Britanya’nın camileri doğudaki büyük ibadethanelerle karşılaştırılabilir mi? Jonathan Glancey bu düşü gerçekleştirmeye karar veren iki mimarla görüştü...
Ali Mangera ve mimari ortağı Ada Yvars Bravo, Doğu Londra’da inşa edilecek 40.000 kişilik yeni bir Islami Merkez tasarladı. 2012 Olimpiyat alanının hemen yakınındaki, Abbey Mills Cami sert dini ve politik tartışmaların merkezinde yer alıyor. Mangera ”Rahatlatıcı ve güzel bir bina tasarlamaya çalıştık, ama şu anda bir bomba fabrikası tasarlamakla suçlanıyorum.” diyor.
İslami yapılar (İspanya’daki Elhamra, Taç Mahal, muazzam kubbeli İstanbul Camileri) ile ilk kez karşılaşan Victorya zamanının gezginleri, sanatçıları, diplomatları ve akademisyenleri, bu mimari ve kültürün, yapının uyandırdığı ilahi etkinin yanında daha sönük olduğunu söylüyordu. Bugün ise, batı ve doğu kültürü arasındaki ilişki çok daha gergin. Camilere kuşkuyla hatta korkuyla bakılıyor, Mangera ve Yvars da zaten bunun farkında...
İkiliyle, nefes kesici Abbey Mills Cami’nin planından konuşmak için Londra, Leighton House’da buluştuk. İslami mimariden ilham alarak 1870’lerde tasarlanan Leighton House insanlar ile dinler arasındaki ayrımın, empatik mimari ile kapatılabileceğini gösteriyor. Bunun, projelerinde başarmayı umdukları şey olduğunu söyleyen Yvars, “Güzel bir cami Müslümanların iyi bir temsilcisi olmalıdır.” diyor.
Binayı saran ve içine doğru akan kıvrımlı dalgalarıyla, eski endüstriyel peyzajın dışında yükselen tasarım olağanüstü. Yapı; namaz alanı, okul, kütüphane, toplantı odaları, bahçeler, konaklama için konut alanları, sergi salonları, restaurant ve insanların bir araya gelmesi için ayrılmış alanlardan oluşuyor. Rüzgar ve su jeneratörlerinin enerjisinden faydanılan yapı, en az İsfahan’daki İslami bahçeler kadar yeşil.
Bina, geleneksel cephe stilinden, Britanya’nın camiler üzerinde görmeye alışkın olduğu Ali-Baba stili kubbeler ve minarelerden çok daha azını sunuyor. Ne var ki, genel havasında İslami kimliği açığa çıkıyor, Arabik kalligrafiye dayanan plan, Kuran’dan yükselen bir duaya benziyor.
Tüm kompleks bir davetiye olarak tasarlandı diyen Mangera, bu yüzden binanın peyzaja doğru uzadığını ve onunla kucaklaştığını söylüyor. Yapı, Doğu Londra’nın kumullarının içine, bir çeşit çadır kent gibi kuruluyor. Bina, büyük matematiksel ve mühendislik yeteneklerini gösteren, kompleks ve nitelikli bir yapı. Mangera, pek çok elemanın, İslami geometrik desenlerin germe ve bükülmelerle fraktal biçime dönüşmüş hali olduğunu söylüyor. İkili halen binadaki ses düzeni üzerine çalışıyor.
Açık yararlarına rağmen, yoksul işçi sınıfı alanındaki, büyük bir İslami kompleks pek çok soruyu da beraberinde getiriyor. Çoğunun Cami cemaatinden olduğu düşünülen Tablighi Cemaat’i 1920’lerde Hindistan’da kurulan bir misyoner grup. FBI, Tablighi Cemaatinin, çoğu Taliban Lideri ve yandaşları gibi El-Kaide’ye asker topladığını iddia ediyor. İngiliz polisinin resmi raporuna, 7 Temmuz Londra bombacılarının lideri olan Muhammed Sıddık Han da, grubun Batı Yorkshire, Dewsbury’daki faaliyetlerine katılanlar arasında.
Tablighi Cemaati, pek çok ülkedeki yaklaşık 80 milyon üyesiyle, çok büyük bir topluluk. 16.yy. İngiltere’deki Katolik kiliselerinde de görülen, devlete olan bağlılıklarının üstünde, dini ilişkileri bulunmasına rağmen, terörizmi kınayan grup, kendini barış yanlısı bir misyoner olarak görüyor.
Tablighi Cemaatinin misyonu ne olursa olsun, Mangera ve Yvars’ın kendi misyonu Çağdaş Avrupa camilerinin tasarımını geliştirmek.”Pek çok İngiliz camisi 40 yıldan fazla bir süredir çok da iyi olmayan bir mimari ile inşa edildi.” diyen Mangera “Hepsi plastik kubbeleri ve minareleri ile karikatür görünümünde.” diyor.
İsevilik ve Musevilik’de olduğu gibi, İslam’daki katı kuralcı mizaç, aşırı tasarımların önüne geçiyor. İslam’ın ilk dönemlerinde, Cami, insanların Mekke’ye yönelerek, dua etmek için etrafında toplandığı basit deve tüyü bir çadır ya da Arap çöllerinde kazılarak çizilmiş bir çizgiden daha fazla değildi.
İngiltere’nin ilk Camisi olma amacıyla yapılan Shah Jahan’ın, 1989’da Wokind’da açıldı. Bu büyüleyici Hint-İslami tasarım İngiliz mimar WL Chambers’ın imzasını taşıyor. Camiyi tasarlamadan önce Chamber Leighton House’daki Arap salonunu ve 19.yy. doğu bilimcisi Prisse D’Avennes ‘in ilüstrasyonlarının yer aldığı L’Art Arabe’yi inceleme fırsatı bulduğu Hindistan Devlet Kütüphanesi’ni ziyaret etti.
İlk büyük cami olan Londra Merkez Cami ise İngiliz mimar Frederick Gibberd’a ait. Regent Park’ın ilerisindeki alanın masrafları, İkinci Dünya Savaşı’nda İngiliz güçlerinin yanında yer alan pek çok Müslüman’a saygı göstergesi olarak 1940’da Winston Churchill’in savaş zamanı hükümeti tarafından karşılandı.
Bu iki bina, on yıldan fazla süredir, çoğunluğun fakir olduğu Müslüman göçmenler tarafından yapılan çok sayıdaki geçici caminin üstünde kuruldu. Kimsenin cemaatin güçlü inancından şüphesi yok, fakat sebebi ne olursa olsun, mimari parlamayı başaramadı.
Mangera, Amerika ve Londra’daki mimari çalışmalarından önce, Leeds Üniversitesi’nde yapı ve çevre mühendisliği üzerine eğitim gördü. Chicago’daki gökdelen tasarımcıları SOM’la birlikte çalıştıktan sonra, halen Roma’da yapımı devam eden kıvrımlı Çağdaş Sanat Merkezi’nin tasarımında bulunmak üzere Londra’da Zaha Hadid’e katıldı.
2001 yılında Mangera, genç Catalan mimar Ada Yvars Bravo ile birlikte bir atölye kurdu. İkili birlikte diğer kültürel, sosyal ve mühendislik projelerinin yanısıra, Barselona’da özel ve sosyal konut alanları tasarladı. Şu ana kadar, halkın ve eleştitmenlerin dikkatini çeken proje ise ister istemez Abbey Mills oldu.