Haberler

Demokratik Tasarım Devrine Hoşgeldiniz

Tarih: 9 Eylül 2006 Kaynak: Akşam

Günde en az 500 objeye dokunduğunuzu biliyor muydunuz? Ve en basit objelerin bile aslında derin bir düşünce süzgecinden geçirilip, tasarlandıktan sonra hayatınızda yer aldığını? Peki tasarımın aslında sosyal ve politik bir duruş olduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Her gün kullandığınız cep telefonunun aslında bilinçli bir yöne doğru hayatınızı şekillendirdiğini?

Keşke siz de onu tanısaydınız. Üstelik benim gibi Mallorca'nın güneşli sahillerinde 'deneyimsel' bir vahada onunla buluşup, tasarım üzerine her şey konulu uzun bir sohbete dalsaydınız. 300'den fazla büyük marka için yaptığı tasarımlar bir yana, gerçek bir gelecek filozofu olarak anlattıklarıyla hayata bambaşka bir yönden bakmaya başlardınız. Zaten o da bunu istiyor. Dünyayı ve hayatı deneyimleme biçiminizi değiştirmek istiyor. BenQ-Siemens Mallorca'da lansmanını yaptığı üç yeni cep telefonu (SL91, E71, E81) şerefine konuşma yapsın diye boşuna çağırmadı onu yani. Ama biz de boşuna gitmedik oralara kadar hani. Mısır kökenli Kanadalı tasarım gurusu Karim Rashid, deneyimsel-duyusal tasarım kavramıyla yaratılan bu süper cep telefonlarını, dünyada değişen tasarım anlayışını, tasarımda demokratik devrimi ve daha nice konuyu değerlendirdiği o çok özel röportajı sadece Akşam Gazetesi'ne verdiÉ

Tasarım yıllardır hayatımızın bir parçası ama yakın zamana kadar toplumsal belleğimizde yer etmiş bir kavram değildi. Neden bir anda bu kadar popüler oldu? Tasarlanmış objeler niçin bu denli önemli?

Modern dünya, küreselleşme ve dijitalleşmeyle birlikte küçüldü ve düzleşti. Bu anlamda öyle büyük bir bilgi ve deneyim bombardımanına uğruyoruz ki, her geçen gün daha fazla deneyim istiyoruz hayatımızda. Artık geriye dönmek mümkün değil. Sürekli ilerliyor ve her şeyin daha iyisini, daha güzelini, daha akıllısını, daha rahatını istiyoruz. Bu nedenle bireyler gibi, şirketler de tasarıma çok daha fazla önem verir oldu. Mesela ben bir Brezilya şirketi için son derece basit, polimer ayakkabılar tasarladım. Anında bir milyon sattılar. Çünkü yaptığım tasarım, beş duyunun aynı anda uyarılmasıyla oluşan deneyim ihtiyacımıza cevap veriyordu. Renkler göz alıcıydı. Ama sadece form ya da renkle değil, koku ve dokunma duyularını da harekete geçirerek tüketiciyi cezbettik. Farklı renkteki ayakkabılara vanilya, çikolata gibi kokular enjekte ettim. Aslında bu yeni bir fikir değil, ama bizler farklı deneyimlere şu anda çok daha fazla açız. Mesela, 1983'te Sony çocuklara yönelik bir kaset hazırlamıştı. Kaseti teybe koyup çaldığınızda etrafa güzel kokular yayılıyordu. Benzer biçimde, 10 sene evvel Coca Cola'ya kokulu bir su markası yaratmalarını önerdim. Şişenin içine aromalı plastik bir kutucuk yerleştirilecek ve şişeyi açtığınız an, siz daha suyu içmeden kokusunu alacaktınız. Bu çok önemli bir nokta. Tasarım dünyası 'duyular' üzerine kurulu olmaya doğru ilerliyor. Sadece form ya da materyal değil, beş duyunun harekete geçtiği tasarımlar önem kazanıyor.

Duyusal Tasarım
Teknolojik ürünlerde 'duyusal tasarım' kavramı özellikle çok kullanılmaya başlandı. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?

80'lerin sonunda hi-tech üretim yapan şirketler, ürünlerinin üzerinde ne kadar çok düğme olursa o kadar başarılı sayılıyordu. Yüksek performans, ileri teknoloji ve lüksün tanımı bu şekilde yapılıyordu. Şimdi anladık ki, minyatürleştirilmiş ürünler bize çok daha fazla şey sunabiliyor. 'Küçük güzeldir' felsefesine, 'Küçük aynı zamanda çok daha fonksiyonel olabilir' felsefesi de eklendi. Ziller, ekstra düğmeler, yüksek teknoloji hissi veren eklentiler ürünü daha fazla sattırmıyor. Tam tersi, ürün ne kadar minimal tutulursa o kadar çekici sayılıyor. Çünkü tüketici artık, sahip olduğu objenin özünde ona ne kattığıyla ilgileniyor. 30 yıl önce bir ürünün teknolojik olması için soğuk, köşeli, keskin hatlı, metalik olması gerekir gibi bir algı vardı. Artık teknolojinin bile daha yumuşak, sıcak, hatta biraz 'oyuncak' gibi olması bekleniyor. Bir ürünün 'akıllı' olması için soğuk olmasının gerekmediğini yeni yeni anlamaya başladık.

'Modacılar stilisttir. Her sezon farklı dönemlerin stillerine geri dönerek, sentez stiller oluştururular. Oysa tasarımcı stilist değildir. Tasarımcı tasarım yapar' diyorsunuz. Ancak tasarımcı da bir life style, yani yaşam stili yaratır. Size göre gelecekteki yaşam stilimiz ne olacak? Objeler ve teknolojiyle ilişkimiz nereye gidecek?

Life style kavramı belleğimize 10 sene önce girdi aslında. Life style deyince nasıl yaşadığımız, gün içinde neler yaptığımız, arzularımız, ihtiyaçlarımız, fiziksel ortamımızın hayatımızı nasıl şekillendirdiği düşünülmeli. Stil kelimesinin çağrışımları ise daha farklı. Ama bana kalırsa tasarımdan söz ederken life style yerine başka bir terim kullanmamız gerek. Ben life style yerine 'life design', yani yaşam tasarımı demeyi tercih ediyorum. Gelecek konusuna gelince... Takıntılı olduğum bir konu, çocukluğumdan beri beni büyülüyor. 1967'de Montreal'de katıldığım World Expo fuarında çok farklı ülkelerin 'geleceği' nasıl tasarladıklarını gördüğümü ve 'İşte geleceğin teknolojisi bu!' dediğimi hatırlıyorum; '30 sene sonra böyle yaşayacağız' dedim. İlginçtir, gerçekten de şu anda o zaman hayal edilen dünyada yaşıyoruz. Hatta tahmin edilenden daha da gelişmiş bir dünyada. Bir tasarımcı olarak ben de geleceği tasarladığıma inanıyorum. Bugün olanların sürekli farkında olmakla birlikte, geleceğin şekillenmesine katkıda bulunuyorum.

Nasıl bir gelecek görmek ve yaratmak istiyorsunuz?
Görmek istediğim dünya, her şeyin minyatürleştiği, hatta neredeyse vücudumuzun uzantıları haline geldiği bir dünya. Kısa süre önce 'Design Yourself' (Kendini Tasarla) isimli kitabımı tamamladım. Kitabın ilk bölümü tamamen geleceği nasıl gördüğüm üzerine kurulu. Mesela bir hayalim var; bir gün gelecek, sabah kalktığımızda odaya girer gibi dolabımıza gireceğiz. Ama giysiler yerine tenimizin üzerine sıkılan bir spreyle boyanacağız. Nanoteknoloji vücudumuzun bir parçası gibi olacak. Tenimizin üzerindeki ikinci deri duruma göre ısınacak, soğuyacak. Ama tabii bu, benim hayalim. Gerçekten neler olacağını zaman gösterecek.

Deneyimsel-duyusal tasarım bugünün ihtiyaçlarına verilmiş bir cevap mı mesela?
Elbette. Bakın, gün geçtikçe daha az boş zamanımız oluyor. İş, hayatımızın çok büyük bir bölümünü kaplamaya başladı. Japonlar artık haftada 61 saat çalışıyor. Amerikalılar ise 57 saat. Yani haftada 35-40 saat çalışılan devir sona erdi. Artık ailemizle, çocuklarımızla geçirecek çok az vaktimiz var. Bu nedenle de, hayatımızı daha basit, daha kolay, daha eğlenceli kılacak objelere olan ihtiyacımız artıyor. Bir ürün bize yeterli eğlence ve deneyim sunduğunda, o markaya bağlılığımız artıyor. Hayatta deneyimden, deneyimlerin sunduğu o özel anlardan daha güzel ne var ki?

Demokratik Devrim
Kişiselleştirme olgusu da büyük önem kazanmaya başladı. İnsanlar sahip oldukları ürünlere kendilerinden bir parça katmak istiyorlar. Gelişen teknolojiyle birlikte artık herkes yaratıcı, herkes fotoğrafçı, müzisyen ya da film yapımcısı olabiliyor, kendi içeriğini hazırlıyor. Bu durum, tasarımcının rolünü geri plana iter mi?

Herkes müzisyen ya da fotoğrafçı değil ama herkes müzik yapıp, fotoğraf çekebiliyor. Bence hobi nitelikli bu aktiviteler bize yaratıcı potansiyelimizi hatırlatıyor. Bu nedenle 'kendini tasarla' kavramı da büyük önem kazandı. Bu demokratik bir devrim. Seçim ve yaratım alanlarımızı genişletiyor. Daha çok ses, daha çok dil ifade edilme şansı buluyor. Ürünlerin tasarımı konusunda da çokkültürlü bir arena oluşturuyor. Bu durum, profesyonellerin önemini azaltmıyor ve iyiyi kötüden ayırt etmemize yarıyor. Bunca seçeneğin olduğu bir dünyada demokratik tasarım kavramı da oluşmak zorunda kaldı. Gittikçe daha akıllı, daha iyi tasarlanmış, daha kaliteli ve daha ulaşılır tasarımlar yaratmak zorundayız. Bu nedenle tasarımcının rolü azalacağına artıyor.

Esin Kaynağım İnsan ve Teknoloji
'Benim tasarım anlayışım birey ve toplumların davranışları üzerine kurulu. Bunun iki yolu var. Bugün nasıl yaşadığımıza bakıp ona cevap vermek ya da davranışlarımızı değiştirecek orijinal tasarımlar yapmak. İkisi de çok önemli ama iki şekilde de hayatımızı pozitif anlamda değiştirme çabası var işin içinde' diyen Rashid teknolojik gelişmeler sayesinde yepyeni formlar yaratıyor. Bunlar içinde en ünlüleri yuvarlak hatlı 'Blobject'ler...

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.