paylaşacak? MİDEKON’un bir diğer örevi de bu. Nasıl kurulmalı bu fakülteler? Ne yapılmalı? Bu konuda hükümet de MİDEKON’a sorabilir görüş isteyebilir. Biz bu fakülteyi burda açalım mı diye sorabilirler.

Benim görüşüm 13 fakültede iyi durumdayız ama bizimle beraber 40 küsür mimarlık bölümü daha var. Bu bölümlerin hepsi iyi durumda değil. Şimdi bu iyi durumda olmayan mimarlık bölümlerinden ders cıkarmak gerekiyor. Çok zor şartlarda çalışıyorlar. İnsanlar, hocalar iyi olabilir, heyecanlı olabilirler. Onlar da orda hocalıktan para kazanmıyorlar. Birşeyler yapmaya çalışıyorlar, bir rüyaları var. Her rüya öyle kaynakları olmadıkça yerine getirilemiyor, somutlaştırılamıyor.

GA: Peki sizce bu fakültelerin sayısı az mı fazla mı?

HP:
Ben Türkiye’de az mimar olduğuna inanıyorum. Az mimar olması doğru değil. AB’de karşılaştırılabilir ülkelere baktığımızda bizim en az 60.000 aktif mimara ihtiyacımız var. Türkiye’de aktif 12.000 mimar var. Bizim düzgün hizmet için bunu 5’e katlamamız lazım. Peki niye olmuyoruz? Belki biliyorsunuz belki bilmiyorsunuz, mimarların çalışması gereken yerde başka personel çalışıyor. Bu yüzden çevremizdeki herşey kötü oluyor. Ben Türkiye’deki çevre kurgusunun hatalı olmasının nedenini mimarlık hizmetlerini izleyecek grupların zayıf olmasına ve bizim alanımızdan olmamasına bağlıyorum. bir de hani doğal seçme diye bir şey var. Böyle bir grup da yetişiyor. O yetişen grup içinden doğal seçme ile iyilerin ön plana çıkarılması lazım. O iyiler de her yerde mimar çalıştırılmazsa olmuyor. Kısıtlama olunca ortamdaki görünür mimarlık hizmeti veren grupların sayısında azalma oluyor. Bu sefer de mimarlar başka işler yapıyorlar. Biz 5 kat mimara ihtiyaç duyuyoruz. O da şu demek oluyor, neden bizim daha çok mimarlık eğitimi veren kurumlara ihtiyacımız olsun? Bu sayı iyi bence. Bütün o 42 - 43 okulun her konuda iyi eğitim verecek kadrolara ve daha önce söylediğim çevre şartlarına, herkesin her laboratuvara sahip olması gerekmiyor. Türkiye bazında bir laboratuvar sistemi kurulmalı, örgütlenilmeli, mimarlık araştırmacıları onların arasında dolaşmalı, öğrenciler arasında değişimler olmalı, bir anlamda bizim kendi Erasmus'umuz olmalı. Bu da zaten yakında başlayacak biliyorsunuz. Türkiye için de yasal süreç tamamlandı sanıyorum. Bunun kısa zamanda başlaması lazım. Burada önemli olan durup, kaliteyi dengeleyip, kontrol edip süreyi devam ettirmek. Ama sonuç olarak Türkiye’nin çok mimara ihtiyacı var.

GA: Mimarlar Odası'nın Mimarlar - Mühendisler Odası'na bağlı olması hakkında ne düşünüyorsunuz? Mimarlar odası ayrı bir oluşum olmalı mı?

HP:
Şimdi bir sendikayla hareket var. Yani insanların maaşları, yaşam koşulları vs. Bunlarla ilgili şey. Orada mimarlar mühendislerle beraber olmak istiyorlarsa inşaat sektöründe öyle bir sendika ilginç olabilir. Ama bu oluşumun içinde ustaların ve işçilerin de yeralması lazım. Bunların da yeralacağı bir sektör, bir oda değil de sendika olur. Oda olacaksa Mimarlar Odası olması lazım. Diğeri bir birlik, odalar birliği. O da başka bir platform. Yani bir sendika ayrı odalar birliği ayrı bir platform. Ben 30 yıldır "Mimarlar Odası Mimarlar Odası olmalıdır, başka bir politik görüş içinde olmamalıdır" görüşündeyim. Ama o şimdi ortaya çıkıyor.

GA: Mimarlık fakültelerinde farklı disiplinlerin yer alması hakkında neler düşünüyorsunuz?
HP: Mimarlığın kendi iç dinamikleri var. Aslında bunu MOBBİG veya bölümler kuracak. Ama bilinçli bir şekilde yapılmamış olsa da dış dinamikleri de var. Mimarlık - mühendislik fakülteleri de, nasıl TMMOB varsa mimarlık - mühendislik fakülteleri de olur heralde diye düşünülerek kurulmuş. Dolayısıyla mühendislerle, sanatla, planlamayla ya da endüstri ürünleri tasarımı ile mimarlar nasıl kendilerini tanımlarlar. Her yerde bir şekilde bir doğal tanım oluyor. Şu anda da bir doğal tanım var ama bunu regüle edilen yani sürekliliği yönlendirilen, düşünülen, tartışılan bir formata sokabilir miyiz diye düşünüyorum. Mimarlığın değişik yüzlerini daha çok vurgulayancak alternatifleri ortaya çıkaracak şekilde . Keşke mühendislerle çalışanlar teknik yüzünü ortaya çıkarabilse veya onlarla beraber çalışabilen bir vurgu yapabilse, başka tür bir planlamayla ilişki kurabilse ki biz ODTÜ olarak o vurguyu çok yapıyoruz. Planlama şuuru çok yüksek olan, planlamaya saygı duyan, korumaya saygı duyan, korumanın planlanması ve plan içinde hareket etme çabası gösteren bir bilinç var. Ben bu bilinci bulunduğumuz bu dinamiklere bağlıyorum.

GA: Ankara Mimarlar Odası ile ODTÜ’nün ilişkisi ne boyuttadır?

HP: Çok iyi. Bizim hocalarımız zaman zaman odanın başkanı ya da sekreteri oldular. Daha önceki yönetimle de ilişkilerimiz çok iyiydi. Hem Ankara ile iyi hem de merkezle gayet iyi. Zaten şimdi merkezdeki başkanda bizim mezunumuz.

GA: Beraber çalışmalarınız var mı?

HP: Tabi. Bazen burada toplanıp, bazı komisyon toplantılarını burada yapıyoruz. Çünkü bazı komiyonlarda hoca ağırlığı fazla oluyor. Ortak çalışlarımız var. Ortak sergiler dışında, komisyon etkinliklerini de beraber yapıyoruz.

GA: Ankara’daki diğer üniversitelerin mimarlık fakülteleriyle ODTÜ’nün ilişkisi nasıl?

HP: Bilkent ve Başkent’in mimarlık fakülteleri yok. Onlarda peyzaj ve iç mimarlık var. Çankaya’da da başka bir fakülte altında mimarlık, iç mimarlık var. Onlarla dostça ilişkilerimiz var. Mesela jüri konusunda: oradan da davet geliyor, onlar da buraya geliyorlar. Bilkent’in hocalarının büyük bir kısmı İzmir Ekonomi’ye geçti. Gazi’yle ise zaten arkadaşlarımız şubelerde beraber çalışıyorlar, jurilerde beraber çalışıyorlar. Ama bir ortak proje derseniz, ortak bir proje yok. Biz bu serbest dolaşımla ilgili toplantılarda özellikle Gazi Üniversitesi’nin bölüm başkanını hep davet ettik. Mühendis kökenli bir kişiydi. O katıldı. Mimarlar Odası’nın Ankara Şubesi’nin toplantılarına da birlikte katıldık. Ama onun dışında ortak bir proje olmadı. Öyle bir ortak proje imkanı yok. Ortak projeler ancak MOBBİG ve odalar bazında oluyor. Gazi Üniversitesi’ninki mimarlık - mühendislik fakültesi. Dolayısıyla Ankara’daki tek mimarlık fakültesi biziz.
MİDEKON - Mimarlık Fakültesi Dekanları Konseyi
MİDEKON - Mimarlık Fakültesi Dekanları Konseyi
Gündem Arşivi
Dönem için hazırlanan gündemlerin listesi aşağıdadır. Ayrıntılarına ulaşmak istediğiniz gündem başlığını listeden seçiniz.