Haberler

Kentsel gerçekliğin genetikçisi

Tarih: 3 Kasım 2006 Kaynak: Birgün Yazan: Evrim Altuğ
Garanti Galeri, 26 Eylül - 11 Kasım 2006 tarihleri arasında mimar Alexis Şanal'ın Konum Bilinci / LocA-ware (Location Awareness) başlıklı sergisine ev sahipliği yapmaya devam ediyor.

Konum bilinci, bilişim teknolojilerinin, kentlerde belirli bir yere bağlı içeriğe ulaşmak ve deneyimlemek üzerine olanaklarını temel alıyor. Kentlerimizin çok değerli ama bir o kadar da hassas yer ağlarını güçlendiriyor. Coğrafi konumlama sistemleri, konuma bağlı bilgilere -tarih, etkinlikler, coğrafya, iklim ve daha pek çoğu ulaşmayı, daha önce görülmemiş ölçüde mümkün kılıyor, ama bir kentin bilgi ve yer ağlarında çevreleyici dijital ekranlar daha yeni yeni anlaşılmaya başlıyor.

Şanal'ın Konum Bilinci başlıklı sergisi, Sanal Mimarlık ve Ikon Teknoloji ortak çalışması. Konum Bilinci sergisi, kentlerin oluşumuna dair olan bu önermeyi çeşitli açılardan inceleyen beş enstalasyondan oluşuyor: Malzemeler, Elektronik, Yazı, Görselleştirme ve Biçim. Her enstalasyon diğerleriyle diyalog içinde ve bilişim teknolojilerinin yeni gelecekleri tasarım katılımları ve sanal yerler ortaya çıkarma biçimlerini sorguluyor. Yani, serginin anlatısını bizzat bir tasarım süreci olarak okumak da mümkün.

-Konum Bilinci, 11 Kasım'a kadar sürecek bir sergi; evet, ama bir durumun, süregiden bir durumun yapı - sokumunun cisimleşmiş sergisi. Hedeflediğiniz şey neydi ? Bir tesadüf eseri, şu günlerde galerinin önünde de devasa bir yapı çalışması sürüyor zira...

Alexis Sanal: Sanırım bu serginin birkaç varlık nedeni var. İstanbul, mimarî tasarım ve dönüşüm adına çok etkileyici. Kentlilerin, malzemelerin ve politikacıların kentin dönüşümüne ekonomik ve endüstriyel katılımı bu İstanbul'da açıkça görülüyor. Tabi-i ki Dünyanın en sıra dışı kentlerinden biri. Bu anlamda yaşadığım hayret duygusunu paylaşmak üzere bu sergiyi oluştururken, kenti, edindiği ve dönüştürdüğü gündelik malzemeler vasıtasıyla fiziksel bir formda nasıl dönüştürebileceğim, görselleştirebile-ceğim sorusu üzerine yoğunlaştım.

-Malzeme, bellek ve teşhir anlamında İstanbul'a karşı yöneltilmiş 'entelektüel bir çekap'a benzedi bu... Tomografi, Mamografi veya Ultrasonografi olarak da düşünülebilir. Sürekliliği, veri toplama becerisi... Neredeyse tıbbi bir kaygı.

A.Ş.: Tıp bilimi ile yaptığınız tarama veya çekap analojisi, bir yanıyla serginin de kökten varlık gerekçeleri arasında sayılabilir, tabii. Kaldı ki serginin işlediği kimyasal mühendislik süreçleri veya endüstriyel donanımı, ya da sergiye dahil olan malzeme panellerini düşündüğünüzde, kenti dönüştüren ve inanılmaz mesafeler kat eden bu ithal edilmiş maddelerin, cüsselerinin ağırlığına karşın kente nasıl bir hızla, üstelik de kentsel ve mimarî tasarım eşliğinde 'sindiğini' buradaki platformlarda görebiliyorsunuz. Bununla birlikte kentte yaşanan bir diğer dönüşüm de coğrafyalar arasında yaşanan tasarım bilgisinin akış hızı şeklinde karşımızda duruyor. Bu dönüşüm, haliyle bildiğimiz tarzda 'tasarım' kavramını da dönüştürüyor. Bir meslek olarak 'bilgi mühendisliğini' özel hale getiren durumları.

-Serginin kente kazandıracağı şey nedir?

A. Ş.:
İstanbul'un yeni fiziksel görüntüsüne bir bakalım; insanlar uzun süredir sanal gerçeklikten söz ediyor. Veya benim gibi bilgi teknolojilerinin hızından dem vuruyor. Bu anlamda bu sergi, bilgi teknolojisinin bilgisayar teknolojisine, ya da gündelik malzemelerin bilişim ve iletişim mühendisliği teknolojisine nasıl iliştiğini görmemiz ve bunun getirebileceği yeni potansiyelleri anlamak açısından dahi, ilginç.

Son 10 yıllık dönüşümü göz önüne aldığımızda yaşanan gelişmelerin ne kadar hızlandığını kavramamız, burada mümkün.

Gördüğümüz bu malzemelerle birlikte, kenti oluşturan elemanların karmaşıklıklarını çözümleyebilir ve görebilir hale geldiğimiz fikri, bu serginin temel taşlarından.

Bu olanaklar, bize yeni yaşam ve anlayış olanakları vaat edebilir. Böylece kentsel çevremizi de daha zenginleştirebilirle ve anlamlı kılma olanağına sahip olabiliriz. Bir kentte nelerin olup bittiğini, zaten orada diye soyut bir tahmin üzerinden analiz etmek bana kalırsa yeterli ve faydalı bir ilk yaklaşım değil. Diğer taraftan, ele alınan malzemelere yönelik olarak düşündüğümüzde, kentsel tasarım altyapısı için bir çok gözü

kör elektronik yazılım ve mühendislik yatırımının, bir çok riskle yapıldığını biliyoruz... Kaldı ki önümüzde bu modellerin gerçekleşmiş halleri adına bir Singapur, bir Çin veya bir Güney Kore örneği var ve bu örneklerle İstanbul'u mukayese ettiğinizde, bu kentin gerçekten bir 21. Yüzyıl kenti olma yolunda ilerlediğini görebilirsiniz. Bu yüzden de teknolojik değişimlere kentin nasıl karşılık vereceğini, onu yeniden şekillendireceğini bilmemizde büyük faydalar var.

Adeta mimariye dair bir uzay istasyonu gibi varolan bu sergi, bitişinden itibaren güncel mimari belleğe dair bir hafıza delili olarak, Dünya turuna çıkarılabilir mi sizce?

A. Ş.:
Bu çok ilginç bir soru. Bunu görmek isterdim; şöyle ki; burada özel bir durum, materyal ve zaman diliminin buluştuğu ana tanık oluyoruz... Verdiğiniz uzay istasyonu örneğiyle burada inşa edilen kurumun da daha güçlü bir kimliğe kavuştuğunu söylemek istiyorum.

Öyle ki, biz gerçekten de burada ele aldığımız kentsellik problemini, geçmiş ve bugün ile gelecek gibi sacayakları üzerinden işleyerek, çevresel gerçekliği inceleme altına aldığımız bu kurumun; bir yönüyle de kendi çevresini inşa etmeye başladığını görebiliyoruz. Seçtiğimiz cam, plastik, beton, taş ya da granit veya ahşap ile demir gibi malzemeleri düşününce, sıradan maddelerin tamamen mantıkî gönderme ve bulgulara dayalı olarak yeniden okunabildiğim anlamamız mümkün olabiliyor.

Burada ironik biçimde, hiç belirleyici olmayacağını düşündüğümüz bu panellerin bile ne denli işlevsel olduğunu görebiliyoruz. Bir çok açıdan tasarımın gerekirciliğe referansla hayat bulduğu söylenegelinse bile, bu paneller aracılığıyla bir kentin tasarım aşamasında farklı parametrelerin aslında ne kadar etkili olduğunu da görebilmemiz mümloin.

Bunun en güzel örneği, kendisini yenileyen bu ahşap panelle dikkatimizi çekiyor.

Yani aslında neredeyse dramatik bir sergi bu. Ömrü var; tükenecek ve bir süre sonra insan, şehrin hayatına nasıl devam ederek evrildiğini öğrenemeyince üzülecek...

A. Ş.:
Bence serginin izleyiciye verdiği en güzel şey, işte bu merak duygusu. 'Bundan sonra ne olacak?' denen o ilginç soru ve getirdiklerinde gizli.

Burada sesi, görselliği, nesneleri ve birçok şeyi kullanıyor ve her seferinde neye yol açacağını biz de öğrenme ve görme fırsatını yakalıyoruz aslında...

İstanbul'un tenini okuyabilmek
-Konum Bilinci sergisi, sokaktaki insana ve profesyonel mimarlara ayrı ayrı nasıl aksediyor?

A. Ş.:
Umarım ki, profesyonel pratikler anlamında bu sergi, mimarlara 'bakın, işte tasarımın paleti, ve kullandığı malzemeler bunlar' dedirtebilir. Bu anlamda öteki bilgi grupları ve mühendislerle de üretim sürecinde ortaklaşa haber ve eylem akışı içinde olabileceğimizi duyumsatma fikrini aşılaması adına, bu serginin yapıcı bir işlevi olduğuna inanıyorum... Aynı zamanda serginin, gündelik yaşamın vazgeçilmez ve ilgi çekici parçası olan kentli bireylerin kentin oluşum ve yaşamına etkisi anlamında da üstlendiği rol, bence çok büyük. Ruhsal ve kentsel mekân yaratma alanındaki kişisel ilgi ve birikimimin yarattığı diyaloga şahit olabilmek de çok güzel. Bu bir tür güzel dansa benziyor...Sergi bu yönüyle, iki yıl önce duyup, çok sevdiğim bir söze de dirsek temasında bulunuyor: "Cildin, kişisel tarihinin belgesidir."
Konuyla İlgili Linkler
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.