Atıklarını akarsu ve göllere boşaltarak balık ölümlerine yol açan fabrikalara 24 ile 60 bin YTL arasında değişen miktarlarda para cezası verilmesi tepkilere yol açtı. Devlet Su İşleri Genel Müdürü Veysel Eroğlu Bafa Gölü'ndeki ölümlerin normal olduğunu belirtirken, çevre tahribatının cezasının bu kadar az olmaması gerektiğini savunan sivil toplum kuruluşları, cezaların caydırıcı olmaktan uzak olduğunu, pek çok firmanın bu cezaları kolaylıkla ödeyerek atıklarını doğaya bırakmaya devam edebileceğini söyleyerek göllerdeki kirlenmenin ve balık ölümlerine davetiye çıkarıldığını savundu.
Bafa Gölü'nde yaşanan balık ölümleriyle ilgili Muğla ve Aydın Tarım İl Müdürlükleri tarafından su ve ölü balık numunesi alındığı ve laboratuvar sonuçlarının birkaç gün içinde çıkmasının beklendiği belirtilen açıklamada, Sakarya Nehri'ndeki balık ölümlerinin de Adapazarı Şeker Fabrikası'nda pancar yıkama sularının çöktürüldüğü havuzdaki çamurun doğrudan Çark Deresi'ne verilmesinden kaynaklandığı ifade edildi. Fabrikaya, 2872 sayılı yasa gereği 24 bin YTL idari para cezası uygulandığı kaydedilirken, kondensan ve diğer atık sularını doğrudan Pulur Çayı'na veren Ilıca Şeker Fabrikası'na da 60 bin YTL idari para cezası uygulandığı belirtildi.
Cezayı Ödemek Daha Karlı
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Özlem Eylem Tuncaelli, Türkiye'nin halen bir çevre politikasının olmadığının altını çizerek, Çevre Kanunu'nun "Kirleten öder" mantığı ile hazırlanmasının yanlış olduğunu söyledi. Tuncaelli, "Kanun adeta, 'cezayı ödeyebiliyorsanız çevreyi kirletebilirsiniz' diyor. Fabrikalarda arıtma tesisi kurmak yerine cezayı ödeme yoluna gidiyor" diye konuştu.
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin son haftalarda çevre kirliliği konusundaki çıkışlarını da değerlendiren Tuncaelli, "Bakan'ın yansıttığı şeyler başarı değil. İtalyan varillerinin 18 yıl sonra geri gönderilmesini başarı olarak göremeyiz" dedi.
Tuzla'da bulunan zehirli varillerle ilgili de yeterli açıklamanın yapılmadığını ifade eden Tuncaelli, "Sadece varilleri İzaydaş'a göndererek imha ettiler ve konuyu kapattılar. Sorumluluğu olan idarecilerle ilgili ne yaptıklarını açıklamalılar" diye kaydetti.
Greenpeace Türkiye gönüllüleri de batılı ülkelerdeki çevre yasalarının son derece katı olduğunu belirterek bunun sonucunda kirlilik yaratan teknolojilerin gelişmekte olan ülkelere taşındığını savundu.