Haberler

Avrupa Kültür Başkentinde...

Tarih: 5 Ocak 2007 Kaynak: Akşam Yazan: Nedim Atilla
Sevgili Uluğ Atasoy geçen Kasım’da Akşam Ege’deki bir yazısında; “45 dakika uzaklıkta elimizin altında New York var” demişti. Hayatımda ilk kez bir Yılbaşı ve Bayram kutlamasını İstanbul’da “eda ettikten” sonra İzmir’e dönerken aynen böyle düşünüyordum. Ama her gün değil tabii ki, bayramda, tatilde özellikle de “varoşların merkeze inmediği noktalarda”... Gerçekten de İstanbul karşılaştırılacaksa New York’la karşılaştırılmalı...

Uluğ’un saptaması ne kadar da doğruydu, “Biz İzmirliler, işin keyif tarafıyla her zaman daha çok ilgilendiğimiz için”, İstanbul konusunda da payın bu kısmından nasiplenmeyi tercih ediyoruz. İstanbul’da keyif alınacak ne kadar yere gittiysem hep İzmirlilerle karşılaşmam boşuna değildi... Boğazda balık keyfi yapalım dedik gidişte dönüşte İzmirlileri gördük, İstanbul Modern’de açılan ve son zamanların en iyi sergisi olan Venedik Bienali’nden seçmelere bakalım dedik yine karşımıza İzmirli dostlar çıktı, Emirgan’a uzanıp Sakıp Sabancı Müzesi’nde “Cengiz Han ve Mirasçıları”nı gezelim dedik yine İzmir’den arkadaşlarla selamlaştık. Pera Müzesi’nde de durum böyleydi, Yapı Kredi’nin Vedat Nedim Tör Müzesi’ndeki sergisinde de.. İtalyanlarla yarışacak salata ve makarnalar yapan, hatta çiğ böreği bile nefis olan Ara Güler’in kafesinde yanıbaşımızdaki dostlar İzmirliydi, Ermeni meyhanesi Topik’te de, Rum Meyhanesi Hazapoulo’da da karşımıza tanıdık İzmirli simalar çıktı... İstiklal Caddesi’nin kalabalığına karışanları saymıyorum burada... Bizim cancancı, divacı arkadaşların yerinde olsam bayram tatillerinde İstanbul’u mesken tutarım, çünkü aradıkları herkes orada..

Ez cümle geçen bayram ve yılbaşında dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi İstanbul’da da hayatın tadını bizimkiler çıkarıyordu..

İstanbul’dan öteki yüzü
İşin keyifli yanları böyle, bir de keyifsiz yanları var elbette... İstanbul’da yaşayan ve büyük kentin problemlerinden her an şikayet eden, ancak yine de vazgeçemeyen (vazgeçebilecek olanakları da olmasına karşın) dostlarımızla paylaştık geride kalan tatil günlerini.. Onların anlattığı can sıkıcı durumları anlatsak roman olur.

Ancak hemen söyleyelim, İstiklal Caddesi’nde bir tane ağaç bırakmayıp caddeyi çöle çeviren Beyoğlu Belediye Başkanı’nı herhalde İstanbullular kolay anmayacak.

İstanbul’un güzel günlerinden bir dönemi de daha sonra İçişleri Bakanı da olacak olan Sadettin Tantan’ın Fatih’teki Belediye Başkanlığı dönemi. Tantan, İçişleri Bakanı olunca “İstanbul için özel bir yasa” hazırlığı yapılmıştı. Birçok ülkenin ulusal belediye ve kent yasaları dışında, başkentleri için “ayrı ve korumacı” içerikli yasal düzenlemeleri vardı.

Oktay Ekinci’nin deyimiyle her kentte ‘’ora halkı’’ nın söz sahibi olması ne kadar doğalsa; başkentlerde ‘’tüm ulus’’ un hakkının bulunmasının da o kadar doğal olması. Ekinci, Japonya’da Tokyo ‘nun, İngiltere’de Londra ‘nın, İtalya’da Roma ‘nın, Fransa’da Paris ‘in, Almanya’da eskiden Bonn ‘un şimdi de Berlin ‘in hatta Mısır’da Kahire ‘nin, İran’da Tahran ‘ın Küba’da Havana ‘nın, Rusya’da Moskova ‘nın ya kendi özel yönetim yasaları varmış. Ancak İstanbul için böyle bir yasaya Tantan’ın Bakanlık ömrü vefa etmemişti. Sonradan da İstanbul için özel yasalar düşünülmeye devam edildi. Ama İstanbullular hala kentin sorunlarına “ortak akılla karışabilecek” durumda değiller.

Süleymaniye’nin çevresi
Biliyorsunuz İstanbul 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olarak ilan edildi. 2010’a kadar tarihsel kimliğin korunmasına yönelik girişimler gerçekleştirilecek. Bu işleri yaparken bizim “dışarıdan” gelmiş bir gözlemci olarak önereceğimiz bir şeyler elbette var. Öncelikle Mimar Sinan’ın başyapıtı Süleymaniye ve çevresinin düzenlenmesi şart. En azından Ara Güler’in 1950’lerde çektiği haline dönüştürebilse yeter. Özellikle Haliç yönünden bakıldığında Süleymaniye Camii’nin önündeki mezbelelikten kurtarılmadan ne kültür başkenti olunabilir ne de iyi bir Müslüman...

Aynı durum İstanbul’u bütün şehirlerden farklı kılan Boğaz için de geçerli. Boğazdaki betonlaşma her seferinde daha da ürkütücü hale geliyor. Boğaz için artık yeter demenin de zamanı gelmiştir.

İstanbul trafiğinin ise “sürdürülemez kalkınma” için en iyi örnek olarak dünyada gösterilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. İstanbul’un keyifli yanlarının tadını çıkardıktan sonra İzmir’e dönmek ne güzel...

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.